True Martial World 542 - Sınavların Sonu

Bu sınavın sonucu tuhaftı. Tian Yuan Dünyası’nın orada olan büyük oluşumlarının çoğu, Yi Yun ile Lin Xintong’un Shen Tu Nantian’ı ve onun yanı sıra birkaç Dao Tohumu savaşçıyı öldürebilmesini inanılmaz buluyordu.

Genç seçkinlerin çoğu, aşiretlerinin Kıdemlileri’nin baskıları altında, gizemli bölgede yaşanan her şeyi anlatmaya başladı.

Sınavın başlangıcından ve Yi Yun’un bir sürü Semavi Nişan almasından başladılar, zihinsel şeytanlar testine ve arkasından Tanrı’ya Dönüşüm Kulesi’ne kadar anlattılar…

Antik Büyük İmparatoriçe’nin siyah taş meydanda hazırladığı değerlendirme kriterleri hakkında bilgiler herkesi şaşırttı.

Birçok oluşum, titizlikle yetiştirdikleri eşsiz dahilerinin antik Büyük İmparatoriçe’nin gözünde bu kadar düşük unvanlar almasını kabullenmekte zorlanıyordu. Hatta bazıları en düşük unvanı bile alamamıştı…

Bu durum, bu efsanevi figürlerin Büyük İmparatoriçe gizemli bölgesinin sınavlarının zorluğunu fark etmesine sebep oldu.

Ama böyle yüksek bir zorluk derecesine rağmen, Yi Yun ile Lin Xintong’un Tanrı’ya Dönüşüm Kulesi içinde Büyük İmparatoriçe’nin takdirini elde etmeyi başarmış olduklarından haberdardılar. Büyük İmparatoriçe’nin mirasının bir kısmını elde etmişlerdi!

Bu inanılmazdı!

Ve görünüşe göre, Yi Yun ile Lin Xintong Büyük İmparatoriçe’nin mirasının bir kısmında ustalaşmıştı bile, yoksa bu kadar kısa süre içinde yetişim seviyelerini ve güçlerini arttıramazdılar.

Mantıken, yetişim mirasının seviyesi yükseldikçe onda ustalaşmak da zorlaşırdı. Yi Yun ile Lin Xintong mirası hemen hemen yarım yıl önce elde etmişlerdi, peki nasıl bu kadar çabuk ustalaşmayı başarmışlardı?

“Aşiretimize geri dönüyoruz!”

Diye bağırdı bir Kıdemli sert bir yüzle. Birçok Kıdemli, Yi Yun ile Lin Xintong’u kıskanıyordu. Oluşumlarındaki en olağanüstü gençleri sınavlara katılmaları için göndermişlerdi ama hiçbir şey kazanamadan elenmişlerdi.

Hayal kırıklıkları anlaşılabilirdi.

Artık burada kalmanın anlamı yoktu. Çeşitli oluşumlardan birçok kişi ayrılmıştı ama hâlâ gözlerini gizemli bölgeye dikip bekleyen birkaç oluşum vardı.

İnsanlarını gizlice Büyük İmparatoriçe gizemli bölgesinin etrafını gözlemeleri için gönderdiler. Yi Yun’un nerede olduğunu bulup bulamayacaklarını öğrenmek istediler.

Genç elitlerden, Yi Yun ile Lin Xintong’un yüz yıl boyunca gizemli bölgede münzevi eğitim yapacaklarını duymuş olsalar da yine de bazı şüpheleri vardı. Ayrıca, şanslı olabileceklerini de düşünüyorlardı.

Sonuçta gözcülük yapmaları için insanlar göndermek çok da pahalı bir şey değildi…

Benzer şekilde, Shen Tu Aşireti de ayrılmayı planlamıyordu.

Shen Tu Jue ve diğerleri gerçekleri kabul etmişti ama yine de içleri, hiçbir yere boşaltamadıkları bir öfkeyle doluydu.

Yi Yun sadece Lin Ailesi’ne karşı kurdukları komployu bozmakla kalmamış, Büyük İmparatoriçe gizemli bölgesi hakkındaki bilgileri de açığa çıkartmalarına neden olmuştu. Ayrıca Büyük İmparatoriçe gizemli bölgesine giren tüm elitlerin yok edilmesine de neden olmuştu. Aşiretleri’nin Halef’i Shen Tu Nantian da trajik bir şekilde ölmüştü. Korkunç kayıplarını anlatmaya çalışmak bile çok zordu.

Bu Büyük İmparatoriçe gizemli bölgesi seferi için, hem keşfeden hem de bu olayı düzenleyen olsalar da en büyük kaybeden de onlar olmuştu!

“Yi Yun! Lin Xintong!” Shen Tu Jue’nun ifadesi kasvetliydi. Sessizce yaydığı aura, çevredeki akıntıların durgunlaşmasına neden oldu.

Shen Tu Jue’nun yanında, aklı neredeyse tamamen uçup gitmiş Bin Elli Nine vardı. Aniden titredi ve başını kaldırıp kan çanağına dönmüş gözlerini açığa çıkarttı. Birden parladı: “Lin Ailesi bu konu hakkındaki bilgileri daha önceden öğrenmiş olmalı. Bu yüzden erkenden ayrılmış olmalılar! Bunu Lin Ailesi’ne ödetmeliyiz! Lin Xintong ile Yi Yun, diğer oluşumlardan da birkaç genci öldürmedi mi? Bir ittifak kurabilir ve Lin Ailesi’ne saldırıp hepsini öldürebiliriz!”

“Hepsini öldürmek mi?” Shen Tu Jue soğukça homurdandı ve kaba bir tonda konuştu: “Deminki sözleri duymadın mı? Yi Yun ile Lin Xintong, gizemli bölgenin içinde Lin Ailesi’yle olan bağlarını koparttıklarını duyurmuşlar zaten. Yanılmıyorsam, Lin Ailesi de kendi bölgesine döndükten sonra savunma hazırlıklarına başlayacaktır ve Lin Xintong ve Yi Yun ile olan bağlarını koparttıklarını duyuracaklardır!”

“Lin Xintong ile Yi Yun’un önümüzdeki birkaç yüzyıl boyunca Lin Ailesi’ne dönmemesi olası. Büyük İmparatoriçe mirasına sahip olmayan Lin Ailesi’ne karşı, nasıl diğer oluşumları kolayca kışkırtabiliriz? Böylesine büyük bir mirasa sahip büyük bir aşirete karşı, hem de iyi hazırlanmış bir aşirete karşı, zafer kazanmayı başarsak bile çok ağır kayıplarımız olur. Sonra, gelecekte, Lin Xintong ile Yi Yun olgunlaşıp eşsiz Büyük İmparatorlar hâline geldiklerinde geri dönüp intikam aramazlar mı? Öyle olursa, Lin Ailesi’ne karşı birleşen tüm oluşumlar acı çeker!”

“Kim bu kadar faydasız bir işe girişmek ister ki?”

“Yi Yun ve Lin Xintong’un diğer oluşumların öğrencilerini öldürmelerine gelince, birkaç genç elitin ölümü üzücü olabilir, ama bu gizemli bölgenin içindeydi. Gizemli bölgede ölümlerin olacağı beklenen bir şeydi zaten. Öldürülenler, sadece diğerlerinden daha zayıf oldukları için kendilerini suçlayabilirlerdi. Dahası, sinsi bir saldırı yapmaya çalışan onlarmış. Yani asıl sebep Lin Ailesi değildi. Lin Ailesi makul miktarda bir tazminat ödediği sürece, o oluşumlar onurlarını kaybetmemiş olurlar ve bir daha hiç bu konunun lafını etmezler!”

“Bu koşullar altında, Lin Ailesi’ne karşı çıkmak için ne kullanabiliriz?” Shen Tu Jue soğukça homurdandı ve kollarını savurdu.

Shen Tu Aşireti, geleceğin seçkinlerinin çoğunu kaybetmişti. Lin Ailesi ile savaşa girerlerse, gençlerin kaybına ek olarak yaşlı nesilden de birçok kişiyi kaybederlerdi ve bu olursa, Shen Tu Aşireti’nin temelleri sarsılırdı. Tamamen çökmeleri bile mümkündü!

Shen Tu Jue öfkeli olsa da sikinin doğrusuna gidemezdi. Aşireti’nin çıkarlarını düşünmek zorundaydı.

Shen Tu Nantian ve diğerlerinin ölümünün yarattığı kine gelince…

“Bin El, birkaç insan al ve bu bölgede nöbet tut. Yi Yun diğer çıkışları da biliyordur. Onları bulabilirsek onun canına okuyabiliriz!” Shen Tu Jue elini salladı. Ona devasa bir başarısızlık yaşatan bu meseleyi daha fazla düşünmek istemiyormuş gibi görünüyordu.

Bin Elli Nine vahşice başını salladı. Kırış kırış gözlerinden, bir akbabanınkine benzer acımasız bir parlama yayıldı.

Bir asır, onun gibi bir savaşçı için uzun değildi!

Ve kalbindeki nefreti yatıştırmak için Yi Yun’u parçalamak zorundaydı.

…

Yarım ay sonra, Tian Yuan Dünyası’nda, engin ve boş bir arazinin üzerinde…

Burada, tek başına yükselen bir zirve vardı. Bulutların içine kadar yükseliyordu ve gökyüzünden düşüp yere saplanmış devasa bir kılıca benziyordu. Uzaktan bakıldığında, yaydığı soluk kılıç aurasının nefes kesiciliği hissedilebilirdi.

Dağ rüzgarları uğuldadı. Dağın zirvesinde bir tutam yeşil bile yoktu. Her yer grimsi-beyaz kayalarla doluydu.

Bu dağ zirvesi, Tian Yuan Dünyası’nda çok ünlüydü, zira burası Tian Yuan Dünyası’nın bir numaralı organizasyonuna ev sahipliği yapıyordu: Savaş İttifakı!

Dağdan yukarı doğru uzanan sadece bir yol vardı; o da çok sarptı. Kılıçlar ya da sabreler tarafından kesilmiş gibiydi. Gökyüzüne kadar uzanıyordu. En ufak bir hata bile insanın aşağı düşmesine ve bedeninin paramparça olmasına sebep olabilirdi.

Sıradan savaşçılar, sadece bu dağ yoluna baktıklarında bile zirveden gelen baskıyı hissedebilirdi. Bu da onları korkuturdu.

Şu anda, uzun dağ yolunu hızlıca tırmanan iki figür vardı.

Biri, yüzü kanla kaplı bir gençti. Diğeri ise, göğsünde kocaman bir delik olan ve acımasız bir ifade takınmış olan Shen Tu Nantian’dı!

İkisi de, üzerlerinde Kanlı Ay işareti taşıyan Yin hayaletleriydi…

ÇN: Bu bölümle birlikte en uzun arc olan Büyük İmparatoriçe gizemli bölgesi arcı bitti. Keyif aldığınızı umarım.