Bölüm 373: Tian Yuan Dünyası

avatar
10597 27

True Martial World - Bölüm 373: Tian Yuan Dünyası


 

Çeviri: bebebiskuvisi Düzenleme: Fullbringer

 


Su Jie, Yi Yun’u sözde öğrenci aldıktan sonra, Tian Yuan Dünyası’na gitmek için acele etmedi, bunun yerine çevre bölgeyi araştırdı. Gizemli bölgeye, beraberinde insanlarla girmişti ama bu insanlar kaybolmuştu.


Bu da Su Jie’nin iç geçirmesine neden oldu. Bu insanlar arasında, onun eski dostu olan Marki Li Wenyun da vardı.


O ve Li Wenyun, Tian Yuan Dünyası’nda beraber seyahat etmiş, Li Wenyun, Tian Yuan Dünyası’nda Marki unvanı alana kadar beraber pek çok gizemli bölgeye girmişlerdi. Su Jie ise, Tian Yuan Dünyası’ndaki pek çok büyük oluşumda konuk Metruk Gök Ustası olarak ikamet etmişti. Her ikisi de çok başarılıydı.


Ama Marki Wenyun yaşlanınca emeklilik günlerini geçirmek için Tai Ah Kutsal Krallığı’na dönmüştü. Bu nedenle, iki yıl önceki Mor Bulutların Doğumu’na kadar, yüzlerce yıl görüşmemişlerdi. Marki Wenyun, gizemli bölgeyi araştırmak için Su Jie’yi davet etmişti ama gizemli bölgenin yasak bir bölge olduğunu kim bilebilirdi ki?


Su Jie, oranın antik mühürlerle mühürlenmiş bir bölge olduğunu tahmin ediyordu. İçinde neyin mühürlü olduğuna gelince, hiçbir fikri yoktu.


Su Jie, gizemli bölgeye girdikten sonra çabucak eski arkadaşından ayrılmıştı. Daha sonra da mor mühür tarafından sıkıştırılmış ve anca tek başına kaçabilmişti.


Arkadaşının hâlâ hayatta olup olmadığını bilmesinin hiçbir yolu yoktu.


“Hadi gidelim!”


Su Jie iç çekti. Yetişim seviyesi, on binlerce yıl yaşadıktan sonra belli bir seviyeye ulaşanlar, yaşam ile ölümü o kadar büyük bir mesele hâline getirmezdi.


Yi Yun sessiz kaldı. Ne diyeceğini bilemiyordu.


Su Jie, boyutlar arası yüzüğünden bir hava aracı çıkardı. Düzeni etkinleştirdikten sonra hava gemisi gökyüzüne yükseldi.


Daha sonra birlikte Tian Yuan Dünyası’na doğru seyahat etmeye başladılar. Yolda birkaç uzun mesafeli ışınlanma düzeni olsa da yolculuklarını tamamlamaları aylar sürecekti.


Yolda, Su Jie zaman zaman durdu. Olan biten şeylerle ilgili bilgi almaya çalıştı.


Dün gece, Tai Ah Kutsal Krallığı’nda, Yun Long Kutsal Krallığı’nda ve çevredeki küçük ülkelerde, gökyüzünde mor ışıklar görülmüştü.


Ancak aralarında en korkuncu, Kutsal Yaban’da görülendi. Gökyüzüne bir yol açılmış gibi görünmüştü ve şok edici bir şekilde çevredeki her yer aydınlanmıştı.


Kutsal Yaban’daki mor ışıktan sonra, Mor Bulutların Doğumu görülmüştü. Kapladığı alan, iki yıl önce Bulut Çölü’nde görülenden çok daha genişti.


Böylece, Su Jie girmiş olduğu gizemli bölgenin, dün gece görülen fenomenle ilgisi olduğunu anladı.


Bulut Çölü’nün yanı sıra, diğer bölgelerde de gizemli bölgeler vardı. Ve bu gizemli bölgeler, birbirleri ile bağlantılıydı.


Metruk ırk, Tai Ah Kutsal Şehri’nde bilinmeyen bir şey yapıp bu fenomeni ortaya çıkarmıştı. Milyonlarca mil uzaktaki gizemli bölgeler bile buna yanıt vermiş, etkinleşmişlerdi.


Ve Su Jie’yi sıkıştıran gizemli bölgeden gökyüzüne yayılan mor ışığın nedeni de buydu. Mor mühür kaybolduktan sonra serbest kalmıştı.


‘Çoban’ ise, Chu Eyalet Şehri’nde Yi Yun’u kurtardıktan sonra onu Bulut Çölü’ne bırakmıştı. Ardından bu fenomeni yaratmak için Tai Ah Kutsal Şehri’ne gitmişti.


Ve fenomeni etkinleştirerek Su Jie’nin serbest kalmasına ve aynı zamanda, mor ışığın olduğu tarafa koşan Yi Yun’un onunla karşılaşmasına sebep olmuştu.


Ve tüm bu olaylar bir tesadüf gibi görünse de, bir tesadüf olmama ihtimali de vardı!



Yi Yun hava aracının penceresinin yanında dururken, hava aracı yüksek bir hızda hareket ediyordu. Yabani topraklardan ve ormanlardan geçerek denizin üzerine ulaştılar.


Yi Yun, elbette önceki hayatında deniz görmüştü. Ama daha önce görmüş olduğu denizler, burada gördüğü denizden tamamen farklıydı.


Önceki hayatından bildiği denizler, sık sık fırtınalar yaşardı. Hiç rüzgar olmasa bile dalgasız zamanı olmazdı.


Ama bu deniz tamamen farklıydı. Çok sakindi. En ufak bir dalga bile yoktu; o kadar sakindi ki, tüyler ürperticiydi.


Ve deniz suyunun rengi, açık kırmızıydı. Suya karışmış kan gibi!


“Bu denize, ‘Aşılmaz Deniz’ denir!” dedi Su Jie, Yi Yun’a. “Aşılmaz Deniz olarak adlandırılmasının sebebi de, kimsenin bu denizi geçememesidir. Şu anda üzerinde uçtuğumuz yer, Kutsal Yaban ile Tian Yuan Dünyası arasındaki boğazın ufak bir bölümü!”


“Kuzeye gitsek de Aşılmaz Deniz ile karşılaşırız. Bu denizin sonu hududu yoktur. Ayrıca bu deniz ölüdür ve içinde çok az deniz canlısı yaşar. Ama derinliklerinde mutasyona uğramış metruk hayvanlar vardır ve onların seviyelerini tahmin etmek çok zordur. Aşılmaz Deniz’in derinliklerine giren ben olsam bile, tehlikede olurum.”


“Daha önce Aşılmaz Deniz’i geçmeye çalışan İnsan ırkından bir Büyük İmparator olmuştu. Ama 7-8 yıl boyunca uçtuktan sonra Yer ve Gök Yuan Qi’si çok seyrekleşti. Yer ve Gök Yuan Qi’si olmadan, bir Büyük İmparator bile güçsüzleşir. Sonunda yarı yolda geri dönmekten başka seçeneği kalmadı…”


Su jie, Aşılmaz Deniz efsaneleri hakkında konuştu: “Aşılmaz Deniz’in güneyinde, Kutsal Yaban’a bağlanan bir kara köprüsü vardır. Tai Ah Kutsal Krallığı, Yun Long Kutsal Krallığı gibi ülkeler, bu kara köprüsünde yer alırlar…”


Su Jie bunu söylediğinde Yi Yun panikledi. ‘Çoban’ın, Tian Yuan Dünyası’na ulaşmak için neden Tai Ah Kutsal Krallığı’nı ve çevredeki ülkeleri yok etmek istediğini açıkça anlamıştı şimdi.


Kutsal Yaban’ın ne kadar büyük olduğunu hayal etmek bile zordu. Milyonlarca millik Tai Ah Kutsal Krallığı, Kutsal Yaban ile Tian Yuan Dünyası’nı bağlayan köprünün bir kısmıydı sadece.


Su Jie, yol boyunca Yi Yun’a bu dünya ile ilgili rivayetlerden bahsetti. Tian Yuan Dünyası’nı tanıtmaya başladığında ise, Yi Yun şok oldu.


Tian Yuan’dan bir ‘dünya’ olarak bahsedilmesinin nedeni, Tai Ah Kutsal Krallığı’nın da bulunduğu bölgeden çok farklı olmasıydı.


Tian Yuan Dünyası ile Tai Ah Kutsal Krallığı aynı gezegende bulunsalar ve hatta büyük bir köprü ile bağlansalar da, Tai Ah Kutsal Krallığı ve Tian Yuan Dünyası’nın tabii olduğu doğa yasaları çok farklıydı.


Tian Yuan Dünyası’nın bağımsız bir sistemi vardı. Orada Yer ve Gök Yuan Qi’si daha yoğundu , ama aynı zamanda daha şiddetliydi. Orada, Yuan Qi’yi kontrol etmek kolay değildi.


Tai Ah Kutsal Krallığı’nda Kılıç Qi’sini yüz feet öteye gönderebilen bir savaşçı, Tian Yuan Dünyası’nda sadece elli feet öteye gönderebilirdi. İdrak kabiliyetinde de durum benzerdi. Cennetin Gözü’nü açan bir savaşçının algılama kabiliyeti, Tai Ah Kutsal Krallığı’na nazaran daha düşük olurdu.


“Doğa yasalarında neden farklılık var?” Yi Yun buna inanmakta zorlandı. Aynı gezegende nasıl böyle bir farklılık olabilirdi ki?


“Bilmiyorum.” diyerek başını salladı Su Jie. “Doğrusu, Tian Yuan Dünyası’nın varlığı başlangıca dayanmıyor, sonradan kuruldu. Uzay-zaman bakımından diğer yerlerden daha güçlü bir bölgedir. Şiddetli Yuan Qi’si, daha değerli hazinelerin oluşmasını sağlar.”


“Orası, daha yüksek seviyeli bir dünya gibidir. Tian Yuan Dünyası’nda yetişim yapan savaşçılar, Yuan Qi baskısına daha uzun süre dayanmak zorunda kalırlar. Daha iyi miraslara, daha iyi kaynaklara sahiptirler. Bu yüzden de, Tian Yuan Dünyası İnsan savaşçıların merkezidir. Diğer bölgelerle kıyaslanamayacak kadar çok uzman bulunur orada.”


“Tai Ah Kutsal Krallığı gibi bölgelerde, bir aşiret yeterince büyüdüğü zaman ülke kurabilir, kendilerini Kraliyet Ailesi olarak belirleyip toprakları yönetebilirler. Tian Yuan Dünyası’nda bu yapılamaz.”


“Tian Yuan Dünyası’nda çok fazla güçlü aşiret varken hiç ülke yoktur. Shen Tu Aşireti gibi güçlü bir aşiret bile sadece ufak bir bölgeyi kontrol edebilir.”


“Büyük oluşumlar arasındaki rekabet çok yoğundur. Aşiretlerin çoğu kendi menfaatleri için birbirleriyle rekabet etse de, evlilik yoluyla ittifaklar da kurabilirler.”


“Bazıları bölünür, bazıları yok olur, bazıları yaşamaya devam eder, yok olanların cesetlerinden yeni aşiretler doğar. Bazı süper aşiretler bu savaşların arasından bile yarasız ayrılır. Yine de, mirasları çok derin olsa bile bir ülke kuramazlar. Bir ülke kurmaya ve Tian Yuan Dünyası’nda imparator olmaya çalışan herkes, diğer aşiretlerin saldırısına uğrayacaktır.”


Su Jie’nin açıklamasıyla birlikte, nihayet Yi Yun bazı şeyleri anlayabildi. İşte bu yüzden...Bu yüzden Tian Yuan Dünyası’ndaki oluşumlar böyle anılıyordu; Lin Ailesi, Shen Tu Aşireti gibi… Ve doğal olarak aşiret ismi, Kutsal Krallık’tan daha zayıfmış gibi geliyordu.


Ancak bu aşiretler, güç bakımından Tai Ah Kutsal Krallığı’nı aşıyordu.


“Evlat!” Su Jie, Yi Yun’un omuzlarına vurup konuştu. “Lin Ailesi, Shen Tu Aşireti’ne çok yakın bir yerde bulunuyor. Bu iki aile, son yıllarda birbirleriyle savaşmaktalar. Ama daha önce çıkarları sebebiyle ittifak kurdukları da olmuştu. Lin Ailesi’ne gidersen kesinlikle çok eğlenceli olacak.”


Su Jie, bu sözleri yarı şaka maksatlı söylerken, Yi Yun bu sözleri duyunca şaşıp kaldı. Tian Yuan Dünyası’na seyahati başlamadan önce bile kaderine, meydan okumalar ve zorluklar yazılmıştı, ama aynı zamanda bir fırsattı da!


“Bak, deniz biraz daha hareketlenmeye başlıyor. Yavaş yavaş Tian Yuan Dünyası’na yaklaşıyoruz.”


Yi Yun hava aracının penceresinden aşağı baktı ve kırmızı deniz suyunda deniz dalgalarına benzer hareketlerin olduğunu gördü.


“Tian Yuan Dünyası’nın altında, Tanrıların Mezarı isminde devasa, siyah bir girdap vardır! Ve bu ismin verilmesi de sebepsiz değil! Bir tanrı bile oraya girerse geri dönemez.”


“Tanrıların Mezarı, Aşılmaz Deniz’in derinliklerinde bulunmaktadır. Girdap çok korkunçtur ve derinleri siyah bir perde gibi örter. Başka bir dünyaya açılan bir uzay-zaman kapısı gibi görünür. Deniz suyu durmaksızın içine çekiliyor ama çekilen suyun nereye gittiği bilinmiyor!”


“Girdabın korkunç bir emiş gücü vardır! Bir Büyük İmparator bile ona çok yaklaşırsa içine çekilir. Ve o sonsuzmuş gibi görünen boşluğa düşüldüğünde geri dönüş yolu yoktur.”


“İsmini de buradan almıştır!”


“Tanrıların Mezarı'nın ne olduğu hâlâ bilinmiyor. Oraya girenlerin yaşayıp yaşamadığı da bilinmiyor!”


“Bazı insanlar Tanrıların Mezarı’nın içinde canlı toprakların olduğuna, ama oradan buraya geçişin olmadığına inanıyor. Oradan geçildiğinde alternatif bir dünyaya gidildiğine...Bu yüzden hayatının sonlarına yaklaştıklarında, araştırmak için Tanrıların Mezarı’na giren Büyük İmparatorlar olmuştur. Hayatlarını uzatabilme yolu olup olmadığını öğrenmek istediler.”


Su Jie bunları söylediğinde Yi Yun şaşırdı.


Aşılmaz Deniz...Tanrıların Mezarı…


Yi Yun’un başlangıçtaki düşüncesi, Büyük İmparator’un her şeyin üzerinde bir varlık olduğuydu ama Su Jie’nin söylediklerine bakılırsa, bu dünyada, onların bile karşılarında çaresiz kaldıkları gizemli bölgeler vardı!


Bu, insanların saygı göstermek zorunda olduğu Yaratıcı’nın gücü ya da yasaların gücünün eseriydi!


Hava aracı ilerledikçe, Aşılmaz Deniz’in yüzeyi daha da şiddetlendi. Bunun sebebi, Tanrıların Mezarı’ydı. Büyük girdap, böylesine büyük dalgalar yaratabildiğine göre, ne kadar korkunç olduğu da açıktı.


O sırada, Yi Yun denizin sisleri arasından, uzaktaki göğe yükselen uçurumu gördü.


Uçurumun yüksekliği 100.000 feetti ve gökyüzüyle denizi ayıran kutsal bir duvar gibiydi.


“Burası, Tian Yuan Dünyası! Tian Yuan Dünyası, Tanrıların Mezarı’nın hemen üzerindedir. Gördüğün toprağın bir kısmı, deniz yüzeyi üzerinde yüzüyor. Kimse, Tian Yuan Dünyası’nı destekleyen ve batmasını engelleyen gücün nasıl bir şey olduğun bilmiyor…”

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr