Bölüm 548: İhtişamın Sonu

avatar
7992 23

True Martial World - Bölüm 548: İhtişamın Sonu


 

Çeviri: bebebiskuvisi Düzenleme: Fullbringer

 


Bıçak etini kestiğinde hissettiği acı dayanılmazdı. Ama Jian Qingyang’ın kalbinin derinliklerinde hissettiği acıya kıyasla, hiçbir şeydi.


Jian Qingyang, o an dünyasının tamamen paramparça olduğunu hissetti. Gururu, başına buyruk hayatı ve oldukça parlak geleceği, hepsi gitmişti.


Bu saldırıyla, ellerindeki her şey parçalanıp gitmişti!


Her zaman neşeliydi, keder nedir bilmezdi, ama şimdi, ruhu ölümlü bedenini terk ediyormuş gibi gözlerinin köşeleri çatlamıştı.


Kılıcı sıkıca tutmuşken göğsündeki delikten avucuna kanlar aktı…


“Neden…? Söyle bana, neden…”


Bu sözleri tekrarlamaya devam etti.


Beyaz elbiseli kadın Jian Qingyang’a baktı. Dudakları, bir şey söylemek istiyormuş gibi hareket etti ama sonunda, tek yaptığı bir iç çekişti.


“Chi!”


Kılıcı tamamen çekti ve kan püskürmesine neden oldu.


Bai Yueyin’in beyaz elbiselerine kanlar sıçradı ve erik çiçekleri gibi göründü.


En baştan en sona kadar tek bir kelime bile söylemedi.


Jian Qingyang kan havuzuna dönmüş yere düştü. Sahip olduğu güçle, kalbi delinmiş bile olsa, bedenindeki Saf Yang enerji deliye dönüp birçok meridyenini yok etmiş bile olsa, yine de savaş gücünü tamamen kaybetmezdi.


Ama şu an, kendini iyileştirmeyi hatırlayacak durumda bile değildi.


Yüce ve güçlü bir hayat sürmüştü, kendine denk olabilecek bir kişiyle bile karşılaşmamıştı. Düşmanın kılıcının altında her şeyini kaybedeceği fikrini kabul edebilirdi ama onu bıçaklayacak kişinin en çok sevdiği kadın olacağını düşünmemişti.


Bai Yueyin, ağır yaralanmış Jian Qingyang’a tekrar saldırmaya niyetlenmedi ve arkasını dönüp gitti.


Giderken kılıç ucunu da aldı ama Jian Qingyang’ın boyutlar arası yüzüğüne dokunmadı.


Jian Qingyang’ın boyutlar arası yüzüğünde ‘Yang Tanrısı Kılavuzu’ ile ‘Dokuz Cehennem’in Kutsal Kitabı’nın eksik kopyaları vardı.


Jian Qingyang çaresizce Bai Yueyin’in kısıtlamaları etkisiz hâle getirip odadan çıkışını seyretti. Aklı başından gitmişti. Ne bir söz söyleyebilmiş ne de onu durdurabilmişti…


Tam bir aptal gibiydi.


Bai Yueyin giderken o gizemli kılıç ucunu almıştı ama bu acımasız hareketi sırf o kılıç ucu için yapmış olamazdı.


Bunun nedeni, Jian Qingyang’ın zaten her şeyi Bai Yueyin ile paylaşmaya istekli olmasıydı; ‘Yang Tanrısı Kılavuzu’, ‘Dokuz Cehennem’in Kutsal Kitabı’ ya da gizemli kılıç ucu olması fark etmeksizin…


Doğrusu, Bai Yueyin zaten ‘Yang Tanrısı Kılavuzu’ ile ‘Dokuz Cehennem’in Kutsal Kitabı’nı görmüştü. Onlardaki iki yüce Büyük Dao’yu da ezberlemişti.


Kılıç ucuna gelince, Bai Yueyin onda içgörü kazanmak isteseydi, Jian Qingyang tereddüt etmeden kılıç ucunu ona verirdi. Kılıç ucunun kendisinin olmasını istiyorsa, kılıç ucunu alıp kaçabilirdi.


Hatta Bai Yueyin onu isteseydi, Jian Qingyang onu hediye olarak bile verebilirdi.


Bunu yapmasına hiç gerek yoktu…


Jian Qingyang bunun sebebini anlayamadı. Tamamen afallamış bir şekilde üç gün ve üç gece boyunca odanın içinde oturdu.


Kan zeminde kurudu. Jian Qingyang, Bai Yueyin’in bunu neden yaptığını takıntı hâline getirdi. Bu, onu çıldırttı!


Tüm Merkezi Eyalet’te bir kişi bile odanın içinde olanları bilmiyordu, Kutsal İmparatoriçe’nin arkasında bir iz bile bırakmadan Merkezi Eyalet’i terk ettiğini bilmiyordu…


Böyle şok edici olaylar bile bazı şeyleri değiştiremezdi. Jian Qingyang, hâlâ Fey Irkı’nın eliti, Sha Hongxue ile savaşmak zoundaydı…


Bu savaş, Merkezi Eyalet’teki İnsan Irkı için de çok önemliydi!


Merkezi Eyalet’in komşusu olan İnsan Irkı’nın birkaç İlahi Krallık’ı dahi bu savaşın sonucu hakkında kaygılıydı.


Bu, İnsan Irkı ile Fey Irkı arasındaki görkemli bir savaştı. Büyük ölçüde, Yang Tanrısı Semavi Cenneti’ndeki İnsan Irkı ile Fey Irkı elitlerinden hangisinin daha güçlü olacağını ortaya çıkaracaktı.


Jian Qingyang savaş gününe kadar odanın içinde oturdu.


Bu savaşı kaçıramazdı...meridyenleri tamamen iyileşmemiş bile olsa, atılım yapmakta başarısız olmuş bile olsa...bu savaşı kaçıramazdı!


Hâlâ meydan okumayla yüzleşmek zorundaydı.


Hayatında en çok sevdiği kadını kaybetmişti, ama dövüş sanatları yolunu kaybetmemişti.


Savaşın yapılacağı yer olan Wanshi Dağı’nda, Jian Qingyang ile Sha Hongxue gökyüzünün yukarılarında karşı karşıya geldiler.


Birçok izleyicinin dikkatli bakışları altında, Sha Hongxue uzun sabresini çekti. Kabzası bir insanın alt kolu kadar uzundu ve grimsi-beyaz omurga kemiğindendi. İnce-uzundu ve uzun, kan rengi bir yaprak ayası gibi görünüyordu.


Savaş başladı!


Savaştan önce, Jian Qingyang hem fiziksel hem de zihinsel olarak çok acı çekmişti. Ama savaş başladığı anda tamamen farklı birine dönüştü.


Gözlerinde, sadece rakibi ve kendi savaşma azmi vardı!


Bu, dünyaları parçalayan bir savaştı. Geniş araziler, Sabre ve Kılıç Qiler’i tarafından kanyonlara dönüştürüldü. Bulutları delip geçen zirveleri karlı dağlar, Saf Yang enerjiyle eriyip kum yığınları hâline geldi.


Savaş çok şiddetliydi ama nihayetinde...Azure Yang Lordu’nun yenilgisiyle sonuçlandı!


Bedeni, Sha Hongxue’nin on iki ayrı sabre saldırısıyla kesildi ve gökyüzü kanı ile lekelendi!


Gücünün tükenmesi ve meridyenlerinin bloke olmasıyla birlikte, Jian Qingyang yere çakıldı. İlahi Merkezi Eyalet Bölgesi’nin ve Büyük Qian Hanedanı’nın yenilmez efsanesi bu şekilde düşmüştü…


Kaybetmişti ve bu, ezici bir yenilgiydi. Geleceğini de kaybetmişti.


Hayatının ilk yarısında ateşli bir kahramandı. Büyük güçleri kontrol etti ve kendi gücüyle dünyayı dize getirdi. Sayısız kahramanın hayranlığını, sayısız kadının aşkını kazandı.


Ama tüm bunlar, kaybettiği bu savaşla birlikte ellerinden kayıp gitti!


Sha Hongxue, Jian Qingyang’ı öldürmeyip canını bağışladı.


Ama Jian Qingyang’ın geleceği artık umutsuzdu…


Fey Irkı’nın güçlü figürleri ise, sadece alay ettiler!


Sha Hongxue ise neşeliydi ve Jian Qingyang’a bir galibin mağluba baktığı gibi tepeden bakıyordu. Yüzünde önemsemez bir gülümseme vardı.


“Ucuz hayatını bağışlasam ne fark eder? İstediğin zaman bana meydan okuyabilirsin! Aramızdaki mesafeye gelince, daha da artacak!”


Sha Hongxue bu sözleri söyler söylemez elini Jian Qingyang’ın göğsüne soktu ve aniden çekti!


Kemik kırılma ve et yırtılma sesleri gelirken, Jian Qingyang bedeninin epey sarsıldığını hissetti. Sha Hongxue tarafından kalbi sökülüyormuş gibi, büyük bir ızdırap tüm vücuduna yayıldı!


Güçsüzce Sha Hongxue’ye bakmaya devam ederken yüzü kağıt gibi beyazdı.


Sha Hongxue ise, kanlı, metalik bir simge tutuyordu. Bu, Saf Yang Semavi Dao’nun yoğunlaştığı İlahi Lord Kraliyet Mührü’ydü!


Shan Hongxue onu çekerken, Jian Qingyang omurgası da sökülüyormuş gibi hissetti!


“Azure Yang Lordu unvanı bundan böyle benim olacak! Hahaha!”


Sha Hongxue keyifli bir kahkaha patlattı. Elini savurarak algısını İlahi Lord Kraliyet Mührü’ne aktardı. Aynı anda, Jiaan Qingyang’ın ruh denizi sarsılırken ağız dolusu kan kustu.


Böylece İlahi Lord Kraliyet Mührü’nün üzerine işlediği izi, Sha Hongxue tarafından zorla silindi! O andan itibaren, İlahi Lord Kraliyet Mührü’nün sahibi değişmişti!


Savaş alanının etrafındaki birçok İnsan savaşçısı bu sahneye şahit oldu. Kalp sızısı hissederlerken iç çekmekten başka bir şey yapamadılar.


İnsan Irkı’nın anavatanında, Fey Irkı elitlerinden birinin İlahi Lord Kraliyet Mührü’nü ele geçirmesini ve bir İlahi Lord olmasını çaresizlik içinde izlediler. Yaşadıkları yenilmişlik duygusu hayal edilebilirdi.


Ama aralarında Sha Hongxue’ye denk olabilecek kimse olmadığından bunu durduramazlardı!


Jian Qingyang’a baktılar ve umutsuzca başlarını salladılar. Bununla birlikte bir efsane sona ermişti!

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43991 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr