Bölüm 455: Düşmanlar Buluşuyor

avatar
9153 34

True Martial World - Bölüm 455: Düşmanlar Buluşuyor


 

Çeviri: bebebiskuvisi Düzenleme: Fullbringer

 


Yetişimciler, Tanrı’ya Dönüşüm Kulesi’ne yaklaştıkça kuleden yayılan güçlü aurayı daha açık bir şekilde hissedebilmeye başladılar.


Aura baskınlaştıkça etraflarındaki fırtınanın gücü zayıfladı ve nihayetinde tamamen durdu.


Tanrı’ya Dönüşüm Kulesi’nin tam önüne gelince başlarını kaldırıp kuleye baktılar. Kulenin zirvesi, siyah göğü delen bir iğne gibiydi.


Bu sahneyi gördüklerinde, açıklanamaz bir şekilde kalpleri sıkıştı. Sanki Tanrı’ya Dönüşüm Kulesi şeytani bir varlıktı da onları ürkütüyordu.


“Antik Büyük İmparatoriçe nasıl bir insanmış…?”


Yi Yun şaşkındı. Gizemli bölgede geçirdiği her an, antik Büyük İmparatoriçe’nin yüceliğini ve korkunçluğunu daha iyi anlıyordu.


Böylesine büyük bir gizemli bölge oluşturmak, Shen Tu Aşireti Lideri gibi insanların boyunu fazlasıyla aşıyordu.


Shen Tu Aşireti Lideri ve Lin Ailesi Yüce Kıdemlileri, Büyük İmparatoriçe’nin önünde hiçbir şey değildi.


Ve böyle bir figür hakkında, çok az kayıt kalmıştı. İnsanlar, onun sadece doğuştan Yin Meridyenleri’ne sahip olduğunu ve anlaşılmaz bir güçle meridyenlerini iyileştirdikten sonra eşsiz bir Büyük İmparatoriçe olduğunu biliyordu.


Hiç kimse bundan gayrısını bilmiyordu; onun ne kadar yaşadığını, hayatı boyunca neler yaptığını ya da iyi bir insan olup olmadığını...Mezarının nerede olduğunu bile bilmiyorlardı. Öldürülmüş müydü? Yoksa bu dünyanın sınırlarını aşıp başka bir dünyaya mı gitmişti?


Antik Büyük İmparatoriçe, gizemle ve bilinmezliklerle doluydu.


Belki de Tanrı’ya Dönüşüm Kulesi’ne giren biri Büyük İmparatoriçe’nin sırlarına vakıf olabilir, ya da bunlar hakkında temel bir anlayış kazanabilirdi.


Yi Yun bunları düşünerek uzun köprüden aşağı indi ve Tanrı’ya Dönüşüm Kulesi’nin önündeki küçük bir meydana ulaştı.


Lin Fengyue ile Lin Xiaodie’ye baktı ve onların da şaşkın olduğunu gördü. Belli ki, aynı hislere sahiptiler.


Ardından yere baktı ve meydandaki siyah zeminin tanıyamadığı bir materyal olduğunu gördü. Uzun bir zaman geçmiş olsa da yüzeyinde tek bir iz veya pürüz yoktu, muhtemelen daha çok uzun süre dayanacaktı.


Zemindeki fayanslar mürekkep kadar siyahtı. Merkezde, gizemli koyu kırmızı desenler vardı. Kan, fayansların üzerine akmış da kurumuş gibi görünüyordu.


Biyolojik bir canlının kanı bile olabilirdi.


Yi Yun heyecanlandı ve sonra da bu heyecanının zemindeki fayanslardan sebep olduğunu fark etti. Bu gizemli kan desenleri, bedenindeki kanı da etkiliyordu.


“Birisi geliyor.” dedi Lin Fengyue. Yi Yun’un kalp atışları hızlandı, zira güçlü aurayı o da hissetmeye başlamıştı.


Başını kaldırdı ve bir düzine insanın fırtınadan dışarı çıktığını fark etti.


Bu insanlar daha büyüktü. Yaşları 27-30 civarıydı.


Ve önlerinden yürüyen kişi Yi Yun’un da yakından tanıdığı Shen Tu Nantian’dı.


Yi Yun Shen Tu Nantian’a bakarken, o da aynı şekilde Yi Yun’a baktı. Yi Yun’u görünce ilk önce şaşırdı, sonrasında büyük bir şok yaşadı. Ardından gözlerinde öldürme niyeti parladı.


“Hâlâ hayatta mısın?”


Shen Tu Nantian’ın sesi buz gibiydi. Bakışlarını Yi Yun’dan alıp diğerleri üzerinde gezdirdi. Yi Yun’un hemen arkasında Shen Tu genci vardı ve berbat bir ifadeye sahipti.


Shen Tu Nantian ona Yi Yun’u öldürme görevini vermişti. Ama şimdi, Yi Yun gayet sağlıklı bir şekilde karşısına çıkmıştı.


“Çöp!”


Bu kelime, Shen Tu Nantian’ın sıkılmış dişleri arasından zorla çıktı. Yi Yun’un arkasındaki Shen Tu gencinin yüzünde acı bir ifade ortaya çıktı, zira Yi Yun’a rakip olamayacağını düşünüyordu.


Sesini Shen Tu Nantian’a iletmekten başka bir şey yapamazdı. “Genç efendi, bu çocuk tarafından kandırıldık. Korkunç bir gücü olmasına rağmen süt kuzusunu oynuyor. Daha önce…”


Shen Tu genci, Yi Yun’un yaptıklarını anlattı ve elbette bazı yerleri abarttı. Gongsun Hong’u ölümün kıyısına getiren metruk hayvanı tek okla öldürüşünü ise ısrarla vurguladı.


Yine de sözlerini bitirdikten sonra Shen Tu Nantian onunla küçümsemeyle konuştu: “Ne kadar inanmasan da çöpün tekisin. Gongsun Hong da başka bir geri zekalı.”


“Ah?”


Shen Tu genci donup kaldı. Shen Tu Nantian’ın ne demek istediğini anlayamıyordu.


Shen Tu Nantian, genci daha fazla ciddiye almadı zaten. Yi Yun’un koluna baktı ve uğursuz bir sesle, “37 Semavi Nişan mı kazandın?” dedi.


Ve onun bu sözleri herkesin dikkatini çekti. Onlar da ilk testi geçmişti ve doğal olarak Semavi Nişanlar’ın önemini ve değerini biliyorlardı.


“Ne?”


Tetikte bir şekilde bekleyen Yi Yun’a bakan herkes afalladı. 37 Semavi Nişan mı kazanmıştı? Böyle bir şey mümkün müydü?


“Antik metruk hayvanın zayıflığını bulmak için enerjiyi gören gözlerini kullandın ve onu tek vuruşla öldürdün! Basit görünebilir ama saldırı açısı ve saldırı gücü kusursuz olmalı! Bu güçlü olduğun anlamına gelmez. Sadece ilk test, yeteneğini göstermen için çok uygundu!”


“Ama bazı aptallar seni taklit ederek metruk hayvanın zayıflığına saldırabileceğini düşünmüştür. Bu aptallıkları onları ölüme götürmemişse bok gibi şansları var demektir!”


Ardından Shen Tu Nantian başını çevirdi ve kimsenin olmadığı bir yere baktı ve küçümseyici bir şekilde konuştu: “Gongsun Hong, saklanmayı bırak! Buraya gel!”


Gongsun Hong’un illüzyon tekniği, bu kadar güçlü olan Shen Tu Nantian’ı nasıl aldatabilirdi ki?


Boşluk değişmeye başladı. Shen Tu Nantian’ın sözlerinden sonra, Gongsun Hong’un tepesi atmıştı, zira çok utanmıştı.


Kimliğine rağmen herkesin ortasında bir aptal gibi azarlanmıştı, fakat bunu inkar edecek bahaneleri de yoktu.


Enerji gözleri mi? O da ne?


Gongsun Hong, Yi Yun’un enerji görüşü hakkında bir şey bilmiyordu, ama Shen Tu Nantian’ın bunu unutmasına olanak yoktu. Yi Yun’un bu yeteneği yüzünden hayalleri mundar olmuştu. Bu yüzden de Shen Tu genci olayı anlattığında hemen Yi Yun’un enerji görüşünü hatırlamış ve bunu bağdaştırmayı bilmişti.


“Sonraki testleri geçmek için de enerji gözlerine güvenebileceğini mi düşünüyorsun? İlk testi geçecek kadar şanslı olman epey iyi zaten. Böylece seni kendi ellerimle öldürebilirim!”


Shen Tu Nantian tekinsiz bir sesle konuştu. Bunun üzerine Yi Yun hafifçe kaşlarını çattı. Üzerindeki kurtlara benzer bakışlarla, doğal olarak kendini rahatsız hissediyordu.


Yi Yun’un ilk testi nasıl geçtiği konusunda, Shen Tu Nantian taşı gediğine oturtmuştu. Gongsun Hong’a kıyasla, Shen Tu Nantian onu çok iyi tanıyan bir düşmandı. Ama asıl sıkıntı, Shen Tu Nantian’ın yetişim seviyesinin çok yüksek olmasıydı. Yi Yun’un onun dengi olabilmesinin hiçbir yolu yoktu.


Aralarındaki fark çok büyüktü. Bu fark yüzünden de, Yi Yun’un her zaman tetikte olmaktan başka yapabileceği bir şey yoktu. Shen Tu Nantian’a bir fırsat verirse sonu ölüm olacaktı.


O sırada Yi Yun’un kalp atışları hızlandı. Başını çevirdi ve gözlerini bir noktaya dikti. Beyaz elbiseler giymiş bir kızın yavaşça meydana doğru yürüdüğünü gördü.


Kayaları kopartıp uçuran fırtına, kızın elbisesini ve saçlarını hafifçe dalgalandırıyordu sadece. Hareketleri su gibiydi, rahat ve sakin!


Kız, siyah zeminli meydana indiğinde ayaklarına toz bile bulaşmamıştı.


Lin Xintong!


Yi Yun’un ağzının köşeleri yukarı doğru kıvrıldı. Gülümsedi, zira Lin Xintong’u bu durumda görünce açıklanamaz bir huzur hissetti.

 

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44297 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr