Bölüm 579: Canlı Hayvan Belgisi

avatar
6791 21

True Martial World - Bölüm 579: Canlı Hayvan Belgisi


True Martial World 579 - Canlı Hayvan Belgisi



Yi Yun dimdik durdu, Yuan Qi’sini harekete geçirirken Dokuz Güneş Katili Yay’ını tutuyordu.



Yedi günlük iyileşme sürecinin ardından, en iyi hâline geri dönmüştü. Ve hatta kendini biraz geliştirmişti.



Dokuz Yenidoğan ile yaptığı ölüm kalım savaşı, kendi dövüş sanatlarına ilişkin yeni bir anlayış kazanmasına vesile olmuştu.



Dokuz Yenidoğan Yi Yun’u gördüğünde gözleri o kadar genişledi ki, gözleri, göz yuvalarından çıkıp yere düşecek gibi görünüyordu.



Ölümün kıyısına gelmesine sebep olan insan, işte buydu!



Umutsuzca Yer ve Gök Yuan Qi’sine ihtiyacı vardı. Bu insanı yemek, ona bir miktar enerji kazandıracaktı!



Sou!



Dokuz Yenidoğan Yi Yun’a doğru atıldı.



Geber!” Yi Yun Dokuz Güneş Katili Yayı’nı gerip bir ok fırlatırken gözleri parladı!



Ok, Dokuz Yenidoğan’ın kalbine doğru uçmaya başladı.



Dokuz Yenidoğan şimdi oktan korkuyordu. Üzerine doğru gelen oku görünce aceleyle kaçındı. Bedeninde bir başka yara ortaya çıkarsa durumunun daha kötüye gideceğini ve bunun sonucunun da çok korkunç olacağını biliyordu.



Dokuz Yenidoğan kaçındığı anda, Yi Yu isimsiz kırık kılıcını çekti ve savurdu!



Çölün üzerindeki parlak güneş aniden Yi Yun’un kılıcına doluyor gibi göründü ve bir kılıç hüzmesi, Dokuz Yenidoğan’ın vücuduna doğru uçmaya başladı!



Dokuz Yenidoğan çılgınca kükrerken enerjisi kabardı. Sırayla dokuz ağzını da açtı ve vahşi alevler, buz saçakları, mor yıldırımlar kustu!



Dokuz Yenidoğan, Yer ve Gök yasalarının sevgili kuluydu ve dokuz kafasının her biriyle dokuz yasayı kontrol ederdi.



Bu dokuz yasa, beş element -Metal, Odun, Ateş, Su, Toprak- ve doğa -Rüzgar, Yağmur, Yıldırım, Gök Gürültüsü- yasalarıydı.



Tam olarak dokuz yasa!



Bir kez vurulduktan sonra, Yi Yun hemen geri çekildi. Dokuz Yenidoğan’ın çılgınca saldırıları, onun koruyucu Yuan Qi’sine muazzam bir baskı yapıyordu. Hafif yaralar alırken kanı düzensiz bir hâle geldi.



Ama Dokuz Yenidoğan’ın aldığı yaralar daha büyüktü. Yi Yun, göğsünde derin bir kesik açmıştı!



Böylece, Dokuz Yenidoğan’ın bedenindeki iyileşmemiş yaralara bir başkası daha eklendi.



Başka bir gün yine savaşacağız!” Yi Yun ortadan kaybolmadan önce, gökyüzüne sıçrarken kahkaha attı.



Ah!



Dokuz Yenidoğan keskin bir çığlık attı. Devasa bedeni, Yi Yun’a saldıracak gibi durmaya başladı. Ama Yi Yun’un ortadan kaybolmasıyla birlikte, kalın kuyruğu boşluktan geçip gitti.



Ortadan kaybolmuştu!



Dokuz Yenidoğan sonuna kadar açılmış gözlerle bakakaldı. Bu plankton, gözlerinin önünde kaybolmuştu!



Öfkeden kudurarak Yi Yun’un ortadan kaybolduğu yere saldırmaya başladı. Kum tepeleri dağılıp giderken, geniş çölde geriye pençe izleri kaldı.



Ama çabucak kendini sakinleştirdi. Yer ve Gök Yuan Qi’si özümseyemezken, enerjisini boşa harcamak intihardan farksızdı. Yaşam gücü zayıflarken yaraları da daha kötü hâle gelecekti.





Yi Yun tekrar Tanrı’ya Dönüşüm Kulesi’nin beşinci seviyesine geri dönmüştü. Yaralarını kontrol ettiğinde iç geçirmekten kendini alamadı. Dokuz Yenidoğan gerçekten de çok korkunçtu. Gücü o kadar çok zayıflamışken bile hâlâ bu kadar çok saldırı gücüne sahipti.



Bağdaş kurarak oturdu ve bir kalıntı yuttu.



İyileştiğimde devam edeceğiz!” Yi Yun gözlerini kapattı.



Yi Yun, üç gün sonra bir kez daha Dokuz Yenidoğan’ın önünde ortaya çıktı.



Dokuz Yenidoğan bu sefer daha da öfkeliydi.



Uzun zamandır Yi Yun’un ortaya çıkışını beklemekteydi.



Ama Yi Yun yine aynı taktikleri kullandı. Bir ok attı ve sabresini savurdu, hareket tekniğini kullanarak ışık kapısına sıçradı ve ortadan kayboldu.



Engin topraklar Yi Yun’un sabre izleri ve Dokuz Yenidoğan’ın kanıyla kaplandı.



Dokuz Yenidoğan çok öfkeliydi, ama güçsüzdü.



Bu sefer, Yi Yun ortadan kaybolduktan sonra deliye dönmemişti. Çünkü bunun işe yaramayacağını biliyordu.



İki gün sonra, Yi Yun üçüncü kez ortaya çıktı.



Bu sefer Dokuz Yenidoğan’la savaşırken daha az yara aldı. Ve bu süreçte, iyileşme hızı da artış gösterdi. Dokuz Yenidoğan’la yaptığı savaşlar arasındaki zaman aralığı sürekli kısaldı.



Dokuz Yenidoğan ise, savaşlarında enerji yoksunluğu çekmeye başladı ve yaraları daha kötü hâle geldi.



Deniz dibinin yırtıcısı, Aşılmaz Deniz’in hükümdarıydı ve Yer ve Gök Yuan Qi’sinin desteği olmaksızın bile hafife alınmaması gereken bir güçtü.



Ama bu insan geldi ve her seferinde istediğini alıp gitti. Giderken kullandığı hareket tekniği garipti. Biranda ortadan kayboluyor, geride bir iz bile bırakmıyordu. Ve saldırıları da her seferinde daha güçlü oluyordu!



Dokuz Yenidoğan zekiydi ve bu insanın saldırılara ve yasalara çalıştığının, sabre ve kılıç tekniklerini geliştirmeye uğraştığının farkındaydı.



Bu nedenle de insanın saldırıları gün geçtikçe güçleniyordu.



Sonunda, Yi Yun günde iki kez ziyaret etmeye başladı.



Hatta bir saat dinlendikten sonra tekrar Dokuz Yenidoğan’ın önünde ortaya çıktığı zamanlar bile oldu.



Dokuz Yenidoğan, yavaşça insanın ortaya çıkacağı ve tekrar kaybolmayacağı yönündeki umutlarını kaybetti ve sonrasında, bu umudun yerini, Yi Yun’un ortaya çıkmasından korkma ve endişelenme hissi aldı.



Sonunda Yi Yun tekrar ortaya çıktığında yere yığılmıştı bile.



Oh? Direnmeyi bıraktın mı?



Yi Yun havada dolaşırken elinde isimsiz kırık kılıcını tuttu, ama Dokuz Yenidoğan yerden kalkmadı. Dokuz kafasından birini bile hareket ettirmedi.



Kaderine boyun mu eğdin?



Yi Yun, Dokuz Yenidoğan’ın önüne indi. Dokuz Yenidoğan’ın kafalarından biri ona doğru döndü ve tek gözüyle Yi Yun’a baktı. Bakışları boştu, gözlerinde parıltı yoktu.



Yi Yun bir müddet düşündükten sonra Dokuz Yenidoğan’a bir kalıntı fırlattı.



Ama Dokuz Yenidoğan ona bakmadı bile.



Yuan Qi’ni yenileme şansı bile mi istemiyorsun?” Yi Yun çenesini okşadı.



Dokuz Yenidoğan’ın son nefeslerini almakta olduğu açıktı ve tüm savaşma arzusunu kaybetmişti.



O kalıntıyı yutmasının anlamsız olduğunu da biliyordu. Her türden vicdansızlığı yapan bu düzenbaz insan, nasıl olur da onu serbest bırakırdı ki?



Yi Yun’dan zaten korkuyordu ve artık ölümden başka bir şey dilemiyordu.



Yi Yun sabresiyle boynunu kesse bile hareket etmeyecekti.



Yi Yun orada durdu ve direnme yeteneğini kaybetmiş Dokuz Yenidoğan’ı izledi. Ama kalbinde bir zafer sevinci yoktu.



Sonuçta Dokuz Yenidoğan’ın onun ellerine düşmesinin nedeni, Semavi Dao’nun onu zorlamasıydı.



Dokuz Semavi Felaket, onu kısıtlayan dokuz lanet gibiydi. Dokuz Yenidoğan’ı durmaksızın güçlenmeye ve olgunlaşmaya çalışmaya zorluyordu.



Tüm hayatını cennetsel hazineler yemek için Aşılmaz Deniz’de dolaşarak geçirmişti ki, bu sayede potansiyelini açığa çıkarabilirdi. Ve sırf bunun için her türlü riski almıştı.



Bunun sonucu olarak Tanrı’ya Dönüşüm Kulesi’ne girme riskini almış ve ondan daha güçsüz olan Yi Yun’un ellerine düşmüştü.



Dokuz Yenidoğan tüm hayatını zorlu bir mücadele içinde geçirmiş olsa da, Tian Yuan Dünyası’nda bulunan cennetsel hazineler onun bir Semavi Felaket’ten sağ çıkmayı başarmasına yetecek kadar değildi.



Dokuz Başlı Hidra türleri arasında kraliyet soyundandı, ama ne yazık ki yanlış dünyada doğmuştu ve kaderinde büyük bir trajedi vardı.



Yi Yun, bu Dokuz Yenidoğan’da bir parça da olsa kendini görebiliyordu.



O da aynı zorlu yaşam koşulları içindeydi. Durmaksızın güçlenmek için şans yakalamalıydı, yoksa küllere dönüşecekti.



Yi Yun elinde isimsiz kırık kılıcını tutarken Dokuz Yenidoğan’ın dokuz kafasına doğru yürüdü. Bu kılıç daha önce tanrıları öldürmüştü, enerjisini kaybetmiş Dokuz Yenidoğan’ı öldürmesi de kolay olurdu.



Ama Yi Yun onu öldürmeyi planlamıyordu.



Sıradan gizemli totem teknikleri, hayvan belgisi yoğunlaştırmak için metruk hayvanı öldürmeyi gerektirirdi.



Ama ‘On Bin Hayvan Totemi’nde iki farklı hayvan belgisi türü vardı. Bunlardan biri Ölü Hayvan Belgisi’yken, diğeri… Canlı Hayvan Belgisi’ydi!








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43991 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr