Bölüm 680: Gün Batımındaki Şeytan Tanrı

avatar
6234 22

True Martial World - Bölüm 680: Gün Batımındaki Şeytan Tanrı


 

Bölüm 680: Gün Batımındaki Şeytan Tanrı

 

Göz açıp kapayıncaya kadar Yüce Kılıç Dağı'ndaki toplantıdan sonra birkaç ay geçmişti.

 

Bu süreçte, Yi Yun'un Yüce Kılıç Dağı'nda Kıdemli pozisyonunu reddedişi, ruh anlaşmasını reddedişi ve Shen Tu Lideri'ni yenişi tüm Tian Yuan Dünyası'nda yayılmıştı.

 

Neler olduğuu öğrenen savaşçılar hala önceden yayınlanan aranıyor posterini hatırlıyordu. Bir zamanlar, Yi Yun ve Lin Xintong insan ırkı hainleri olarak tanımlanmıştı ve herkes tarafından nefret ediliyorlardı.

 

Birçok genç savaşçı Yi Yun ve Lin Xintong hakkında iz bulup Savaş İttifakı'na verme hayalleri kuruyorlardı.

 

Beklenmedik bir şekilde göz açıp kapayıncaya kadar, Savaş İttifakı Tian Yuan Dünyası'nda gizlenen komplocu, Yi Yun da Kanlı Ay'ın planlarını yok eden kahraman olmuştu. Hatta yenilgiye uğramadan Shen Tu Lideriyle savaşmıştı. Savaşın sonucunun böyle olması inanılmazdı!

 

Antik bir efsane gibi gelen bu olaya karşılık birçok dahi kıskançlık duymuştu, bazılarıysa heyecanlanmıştı.

 

Dövüş sanatları öğrenen kişiler tıpkı Yi Yun'un yaşadığı gibi keyifli bir hayatın peşinden gidiyordu.

 

Büyük oluşumların kıdemlilerinin bilerek olayı yalanlayıp Yi Yun'un öne çıkmasını engellemesine rağmen Tian Yuan Dünyası'nda Yi Yun'u hedefi olarak gören birçok genç vardı. Yi Yun yavaşça Tian Yuan Dünyası'nın genç neslinin kalbinde bir idol oluyordu. Kendisi mutlak gücün şekil bulmuş haliydi.

 

Kim Yi Yun gibi olup genç yaşta büyük şeyler başarmak istemezdi ki?

 

Tabii böyle bir durumda en çok utanç duyan varlık Shen Tu Aşiretiydi.

 

Yüce Kılıç Dağı'ndaki Shen Tu Lideri, insanların Yi Yun hakkında konuştuğunu duyabiliyordu ve konuştukları şey kulaklarını acıtıyordu.

 

“Daha fazla bekleyemem. Daha fazla beklersem ciddi ciddi hayatta kalma şansım olmayacak. Yi Yun beni kesinlikle öldürecek!”

 

Shen Tu Lideri Yi Yun'un cömert bir aziz olmadığını biliyordu. Öldürme konusunda çok kararlıydı. Nasıl olur da potansiyel bir tehdidin yaşamasına tahammül edebilirdi?

 

Savaşçının yaşamı boyunca rahat bir yolda gideceğini hiç kimse garanti edemezdi. Sürekli kondisyonlarının zirvesinde olmak zorundaydılar.

 

Mesela Yi Yun güçlüydü, ama o bile inzivadan çıktıktan sonra zayıf veya yaralanmış olabilirdi. Yi Yun, onu her an sokabilecek zehirli bir yılanın etrafta gezinmesine izin vermezdi. En akıllıca seçim potansiyel tehdidi tamamen ortadan kaldırmaktı.

 

Zaman geçtikçe Shen Tu Lideri yavaşça diğer oluşumların kıdemlileriyle Yüce Kılıç Dağı'na gelmeleri için iletişime geçti. Ardından bu kişilerle Yüce Kılıç Dağı'nın büyük formasyon düzeninin altında konuşmaya başladı.

 

Shen Tu Aşireti Yi Yun'la arasında husumet olan birçok aşirete hizmetkârını göndermişti. Sürekli yanlarına müttefik çekiyor ve yardım arıyorlardı.

 

Çoktan Yüce Kılıç Dağı'nda büyük bir formasyon düzeni kurup Yi Yun'u tuzağa çekmeyi planlamışlardı.

 

Bu konu hakkında Akşam Hükümdarı da sessiz bir tutum sergilemişti. Hatta gizlice düzene katkı bile sağlamıştı.

 

Akşam Hükümdarı için Shen Tu Lideri ve yandaşları elindeki bir hançer gibiydi. Eğer başarısız olurlarsa hançeri kırılacaktı ama ona hiçbir şey olmayacaktı. Onun hiçbir şeyle bir alakası yoktu.

 

Çok geçmeden Shen Tu Lideri on tane Cennete Yükseliş Âlemindeki efsanevi kişiyi topladı. Bu kişiler ve oluşumları Yi Yun'u daha önceden rahatsız etmişti. Endişeleri olsa da Yi Yun'la savaşarak kendilerini riske atmaya ikna edemiyorlardı.

 

Sorunun kökü başarı oranı yüzündendi. Masada pek başarı şansı yoktu.

 

On efsanevi kişi Yüce Kılıç Dağı'nda toplanmıştı. Geçici olarak burası en güvenli yerdi, en azından Yi Yun tarafından suikasta uğramak konusunda endişelenmelerine gerek yoktu.

 

Olaylar uzadıkça aradan birkaç ay geçti. Shen Tu Lideri, geçen her ayla beraber Yi Yun'un gücünün sürekli arttığını çok iyi biliyordu.

 

Biraz endişelenmişti, fakat Yi Yun ve Lin Xintong bir kez daha ortadan yok olmuş gibi gözüküyordu. Lin Aşiretinde değillerdi ve nerede oldukları bilinmiyordu.

 

Zaman geçtikçe kendilerine olan güvenleri daha da azalıyordu.

 

Bu günlerde Shen Tu Lideri sanki diken üstünde oturuyor gibiydi. Yüce Kılıç Dağı'ndayken hapsedilmiş gibi hissediyordu. Eğer Yi Yun'u öldürmezse tek sonu darağacıyla yüzleşmek olacaktı.

 

Er ya da geç, Yi Yun'un tüm kuralları defedecek yeterli gücü olacaktı. Bu olduğunda, şahsen Yüce Kılıç Dağı'na saldırıp hayatını alacaktı.

 

Bu zaman aralığıysa kesinlikle on yılı aşmayacaktı. Ölümün yaklaştığını bilip kabullenmek çok zor bir şeydi.

 

Yaklaşan ölümü yüzünden kâbuslara mahkûm olan Shen Tu Lideri Yi Yun'u kışkırtmak için Lin Aşiretine saldırmayı bile düşünmüştü.

 

Ancak Shen Tu Lideri bunu yapacak kadar deli olsa da, diğerlerinin cesareti yoktu. Sanki aklındaki kelebekler ateşe hücum ediyordu.

 

Bugün, Shen Tu Lideri yetişim odasında teknikleri üzerine kafa yoruyordu. Yi Yun'la kafa kafaya çarpışırsa kazanma şansının çok az olduğunu biliyordu. Aradaki güç farkını kapatmak için yapabileceği tek şey bedeninin potansiyelini zorlayan bir mistik teknik kullanmaktı.

 

Kanlı Ay'ın arkasında bıraktığı antik mirasta mistik teknikten çok şey yoktu. Genelde hem kendine hem de düşmana zarar veren kabiliyetlerdi. Ancak bunlar Shen Tu Lideri için tam bir hediyeydi.

 

Tam Shen Tu Lideri teknikler üzerine kafa yormak için inzivaya çekilecekken gözünün seğirdiğini hissetti. Ardından içini açıklanamaz bir endişe kapladı.

 

Ölümlülerin gözlerinin seğirmesi fiziksel refleks yüzündendi, ama savaşçılar için bu geçerli değildi.

 

Gözlerinin seğirmesi ya şanslı bir şey olacağını ya da tehlikeyi sezdiklerini gösterirdi.

 

“Ne oluyor?” Shen Tu Lideri'nin yüreği hopladı. Hemen ayağa kalktı ve çabucak yetişim odasından çıktı.

 

O anda Yüce Kılıç Dağı'nda Shen Tu Lideri'nin birkaç müttefiki vardı. Diğer Tian Yuan Kıdemli Heyeti üyelerinin çoğu kendi oluşumlarına dönmüştü.

 

Yüce Kılıç Dağı'ndaki birkaç kişi ters giden bir şeyler olduğunu hissedince Kıdemli Heyeti'nin devasa pagodasının önündeki meydanda toplandı.

 

Meydandayken, Yer-Gök Yuan Qi'sinin iç içe girmesiyle büyük bir rüzgârın estiğini hissettiler. Bu olanlar onları endişelendirmişti. Neler oluyordu?

 

Yüce Kılıç Dağı'ndaki rüzgâr kesinlikle doğal değildi ve enerjiden oluşmuştu. Bıçak gibi yüzlerine esmişti, onlara koruyucu Yuan Qi'lerini oluşturmaktan başka bir seçenek bırakmamıştı.

 

Havada hafif bir öldürme niyeti yayılmasıyla Shen Tu Lideri'nin yüzü solgun bir hal aldı.

 

İçinde büyük bir huzursuzluk vardı.

 

Yi Yun? Onu öldürmeye mi gelmişti?

 

Shen Tu Lideri buna inanmakta zorlanıyordu. Yi Yun'un bu kadar kibirli olması mümkün değildi. Güçlü olsa da daha tam gelişmemişti. Yüce Kılıç Dağı'na saldırması, açık bir şekilde Tian Yuan Kıdemli Heyeti'ne saldırması demekti. Bu tüm Tian Yuan Dünyası'nın düşmanı olmakla aynı şeydi.

 

Yi Yun'un Tian Yuan Dünyası'na hükmedecek gücünün olması olanaksız olduğundan, tüm büyük oluşumları öfkelendirirse güçlerini birleştirip ne pahasına olursa olsun onu öldürebilirlerdi. Durum böyleyse Yi Yun için Tian Yuan Dünyası'nda gidecek bir yer kalmazdı.

 

“Kim?”

 

Shen Tu Lideri mızrağını tutup diğer Kıdemlilerle beraber savaş formasyonu oluşturmaya başladı.

 

O anda çoktan karanlık çökmeye başlamıştı. Batıdaki güneş hafif bir altın ışık yayarak Shen Tu Lideri'nin yüzünü aydınlatıyordu. Mızrağı bile altın ışığa boyanmıştı.

 

Shen Tu Lideri bir anda ufukta kan kırmızısı bir renk gördü. O şeyin batan güneş tarafından kırmızıya boyanmış bir bulut olmadığından emindi.

 

Kan kırmızısı renk yavaşça Yüce Kılıç Dağı'na doğru yayıldı. Sanki yoğunluğu sürekli artıyordu, bu herkesi şaşkına çevirmişti.

 

Shen Tu Lideri kan kırmızısı renkten gelen yoğun bir öldürme niyeti hissedebiliyordu. Sanki milyonlarca can almış bir kan denizi gibiydi.

 

Shen Tu Lideri'nin alnından terler akmaya başladı. Gelen Yi Yun gibi gözükmüyordu, peki o zaman kim veya neydi?

 

“Akşam Hükümdarına haber verin!”

 

Shen Tu Lideri giderek daha da endişelenmeye başladı. Daha önce hiç böyle bir şey hissetmemişti. Yanındaki efsanevi kişiler bunun çok önemli bir şey olduğunu hissetmişlerdi. Ses iletim yeşim çubuklarını çıkardılar, fakat o anda Shen Tu Lideri birden kuyruğuna basılmış bir kedi gibi zıpladı. Arkasını döndü!

 

Tam o sırada arkasında, sanki ilkel bir dev belirmiş gibi korkunç bir öldürme niyeti hissetti!

 

Shen Tu Lideri gibi diğer efsanevi kişiler de arkasını döndü ve bir anda dondular. Bunun nedeni korkunç bir auranın bedenlerini kaplayıp hareket etmelerini zorlaştırmasıydı.

 

Az önce çıktıkları devasa pagodanın tepesinde siyah zırhlı bir canavarın durduğunu gördüler. O şeyin bir hayalet mi yoksa insan mı olduğu bilinmiyordu. Arkasında rüzgârda dalgalanan yırtık pırtık bir pelerin vardı. Kolları bir insan bedeni kadar uzundu ve pagodanın üst tarafına kadar iniyordu.

 

Bu canavarın sadece bir gözü vardı, o da kan kırmızısıydı. Tek gözün onlara bakması kalplerini neredeyse durdurmuştu!

 

Canavardan gelen muazzam aurayı hissedebiliyorlardı. Bu aura ne korku ne de sert duruş yüzünden değildi. Sanki bir kartalın tavşana bakışı gibiydi. Besin zincirinin tepesinde olmakla gelen bastırıcı bir histi!

 

Bu bastırıcı his neredeyse kanlarının ve enerjilerinin akımını durdurmuştu.

 

Bu… Nasıl bir varlıktı?

 

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr