Bölüm 152: Dövüş Sanatlarının Ruhu

avatar
10076 34

True Martial World - Bölüm 152: Dövüş Sanatlarının Ruhu


 

Çeviri: bebebiskuvisi Düzenleme: bezald35

   

 

Düzenin içinde bulunan Yi Yun tamamen kendi dünyasına gömülmüştü.

 

Ne General Yan’ın ne de genç efendilerin yorumlarını duyuyordu.

 

Tek hissettiği şey, bedenin etrafındaki bir adımlık olan kendi bölgesiydi. Bu küçük alan üzerinde, mutlak kontrol yeteneği saplantısı olmuştu!

 

Bu alternatif dünyaya geldiğinden beri, dövüş sanatları hususundaki bilgisi ne zaman derinleşse dövüş sanatlarına olan ilgisi de büyüyordu.

 

Dövüş sanatları, güzel bir hazine mahzeni gibiydi. İçinde savaşçı tarafından keşfedilmeyi bekleyen sayısız gizem ve sayısız gerçek vardı.

 

Ve rağbet gören yüksek bir hedef, her zaman kişiyi memnun eden derin bir anlayış kazandırırdı.

 

Yi Yun, Lin Xintong ile beraber sayısız kanyonun ve dağın üzerinden uçtuğu zamanı hâlâ hatırlıyordu. Sarhoş edici bir deneyimdi.

 

Ve Metruk İnsan Vadisi’nde azgın hayvanlarla savaşırken kendi gücünden dolayı duyduğu heyecanı da hatırlıyordu.

 

Üstelik güç ile, ailesi ve arkadaşları için statü, mevki, saygınlık, mutluluk da elde edebilirdi. İntikamını hemen alabilir, kendi dünyasından sorumlu olup iyiye ve kötüye adalet dağıtabilirdi.

 

Yi Yun bunların hepsine karşı susuzluk çekiyordu. Üst sınıf dövüş sanatlarını araştırmak için daha yükseklere tırmanmaya karşı bitip tükenmek bilmeyen bir susuzluk!

 

İnsan hayatı çok kısadır ve çok hızlı tükenir.

 

Yi Yun, belki de engin yabanda Mor Bulutların Doğumu’na neden olmuş olabilecek tuhaf bir nesne olan Mor Kristal’i elde ederek cennetlere meydan okumasını sağlayacak ve onu tatmin edecek kendi efsanesini yaratacaktı. Ve bunun her anından zevk alacaktı. Sonuçta bir hareme sahip olsa bile birkaç yüzyıl sonra sonu kara toprakla bitecekti.

 

Sebzelerin de pirincin de büyümesi bir yıl alırdı ama ömürleri ölümlülerin midelerinde son bulurdu. Ama bir siyah demirtaş binlerce yılda cilalanırdı. Ve parlaklığıı milyonlarca yıl boyunca baki kalırdı…

 

Yi Yun hâlâ cilalanma aşamasında olduğunu biliyordu. Ve tüm bu arzularını gerçekleştirebilmek için cesur, azimli ve sabırlı olmak zorundaydı.

 

Donmuş Metal Kan Topları düzenine giren Yi Yun, Zaman Farkındalığı’nın büyük başarı aşamasının eşiğine ulaşmıştı. Ayrıca dövüş sanatları çalışma arzusu da güçlenmişti.

 

Saniyeler dakikalara dönüştü; otuz dakika sonra Yi Yun tüm enerjisini tükettiğinde o gizemli his yavaş yavaş kayboldu.

 

Yi Yun, Donmuş Metal Kan Topları düzeninden çıktığında, Jing Eyaleti’nin genç efendileri de engin yabanın çocukları da ona bir canavara bakarmış gibi bakıyordu.

 

Bakışları huşu, haset, kıskançlık ve ibadet ile doluydu…

 

“Kardeş Yi, inanılmazsın…” Engin yabanın çocukları yüreklerinden geçenleri söyledi.

 

Yi Yun cevapladı: “Yalnızca hareket tekniklerinde iyiyim, diğer yönlerden o kadar da iyi değilim.”

 

Yi Yun gerçeği söylüyordu. Zaman Farkındalığı’nı idrak kabiliyetine borçluydu. Birçok insan onun yaşındayken bu âleme ulaşamazdı.

 

Diğer yönlere gelince, Yi Yun anormal seviyede olmasa da onlarda da iyiydi.

 

Jing Eyaleti’nin genç efendileri gözlerini kaçırıyorlardı. Song Zijun’un limiti on altıncı zorluk seviyesinde otuz dakika devam edebilmekti. Ama Yi Yun yeteneğiyle on yedinci zorluk seviyesinde otuz dakika kalmayı başarmıştı.

 

Bu güç, onların yüzlerini kızartmıştı.

 

“Başka meydan okumak isteyen var mı?” Yan Menglong’un sorusuna gelen yanıt sessizlikten ibaretti. Şaka mı yapıyorsun? Yi Yun’a karşı kim kazanabilir ki?

 

Bunu gören Yan Menglong içinden gelerek güldü ve konuştu: “Jin Long Wei’m en azından meydan okumaktan ve rekabetten korkmuyor! Hedeflerinizi yüksek tutun ve asla pes etmeyin! Yeteneğiniz olduğu sürece eğitim alanında üstlerinizi de beni de alaşağı edebilirsiniz! Bugün, Yi Yun’un çevikliği bir numara.”

 

“Verdiğim söze göre, seni bekleyen iki metruk kemik kalıntım iki de silahım var! Gel bakalım, takip et beni!” Yan Menglong, Yi Yun’u eliyle çağırırken konuştu.

 

Zhang Tan, Yi Yun’un omzuna vururken kıskançlıkla dedi ki: “Evlat, iyisin. General Yan nadiren birilerini bu kadar çok över. Üst seviye silah deposundan iki silah alacak olman beni bile kıskandırıyor!”

 

Yi Yun karmakarışık düşüncelerle gülümsedi.

 

Silah…

 

Bir silah seçmek önemli bir konuydu.

 

Jin Long Wei’nin Kutsal Şehir’deki en kaliteli silah deposu, Kutsal Şehir Cephaneliği olarak bilinirdi. Jin Long Wei kampının arka tarafında yer alıyordu. Bina, büyük obsidiyen kaya plakalarından oluşuyordu. Dışarıdan görkemli görünüyordu.

 

Kutsal Şehir Cephaneliği’nde depolanan silahlar, en iyi hazinelerin bile en iyileriydi.

 

Yi Yun cephaneliğin girişine geldiğinde ölümcü bir aura hissetti!

 

Bu aura, cephanelikteki seçkin silahlardan geliyordu.

 

Silahların hepsi yeni değildi. Bazıları savaş alanlarında bulunmuştu ve kan tadını bir kere almışlardı. Silahlardan bazıları uzman savaşçıları, bazıları güçlü ilkel metruk hayvanları öldürmüştü.

 

Sadece birilerini katletmiş olan silahlar böyle ölümcül bir niyet yayıyordu.

 

“Nasıl ama?” Yan Menglong, Yi Yun’un tepkisini gördükten sonra bir gülümsemeyle sordu.

 

“Kanım kaynıyor!” dedi kısa ve öz olarak Yi Yun.

 

“Haha, güzel! Hadi gidelim de bir göz atalım!”

 

Yan Menglong, Yi Yun’u peşine takarak onu silahlığa götürdü. İçeriyi gördükten sonra beklediğinden farklı olduğunu fark etti. Silahlar raflara yerleştirilmemiş, büyük kayalara saplanmıştı!

 

Siyah taş platformun her üç ayaklık mesafesinde bir adet taşa saplanmış silah vardı!

 

Kargılar, mızraklar, kılıçlar, süvari kılıçları vardı!

 

Yi Yun silah deposuna girdikten hemen sonra üç metre uzunluğunda bir mızrak gördü. Yılan gibi kıvrımları olan zalimane görünüşlü bir mızraktı. Sert kayanın derinliklerine yerleştirilmişti. Bu uzun mızrak, kanla boyanmış gibi kahverengi beneklere sahipti.

 

Mızrağı gören Yi Yun bir şeyler hissetti. Yanına gidip mızrağı tuttu. Tuttuğunda mızrağın soğuk ve sağlam olduğunu hissetti. Buz kesmiş demir gibiydi.

 

Yan Menglong gülerek konuştu. “Evlat, bu mızrak General Katili olarak nam salmıştır. Kadim zamanlardan beri pek çok general bu mızrağı kullandığı için bu ismi almıştır. Elinde uzun bir mızrak tutanlar ileri atılıp bir seferde birçok düşmanı öldürebilirler. Kullanması acayip keyifli! Ama bu mızrağı kullanmak istiyorsan senin için çok uzun olduğunu söyleyeyim!”

 

Yi Yun’un boyu hâlâ uzamamıştı, bundan dolayı mızrağın boyu, Yi Yun’un iki katı kadardı.

 

Yi Yun başını salladı. Henüz yeni başlamış olduğunu biliyordu. Cephaneliğin içinde sürüyle silah vardı.

 

Yi Yun şöyle bir göz gezdirdiğinde çeşit çeşit silah onu şaşkına çevirdi. Nereden başlayacağını bilmiyordu.

 

Yavaşça yürüyerek her silaha usulca dokundu. Bazen taş platforma tırmanıyor, özel bir duygu arayışıyla silahları kavrıyordu, bunu yaparak kendisi için doğru olan silahı bulacağını düşünüyordu.

 

Yi Yun, silahlar seçkin de olsa sıra dışı mazileri de olsa bir süre sonra silahlar arasında öyle ahım şahım farklar olmadığını fark etti.

 

Bu durum, silah seçme hususunda onu karamsarlığa sürükledi.

 

Yan Menglong, Yi Yun’a manidar bir bakış fırlattı. Onun düşüncelerini tahmin edebiliyordu. “Hangisini seçeceğine karar veremiyor musun?”

 

Yi Yun düşüncelerini dışa vurdu. “Öyle...Ne tür bir silah seçeceğime dahi karar veremiyorum!”

 

Çoğu savaşçı hayatları boyunca tek bir tür silah kullanırdı. Kılıç kullananlar kılıç kullanmaya, mızrak kullananlar mızrak kullanmaya devam ederdi!

 

Bu sebepten dolayı kendisine uygun bir silah seçmesi büyük önem arz ediyordu.

 

Yan Menglong çenesini okşayarak konuştu: “Yi Yun, bazı savaşçıların tek bir tip silaha yatkınlığı vardır. Örneğin, ben doğal bir kılıç kullanıcısıyım. Benim gibi insanlar kılıç için doğmuş gibidirler. Böyle insanlar kendileri için en uygun silah tipini seçmek zorundadırlar.”

 

“Ama herhangi bir silah tipine yatkınlığı olmayan insanlar da var. Bütün silahlar onlara uygundur. Böyle insanların kendilerine özgün bir silahları olması gerekmez, istedikleri silahı kullanırlar!”

 

“Silahlar, savaşçının bedeninin uzantısıdır. Bazı silahlar, savaşçının hayatıdır hatta. Söz gelimi, bedenlerini bir kılıca dönüştürmeyi arzulayan kılıç ustaları gördüm.”

 

“Bu tür insanlar mükemmel kılıç kullanıcılarıdır. Ama kılıçlarından ayrıldıkları zaman savaş güçleri epey azalır! Bu uç bir örnek oldu ama, durum böyle, avantajları da dezavantajları da var!”

 

“Böyle insanlar silaha uyum sağlarlar, ama bazı insanlar da silahı kendilerine uydururlar. Ki bu insanlar güçlüdür, bu yüzden de hangi silahı seçtikleri önemli değildir!”

 

“Örneğin, yetişim teknikleri arasında Tai Ah Kutsal Tekniği en üst seviye yetişim tekniği olabilir ama en önemli etmen yetişim teknikleri değildir. Tai Ah Kutsal Tekniği’nde inanılmaz bir seviyeye gelene dek çalışmayı seçebilirsin ama tüm yetişim tekniklerini kendi bünyende bir araya getirmek maksadıyla başka yetişim tekniklerini de tercih edebilirsin!”

 

“Burada iki yol var. Hangisinin daha iyi olduğunu da söylemek zor. Biri kısıtlı ama çabalarsan zirveye ulaştırır, diğeri ise geniş ama yol üzerinde pek çok sapak var. Birini seç.”

 

Yan Menglong’un sözleri, Yi Yun’a ilham verdi. Gerçek deneyimlerden kazanılan bu anlayış, Yi Yun’u aydınlattı.

 

“Anladım.” Yi Yun başını salladı. Ne yapacağını kararlaştırmıştı bile.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr