Bölüm 303: Şehir Lordu’nun Doğum Günü Ziyafeti

avatar
11365 27

True Martial World - Bölüm 303: Şehir Lordu’nun Doğum Günü Ziyafeti


 

Çeviri: bebebiskuvisi Düzenleme: Fullbringer

 

 

Kışın başında, Tai Ah Kutsal Şehri’ne ilk kar düştü. Yi Yun’un Tai Ah Kutsal Şehri’nden ayrılışının üzerinden on ay geçmişti.

 

Tai Ah Kutsal Şehri’ne bir başka yetişimci grubu gelmiş, Yi Yun’un akranları şimdi ikinci sınıf olmuştu.

 

Ve yeni gelen yetişimci grubu şehre gireli üç ay olmuş ve hepsi ilk işlerini bitirmişti.

 

Bu çaylaklar için, çaylak sıralama yarışması zamanı gelmişti.

 

Bu çaylak sıralama yarışmasının ödülleri, bir öncekinden %100 daha iyiydi!

 

Bunun asıl nedeni ise, Tai Ah Kutsal Şehri’nin Şehir Lordu’nun doğum gününün gelmesiydi!

 

Şehir Lordu gibi figürler için, her yüzyılda bir doğum günü ziyafeti düzenlenirdi. Doğum günü ziyafetinin olduğu gün, münzevi eğitimde olduğu için ya da harabeleri keşfediyor olduğu için, ya da başka bir sebepten şehirde olmadığı için doğum günü ziyafeti düzenlenemezdi.

 

Aslında Tai Ah Kutsal Şehri’nin Şehir Lordu biraz gizemli biriydi. Son birkaç yüzyılda nadiren şehre dönmüştü ve bunların hiçbiri doğum gününde değildi.

 

Onun yokluğunda Tai Ah Kutsal Şehri’ni yöneten iki kıdemli vardı; Jian Ge ile Cang Yan!

 

Ama bu sene doğum günü ziyafetinin yapılacağı duyurulmuştu ve bu, birçok kişiyi şaşırtmıştı. Bazıları, bunun arkasında özel sebepler bulunduğunu bile iddia etmişti.

 

Elbette bu iddialar sadece şehrin üst kademelerini ilgilendiren şeylerdi. Tai Ah Kutsal Şehri yetişimcileri için, bu kesinlikle güzel bir haberdi.

 

Böyle efsanevi birinin doğum günü ziyafetine katılmak ve böyle büyük bir olaya şahit olmak, kesinlikle büyük bir ayrıcalıktı.

 

Ve doğum günü kutlamaları boyunca şehirdeki pek çok kaynağın fiyatı düşürülmüş ve etkinliklerin ödülleri arttırılmıştı. Bunlar, en büyük faydalardı!

 

Elbette, çaylak sıralama yarışmasında üst sıralarda yer alacak çaylaklar Şehir Lordu’nun doğu günü kutlamalarından en çok yararlanacak kişilerdi.

 

Ve yüksek sıralarda yer almak için hepsi sahip oldukları tüm hamleleri kullandı ve en iyi yeteneklerini sergiledi.

 

Ve en iyi çaylağı belirleyecek final maçı geldi çattı!

 

Final savaşı, genç bir adamla genç bir kız arasındaydı!

 

Genç adamın adı Lu Jie idi. Kayda değer bir arka planı yoktu, arka planı sadece ortalama üzeri bir asilden ibaretti. Genç kız, Wen Yu ise, tanınmış bir ailedendi ve göklerin gururlu kızlarından biriydi.

 

Her ikisi de on üç yaşındaydı. Birçok kişi bu savaşa dikkat ettiğinden pek çok kıdemli yetişimci bu savaşı izlemeye gelmişti.

 

Qiuniu ile Chu Xiaoran da kalabalığın içindeydi!

 

Daha arenaya girdikleri an fark edilmişlerdi üstelik.

 

Qiuniu ve Chu Xiaoran, her ikisi de bir yıl içinde Dünya Onur Listesi’nde ilk bin içine girmişti!

 

Hatta Chu Xiaoran bir yıl içinde Dünya Onur Listesi’nin 890. sırasını ele geçirmişti. Cennet Onur Listesi’ndeki sıralaması ise daha absürttü, 860.!

 

Tai Ah Kutsal Şehri’nin çaylaklarından birinin bir yıl içinde hem Cennet hem de Dünya Onur Listeleri’nde ilk bine girmesi oldukça etkileyiciydi. Tai Ah Kutsal Krallığı’nda bir kargaşa başlatmaya yeterde artardı bile!

 

Ve Chu Xiaoran her ikisinde de ilk dokuz yüze girmişti! Ki bu, daha da şaşırtıcıydı!

 

Tai Ah Kutsal Şehri’nin bu yılki çaylakları için, kıdemli kız kardeşleri Chu Xiaoran efsanevi biriydi. Yuan öncesi ‘Görünüş Totemi’ yoğunlaştırmıştı ve yasalar üzerindeki anlayışı akranlarını aşmıştı. Bu, Chu Xiaoran’ın etrafını bir sürü kişinin sarmasına, bir sürü hayran edinmesine yol açmıştı!

 

Bu yüzden Qiuniu ve Chu Xiaoran’ın arenada görünmesi, bir coşku seline neden olmuştu. Çaylaklar bu ikisine yol açarak her türlü saygıyı göstermişti.

 

Lu Jie ile Wen Yu da bu ikisine hayrandı. Onlar da dahi sayılmalarına rağmen Qiuniu ve Chu Xiaoran’dan ne kadar uzakta olduklarının farkındaydılar.

 

Geçen senenin çaylak sıralama yarışmasında Chu Xiaoran’ın birinci olmadığını da duymuşlardı. Birinci olan, Yi Yun isimli bir gençti. Ama Yi Yun, bir genç için çok aceleci davranmış ve eğitim için Düşmüş Yıldız Kapısı’nın yasak topraklarına gitmişti.

 

Bundan sonra ortadan kaybolmuştu. Tai Ah Kutsal Şehri’nin Kıdemlisi Cang Yan’ın, Yi Yun’u aramak için Düşmüş Yıldız Kapısı’na gittiği ancak onu bulamadığı söyleniyordu.

 

ÇN: Adamın hasısın ağzı bozuk ihtiyar.

 

Şimdiye dek, Yi Yun on ay boyunca hiç görünmemişti.

 

Yetişimcilerin kimlik nişanları, ejder runlarını ve öldürdükleri metruk hayvanlardan edindikleri puanları kaydetmenin yanı sıra onların yerlerini de belirtiyordu.

 

Ama Yi Yun’un kimlik nişanının son gösterdiği yeri arasalar bile onu bulamamıştılar.

 

Bu nedenle, Yi Yun’un kimlik nişanının büyük ihtimalle Düşmüş Yıldız Kapısı’nda yok edildiği düşünülmüştü.

 

Bu kimlik nişanları, sihirli nesneler olarak kabul görürdü ve o kadar da dayanıklı değillerdi. Düşmüş Yıldız Kapısı’nın kargaşası içinde Saf Yang Alevler tarafından yok edilmesi şaşırtıcı sayılmazdı.

 

Bu nedenle, kimse Yi Yun için iyimser değildi.

 

Bazı insanlar Yi Yun’un ölmüş olduğuna inanıyorlardı. Ama Tai Ah Kutsal Şehri’nin kurallarına göre birinin ölü olarak kabul edilmesi için, bir yıl boyunca kayıp olması gerekiyordu.

 

Tai Ah Kutsal Şehri’nin geçmişine bakıldığında Kutsal Yaban’da bir yıla yakın eğitim yapan manyaklar görünürdü.

 

Bu insanlar da başlangıçta ölü olarak kabul edilmişlerdi ama sonra geri dönmüşlerdi.

 

Gerçi böyle olaylar nadir yaşanırdı.

 

Böyle olaylar yaşansa bile Yi Yun’un durumu onlara benzemiyordu.

 

Chu Xiaoran ve Qiuniu’nun getirdiği haberlere göre, Yi Yun eğitim için Düşmüş Yıldız Kapısı’na gitmişti. En güçlü insanlar bile bu kadar uzun süre orada eğitim yapmaya cesaret edemezdi!

 

Bu nedenle birçok kişi Yi Yun’un öldüğünü düşünüyordu.

 

Tai Ah Kutsal Krallığı’nda yalnızca yetiştirilen dahilere dikkat edilirdi. Kaybolan ve ölen dahiler ise, kısa sürede unutulurdu.

 

Bu nedenle, Yi Yun’un geçmişteki ihtişamını hatırlayanlar, yalnızca Qiuniu, Chu Xiaoran ve ikinci yıllarındaki dahilerdi.

 

Yeni gelen yetişimciler ise, Yi Yun’un adını bile bilmiyordu. Bu hikayeyi duysalar bile, onlar için sadece ilginç bir hikaye olurdu.

 

Karşılaşma başlamıştı.

 

Wen Yu ile Lu Jie tüm yeteneklerini sergileyip etkileyici bir şekilde savaştılar.

 

İkisi de bu karşılaşmadan önce Dünya Onur Listesi’nin ilk dört binine girmişti. Bu karşılaşma da, çaylaklar arasındaki en iyiyi belirleyecek final savaşıydı.

 

Savaş, hızla yoğunlaştı. Ama seyirciler arasındaki Chu Xiaoran dalıp gitmişti. Karşılaşmaya konsantre olmadığı açıktı.

 

“Xiaoran neyin var? Yi Yun’u mu düşünüyorsun?” Chu Xiaoran’ın yanındaki Qiuniu sordu.

 

“Evet…” diyerek başını salladı Chu Xiaoran. Buraya Wen Yu ile Lu Jie’ye odaklanmak için gelmemişti. İkisi de gelecekte Chu Xiaoran için sorun oluşturamazdı.

 

Buraya geçen sene Yi Yun ile yaptığı savaşı hatırlamak için gelmişti. O savaşı kaybetmesine rağmen, hayatı boyunca üzerinde o kadar derin bir izlenim bırakan bir savaşa girmemişti. Bu nedenle bu konuda oldukça güçlü hisleri vardı.

 

“Göktaşı Uçurumu’nda eğitim yaptığımız zaman, Yi Yun olmasaydı kanyonda Mavi Kanlı Maymun yolumuzu kestiğinde ölmüş olurduk, oradan kurtulsak bile derin havuzda balık yemi olurduk. Yi Yun hayatımızı iki kez kurtardı.”

 

“Biz güvenli bir şekilde dönebilsek de Yi Yun kayboldu. Kıdemli Cang Yan, Yi Yun’un başına bir şey geldiğini düşünse bile bence Yi Yun o kadar kolayca ölmeyecektir. Bir sebepten dolayı geri dönememişse…” Chu Xiaoran kısık sesle konuştu.

 

Qiuniu başını salladı ve ekledi: “Yi Yun, göklerin bile desteklediği biri. Kesinlikle o kadar kolay ölmeyecektir, ama… İnsanlar, onun kimlik nişanıyla bağlantısı kesildiği için endişeli. Atalarımızın onu koruması için dua etmekten başka bir şey gelmez elimizden…”


 

Tai Ah Kutsal Şehri’nin elli kilometre ötesinde, bir bataklıkta…

 

Bu bataklık, Karasu Bataklığı’ndan farklı bir bataklıktı. Tai Ah Kutsal Şehri’ne çok yakın bir yerdi, bu yüzden de buradaki metruk hayvanlar çok zayıftı. Sadece çaylaklar burada eğitim yapardı.

 

Buna eğitim deseler bile aslında dış dünyayı görmek için buradaydılar sadece. Küçük bir takımda metruk hayvanları nasıl öldüreceklerini deneyimlemek ve bu tecrübeleri ileride kullanmak için buradaydılar! Bu, gelecekteki Kutsal Yaban seyahatlerini kolaylaştıracaktı.

 

Şu an, bataklıkta bir grup çaylak bir metruk hayvanı öldürüyordu.

 

Şehirden çıktıkları ilk sefer olduğundan, Tai Ah Kutsal Şehri’nin elli kilometre uzağında olsalar bile en büyük düşmanlarıyla savaşıyormuşçasına gergindiler.

 

“Lider, şuraya bak. Orada biri var!” Tehlikelere karşı takımı uyarmakla sorumlu olan gözcü, bataklığın diğer tarafında elinde bir sabre tutarak yürüyen genci fark etmişti.

 

Bu gencin kıyafetleri çok özel görünüyordu.

 

Şişman değildi ama üzerindeki tüm kıyafetlerin küçük olduğu açıkça belli oluyordu. Ayrıca yıpranmıştılar, paçavra olarak değerlendirilebilecek hâldeydiler.

 

Saçları, çok uzun bir süre boyunca kesilmemiş gibiydi. Yabani bitkiler gibi omuzlarına dökülmüştü.

 

Elindeki sabre de kırılmıştı. Muhtemelen büyük bir kriz geçirmişti ve ardından birileri tarafından soyulmuştu.

 

Ekiptekiler, bu gencin Tai Ah Kutsal Şehri yetişimcilerinden biri olup olmadığından bile emin değildi. Kutsal Yaban’da yaşayan barbarlardan biri olabilir miydi?

 

Genç yaklaşırken tedirginlikleri de daha üst bir seviyeye ulaştı.

 

“Sen kimsin?” Yedi kişi silahlarını ona doğrultarak sordu.

 

Genç gülümseyerek beyaz dişlerini açığa vurdu.

 

Çok uzun zaman sonra sonunda tekrar insanlarla karşılaşmıştı!

 

Yalnızlık, kolayca kurtulunabilecek bir duygu değildi. Yi Yun o kadar süre boyunca yetişim yaptıktan sonra kendini çok yalnız hissediyordu.

 

Şimdi karşısında insanları görünce kalbi ısınmıştı tekrar.

 

“Merhaba, merak ediyorum da, hangi yılda ve hangi aydayız?”

 

Yi Yun’un sorusu üzerine gençler şaşırdılar. O, gerçekten bir barbar mıydı? İlk sorduğu şey, hangi yılda ve hangi ayda olduklarıydı…

 

“68. Qingfeng yılındayız ve kış ayının yedinci günündeyiz.”

 

Qingfeng, şimdiki kutsal imparatorun unvanıydı. Tai Ah Kutsal Krallığı’nda, yılları hesap etmek için hükümdarların unvanları kullanılırdı. Ve insanlar genellikle sayılar çok basamaklı olduğu için sadece son iki haneyi kullanırlardı.

 

“Kış ayının yedinci günü. Kasımın yedisi yani. Saf Yang Kılıç Sarayı’nda eğitim için bu kadar uzun kalmışım demek…” Yi Yun iç çekti. Yetişim yaparken, zaman bir şey ifade etmiyordu.

 

“Hey, ne tür bir insan olduğunu hâlâ söylemedin bize!” Takım lideri tekrar sordu.

 

“Ben mi?” Yi Yun güldü. Karşısındaki gencin, kendisinden daha genç olduğunu fark etti. “Ben, Tai Ah Kutsal Şehri’nin yetişimcilerinden biriyim!”

 

“Yetişimci mi?” Yetişimcilerden birkaçı şaşırdı. Garip bir şekilde Yi Yun’a baktılar.

 

Bu arkadaş bir yetişimci miydi? Kesinlikle zor bir durumda kalmış gibi görünüyor!

 

Çaylaklar olarak, oldukça trajik bir hâldeydiler zaten. Ama şimdi bu genci gördüklerinde kendi hâllerine şükrettiler. Karşılarındaki kişi, bir dilenciden farksızdı.

 

“Kardeşim, metruk hayvanlar tarafından mı çevrelendin? Sabren kırılmış ve giysilerin yırtılmış durumda. Çabucak şehre dön ve bir dahaki sefer için iyi hazırlan. Düzen diski, tılsım, yıldırım boncuğu falan al. Bu tek seferlik nesneler israf gibi görünebilir ama kritik bir anda hayatını kurtarabilirler. Ejder runlarını o kadar da kendine saklamamalısın!”

 

Takım lideri, oldukça hevesliymiş gibi görünüyordu. Yi Yun’a kendi de kısa zaman önce öğrendiği tavsiyeleri sıralamaya başladı.

 

Yi Yun kıkırdadı ama ters bir şey söylemedi. “Teşekkürler! Ben doğrudan Tai Ah Kutsal Şehri’ne dönüyorum! Sonra görüşmek üzere!”

 

Sonunda Tai Ah Kutsal Şehri’ne dönebildiği için oldukça iyi bir ruh hâli içindeydi.

 

Saf Yang Kılıç Sarayı’nda yaklaşık on ay boyunca münzevi eğitim yapmaktaydı. Geri dönerken de ‘Görünüş Totemi’ni pekiştirmek için pek çok metruk hayvan öldürmüştü!

 

Yetişim seviyesi Mor Kan’ın zirvesine ulaşmıştı.

 

Bir sonraki adım ise, Yuan Temeli oluşturmaktı.

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43990 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr