Bölüm 632: Yılan Kemikleri

avatar
6433 19

True Martial World - Bölüm 632: Yılan Kemikleri


 

Yılan Kemikleri

Metruk Irkının ve Kanlı Ay'ın temsilcileri… Biri Metruk Irkının yeni Metruk Kraliçesi, diğeri gizemli bir Reenkarnasyoncu… İki kadının Ruh Mezarı'nda karşılaşmasında konuşmanın pek bir anlamı yoktu, tek yapılabilecek şey dövüşmekti.

 

“Halefim, bırakın onu deneyeyim.” Chen Fei, Jiang Xiaorou'nun yanında dururken dövüşmek istedi.

 

Metruk Irkının Reenkarnasyoncularının gücü hakkında en ufak bir fikri yoktu.

 

Metruk Irkı, sadece Kanlı Ay'da “Semavi Dao Reenkarnasyon Tekniği” olduğunu ve o tekniği öğrenenlerin birkaç kez reenkarne olabildiğini biliyordu. Reenkarnasyoncuların kim olduğuysa… Onu bilmiyorlardı.

 

Kanlı Ay'ın Reenkarnasyoncularının her reenkarnasyonu sır olarak tutuluyordu. On milyonlarca yıl boyunca Kanlı Ay'ın sadece gücünü biriktirdiği zamanlar olmuştu, o zamanlarda sadece bir iki Reenkarnasyoncu dünyaya ayak basardı. Diğer zamanlarsa bir tane bile olmayabilirdi.

 

Reenkarnasyoncular doğdukları zaman çok zayıf oluyordu. En baştan, bebeklikten başlayacaklarından Mor Kan Âlemindeki bir yetişkin bile onları kolayca öldürebilirdi. Eğer o anda ölürlerse bu çok büyük bir kayıp olurdu.

 

Bu nedenle Kanlı Ay'ın milyonlarca yıllık uykusunda her Reenkarnasyoncu göze batmamaya çalışırdı. Reenkarnasyoncuların birçoğu yetişimleri çok güçlü olup Tian Yuan Dünyası'nın tepesine ulaşsalar bile kendilerine hâkim olurlardı. Metruk Irkının kimin Reenkarnasyoncu olduğunu bilme şansı yoktu ve Reenkarnasyoncuların gerçek gücü bir gizemdi. Reenkarnasyoncular bile birbirlerinin gizli kozlarını ve sınırlarını bilmiyordu.

 

Bu koşullar altında Jiang Xiaorou'nun Sheji ile savaşması şüphesiz ki riskliydi.

 

İlk önce Chen Fei’nin savaşması, Jiang Xiaorou'nun Sheji'nin gücünü ölçmesine yardımcı olabilirdi. O sırada sesini büyük savaş formasyonuna hazırlanması için “Gök Tilki” üyelerine iletti.

 

Gök Tilki"nin her bir üyesi sıradan dövüş yeteneğine sahipti, fakat büyük savaş formasyonuna girdikleri an dövüş yetenekleri sıra dışı olurdu. Eğer mümkünse Chen Fei, cadı kız Sheji'yi tek bir hızlı saldırıyla öldürmek istiyordu.

 

Ancak Jiang Xiaorou başını iki yana sallayıp sesini iletti: “Chen Fei, olduğun yerde kal. Burada ortaya çıkmaya cesaret ettiğine göre kesinlikle kaçacak bir yolu olmalı. Nasıl olur da onu kolayca öldürebilirsiniz ki? Ayrıca, şimdilik hiçbir şey yapmayın, sadece dikkatlice etrafı izleyin. Sheji'nin yakınlarında biri olduğunu hissediyorum…

 

“Ben de Sheji'nin işini bitirebileceğimi sanmıyorum. Sadece Reenkarnasyoncuların gençliklerinde ne tür bir güce sahip olduğunu görmek istiyorum.”

 

Jiang Xiaorou uzun kırmızı bir cübbe giyiyordu ve gözleri dövüş ruhuyla yanıyordu. Bu on yıl önceki küçük kızdan tamamen farklıydı.

 

Sheji, Jiang Xiaorou'nun ses iletimiyle ne dediğini duyamasa da aşağı yukarı tahmin edebiliyordu.

 

Baştan çıkarıcı bir şekilde gülümserken yüzünü örten peçeyi çıkardı.

 

Peçenin altında çekici ve tutku dolu bir yüz vardı. Dudağının üstündeki küçük ben cazibesine ince bir dokunuş katıyordu.

 

“Hadi bu çağın Metruk Kraliçe'sinin gücünü test edelim.” Sheji hafiften güldü. Ve o sırada, devasa yılan kemikleri sarsılmaya başladı. Yankılanan sesle beraber yeraltında on binlerce yıldır gömülü olan yılan kemikleri dışarı çıkmaya başladı.

“Peng! Peng!”

 

Ardı ardına iki vızıltı sesiyle yılan kemiklerinin boş göz yuvalarında iki açık yeşil alev yandı.

 

Bunu görünce Metruk Irkının elitleri içgüdüsel olarak birkaç adım geri attı. Ruh Mezarı'ndaki en kokunç şey şeytani Yin Qi ve on binlerce yıldır uykuda olan Zombi Krallardı.

 

Ve şimdi Sheji Ruh Mezarı'ndaki Zombi kemiklerinden birini kontrol edebiliyordu?

 

“Pa!”

 

Jiang Xiaorou kırbacını yere çarpıp ileri doğru savurdu. Yüz ifadesi değişmemişti. Kırbaçtaki ışık birleşerek gök mavisi bir Anka kuşu oluşturdu.

 

Anka kuşu kanatlarını açıp doğrudan yılan kemiklerine doğru saldırdı.

 

Devasa yılan kükreyerek yeşil alevler püskürttü. Anka kuşu alevlerin arasına girdiği anda kanatları sanki kılıçmış gibi alevleri kesti.

 

“Oh?” Sheji'nin gözleri parladı ve hemen cezbedici bir şekilde güldü. Parmaklarını şıklattı ve bir düzine kadar kemik dikeni ileri uçtu.

 

Kemik dikenleri kör edici bir buz ışığıyla parlıyordu, havada ıslık çalarak ilerlediler ve Anka kuşunun vücuduna saplandılar.

 

“Si!” Anka kuşu kanatlarını savurup kemik dikenlerini geri püskürttü. Hemen ardından Sheji'ye saldırmaya devam etti.

 

Bunu görünce Sheji hiç panik yapmadı.

 

Yüzünde büyüleyici bir gülümseme oluştu.

 

“Patla!”

 

Bunu söylemesiyle beraber yere saçılan kemik dikenleri yeşil duman hüzmeleri oluşturdu.

 

Anka kuşu duman tarafından kaplanmıştı ve hızla eriyordu.

 

Jiang Xiaorou'nun gözlerindeki ışık söndü, kırbacını savurdu. Kırbaçtan ışıklar çıktı ve etrafındaki zehirli gaz dağıldı.

 

O anda Sheji'nin gözleri tekrar ciddi bir hal aldı. Devasa yılanı işaret ederek “Git!” dedi.

 

Boom! Devasa yılanın büyük bedeni şimşek kadar hızlı bir şekilde ilerledi ve Jiang Xiaorou'yu sardı.

 

Sheji'nin yüzünde sinsi bir gülümseme belirdi. Jiang Xiaorou'nun dikkati Anka kuşunun yaralanması tarafından dağılınca bunu fırsat bilip yılanı etrafına sararak onu ölümüne sıkmak istedi.

 

Metruk Irkındakilerin bir et yığınına dönüştükten sonra ona hala bir tanrıçaya taparmış gibi mi bakacaklarını merak ediyordu.

 

Bunu görünce Chen Fei ve diğer “Gök Tilkisi” üyeleri endişelendi. “Halefim, dikkat edin!”

 

Jiang Xiaorou'nun yumuşak bedeni devasa beyaz kemikli yılanın vahşi görünüşünün aksine kırılgan gözüküyordu.

 

Devasa yılanın hareketleri dağları titretiyordu. Taşlar sürekli düşüyordu. Küçükleri yumruk büyüklüğünde, büyükleri bir at kadardı.

 

Taşların hepsi korkunç şeytani auralar taşıyordu ve baskıcı bir his veriyordu.

 

“Gök Tilkisi” üyelerinin üstlerine düşen taşlardan kaçınmak veya onları parçalamaktan başka çaresi yoktu. Ancak düşen taşların arasında kırmızı elbiseli Jiang Xiaorou, hareketsiz bir şekilde havada, devasa yılan tarafından sarılmış bir şekilde duruyordu.

 

Jiang Xiaorou aniden elini uzattı ve kıyafeti havaya uçuştu. Sanki rüzgâr yüzünden esip gidecekmiş gibi gözüküyordu.

 

Antik zamanlardan gelmiş gibi ama gizemli havası olan bir ses dudaklarından çıktı. O sırada rüzgâr etrafında toplanıyor gibi gözüküyordu. Azure enerji vücudunun etrafında dönmeye başlamıştı.

 

“Gereksiz numaralar! Git! Öldür onu!” Sheji devasa yılan üstündeki kontrolünü güçlendirdi.

 

Jiang Xiaorou'nun başka teknikleri olsa bile devasa yılanın baskıcı gücü yüzünden kesinlikle yaralanacaktı!

 

Ancak, o anda devasa yılanın bedenine enjekte ettiği Azure enerji, Jiang Xiaorou ve devasa yılanın arasında bir çeşit bağlantı oluşmasını sağladı.

 

Gözlerinin olması gereken yerde yanan yeşil alevler hareketlendi. Azure enerji yüzünden hareketlenmiş gibi gözüken devasa yılan bir anda tüm gücüyle saldırdı, fakat hemen ardından hızı büyük bir ölçüde azaldı.

 

Sheji şaşırmıştı. Ne oluyordu?

 

Devamlı devasa yılanın kontrolünü ele almaya çalıştı, fakat bir işe yaramıyordu. Sadece kendi içinde bir savaş veriyormuş gibi sürekli kafasını iki yana sallıyordu.

 

Jiang Xiaorou devasa yılanın önüne uçtu. Devasa yılanın kafasının önünde küçücük ve zayıf gözüküyordu. Ancak, aurası devasa yılanın atası gibiydi. Devasa yılan onun karşısında başını kaldırmaya bile cesaret edemiyordu.

 

“Ne? Bu nasıl…” Sheji'nin isminde “She"(Yılan) kelimesinin olması bir tesadüf değildi. Yılanları kontrol etme gücü vardı. Ruhsal Ölüm yasalarındaki anlayışıyla,Sheji yılan kemiklerini bile kendi enerjisini enjekte ederek kontrol edebiliyordu.

 

Ancak, bunun bir anda etkisiz olmasını beklememişti.

 

“Garip mi geldi?” Jiang Xiaorou gülümserken elini uzatıp devasa yılanın başına dokundu. “Irkımın manevi ruh aracılığıyla metruk hayvanlarla bağı var. Bu yılan ölü olabilir, fakat Ruh Mezarı'nda gömülü olduğundan ruhu öldükten sonra bile yok olmadı. Aradan bir sürü yıl geçmiş olabilir, hatta manevi ruhu canlı olduğu zamanlara göre büyük ölçüde zayıflamış olabilir, fakat bu bana yeterli.”

 

Jiang Xiaorou konuşurken yılanın başına çıktı. Yılanın bedeni anında titredi ve göz yuvasındaki yeşil alevler artık eskisi kadar şiddetli yanmıyordu. Daha fazla karşı koymuyordu, aksine başını kaldırıp Jiang Xiaorou'yu havaya kaldırmıştı.

 

Ardından yılan büyük bir öldürme niyetiyle Sheji'ye baktı.

 

Bunu görünce Sheji vücudunun buz kestiğini hisseti. Bu yılan kemiklerini rasgele seçmemişti. Geçen miyonlarca yıl boyunca geçmiş reenkarnasyonlarından birinde genç olarak Ruh Mezarı'na gelmişti. Bu yılan kemiklerini özellikle seçip işlemişti, fakat bugün kolayca Jiang Xiaorou tarafından çalınmıştı!

 

Bırak Sheji'yi, Metruk Irkı üyeleri bile şaşırmıştı ve gözleri fal taşı gibi açıktı. Hiçbiri gözlerinin önünde olana inanamıyordu.

 

Gerçekten de Metruk Irkının manevi ruhla bağlantı kurma ve metruk hayvanları kontrol etme yeteneği vardı, fakat sırf küçücük bir ruh parçasıyla kim bilir kaç yıldır ölü olan bir metruk hayvanı kontrol edebilmek…

 

Bu hep bildikleri gerçeği alt üst etmişti. Eğer onun yerinde kendileri olsaydı bırak uzun zaman önce ölmüş bir metruk hayvanı, daha yeni ölmüş olanı bile kontrol edemeyebilirlerdi.

 

Jiang Xiaorou'nun kontrolü resmen cennete karşı çıkıyordu!

 

Jiang Xiaorou'nun yılanın üstünde yaklaştığını görünce Sheji bir anlığına panik yaptı. Gözleri içgüdüsel olarak hareket etti ve köşedeki boşluğa baktı.

 

Bu apaçık ortada olmayan bakış Jiang Xiaorou'nun keskin gözleri tarafından fark edilmişti. Tam da beklediği gibi saklanan biri daha vardı…

 

Jiang Xiaorou sanki biri gizlice onları izliyormuş gibi hissetmişti.

 

“İlginç… Gerçekten de ilginç. Normalde Metruk Irkının dâhisinin sadece antik kan bağını uyandırma yeteneğine sahip olacağını düşünmüştüm, fakat görünüşe göre sadece onunla kalmıyor…”

 

“Bu tür bir kan bağı gerçekten de göz açıcı…”

 

Karanlığın içinde bir ses kendi kendine mırıldandı. Aurası tamamen karanlık tarafından gizlenmişti, bu da Jiang Xiaorou'nun tam olarak nerede olduğunu tespit etmesini zorlaştırıyordu.

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44252 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr