Bölüm 706: Kan Bağının Laneti

avatar
5131 18

True Martial World - Bölüm 706: Kan Bağının Laneti


 

Bölüm 706: Kan Bağının Laneti

 

Diğerleri bilmese de, sorudaki kişi olarak Jiang Xiaorou çok iyi biliyordu. Siyah Zırhlı Şeytan Tanrı Metruk ırkının ana karargahına ulaşmadan hemen önce görünmez bir enerjinin ona kilitlendiğini hissetmişti.

 

Bu enerji Siyah Zırhlı Şeytan Tanrı ortaya çıktığında daha da yoğunlaşmıştı.

 

Tarif etmesi çok zor bir enerjiydi. Sanki ona başka bir görünmez uzay zaman boyutundan bakan soğuk ve üstün bir yaşam biçimi vardı.

 

Ardından Siyah Zırhlı Şeytan Tanrı Jiang Xiaorou'ya karşı harekete geçmişti. Karşı konulamaz gücüyle de Jiang Xiaorou'yu yakalamıştı. Onu yakaladığı anda Jiang Xiaorou yaşamı artık kendi ellerinde değilmiş gibi hissetmişti. Kutsal Ruh'un ortaya çıkışı olmasa, asla canlı bir şekilde geri dönemezdi.

 

Bu nedenle, Jiang Xiaorou Siyah Zırhlı Şeytan Tanrı'nın onu hedef aldığından emindi.

 

Büyük ihtimalle Siyah Zırhlı Şeytan Tanrı'nın Kutsal Yaban'da ortaya çıkış nedeni de buydu. Ne de olsa, Kutsal Yaban nüfus bakımından kıttı. Burada toplanan birkaç mülteci olsa da, savaşçı yoğunluğu bakımından Tian Yuan Dünyası'ndan aşağıda kalıyordu. Siyah Zırhlı Şeytan Tanrı Tian Yuan Dünyası'nda daha büyük bir verime ulaşabilirdi.

 

Ancak Siyah Zırhlı Şeytan Tanrı neden onu yakalamak istiyordu? Jiang Xiaorou bunu anlayamıyordu.

 

O anda Jiang Xiaorou tüm toplantı salonunun odak noktası olmuştu.

 

Jiang Xiaorou ölümden korkmuyordu, fakat insanlarını ve annesini kendi yüzünden bu olaya da katmak istemiyordu.

 

Jiang Xiaorou nefesini dışarı verdikten sonra ayağa kalktı.

 

Normalde solgun olan yüzü normale dönmüştü. “Siyah Zırhlı Şeytan Tanrı ve benim hakkımda size net bir cevap vereceğim.” dedi Jiang Xiaorou.

 

Jiang Xiaorou'nun bu cümleyi söylemesiyle herkes ona garip bir yüz ifadesiyle baktı.

 

Jiang Xiaorou'nun inkar etmeyişi, olayın gerçekliğini doğrulamaya yetmişti.

 

Siyah Zırhlı Şeytan Tanrı'nın neden Jiang Xiaorou'yu istediğini bilmiyorlardı, fakat şüphesiz ki Jiang Xiaorou'nun varlığı yüzünden geri çekilemiyorlardı.

 

Tüm bu kişiler sırf biri yüzünden ölecek miydi?

 

Tüm Metruk ırkının yok olmasını görmezden gelebilirlerdi, ama İnsan ırkının da onlarla beraber yok olması...

 

Birçok kişinin aklında bu tür düşünceler vardı, ama sesli söyleyemiyorlardı.

 

“Majesteleri, bu doğru mu?” İnsan ırkının kıdemlilerinden biri sordu.

 

Eski Metruk Kraliçe'nin bakışları buz gibiydi. Kıdemlinin sorusuna cevap vermedi, aksine onu tersledi. “Ne oldu? Doğruysa tek çocuğumu Siyah Zırhlı Şeytan Tanrı'ya mı göndermeyi planlıyorsunuz?”

 

Eski Metruk Kraliçe'nin saldırgan sözleri kıdemliyi rahatsız etmişti. Dişini gıcırdattıktan sonra yüzünde çirkin bir ifadeyle konuştu: “Görünüşe göre saygıdeğer ırkınız kararını vermiş. Siz anne kız çifti, hayatta kalmak için tüm prensiplerden vazgeçip bu dünyanın elit güçlerini ölüme göndermeyi mi planlıyorsunuz? Bizi umursama gibi bir yükümlülüğünüz olmadığından insan ırkını boşver, peki ya Metruk ırkınız? Metruk Kraliçe olarak ırkınızın kızınızla beraber yok olmasını mı istiyorsunuz?”

 

Kıdemlinin sözleri zehirle doluydu. Bu sözleri söylediğinde salondaki hava gerginleşti.

 

Metruk ırkının birçok savaşçısı çoktan ayağa kalkmıştı. İnsan savaşçılarsa, içgüdüsel olarak ellerini boyutlar arası yüzüklerine koydular.

 

Aslında insan kıdemlinin söylediği, tüm insanların aklından geçenlerdi.

 

Bütün bir ırkı sadece bir kız için feda etmek saçmalık değil miydi!?

 

“Çoban” sessizce Jiang Xiaorou'nun önünde durdu. Bakışları az önce konuşan insan kıdemliye odaklanmıştı. Gözleri öldürme niyetiyle doluydu.

 

“Qing Amca!” Jiang Xiaorou “Çoban"ı tuttu.

 

Orada birçok İnsan ırkı uzmanı vardı. Savaşmaları imkansız olsa da, ırkçı bir sürtüşme çıkması ilerde oluşacak Siyah Zırhlı Şeytan Tanrı'ya karşı olası bir direnişte sorunlar çıkartabilirdi. Bu Jiang Xiaorou'nun görmek istemediği bir şeydi.

 

Üzgünüm, hiç düşünmeden konuştum. Ama dost acı söylermiş. Söylediğim şeyler doğruydu. Eğer Majesteleri tüm ırkınızın bir kız yüzünden yok olmasına izin verecekse, haklı olduğunuz bir taraf göremeyeceğim!”

 

Ne de olsa burası Metruk ırkının toprağıydı, bu yüzden insan kıdemli fazla ısrar etmeye cesaret edememişti. Ancak özür dilese de bu sözlerini geri aldığı anlamına gelmiyordu.

 

Eski Metruk Kraliçe elini masaya koydu. Güzel yüzünde hafif bir soğukluk ortaya çıktı.

 

Daha bu konu hakkında gerekli ayarlamaları yapmamıştı, fakat olay İnsan ırkının bir efsanevi kişisi tarafından toplantıda ortaya atılmıştı. Şüphesiz ki bu onu dezavantajlı bir konuma koymuştu.

 

Jiang Xiaorou sessiz kaldı. O sırada ne diyebilirdi ki?

 

Oradaki her insanın bakışlarının bir iğne gibi olduğunu hissedebiliyordu.

 

Hayatları tehlikede olduğu zaman, insanlar genç bir kızın hayatını kurtarmak için topluca ölme fikrini kabullenmeyi zor buluyordu.

 

“Irkıma karşı olan prensiplerim ve ilkelerimden vazgeçtiğimi mi söylüyorsun?” Eski Metruk Kraliçe alaycı bir şekilde gülümserken ayağa kalktı. “Size şunu da söyleyebilirim, Siyah Zırhlı Şeytan Tanrı gerçekten de Xiaorou'nun peşinde ve nedenini de tahmin edebiliyorum.”

 

Jiang Xiaorou Siyah Zırhlı Şeytan Tanrı tarafından hedef alındığında Jiang Xiaorou'nun annesi bunun nedenini çoktan düşünmüştü. Dünya çok büyüktü ve sayısız dahiyle doluydu. Neden Siyah Zırhlı Şeytan Tanrı'nın gözü Jiang Xiaorou'ya takılmıştı?

 

Bunun tek açıklaması Jiang Xiaorou'nun babasıyla ilgili olmalıydı.

 

On İki Semavi Cennet'ten gelen Jiang Xiaorou'nun babası sıradan bir ölümlüydü. Arkasında bıraktığı çocuk Siyah Zırhlı Şeytan Tanrı'nın ihtiyacı olan bir şey olabilirdi!

 

Ancak eski Metruk Kraliçe bu şeyleri açıklayacak değildi. Eğer Jiang Xiaorou'nun babasından bahsederse, o zaman bu Jiang Xiaorou'ya karşı daha çok kişinin planlar yapmasına neden olurdu.

 

“Xiaorou'yu yakalamanın Siyah Zırhlı Şeytan Tanrı'nın işine yarayacağını hiç düşünmedin mi? Onu Siyah Zırhlı Şeytan Tanrı'ya verdikten sonra geri döndüğünde şimdikinden daha güçlü olacaktır! Kızımı ona vermek bir felakete neden olabilir!”

 

Eski Metruk Kraliçe Jiang Xiaorou'yu sevebilirdi, fakat ne de olsa o Metruk Kraliçe'ydi. Sırf Jiang Xiaorou için Metruk ırkını öylece feda edemezdi. Bunun için kendi sebepleri vardı.

 

“Majestelerinin dediği mantıklı, ama... Doğrudan söyleyeceğim, beni affedin. Majestelerinin dediği doğru olsa bile, bu senaryodan kaçınmak için başka yollarımız da var...”

 

Efsanevi kişilerden biri yüzünde garip bir ifadeyle Jiang Xiaorou'ya bakarken konuştu.

 

Bu bakış peşinde kin ve acıma getiriyordu. Cümlesini bitirmemişti, fakat herkes ne demek istediğini anlamıştı.

 

Sözleri Jiang Xiaorou'yu tamamen yok etmeyi ima ediyordu!

 

Eğer Siyah Zırhlı Şeytan Tanrı Jiang Xiaorou'yu elde ettikten sonra daha güçlü olacaksa, o zaman Jiang Xiaorou'yu yok etmek bu olasılığı önlemez miydi?

 

Ölümün kıyısındayken, hayatta kalmak ve ortaya çıkan bir olasılığı önlemek için yetenekli bir genç kızı öldürmek zor bir seçim değildi.

 

Ne de olsa, Tian Yuan Dünyası'nda harap olmuş birçok aşiret ve ölü bir sürü insan vardı. Bir tane daha ölse ne olurdu ki?

 

Tabii ki buna karar vermek Metruk ırkının elindeydi.

 

İnsan ırkı uzmanlarının birçoğu Jiang Xiaorou'ya umursamazca bakıyordu. Eski Metruk Kraliçe'nin karar vermesini bekliyorlardı.

 

Bunun zor bir karar olduğunu biliyorlardı, fakat ırklarının hayatta kalması söz konusu olduğundan eski Metruk Kraliçe bir karar vermek zorundaydı.

 

Baskı!

 

Yıllar boyunca Metruk ırkını yönetirken çeşit çeşit durumla karşılaşmıştı, ama eski Metruk Kraliçe o anda büyük bir baskı hissediyordu.

 

İnsan ırkını görmezden gelebilirdi, ama Metruk ırkı için...

 

“Majesteleri, ben Qing Kui, sizinle beraber ölmeye hazırım!”

 

Kararlı bir sesle ilk konuşan “Çoban” olmuştu. Hiç kimse tereddüt etmeden Metruk ırkı ve Jiang Xiaorou için öleceğinden şüphe duymuyordu.

 

Ancak Qing Kui Metruk ırkındaki herkes değildi.

 

Eğer hepsi aynı şeyi yapsaydı, eski Metruk Kraliçe tüm halkının Xiaorou için yok olmasına izin vermezdi.

 

Hepsinin yaşama hakkı vardı. Kraliyet ailesinde doğmamaları, kraliyet ailesi için ölecekleri anlamına gelmiyordu.

 

“Majesteleri, neden bugün burada sonlandırmıyoruz...

 

O sırada, Sığınak Adası Çifti ayağa kalktı. ”Saygıdeğer ırkınızın iç meselelerine biz karışamayız. Ancak saygıdeğer ırkınızın Kutsal Ruh'u savaşamadığına göre, o zaman geri kalanlar ölümüne savaşsa bile kazanma şansımız çok az olur. Bu nedenle, umarım saygıdeğer ırkınız oluşacak sonuçları iyi düşünür. Tabii ki, saygıdeğer ırkınızın daha iyi bir seçim şansı olmasını isterim.”

 

Sığınak Çifti Jiang Xiaorou'ya karmaşık bir yüz ifadesiyle baktı. Konuşmayı bıraktılar ve başlarını iki yana salladılar.

 

Bu genç ve güzel kız için çok üzülüyorlardı.

 

Kan bağı ona kuvvetli bir yaşam ve güç tanımıştı, ama bu ona birçok felaket getiren bir lanet olmuştu. Jiang Xiaorou'nun Bulut Çölü'nde kalışını ve Tai Ah Kutsal Krallığı'ndayken neredeyse hap yapmak için kullanılışını hepsi duymuştu.

 

Ve şimdi korkunç Siyah Zırhlı Şeytan Tanrı onu yakalamak istiyordu. Kaderi ölümdü…

 

Metruk ırkı ne seçerse seçsin sonucu değiştirmek imkansız olabilirdi.

 

Eğer Jiang Xiaorou yok olursa, o zaman bu doğal olarak öldüğü anlamına gelirdi. Ancak ölümüne savaşsalar bile Jiang Xiaorou'nun sonu büyük ihtimalle Siyah Zırhlı Şeytan Tanrı tarafından kaçırılmak olacaktı.

 

Muhtemelen ondan kısa bir süre sonraysa Tian Yuan Dünyası Metruk ırkının yok oluşuyla sarsılacak ve genç Metruk Kraliçe'nin ölüm haberi gelecekti.

 

“Benim ırkımında ne yapacağına karar vermesi gerek. Şimdilik izninizle.” Sığınak Adası Çifti konuştu.

 

Taktiksel olarak konuşmuşlardı, fakat az önce konuşan insan kıdemli ve diğer insan uzmanların beyaza dönmüş yüzünden, Metruk ırkıyla yan yana savaşmak istemedikleri belliydi.

 

Eğer Metruk ırkı ölümüne savaşmak için ısrar ederse, o zaman metruk hayvanların karnında ölme riskine rağmen gitmeyi seçerlerdi.

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr