Bölüm 20: Boyun eğmez kalkanın…

avatar
404 1

The Zombie Knight Saga - Bölüm 20: Boyun eğmez kalkanın…



Çevirmen: Lucius

 

Bölüm 20: Boyun eğmez kalkanın…

 

Durumu anlamaya çalışmaya ve sorgulamaya zamanı yoktu. Hector tamamen kararlı bir şekilde Geoffrey’e doğru ilerledi.

 

Kızıl kollar ortaya çıktı, hem Hector’u hem de motoru sarmalayarak onları yavaşlattı ve çarpışmanın gücü Geoffrey’i geriletirken iki genç adam yüz yüze geldi.

 

Geoffrey’in gözleri genişledi. Çıkardığı karmaşa durma noktasına gelirken sırıttı, motorun ön tekeri hala kızıl kalkanına zararsız bir şekilde sürtüyordu. “Sensin!”

 

“Benim.” Hector kendini gölgeden kurtardı ve Geoffrey’in yüzünü kavradı. Kızıl gölge hemen aralarına girdi ancak Hector genç adamın kafasını demirle kaplamayı bitirmişti bile.

 

Geoffrey yere düştü, maskeyi çizmeye başladı. Kızıl gölge metali deldi, parçalamaya çalıştı ancak çok azından kurtulmayı başardı.

 

Hector odağını tekrar toplayarak Geoffrey’i göğsünden yumrukladı. Gölgeden kurtuldu ve bir kaburganın kırıldığını hissetti. Geoffrey acıyla haykırdı.

 

Yere vuran adım seslerini duyarak Hector zamanında döndü ve devasa bir yumruğun üzerine geldiğini gördü. Geriye uçtu ve devrilmiş kamyonete çarptı, diğerleri hala içinden çıkmaya çalışırken sarsılmasına neden oldu. Garovel yanındaydı ve omzunu kavradı. Hector üzerindeki yorgunluğun tamamen kaybolduğunu hissetti.

 

İri adam Geoffrey’in kalkmasına yardım etti ve metali bir kağıtmış gibi parçaladı.

 

Hector doğruldu ve Roman’ın aracı çevirdiğini gördü.

 

“Bay Roman!” dedi Geoffrey göğsünü tutarken, hala gülümsüyordu. “Sizi tekrar görmek bir zevk!”

 

Roman gözlerini kısarak baktı. “Voreese, bu düşündüğüm kişi mi? Yüzünü çok iyi göremiyorum.”

 

‘Evet.’ dedi Voreese. ‘Sen ne arıyorsun lan burada, kızıl velet?’

 

“Kraliçe’yi öldürmeye geldim.”

 

Voreese havada çırpındı. ‘Ahh! Siktiğimin sapkınlarından nefret ediyorum! Ama yok! Onu öldürmeyin, dedi! Siktiğimin Vincent’i! O götvereni bir daha dinlemiyoruz!’

 

“Bana uyar.” Roman avuçlarına baktı. Titremeye ve yanmaya başladılar.

 

‘Sapkınlar nedir?’ Garovel sordu.

 

Hector diğer ölüm meleğinin cevabını dinleyemedi, çünkü iri adam onlara atılmış asit püskürtüyordu. Roman kaldırımı kalkan olarak kullandı, asit onu deldiğinde açılan delikten ateş saçarak devi canlı canlı yaktı. Ancak bu adamı durdurmak için yeterli değildi, bu yüzden bu fırsatı çenesine aşağıdan yukarıya demirden yumruğunu yapıştırmak için kullandı. Dev havada takla atarak park edilmiş bir arabanın üstüne çakıldı.

 

Bununla beraber Geoffrey görüşünden çıkmıştı.

 

‘Etraftan dolandı!’ dedi Garovel.

 

Kamyonetin diğer tarafından acı dolu bir çığlık duyuldu. Hector sesin Lynn’e ait olduğunu biliyordu, hızla oraya doğru koştu.

 

Kızıl gölge sürüsü iki kadını da havada tutarken tamamen sarmıştı. Gölge Hector’un daha önceden gördüğünden daha büyüktü, ancak yine de buna aldırış etmeden doğrudan daldı. Kızıl gölgeler uzuvlarını sararak onu yavaşlatıyordu fakat durduramıyordu. Daha sonra etini delerek onu yerden kaldırarak hissettirdiği tüm baskıyı yok etti.

 

Geoffrey Lynn’den Hector’a döndü. “Bu normal kızı neden buraya getirdin?” sordu. “Arkadaşın mı?” Yeni çıkarılmış olan bir göz küresini havaya kaldırdı. “Lütfen öyle olduğunu söyle.”

 

Kan ve gölge Lynn’in yüzünü gizliyordu. Geoffrey kızın çığlıklarını bastırmak için ağzını kapatmıştı. Sağ gözünün olması gereken yerde etli bir yara duruyordu.

 

Bununla beraber Kraliçe Hector’dan önce harekete geçti. Geoffrey’in dikkati Hector’dayken karnına saplanan gölgeden kurtuldu ve kafasına yumruğunu çaktı. Sertçe yere düştü ve tüm kızıl gölgeler parçalanarak herkes serbest kaldı. Ancak bütünüyle ortadan kalkmadı.

 

Geoffrey hızla yerden kalktığında Hector onu karşılamak için oradaydı. Yumruğunu tekrardan Geoffrey’in göğsüne doğru savurdu. Kızıl kütle kolunu sarmalayarak onu durdurmaya çalıştı.

 

“Onu da arkadaşım yapmalıyım.” dedi Geoffrey ve kızıl gölge tekrar büyümeye başladı.

 

Hector yüzüne vurmak için diğer yumruğunu kullandı. Odaklanılmamıştı bu yüzden darbe gölgeyi parçalamadı ancak Geoffrey’in uçmasına ve bir binanın yanına çarpmasına yetti.

 

“Lynn!” Hector hızla kızın yanına koştu.

 

Bir elini göz çukurunun üstünde tutarken kıvranıyordu. “Ben iyiyim.” Dişlerinin arasından konuştu.

 

“Yakınımda dur lütfen.” dedi Hector.

 

Sızlandı ve başıyla onayladı, daha fazla kan üniformasına döküldü.

 

‘Aracı ters çevir!’ dedi Mehlsanz.

 

Helen dediğini yaptı ve hırpalanmış kamyonetin tekerleri tekrardan kaldırımla buluştu.

 

Roman Hector’un motoruyla üzerine havadan iniş yaptı. Yere çarptı ve motor karnını bir balonmuşçasına patlattı, tüm yola bağırsakların saçılmasını sağladı.

 

Dev de bu sırada kamyonetin üzerinden atladı ve Roman’a doğru ilerlemeye başladı. Ancak sonra Mehlsanz’ı gördü ve elini ona doğru savurdu. Elinin altından eğildi ve yerin içinden geçti. Fışkıran asit peşinden giderek yolu eritti.

 

Hector ve Helen onu sıkıştırdı. Adamın yüzünü demirle kaplayarak tüm gücünün toplanmış olduğu bir yumruk darbesi için yer açtı. İri adam bir lamba direğinden Gerald’ın garajına kadar uçtu.

 

‘Herkes kamyonete atlasın, hemen!’ dedi Garovel. Mehlsanz arkasında belirdi, biraz yanıyordu ancak tek bir kelime etmedi.

 

Kraliçe sürücü koltuğuna atlarken Hector da Roman ve motoru almaya gitti.

 

Lynn arkaya tırmandı. Kocaman, yeşil-sarı bir boa yılanı kamyonetin kasasından yukarı tırmanırken ona doğru tısladı.

 

“Benim arkadaşım olacaksın!” Geoffrey’in bağırışı uzaktan duyuldu.

 

Yılan üzerine atıldı, o da başını keserek uçurdu.

 

Geoffrey ağzını açtı, bir şey söyleyecek gibiydi ancak sadece kaşlarını çattı.

 

Helen sonra aracı erkeklerin yanına çekti. Roman zar zor ayakta duruyordu bu yüzden Hector Lynn’le birlikte arkaya geçmesine yardım etti.

 

‘Desmond’u görüyorum!’ Mehlsanz uyardı.

 

Hector kendini yukarı çekti ve Helen gaza bastı. Gözlerini Desmond’un üzerinde tutmak için arkaya baktı fakat onun yerine kızıl bir çizginin uçarak Garovel’e doğru ilerlediğini gördü. Ölüm meleğini yakalayarak onu geri çekti.

 

Hector araç hızlanırken üzerinden atladı.

 

“Hector!” Lynn arkasından bağırdı. “Ne yapıyorsun!”

 

Ayakları yere değmeden önce Garovel’i demirle kaplamıştı. Geoffrey’in kızıl bıçağı biraz delmişti ki Hector onlara doğru koştu, Geoffrey’i de kaplamaya çalışıyordu.

 

Metal ve gölge mücadele verdi. Kızıllık griyle savaştı, ikisi de birbirini daraltıyor, birbirine girip Geoffrey’in üzerinde üstünlük kurmak için boğuşuyordu. Tam da gölge galip çıktığında Hector belirip yumruğu zamanında durdurdu.

 

“Demek adın Hector’muş.” Geoffrey Hector’un bedenine birçok noktadan delik açtı. “Bu kadar kısa sürede tekrar karşılaşacağımızı düşünmemiştim.”

 

Kızıl mızraklar her ne zaman bedenini delse Hector onları koparıp atıyordu. Sağlam durabilmek adına bacaklarını ve ayaklarını metalle kapladı ve doğrudan daldı.

 

Daha sonra Desmond belirdi. “Bana bırak.” Garovel’i korumakta olan demiri kavrayan bir kol bıraktı. Kararmaya başlarken Geoffrey’i çekerek uzaklaştı.

 

Hector geride kalan kızıllıktan parçalayarak kurtuldu ve kolu kavradı. Atması için yeterince zaman yoktu.

 

-+-+-+-+-

 

Geoffrey patlamanın sokak üzerinde bir çukur oluşturuşunu izledi. Toz bulutunu uzaklaştırması için gölgesini kullandı. Vücut parçaları yolun iki tarafına da saçılmıştı ancak Hector’un metal kafası hala çukurun içinde duruyordu. “Ahh, öldüler mi?”

 

“Sanmıyorum.” Beraber ilerlerken Desmond söyledi. “Evet, baksana. Ölüm meleği yarı ölü durumda. Çocuk araya atıldı.”

 

Gelen araç sesi dikkatlerini çekti ve kamyonetin geri geri geldiğini gördüler. Roman ve Lynnette beraber doğrulmuşlardı. Kız onlara tek gözüyle bakıyordu.

 

“Gerçekten onun için geri mi geliyorlar?” dedi Geoffrey.

 

Desmond göğsüne vurdu. “Ben halleder—“

 

Bir kılıç yüzüne doğru uçtu.

 

Geoffrey Desmond’un devrilişini izledi, tekrar ölmüştü. “Wow. Hector’un başlık takmasına şaşmamalı.”

 

Kamyonet tiz bir ses çıkararak durdu. Geoffrey kızıl gölgeyle saldırdı.

 

Roman darbeleri karşıladı ve Lynnette’ye ilerleyen çizgileri durdurdu. Her elinde birini tutarak iki kızıl kolu kavradı ve onları sarstı. Parçalara ayrıldılar ve artıklar Geoffrey'e geri döndü. Roman kamyonetten atladı, ayaklarıyla zemini parçaladı.

 

Zemin Geoffrey'i havaya fırlattı. Havada taklalar attı.

 

İri adam onu yakalayarak yere indirdi ve kamyonete doğru koştu. Araç tam da uzaklaşırken asit püskürttü. Eğer Roman sırtıyla kendini siper etmeseydi asit kıza ulaşmıştı.

 

Uzaklaştılar.

 

Geoffrey iri adama doğru yaklaştı ve avucuyla omzunu hafifçe okşadı. “Hiç fena değildin, Bay Dev.”

 

Adam da onun kafasını okşayarak cevap verdi.

 

“Bugün ne kadar da hayal kırıklığı ile dolu bir gündü böyle. Balon şapkamı ve yılanımı kaybettim. Ayrıca, Kraliçe'yi öldüremedim bile. Eğer onu tekrar görürsek o danışman adam buna üzülecek. Bana ödeme yaptıktan sonra onu yılanıma yedirecektim ancak sanırım artık bunu da yapamayacağım.”

 

İri adam bu sırada hala kafasını okşuyordu, Hector bir süre sonra kendini bir köpekmiş gibi hissetmeye başladı.

 

“Çok fazla konuşmuyorsun, değil mi?”

 

Dev ona boş bir ifadeyle baktı.

 

Peki ya ismin, bir adın var mı?

 

Adamın ölüm meleği Ezmortig ile beraber gökten inerek geldi. ‘Adı Moss.’ ölüm meleği konuştu. ‘Benimki de Ozmere. Moss konuşamıyor. Yapabilse bile çok fazla bir şey söylemezdi. Oldukça basit bir adam, fakat talimatlara uyma konusunda iyi ve önemli olan tek şey de bu.’

 

Beklediler ve çok geçmeden Desmond tekrar dirildi. Tekrardan Belgrant Kalesi'ne doğru yürümeye başladılar.

 

“Onları takip etmeyerek gerçekten iyi mi yapıyoruz?” Geoffrey sordu.

 

‘Yapabiliriz.’ dedi Ozmere. ‘Ancak siz bize yetişirken onları uzun süre takip etmek zorunda kalacağız ve bu bizim için tehlikeli olur.’

 

“Bir şeyler deneyecek kadar aptalsa da onu avlarız.” dedi Desmond.

 

“Yine de destek istesek iyi olur. Biraz güvenceden zarar gelmez.”

 

‘Çok doğru.’ dedi Ezmortig. ‘Beklediğimizden daha fazla direnişle karşılaştık gerçekten.’

 

Desmond boynunu bükerek gerindi. “Her neyse, Geoffrey sen iyi misin? Bizim gibi yenilenmiyorsun ve o çocuk seni fena hakladı.”

 

Geoffrey göğsünü ovdu. “Acı ilginç bir hismiş. Tam olarak sevmiyor değilim. Biraz dikkat dağıtıcı olsa da sanırım.”

 

“Demek istediğim o değil. Sapkınlar acıya pek aldırıyor gibi görünmüyorlar. Fakat bu sizi yaralanmaktan alıkoyamaz. Bedenin durgunlaşmaya başlarsa yenisini bulman gerekir.”

 

Geoffrey kafasını eğdi. “Yeni beden mi?”

 

“Oh, daha bunu yapamıyor musun? Eminim yakında çözersin.”

 

“Gerçekten mi? Tüm sapkınların benim gibi yetenekleri var mı?”

 

Desmond sözü Ezmortig’e bıraktı.

 

‘Gölge güçleriniz evet. Kontrol etme yeteneği hayır. Sapkınların çeşitli ikincil yetenekleri vardır. Biz bunlara Hüküm diyoruz. Maalesef hizmetkarlara karşı pek etkili değiller. En azından baş döndüren derecelere kadar geliştirmediğin sürece.’

 

“Başka ne gibi yeteneklerimiz var?”

 

‘Genelde ruhları tüketmekle bağlantılı ve bu yetenekler oldukça tuhaf olabiliyor. Siyah ateş yaratabilen bir sapkını biliyorum. İnsanları cama dönüştüren birini de. Oh muhtemelen en ünlü kişi bölgesel tekillikler yaratabilendi. Ne var ki öldü. Sanırım Sermung onu bizzat indirmek zorunda kaldı.’

 

“Hmm. Anlıyorum.”

 

“Sanırım artık sapkınlara neden bu kadar değer verdiğimizi anlıyorsun.” dedi Desmond. “Beraber çalışmanın inanılmaz eğlenceli olması dışında yani.”

 

Geoffrey güldü.

 

“Şimdi ne yapacaksın? Katılmamız gereken bir görevimiz var, bizimle gelirsen seni bazı eğlenceli insanlarla tanıştırabiliriz. Güçlerini kendi başına yapabileceğinden daha hızlı ve daha güvenli bir şekilde arttırmana yardımcı olurlar. Ayrıca kesinlikle senin eğlenmeni sağlayabilirler.”

 

“Bu kulağa harika geliyor!” Bununla beraber Geoffrey'in sırıtışı azaldı. “Fakat öncelikle ilgilenmek istediğim başka bir mesele var.”

 

“Oh?”

 

“Belki bana yardımcı olabilirsiniz. Fesih'in bilgi ağı ne kadar iyi?”

 

“Daha iyisini bulamazsın. Neden?”

 

“Birini bulmayı gerçekten çok istiyorum. Colt adındaki bir adamı.”

 

“Devam et.”

 








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44266 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr