Bölüm 119: Zaman Farkındalığı’nın Küçük Başarı Aşaması

avatar
10146 34

True Martial World - Bölüm 119: Zaman Farkındalığı’nın Küçük Başarı Aşaması


 

Çeviri: bebebiskuvisi Düzenleme: bezald35

   


Tao kabilesi lideri altmış yaşındaydı. Ritüel için merasim elbisesini giymişti. Ama olanlar karşısında sergilediği şaşkın tavır sebebiyle merasim kıyafeti darmadağın olmuştu.


“Lider, Zaman Farkındalığı nedir?” Kabile kıdemlilerinin bazıları Zaman Farkındalığı’nı bilmiyordu, bu yüzden şüpheyle sordular.


“Zaman Farkındalığı’na sahip olan biri, rakibinin saldırılarından kaçınmak için en küçük hareketleri dahi kullanabilir. Zaman Farkındalığı’nı anlayan savaşçılar pek çok kaçamak manevra yapabilir…” dedi orta yaşlı bir adam. Konuşan Tao Yunxiao’nun babası, Tao kabilesinin en genç zirve Mor Kan’ı idi.


“Zaman Farkındalığı’nı kullanabilenler saldırıları kolayca atlatmakla kalmazlar, bunun için düşmandan uzaklaşmalarına da gerek yoktur. Bundan dolayı karşı saldırı yapmaları daha da kolay olur! Bu yüzden Zaman Farkındalığı’nı kullanan rakipler çok tehlikelidir!”


“Zaman Farkındalığı’nın da aşamaları var; bunlar: Başlangıç aşaması, küçük başarı aşaması ve büyük başarı aşaması.. Yi Yun kaçınmak için Tao Yunxiao’nun saldırılarındaki güçten faydalanıyor. Bu, Zaman Farkındalığı’nın küçük başarı aşaması olarak bilinir!” dedi orta yaşlı adam, anlaşılması zor bir yüz ifadesiyle. Zaman Farkındalığı’nı biliyordu, çünkü yıllar önce bunu dikkatle araştırmıştı. Ve bunun karşısına çıkmanın ne kadar zor olduğunu da öğrenmişti.


Ama şimdi, Zaman Farkındalığı’nın küçük başarı aşamasını kullanan on iki yaşında bir çocuk, oğlunun rakibiydi. Endişe etmesine şaşmamak gerekirdi!


Tao Yunxiao ve Yi Yun arasındaki fark devasaydı. Tao Yunxiao, dişi kılıcın enerjisini kullanarak bile Yi Yun’un dengi olamamıştı!


O anda, hava gemisindeki Su Jie, Yi Yun’un hareketlerini gördü ve güldü. “Bu çocuk Zaman Farkındalığı’nı kullanıyor, hehe! Xintong, Yi Yun ile yaptığınız son antrenmanda Zaman Farkındalığı’nın iç yüzünü anlamıştı zaten, değil mi?”


“Evet!” diyerek başını salladı Lin Xintong. “O gece ulaşamamıştı ama kapılarına dokunmuştu. Saldırılardan nasıl kaçınacağını biliyordu ama kaçınmak için rakibinin gücünü kullanan küçük başarı aşamasına şimdiye kadar ulaşamamıştı.”


“Yi Yun’un bu birkaç gün içindeki gelişim hızı, anca göksel bir hız olarak açıklanabilir.” Lin Xintong’un sözleri, Yi Yun için uygun bir değerlendirmeydi.


Büyük bir aşiretten gelen, ince eleyip sık dokuyan bir dâhinin standartlarına göre bile Yi Yun’un hareket tekniklerindeki gelişimi çok hızlıydı.


Savaşta yeni anlayışlar kazanabilen ve onları hemen uygulayabilen Yi Yun gibi rakipler, çok korkutucuydu!


“Haha, bu çocuğu sevmeye başlıyorum. Bir baksana, Tao Yunxiao’ya hiç saldırmıyor. Sadece Zaman Farkındalığı’ndan yararlanıp kaçınıyor!”


Yi Yun gerçekten de bundan haz duyuyordu.


Zaman Farkındalığı’nı anlamanın tadını çıkarıyordu. Çok şahane bir histi sonuçta. Bedeni ağırlıksızmış gibi, bir tüymüş gibi hissediyor, her türlü saldırıyı kolayca atlatıyordu.


Tao Yunxiao’nun saldırılarının daha hızlı ve daha saldırganca olmasını diledi, böylece Zaman Farkındalığı anlayışını derinleştirip ilerleme kaydedebilirdi.


Tao Yunxiao ise delirmişti. Ne yaparsa yapsın Yi Yun’a dokunamadığı için delirmişti!


Tao kabilesi kıdemlilerinin de yüzleri asıldı. Kalabalık tezahüratlarını kesti.


Yi Yun’un Tao Yunxiao ile savaşmaya zahmet etmediğini, sadece hareket tekniğini çalışıyor olduğunu anlamış olduklarından daha fazla bağıramazlardı!


Evet, Yi Yun hareket tekniğini çalışmak için kasıtlı olarak Tao Yunxiao ile olan savaşını kullanıyordu!


Tao Yunxiao’ya bundan daha büyük bir hakaret edilemezdi!


Tao Yunxiao savaşta kullanmak amacıyla dişi kılıcın yasak enerjisini harekete geçirmek için kanını dahi feda etmişti. Savaş gücünü fazlasıyla zorlamıştı ama Yi Yun ona vurmuyordu, çünkü hareket tekniğini geliştirmek için Tao Yunxiao’nun nihai saldırılarını kullanıyordu. Bu çok küstahçaydı ve diğerlerine yukarıdan bakıyordu kesinlikle!


Ama hemen sonra daha da küstahça davrandığını fark ettiler.


Çılgın velet Yi Yun, Tao Yunxiao böyle deli gibi saldırıp Yi Yun’u kılıç hüzmeleriyle kuşatmışken hiçbir şey yapmamakla kalmamış, ayrıca...ayrıca...gözlerini kapatmıştı!


Gözlerini mi kapattı?


On binlerce seyirci donup kaldı!


Onların göremedikleri yoğun kılıç saldırılarından kaçınmak için gözlerini mi kapatmıştı sahiden? Delirdi mi bu çocuk?


Ama hemen sonra delirmiş olanın Yi Yun değil de kendileri olduğundan kuşkulanmaya başladılar. Yi Yun’un sahiden de gözleri kapalıyken Tao Yunxiao’nun tüm saldırılarından kolayca kaçındığını gördüler. Su olup akıyormuş gibiydi!


Hatta gözleri kapalıyken hareketleri daha akıcı olmuştu sanki.


Bu nasıl mümkün olabilirdi?


Tao kabilesi insanları şaşırmıştı; öyle ki, gözleri yuvalarından fırlayacaktı neredeyse!


Yi Yun tuhaf bir duruma girmişti. Tao Yunxiao’nun saldırılarından kaçınmak için gözlerini kullanmasına gerek olmadığını fark etmiş, Tao Yunxiao’nun gücünü algılayabileceğine itimat etmişti.


Tao Yunxiao’nun saldırıları Kılıç Qi’si ve öldürme niyeti doluydu, ayrıca kılıcının içine Yer ve Gök Yuan Qi’si de eklemişti!


Bunların birleşimi bir güç oluşturuyordu. Yi Yun bu gücü hissederek Tao Yunxiao’nun saldırılarından kolayca kaçınabilirdi.


Saldırılardan bu şekilde kaçınmak, gözlerini kullanarak kaçınmaktan daha hızlıydı!


Düşmanın saldırısını izlemek için gözler kullanıldığında önce beyne aktarılması gerekiyordu ki, beyin saldırıdan kaçmak için gerekli komutları gönderebilsin. Bu da bir gecikme yaşanmasına sebep oluyordu.


Ama saldırının gücünü hissetmek için bedenini kullandığında, bilinçaltında kaçınma refleksleri devreye giriyordu. Bu gücü kullanarak kaçınmak daha hızlı olurdu, görüldüğü gibi.


Bu nedenle, savaşçı olmayan biri, Yi Yun’un Tao Yunxiao’nun saldırılarından kaçınmadığını, bu saldırılar tarafından itildiğini düşünürdü.


Bu iki kaçınma biçiminden hangisinin daha iyi olduğu barizdi.


Yi Yun saldırılardan kaçınmak için gücü algılayarak onu kullanabileceğini keşfettikten sonra, gözlerini kapatsa dahi kaçınabileceğinde karar kıldı!


Gözlerini kapatmasıyla düzensiz kılıç hüzmeleri görüşünden kaybolduğunda konsantrasyonu daha da arttı ve gücü algılama konusunda daha da duyarlı hâle geldi.


Hâl böyleyken Tao Yunxiao’nun, artık ne kadar güçlü saldırılar yaparsa yapsın Yi Yun’un giysilerine bile dokunma ihtimali kalmadı.


Hava gemisindeki Su Jie elleriyle tombul çenesine dokunarak gıdısını daha da belirginleştirdi. Keyif duyarak, “Bu çocuk hiç kibar değil. Herkesin gözü önünde başkalarına zorbalık ediyor! Sırf Zaman Farkındalığı’na sahip olduğu için zorbalık ediyor hem de...Bu hoş bir şey değil, ama öte yandan...hoşuma gidiyor!” dedi.


Su Jie’nin yanındaki Lin Xintong kıkırdadı. Yi Yun’un bugün öğrendiği şeyin, gelecekte büyük işler başarmasına olanak vereceğini biliyordu. Bu duyguyu mümkün olduğunca uzun süre hissetmesi en iyisiydi. Ama buna devam ederse Tao Yunxiao’nun akıl sağlığına büyük bir darbe indirecekti.


Lin Xintong, Tao Yunxiao’dan hoşlanmamıştı gerçi. Onunla çok kısa bir süreliğine karşılaşmış olsa da insanları istismar eden bir kişiliğe sahip olduğunu anlamıştı.


Lin Xintong bunun için öfkeli değildi aslında. Doğrusu Tao Yunxiao gibi önemsiz veletler onun ilgisini dahi cezbetmezdi. Lin Xintong, dünyanın enginliğini dahi bilmeyen Bulut Çölü’nün sözde genç efendilerine söyleyecek bir şey bulamıyordu. Kuyudaki kurbağa olduklarının farkında bile değildiler. Kadim aşiretlerden ne kadar uzakta olduklarından dahi habersizdiler. Tao Yunxiao’nun Lin Xintong’a yönelik tavrı, kendisini komik duruma düşürmekten başka bir şey değildi.


Kadim zamanlardan beri, cehalet ve geri kalmışlık ayrılmaz ikiliydi. Bulut Çölü...tam da böyleydi.


Tao Yunxiao, Lin Xintong’un düşüncelerini bilseydi kolu kanadı kırılır, tutunacak dalı kalmazdı.


Oldukça gururlu biriydi! Ve genç olduğundan dış dünyayı hiç görmemişti. Tao Yunxiao’nun sözlüğünde ‘hayır’ kelimesi bulunmuyordu.


Ama sonra Yi Yun ile karşılaşmıştı, ondan iki yıl daha genç biri, ama ondan daha güçlü biri!


Tao Yunxiao kaybetmek istemiyordu; yetişiminin kötü etkilenmesi tehlikesini göze alarak kanını kullanmış ve yadigârın yasak enerjisini etkinleştirmişti ama yaptığı fedakarlık karşılında aldığı sonuç, rakibinin onu hareket yeteneklerini geliştirmek için kullanmasıydı!


Bu, Tao Yunxiao’nun muazzam gururunu yerle bir etmişti!


“Ah!”


Tao Yunxiao çılgınca kükredi. Kılıç tutan elindeki damarlar açığa çıktı. Kılıcı deli gibi savruldu ama yine de Yi Yun’a vuramadı!


Tao kabilesinin on binlerce insanın önünde, babasının, büyük babasının önünde, Tao kabilesinin ve Jin Long Wei’nin yöneticileri önünde, herkesin gözü önünde misilleme yapmaktan aciz olduğu kendisinden iki yaş küçük bir çocuk tarafından yerin dibine sokulmuştu.


Tam anlamıyla kudurmuştu!


Yi Yun’a vurmak için her şeyini veriyordu, ve mümkün olsa Yi Yun’a bir kere vurabilmek için hayatından yirmi sene feda etmeye razıydı!


Ama gerçeklik acıdır.


Yi Yun’un hareketleri su gibi akıcıydı ve Tao Yunxiao gücünün zayıfladığını hissedebiliyordu!


Elindeki dişi kılıç, kanla beslenen bir kılıçtı. Tao Yunxiao’nun kılıcın üzerine kan püskürterek elde ettiği güç tükenmişti!


“Ah!”


Tao Yunxiao kalp sızlatan bir çığlık kopardı. Kalbi patlıyormuş gibi hissetti. Burun deliklerinin ikisinden de kan geldi.


Önce öfkesiyle kalbine zarar vermişti. İkinci olarak da daha önce yaptığı kan ritüeli nedeniyle kan akışının düzensizleşmesi sonucu yaralanmıştı.


Tao Yunxiao durdu. Burnundan şarıl şarıl kan akarken derin derin nefesler alıyordu!


Tüm hayatı boyunca kendini hiç böyle utandırmamıştı!


“Yi Yun, benden doğrudan bir saldırı almaya cesaret edemiyor musun?”


Tao Yunxiao’nun gözleri kan kırmızısıydı. İşe yaramayacağını bildiğinden saldırmadı!


Ama yenilgiyi kabul etmek de istemiyordu. Hiç değilse bir kere Yi Yun’a doğrudan saldırmak istiyordu. Aksi takdirde bugünkü deneyimi, hayatı boyunca kurtulamayacağı bir travma hâline gelecekti!


Son çare olarak Yi Yun’u kışkırtmak zorundaydı.


Tao Yunxiao’nun kılıcı tutan eli hâlâ titriyordu. Öfkeyle Yi Yun’a bakıyordu.


Yi Yun’un ise gözleri hâlâ kapalıydı, edindiği fikirler üzerine düşünmeye dalmıştı.


Zaman Farkındalığı’nı başlangıç aşamasından küçük başarı aşamasına yükseltmesi için hâlâ anlaması ve anladıklarını sindirmesi gereken pek çok şey vardı.


Kendi dünyasına dalmış olduğundan Tao Yunxiao’nun sözlerini duymadı. Aslında çevresindeki hiçbir şey artık önemli değildi.


Kuralsız, Şekilsiz, Eksiksiz, Bensiz hâli benzeri bir trans hâline girmişti.

 

Ama Tao Yunxiao’nun bakış açısından, Yi Yun’un cevap vermemesi tam bir aşağılamaydı!

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44333 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr