Bölüm 459: Zihinsel Şeytanların Savaşı

avatar
8567 30

True Martial World - Bölüm 459: Zihinsel Şeytanların Savaşı


 

Çeviri: bebebiskuvisi Düzenleme: Fullbringer

 


Büyük İmparatoriçe gizemli bölgesinin ikinci testi, sadece bir güç testi değil, aynı zamanda zihinsel şeytanların testiydi.


Bir savaşçının hayatı, bin yıl, hatta yüz bin yıl olabilirdi ve bu kadar geniş bir zaman diliminde her türlü şey vuku bulabilirdi. Ve savaşçılar da her türden zihinsel şeytana sahip olmaya yatkın insanlardı.


Kutsal keşişler bile zihinsel şeytanlara sahip olurdu. Örneğin, vakti zamanında Tian Yuan Dünyası’nda söz sahibi olan Engel Tapınağı’nın on sekiz İmparator Arhat’ı bile zihinsel şeytanlara sahipti.


Engel Tapınağı’nın yıkımından kurtulan birkaç öğrenci dünyaya dağılmış ve sayısız Budist takipçi edinmişti. Ama bu kanlı katliam, onlarda hiç kurtulamayacakları zihinsel şeytanlar olarak yer etmişti.


Savaşçının yetişim seviyesi ne kadar yüksekse zihinsel şeytanları da o kadar güçlü olurdu. Savaşçı ne kadar takıntılı ve inatçı olursa, zihinsel şeytanları da o ölçüde inatçı olurdu.


Savaşçılar yetişim seviyelerinde atılım yapmak üzereyken veya ölümcül münzevi eğitimlerdeyken zihinsel şeytanları kontrolden çıkarsa yetişimleri bundan zarar görürdü. Son derece ciddi sonuçları olan zararlar…


Shen Tu Nantian, Büyük İmparatoriçe gizemli bölgesine girmiş olanlar arasında, en korkunç zihinsel şeytanlara sahip olanlardan biriydi. Onun yıkımlarından ve utançlarından oluşan Yi Yun çok güçlüydü!


“Boom!”


İllüzyon bölgesinde, ellerinde bir kılıç tutan hayalî Yi Yun, kılıcını Shen Tu Nantian’ın Mücerret Ölümsüz Cennet’ine savurdu!


Kılıç Qi’sinden oluşan ışık hüzmeleri yağmur gibi yağarken parladı.


Mücerret Ölümsüz Cennet sadece Shen Tu Nantian’ın ‘Görünüş Totemi’ değildi, aynı zamanda onun kendi bölgesiydi. Mücerret Ölümsüz Cennet yok edilmediği sürece içindeki gücü kullanıp kendi gücünü arttırabilirdi. O, bu alanın efendisiydi!


Ama hayalî Yi Yun’un basit kılıç savuruşu Mücerret Ölümsüz Cennet’te bir çatlak oluşmasına sebep oldu.


“Öl!”


Shen Tu Nantian haykırarak atıldı ve bir anda hayalî Yi Yun’un önüne geldi. Mor bir alevle yanan kılıcını Yi Yun’a saplamak üzere hareket ettirdi. Bu sıradan bir alev değildi, başka bir dünyadan gelmiş, mutasyona uğramış bir alevdi!


Öldürme niyeti şiddetlenirken, Shen Tu Nantian’ın yüzündeki damarlar da çıkıntı yapmaya başladı.


Önündeki illüzyonu gerçek Yi Yun olarak görüyordu ve kendini tatmin edebilmek için onu öldürmek istiyor, bunun için sabırsızlanıyordu!




Bam!


Işık kapısının dışında, Tanrı’ya Dönüşüm Kulesi’nin önündeki siyah taştan meydanda bir genç ortaya çıktı.


İlk ortaya çıktığında, bir yandan silahını savururken bir yandan da çığlıklar atıyordu. Ama kısa süre sonra aklı başına geldi ve siyah taş meydana geri döndüğünü fark etti.


Ter içindeydi. Kaybettiğinin bilincine varınca, yüzünde bir kızgınlık ve hayal kırıklığı ortaya çıktı.


Elenmişti!


Ve çevresine baktığında hiç kimsenin olmadığını gördü. Elenen ilk kişi olmuştu.


Tanrı’ya Dönüşüm Kulesi’nde yaşadığı deneyim katlanılamazdı. Çocukluğunda korkunç bir olay yaşamıştı ve en büyük kabusu bu olmuştu.


Ve Tanrı’ya Dönüşüm Kulesi’nde, bu kabusu tekrar yaşamak zorunda kalmıştı. Kendini bir anda çocukluğuna geri dönmüş hâlde bulmuş ve buna inanmadan edememişti, bunun neticesinde de o korkunç olaydan dolayı bir kez daha acı çekmişti.


Zihinsel şeytanlarını alt etmesinin hiçbir yolu yoktu.


İlk elenen kişi olmak gururuna dokunmuştu.


O anda ışık kapısı parladı ve başka biri daha dışarı atıldı.


Genç hemen odaklandı ve ondan sonra elenen kişinin aptal görünüşlü esmer genç olduğunu fark etti.


Onun bakışlarını fark eden esmer genç başını çevirdi ve sersemce gülümsedi.


Genç aniden sinirlendi. Zira esmer genç, hemen elendiği için utanç ya da öfke hissetmiyordu. Mutlu bakışları onu sinirlendiriyordu.


Muhtemelen esmer genç, daha önce de söylediği gibi köprüyü şansı sayesinde geçmişti.


Şansına güvenmiş olduğundan da şimdiye kadarki başarıları onu tatmin etmişti muhtemelen.


Ama esmer gencin rahat görünüşüne bakılırsa, büyük bir savaşa girmiş gibi görünmüyordu. Muhtemelen birazcık daha dayanmak için tek bir damla bile güç harcamamıştı. Böyle biri gerçek bir kaybedendi…


Daha sonra ışık kapısından başka insanlar da dışarı çıktı. Dışarı atılanların çoğu silahlarını çekmiş, onları çılgınca savuruyordu. Ve akıllarının başlarına gelmesi için pek de kısa olmayan bir süre geçmesi gerekti. Her biri solgun yüzlere, korku ya da pişmanlık barındıran ifadelere sahipti.


Büyük İmparatoriçe gizemli bölgesi çok tuhaftı. Karşılarına çıkan şeyler, en çok korktukları şeyler ya da en çok nefret ettikleri insanlar olmuştu. Dikkatli olmazlarsa illüzyonlara yenik düşerler ve kendilerini kurtaramazlardı.


O anda ışık kapısından Lin Yu çıktı. Bedeni ter içindeydi ve bacakları zayıf düşmüştü. Ama dışarı çıktıktan hemen sonra çevresini taramaya başlamıştı.


Elit gençlerin neredeyse yarısının elendiğini görünce de rahatladı.


Bu testte daha iyi bir sonuç almak için çaresizce mücadele etmişti. Şimdi çabalarının boşa olmadığını anlamıştı.


Ama o sırada Yi Yun’un dışarı atılan gençler arasında olmadığını fark etti. Az önce kendini rahatlamış hisseden Lin Yu, bunun üzerine aniden kendini korkunç hissetmeye başladı.


Kasvetli yüzüyle boş bir yer bulup oturdu.


İnsanlar birbiri ardına ışık kapısından dışarı çıktılar. Beş dakika sonra, Yi Yun da dışarı çıktı.


“Oh?” Yi Yun meydanda ortaya çıktığı an hemen kendine geldi.


İllüzyonun içinde Shen Tu Nantian’la savaşırken elinden gelen her şeyi yapmıştı ama Shen Tu Nantian’ın gücü yükselmeye devam etmişti. Yuan Qi’si tükenecekmiş gibi görünmüyordu.


Ama Yi Yun zihninin sakinliğinden ve sahip olduğu enerji görüşünden dolayı illüzyon bölgesinden hiç etkilenmemişti. Diğer insanlar gibi panikleyip umutsuzca saldırmamıştı. Sakince savaşmış ve saldırmadan önce Shen Tu Nantian’ın zayıflığını aramıştı.


Bu şekilde savaşarak da kendi sınırlarını zorlamıştı.


Ama öyle olsa bile durmaksızın gücünü arttıran Shen Tu Nantian karşısında duramamış, yenilerek ışık kapısının dışına çıkarılmıştı.


Yi Yun, karşısına çıkan şeyin gerçek Shen Tu Nantian olmadığını biliyordu. Shen Tu Nantian, o hayalî görüntüden çok daha güçlüydü.


Bu durum da, Yi Yun’un çok daha ihtiyatlı olmasına neden oldu.


Büyük İmparatoriçe gizemli bölgesinde, ona yöneltilmiş Shen Tu Nantian tehdidi çok büyüktü.


“Bu çocuk.” Lin Yu karışık hislerini belli eder şekilde Yi Yun’a baktı. Büyük İmparatoriçe gizemli bölgesi testinde sergileyecekleri ile Aile Lideri Lin’i etkileme umudu tamamen altüst olmuştu.


Bu testte şansa yer olmamalıydı, ama Yi Yun’dan daha kısa süre içeride kalabilmişti.


Yi Yun, birçok gözün ona baktığını fark etti. Onlardan biri de, dikkatle onu inceleyen esmer gençti.


Onu inceliyordu ve bunu gizlemeye bile çalışmıyordu. Yi Yun’un ona baktığını görünce o da Yi Yun’un gözlerine baktı ve aptalca gülümsedi.


“Garip…” Yi Yun esmer gence sadece böyle bir sıfat yakıştırabiliyordu.


Yi Yun’un ardından, sırasıyla Lin Xiaodie ve Lin Fengyue de dışarı çıktı.


Lin Xiaodie dışarı çıktığında çok terli olsa da, yüzünde hâlâ bir gülümseme vardı. Lin Fengyue’nin kaşları ise, performansından memnun değilmiş gibi çatılmıştı.


Onlardan sonra, hemen hemen aynı anda sırt çantalı gençle Panter Leydi dışarı çıktı. Beraber dışarı çıkarlarken birbirlerine baktılar. Panter Leydi dudaklarını yalayarak tenha bir köşeye geçmeden önce homurdandı.


Işık kapısının içinde hâlâ birkaç kişi vardı. Gongsun Hong, Lin Xintong ve Shen Tu Nantian dahil!


“Sona kimin kalacağını merak ediyorum!”


“Kesinlikle Genç Efendi Nantian olacak.” Shen Tu Aşireti’nden bir genç gururla konuştu.

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44249 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr