Bölüm 639: Kutsal Işın Gökyüzünü Yarıyor(2)

avatar
5938 20

True Martial World - Bölüm 639: Kutsal Işın Gökyüzünü Yarıyor(2)


 

Bölüm 639: Kutsal Işın Gökyüzünü Yarıyor(2)




Kutsal ışın gökyüzün bir meteor gibi yardı. Gökyüzündeki Kanlı Ay bile ışığın gölgesinde kalmıştı!



Oh!?



İnsanlar tedirgin oldu. Ve hemen ardından kutsal ışının tam yirmi kişiye doğru ilerlemesiyle gök gürültüsü gibi bir ses duydular.



O şey… Bir oktu!



Kutsal ok durdurulamazdı. Yirmi kişi Jiang Xiaorou'yu öldürmek için ileri atıldı, fakat okun tehlikesi yüzünden tüylerinin diken diken olduğunu ve sırtlarının soğuk terle dolduğunu hissettiler!



Eğer ok arkalarındayken saldırmaya devam ederlerse sonları hiç iyi olmayacaktı!



“Engelleyin!”



Bir düzine kadar kişi arkasını döndü. Sabre ışınları ve kılıç gölgeleri artık ok ışınına doğru ilerliyordu!



Bu elitler yaşamlarına her şeyden çok değer veriyordu. Hala Reenkarnasyoncu ve Tian Yuan Dünyası'nın Büyük İmparator'ları olmayı planlıyorlardı. Bu yüzden burada ölmeye nasıl razı olabilirlerdi ki?



Fakat insanlar arkasını döndüğü halde hala ilerleyen kişiler vardı. Onlar Gongsun Hong'un öncülüğündeki takımdı.



“Hahaha, bırakın onlar engellesin. Onlar arkamızı korurken biz Metruk Irkının cadı kızının kellesini alalım!”



Gongsun Hong en öndeydi, bu yüzden onun olduğu yer en güvenlisiydi. Üstelik arkasındaki et kalkanlarının bir araya gelip savunmasıyla Metruk Irkı gizlice saldırsa bile kesinlikle karşı koyabilirlerdi.



Diğerleri saldırıya karşı savunurken tüm kazancı o sağlayacaktı! En çok kazananın o olacağı şüphesizdi!

 

Gongsun Hong bundan aşırı tatmin olmuştu. Tam kılıcı Jiang Xiaorou'ya değecekken arkasında bir patlama sesi duydu.

 

Boom! Boom! Boom!

 

Semavi Kan Birliği üyeleri trajik bir şekilde çığlık attı. Onlara sıradan bir saldırı gibi gözüken şey hiç beklemedikleri bir şey çıkmıştı. Ok ışınıyla çarpıştıklarında, kılıç ışınları ve sabre parlamaları tıpkı bir kar tanesinin kızgın güneş altında erimesi gibi erimişti!

 

Kutsal ışının yolunda olanlar anında ağır yaralandı ve vücutları kana bulandı!

 

Her şey çok hızlı olmuştu!

 

O kadar hızlıydı ki zamanında tepki verememişlerdi. Hissettikleri tek şey gözlerinin önündeki kör edici ışıktı ve hemen ardından ok ışını onların yanından geçip gitmişti.

 

Bir anda insanlar etrafa saçılmıştı!

 

Bu kişiler misket gibi dört bir yana saçılmıştı ve ok ışını ortalarından geçip doğrudan Gongsun Hong'a doğru ilerliyordu.

 

Ne!?

 

Ok ışınının içinde akıl almaz bir öldürme niyeti vardı. Sadece o anda Gongsun Hong kendine gelebildi.

 

Engelle!

 

Gongsun Hong kükredi. Sekiz kişilik takımı hemen savaş formasyonuna girdi.

 

Ancak çok geçti.

 

Savaş formasyonlarının koruyucu kalkanı anında parçalandı. Bir çekiçle kırılan cam gibiydi…

 

Ok ışınının karnını delmesiyle darbeyi ilk hisseden insan savaşçı acı bir şekilde çığlık attı. Savaşçının bedeni büyük güce karşı koyamadı ve anında ikiye ayrıldı!

 

Diğerleri biraz daha şanslıydı, fakat onlar da yaralanmıştı. Saldırı hepsini havaya uçurmuştu.

 

Ok ışını doğrudan Gongsun Hong'a doğru ilerliyordu.

 

Yaşamının tehlikede olmasıyla Gongsun Hong acı acı bağırdı ve normalde kullanabileceğinden daha fazla enerji kullandı. Yuan Qi'sini yönetip çarpık bir koruyucu kalkan oluşturdu.

 

Gongsun Hong, eğer ok ışınını yerse kalkanının parçalara ayrılacağını ve onun da okun darbesine maruz kalacağını biliyordu. Bedeni parçalara ayrılacak ve tam bir bedenle ölemeyecekti.

 

Fakat çarpık kalkan saldırının gücünü azaltıp hayatta kalmasını sağlayabilirdi.

 

Peng!

 

Ok kalkana isabet ettiğinde kalkan anında parçalandı ve Gongsun Hong büyük bir enerjinin ona çarptığını hissetti! Ok ışını hızını hiç kaybetmeden sanki onu taşıyan bir şey varmış gibi Gongsun Hong'u ileri doğru ittirdi!

 

Koruyucu kalkan parçalandığında vahşi Yuan Qi tarafından sağ kolu kesilmiş ve kökünden sökülmüştü.

 

Ah!

 

Gongsun Hong içini sızlatan bir çığlık attı. Kolu param parça olmuştu, bu yüzden geri yerine takması imkânsızdı. Ayrıca kolunu kaybetmiş bir savaşçının ne anlama geldiğini çok iyi biliyordu.

 

Umutsuzluk!

 

Acı!

 

Kabullenememek!

 

Ani bir saldırı sınavda kolunu kaybetmesine neden olmuştu. Bu nasıl olabilirdi!?

 

“Boom!”

 

Kutsal ışın, Jiang Xiaorou'nun ayağının bir metre kadar altındaki siyah dağı kesti. Dağı delmiş olsa da Jiang Xiaorou'ya hiçbir açıdan zarar vermemişti.

 

Siyah dağı deldikten sonra hiç hızını kaybetmeden karanlığa doğru ilerledi ve dağın beş kilometre uzağına saplanıp yeri sarsan bir patlamaya sebep oldu!

 

Bir şok dalgası etrafa yayıldı ve yer sarsıldı. Duman ve toz her yana dağılırken taşlar aşağı yuvarlanıyordu!

 

Bir okun gücünün bu seviyeye ulaşabildiğini düşünmek…

 

Bu korkunç saldırıyı görünce, ister insan savaşçılar ister Metruk Irkının savaşçıları olsun, herkes şaşırmıştı.

 

Böylesi korkunç bir saldırı onların gözünde sadece büyük bir grubun oluşturduğu savaş düzeniyle olabilirdi.

 

Ruh Mezarı'nda üçüncü bir taraf mı vardı?

 

Tam insanlar tedirgin olmuşken beş kilometre kadar uzakta bir dağın tepesinde duran genç bir adam gördüler. Adamın elinde altın bir yay vardı ve dağın üstünde bir direk gibi duruyordu.

 

Yanındaysa beyaz elbise giyen güzel bir genç kız vardı.

 

İkisi alternatif bir uzay zaman evreninde duruyor gibiydi, aralarındaki mesafe sadece beş kilometre olmasına rağmen bu hepsini şok etmişti.

 

O ok, elinde yay olan genç tarafından mı atılmıştı?

 

Böyle bir saldırıyı tek başına atmayı mı başarmıştı? Bu nasıl olabilirdi?

 

“Demek kolumu kaybetmeme neden olanlar onlar.” Gongsun Hong yüzü soluk bir halde dişini gıcırdatarak konuştu.

 

Yapabileceği tek şey kopmuş sağ kolunu tutmaktı. Öfkeliydi ve içi nefretle dolmuştu. Dövüş yoluna taş koyan birine karşı nasıl nefret duymazdı?

 

“Benim hayatımı yok etti. İntikam almak zorundayım… Bir dakika, hayır, hala reenkarne olabilirim!”

 

Aniden bunu düşününce Gongsun Hong rahatlamış bir şekilde iç çekti. Reenkarnasyon… “Semavi Dao Reenkarnasyon Tekniği"ni elde ettiği sürece bedeni parçalara ayrılmış olsa bile sorun değildi.

 

Önemli hizmet… Bir şeyler yapmam lazım! Genç Efendi Zhulong'un beni görmesini sağlamalıyım!

 

Gongsun Hong'un aklından bu sözleri geçerken aniden birinin konuştuğunu duydu: “Şu yayı tutan Jiang Yidao değil mi?”

 

Savaşçıların çok keskin bakışları vardı. Uzaktalardı ve ışık iyi değildi, fakat hala ikilinin nasıl göründüğünü görebiliyorlardı.

 

İçlerinden biri Jiang Yidao'ydu ve diğeriyse tanımadıkları eşsiz bir kadındı.

 

“Ne!? Jiang Yidao mu?”

 

Gongsun Hong şaşkına dönmüştü. Jiang Yidao daha önce, Semavi Dao Birliği'ne yeni girdiğinde, onu tek bir sabre saldırısıyla yenerek itibarını kaybetmesine neden olmuştu.

 

“Bu nasıl o olabilir? Nasıl bu kadar güçlü oldu? Ayrıca bu sadece sabre kullanmıyor muydu!?”

 

Herkes Jiang Yidao'nun sıra dışı bir güce sahip olduğunu biliyordu, fakat onun bu kadar güçlü olmasını hiç beklememişlerdi.

 

Attığı bir oka yirmi Semavi Kan Birliği üyesi bile karşı koyamamıştı!

 

“Jiang Yidao?” Zhulong, Jiang Yidao'ya baktı ve kaşlarını çattı.

 

Zhulong Ruh Mezarı'nda göründüğünden beri ilk defa kaşlarını çatmıştı. Önceden hep sanki her şey kontrolü altındaymış gibi sakin ve umursamaz gözüküyordu.

“Sağlam saklanmışsın… Kabul ediyorum, yaptığın beni bayağı şaşırttı.”

 

Zhulong da Jiang Yidao'yu biliyordu. Hatta Jiang Yidao'nun Semavi Dao Birliği'ne katılmadan önce Li Ateş Tarikatı ve Shen Tu Aşireti'nin Yuan Açılış Kıdemlilerinin ortak saldırısından zarar görmeden kaçabildiğini biliyordu. Bunu Dao Tohum Âleminde yapmak cennete karşı çıkmaktı.

 

Bu sefer Jiang Yidao'nun ortaya çıkması ve tek bir okla yirmi Semavi Kan Birliği üyesinin ortak saldırısını aşması göz kamaştırmıştı.

 

Ancak Zhulong bu iki noktayı pek umursamıyordu. Tian Yuan Dünyası'nın uzun tarihinde daha iyi dâhiler görmüştü.

 

Zhulong'un sözde “bayağı şaşırttı” lafı ruh anlaşması yüzündendi!

 

Sadece Zhulong değil, ruh anlaşmasını imzalamaya zorlanan Wei Chiwei ve yoldaşları bile donakalmıştı.

 

Kıdemli Erkek Kardeş Jiang Gongsun Hong'a nasıl saldırmıştı? Bu Savaş İttifakı’na ihanet etmek değil miydi?

 

Ruh anlaşmasının kurallarına göre ihanet etme niyeti gösterdikleri anda toza dönerlerdi!

 

Ve o anda, Jiang Yidao tamamen iyi bir şekilde beş kilometre uzakta duruyordu. Ruh anlaşması etkisini kaybetmiş olabilir miydi?

 

“Senden ‘şaşırdım’ diye değerlendirme aldığım için onur mu duymalıyım?”

 

Yi Yun elinde altın yayla havada yürüdü. Uçsuz bucaksız bir enerji Yi Yun'un vücudunun etrafında dolaşırken, dokunduğu her şeyi aydınlatan saf Yang alevleri çevresinde yanıyordu.

 

Bu olanlar insan savaşçılarının içini korkuyla doldurmuştu.

 

Düşünecek bir sürü şey vardı. Öncelikle, ruh anlaşması Jiang Yidao'nun üzerinde etkisini kaybetmişti. İkincisi, hep sabre kullanan Jiang Yidao aniden yay kullanmıştı. Üstelik ok atış tekniği korkunç bir şekilde iyiydi!

 

Bu Jiang Yidao kimin nesiydi?

 

Zhulong kıkırdayarak güldü ve yavaşça konuştu: “Bu dünyada beni şaşırtabilecek cidden az sayıda kişi var.”

 

Bunu söylerken başını vadinin köşesine doğru çevirdi. Yüzünde bir gülümseme olsa da gözleri buz gibiydi.

 

“Ne dersin Üçüncü Denetçi? Bana bir açıklama borçlu değil misin?”

 

Zhulong'un bahsettiği üçüncü denetçi maskeli adamdı!

 

O anda maskeli adam herkesin odak noktası olmuştu.

 

Yüz çift göz rahat bir şekilde dikilen maskeli adama bakıyordu. Soğuk ve ifadesiz maskesi içlerini ürpertiyordu.

 

Wei Chiwei, Chu kardeşler ve diğerleri maskeli adama en yakın duran kişilerdi. Zhulong'un sözleri onları korkutmuştu.

 

Yoksa maskeli adamın Jiang Yidao'ya verdiği ruh anlaşması sorunlu muydu? Yoksa o da mı Savaş İttifakı'na ihanet ediyordu?










Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44257 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr