Bölüm 274: Yarı Usta Olarak Kabul Etmek

avatar
10576 25

True Martial World - Bölüm 274: Yarı Usta Olarak Kabul Etmek


 

Çeviri: bebebiskuvisi Düzenleme: Fullbringer

 

Yi Yun onun puanını sorduğundan Luo Huo’er’in yüzü çarpıldı. Puanı Yi Yun’dan daha kötüydü. Bunu söylerse Yi Yun’a kıyasla ne kadar kötü olduğunu gözler önüne sermiş olacaktı.

 

Yuehua bir gülümsemeyle Luo Huo’er’e, “Huo’er, kendi sonucunu biliyor musun?” diye sordu.

 

Luo Huo’er istem dışı olarak başını salladı. “Muhtemelen 138 run yolunu kusursuz olarak, 20 run yolunu da yarım yamalak doldurmuşumdur, kalan 24 run yolunu da tamamen boş bıraktım…”

 

Luo Huo’er kendi sonucundan tam bir doğrulukla bahsetti. Yuehua da başını salladı. “Doğru! Luo Huo’er’in enerji kontrolü 296 puan, ama Yi Yun tam puanı, 364’ü, almayı başardı. Enerji dolumu çarpıcı değildi ama sadece enerji kontrolü bile onu ilk sıraya çıkardı!”

 

“Yi Yun, gerçekten… İlk kez mi 'Metruk Gök Tekniği' ile temasa geçtin?” Yuehua parıldayan gözlerle Yi Yun’a baktı.

 

İşte soru da geldi!

 

Yi Yun derin bir nefes aldı ve başını salladı. “Evet! Bu küçük, 'Metruk Gök Tekniği' ile ilk kez temasa geçti!”

 

“Oh?” Yuehua’nın gözleri parladı. Bu, göz kamaştırıcı bir bakıştı! Yi Yun’un sözlerinden kuşkulandığı açıktı!

 

“Ama…”

 

Yi Yun çabucak ekledi: “Bu küçük, 'Metruk Gök Tekniği’ni bilmese de enerji çıkarma konusunda bir uzmandan bazı tavsiyeler almıştı!”

 

Yi Yun, Yuehua gibi bir insanı kandırmak için yalanlarla doğruları harmanlamalıydı. Tüm söyledikleri yalan olsaydı Yuehua onun mumunu kolayca söndürebilirdi.

 

“Uzman mı? Onu tanıyor muyum?”

 

Yuehua ilgilenmeye başladı. Yi Yun gibi bir dahiyi bulup çıkartabilen bir uzman sıradan biri olamazdı.

 

“Bu…” Yi Yun hafifçe kekeledi ve tereddütlü göründü. “Bu küçüğe adını söyleyebileceğini söylemedi, bu yüzden bu küçük söylememeyi tercih eder. Ama bir defter bırakmıştı… Kaldı ki, kitapta enerji çıkarımı ile ilgili pek çok şey anlatılıyor.”

 

Yi Yun yalanların arasına gerçekleri serpiştirirken siyah bir parşömen çıkardı.

 

Bu, Su Jie’nin Lin Xintong’a vermiş olduğu 'Metruk Gök Tekniği' defteriydi. Su Jie’nin on sekiz parşömeninden ilki olan bu defter, enerji kontrolünü açıklıyordu!

 

Enerji kontrolü, 'Metruk Gök Tekniği’nin temeli olduğundan, ilk parşömenin buna ayrılmış olması da yalan değildi.

 

Yarım yıl kadar önce, Lin Xintong ayrılırken bu defteri Yi Yun’a bırakmıştı. İki yıllık bir süre için anlaşmışlardı. Lin Xintong demişti ki: “İki yıl içinde en temel el mühürlerini ve enerji kontrolünü anlayabilirsen… 'Metruk Gök Tekniği’ni öğrenmende yardımcı olacağım!”

 

“Oh? Bu parşömen…”

 

Su Jie’nin defterini görünce Yuehua’nın göz bebekleri küçüldü. “Bir bakabilir miyim?”

 

Yuehua bunu sorduğunda Yi Yun biraz tereddüt etti. Sonuçta, bu Lin Xintong’un ona vermiş olduğu bir şeydi. Başkalarına vermesi hoş olmazdı.

 

Elbette Yuehua, Yi Yun’un neden tereddüt ettiğini anlamıştı. Bu yüzden ona kızmamış, aksine doğru olanı yaptığını düşünmüştü. Gülerek dedi ki: “Parşömenin içeriğine bakmayacağım.”

 

Bu sözler üzerine Yi Yun parşömeni ona uzattı.

 

Yuehua parşömene göz attığında anlaşılması zor bir ifadeye büründü. “Gerçekten de o…”

 

Hafifçe iç çekti. Bir şey hatırlamış gibiydi sanki. Parşömeni Yi Yun’a geri uzatarak dedi ki: “Anlıyorum… Ondan tavsiyeler alacağını ummazdım…”

 

“Başlangıçta benim öğrencim olup olmayacağınızı sormak istemiştim ama zaten bir ustaya sahip olduğunuzu bilmiyordum.”

 

Yuehua kalbinin derinliklerinden bir üzüntü hissetti. Yi Yun ve Luo Huo’er adında iki yeşim parçası bulmuştu ama, Luo Huo’er’in arka planı belirsizdi ve muhtemelen bir ustaya sahipti. Yi Yun ise Bulut Çölü’nden gelse de bir ustaya sahipti.

 

Onun mevkinde birinin öğrencisi olmak isteyen çok kişi olurdu ama Yi Yun’u ve Luo Huo’er’i kişisel öğrencisi olarak almak istediğinde bunu başaramamıştı ve bu oldukça ironikti.

 

Yuehua onların nadir yetenekler olduğunu ve önlerinde muazzam bir gelecek olduğunu düşünüyordu. Diğer iki öğrencisinden bile daha parlak!

 

Biraz düşündükten sonra iç çekerek dedi ki: “Beni yarı usta olarak kabul etmeyi düşünür müsünüz?”

 

Yarı usta?

 

Yi Yun biraz şaşırdı. Bu dünyada kaç çeşit usta vardı ki?

 

İlk olarak, merhum usta vardı. Ölümüyle beraber veya arkasından bazı imkanlar ve miraslar bırakanlar merhum usta olarak biliniyordu. Yi Yun, sabre mezarından sabre gerçekleri hakkında anlayış kazandığında bu gerçekleri bırakan kişi onun merhum ustası olmuştu.

 

İkinci olarak usta vardı. Öğrenciyle usta arasında yapılan resmi bir törenle bu ilişki başlardı. Normal şartlar altında bir insanın sadece bir ustası olurdu.

 

Elbette istisnalar da vardı. Öğrencinin gücü ustasını aştığında bu ilişki kendiliğinden son bulurdu ve öğrenci, başka bir usta bulabilirdi.

 

Üçüncüsü ise, yarı ustaydı. Yarı usta, resmi olarak usta değildi ama dövüş sanatlarını ve çeşitli becerileri bir usta gibi aktarırdı. Birinin pek çok yarı ustası olabilirdi ve resmi törene ihtiyaç duyulmazdı.

 

Genellikle Yuehua gibi bilge seviye Metruk Gök Ustaları kişisel öğrenci alsa da sözde öğrenci alsa da gerçek bir usta olurdu. Asla yarı usta olmayı kabul etmezdi.

 

Ama Yuehua, Yi Yun ve Luo Huo’er için buna karar vermişti.

 

Başlangıçta Luo Huo’er’i istese de bir yarı usta olarak konumundan taviz vermek istememişti.

 

Ama Yi Yun’un da ortaya çıkmasıyla Yuehua onları elinden kaçırmamak için gereken her şeyi yapmayı ister bir hâle gelmişti. Bir öğrenci almak ile iki öğrenci almak çok da farklı değildi. Bunun için seve seve yarı usta olabilirdi.

 

Çünkü, Yi Yun’un ustası Su Jie idi. Yuehua bu durumun onu küçük düşürdüğünün farkındaydı; Su Jie’nin öğrencisinin yarı ustası olmak, onun için kesinlikle kendini rezil etmek anlamına gelmiyordu.

 

“Büyük Usta Yuehua bizim yarı ustamız olmayı mı istiyor?”

 

Yi Yun şaşırdı. Yarı ustanın ne demek olduğunu bilmiyordu. Ama yine de bu onu gururlandırmıştı.

 

“Büyük Usta Yuehua, sanırım yaşlı adam Su’yu tanıyor… Öyleyse gelecekte, onun benim ustam olmadığını öğrenebilir. Ama İhtiyar Su’nun parşömenini aldığım da bir gerçek. Yaşlı adam Su’yu ustam olarak kabul ettiğimi söylemediğimden, sadece ondan biraz tavsiye aldığımı söylediğimden sözlerim yalan sayılmaz…”

 

Yi Yun derinlemesine düşündükten sonra büyük bir sorun yaşamayacağını düşünüp konuştu: “Büyük Usta Yuehua’nın takdiri için minnettarım, bu küçük, sizi kabul etmeye razıdır.”

 

Yi Yun mevcut durumunun farkındaydı. Eşsiz bir yetenek sergilemiş olabilirdi ama Tai Ah Kutsal Krallığı’nın en büyük oluşumlarından birinin bilgesine kıyasla hiçbir şey değildi.

 

Kaynaklara ve korumaya ihtiyacı vardı.

 

Chu Kraliyet Evi gibi bir oluşum, hâlâ ona ruh sözleşmesi imzalatmayı hedefliyordu. Elbette bunu kabul edemezdi. Bunun aksine, bilge seviyesinde olan Büyük Usta Yuehua ondan hiçbir şey talep etmeksizin onu öğrenci olarak, hatta yarı öğrenci olarak alıp yetiştirmek istiyordu.

 

Yuehua bunun için konumundan taviz vermişti zaten, bu yüzden onu reddederse lütfunu da reddetmiş olacaktı.

 

Yi Yun kabul edişinin bir işareti olarak boyun eğdi. Yan tarafta Yi Yun’u izleyen Luo Huo’er ise bir kararsızlık içindeydi. Kabul edip etmemesi gerektiğini bilmiyordu.

 

Yuehua ısrar içermeyen bir ifadeyle ona baktı. Luo Huo’er’in arka planı nedeniyle bu konuda tereddütlü olduğunu düşündü.

 

Ama aslında Yuehua çok fazla düşünüyordu. Luo Huo’er tüm bu kuralları ve anlamsız törenleri umursamıyordu. Tek düşündüğü şey, Yuehua’yı bir yarı usta olarak kabul ederse bu sinir bozucu serseri, Yi Yun’la kardeş öğrenci olacak olmasıydı.

 

Öyle olursa daha sık mı görüşeceklerdi? Bu iğrenç bir şey olmaz mıydı?

 

“Huo’er, istemiyorsan önemli değil.”

 

Yuehua’nın ifadesi sakindi. Ama o sırada Luo Huo’er dişlerini sıktı ve başını eğerek dedi ki: “Huo’er kabul etmeye razıdır.”

 

Yuehua tatminkâr bir gülümseme sergiledi. “Güzel, ikiniz gelecekte kardeş öğrenciler olacaksınız. Birbirinizi sevmeli ve birbirinizle ilgilenmelisiniz…”

 

Yuehua onların arasında geçenleri nasıl bilebilirdi ki? Söylediği tüm sözler, öğrencisini yeni almış ustaların yaygın sözleriydi ama bu sözleri duyduğunda Luo Huo’er’in ağzının köşesi seğirmeye başladı.

 

Bu nasıl bir kaderdi? Birdenbire Yi Yun ile kardeş öğrenci olmuşlardı. Bu gerçekten onu sinirlendiriyordu. Luo Huo’er, eğitim salonunda Yi Yun’un göğüslerini görmesi üzerine öyle utandırıcı sözler söyledikten sonra onunla böyle bir ilişki içine gireceğini hiç düşünmemişti…

 

Gülse mi ağlasa mı bilemiyordu.

 

“Öyleyse… Bugünlük bu kadar. Gelecekte Yi Yun ders ücretinden muaf olacak. 'Metruk Gök Tekniği' ile ilgili bir sorunuz olursa sormak için istediğiniz zaman bana gelebilirsiniz.”

 

Yuehua bunları söylerken boyutlar arası yüzüğünden iki defter çıkardı. Birini Luo Huo’er’e, birini Yi Yun’a verdi. “Bu, benim 'Metruk Gök Tekniği' defterim. İkiniz de bunları alın. Yi Yun’un kitabı en temel şeyleri anlatıyorken Luo Huo’er’inki daha ileride.”

 

Yuehua çok düşünceliydi. Yi Yun’un yetenekleri inanılmaz olabilirdi ama temeli yok sayılabilirdi.

 

Yi Yun’a verdiği defteri, yıllar önce acemi Metruk Gök Ustaları için hazırlamıştı. Böylece Yi Yun’un temeli olmamasının üstesinden gelebilirlerdi.

 

“Teşekkürler usta.” Yi Yun defteri kabul etti ve minnetle Yuehua’ya baktı.

 

Yi Yun ve Luo Huo’er Yuehua ile vedalaşıp oradan ayrıldılar. O sırada Yi Yun, Luo Huo’er’in hâlâ somurtkan olduğunu fark etti. Ne düşündüğünü bilmiyordu ama mutlu olmadığını anlayabiliyordu.

 

Luo Huo’er önde Yi Yun arkada, ikisi de sessizce kendi dairelerine yöneldiler.

 

Ne yazık ki, komşu da olduklarından daireleri aynı yerdeydi. Doğal olarak aynı yoldan yürüyorlardı.

 

İkisinin de sessiz kalması, atmosferi oldukça garipleştirdi.

 

Yi Yun, artık kardeş öğrenci olduklarından ilişkilerine böyle devam edemeyeceklerini düşündü. Bu sebeple kuru kuru öksürüp ilişkilerini kolaylaştırmak için selam vermeye çalıştı.

 

“Oh… Bu…”

 

Yi Yun daha kelimeleri söyleyememişken Luo Huo’er durdu ve arkasını dönerek Yi Yun’ baktı.

 

Yi Yun da şaşırarak durdu.

 

“‘Bu’ ne? Kime sesleniyorsun sen? Artık senin kıdemli kız kardeşinim. Bir daha beni gördüğün zaman kıdemli kız kardeş diye seslen! Duydun mu?” Luo Huo’er bunları şiddetle söyledi ve ciddiyetini göstermek için küçük yumruğunu salladı.

 

Kardeş öğrenci oldukları değiştirilemez bir gerçek olduğuna göre onun kıdemli kız kardeşi olması doğaldı. Bu sinir bozucu serseriye, kendisine kıdemli kız kardeş diye hitap ettirmek o kadar da kötü değildi sonuçta.

 

Bir ayakçı edinmek oldukça iyiydi aslında!

 

Ona çay doldurtmak veya bir şeyler getirtip götürtmek her şeyi kolaylaştırırdı.

 

Luo Huo’er’in düşünceleri böyleydi. Yi Yun’un düşünceleri veya ona karşı çıkıp çıkmayacağı Luo Huo’er için pek önemli değildi.

 

Olaylar böyle gelişince Luo Huo’er yavaş yavaş neşelenmeye başladı. Somurtkan küçük yüzünde gülümsemeler belirmeye başladı.

 

Luo Huo’er’in yüzündeki bu açıklanamaz değişimi görünce, Yi Yun’un ağzı açık kaldı. Ne diyeceğini bilemedi.

 

Tek bir kelime bile söylemedi…

 

Bu kızın, aklı başında mıydı…?

 

Fullbringer Notu: Bizim velet kızı delirtti sonunda :)

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44311 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr