Çeviri: ArgoGamer  Editör: TertemizDeli

Yıldız Şehri.

Karanlıkta, aniden altın renkli bir patlama meydana geldi. Altınla kaplı Yıldız Şehri sanki yeniden doğmuş gibiydi. Şeytan ırkının tüm cesetleri ve kan izleri altın parlaklıkla beraber temizlenmişti. Uzun bir süre sonra, altın parlaklık dağıldı ve Yıldız Şehri eski görünüşüne kavuştu.

Şeytan ırkı artık yoktu.

Kara yağmur yoktu.

Siyaha boyanmış toprak bile eski rengini geri kazanmıştı.

Başardık mı?

Herkes uzun bir süre kendine gelemedi. Bir saniye önce, Yıldız Şehri karanlıkla sarılmış ve şeytani canavarlar kontrolsüz bir şekilde hasar verip ortalığı dağıtıyordu. Sonraki saniye, Yıldız Şehri eski görünümüne kavuşmuştu. Uzun zamandır kayıp olan güneş, bir kez daha gökyüzünde parlıyordu. Gökyüzünde bir gökkuşağı bile belirmişti.

"Kazandık mı?"

"İstilaya direndik mi?"

Birbirlerine boş boş baktılar. Gökyüzündeki üç yaşlı adam silueti, tatmin olmuş bir şekilde başını sallamadan önce aşağıdaki insanlara göz gezdirdi.

"Çok sıkı çalıştınız." diye yumuşak bir ses duyuldu.

Bunu duyan herkesin kalbi titredi. O yaşlı adamın görünüşünü tanımamış olabilirlerdi, ama bu ses... Katıldıkları bazı derslerde sık sık duydukları bir sesti. Bu sesin sahibi, yaşayan ders kitabına benzer bir kişiydi; Genetik Birliğin Başkan Yardımcısı.

"Sadece sizlerin azmi sayesinde sonuna kadar dayanabildik. Zamanında harekete geçmemiş olsaydık, tüm bunlar boşa olurdu." Başkan Yardımcısı iç çekti. Hiç kimse şeytan ırkı istilasını küçümsemeye cesaret edemezdi. Tüm dünyayı karanlıkla kaplama yeteneğine sahip olan şeytan ırkının ne kadar güçlü olduğu belliydi. Yaklaşmakta olan şeytan ırkı istilasıyla ilgili haberler, tüm Genetik Birliği harekete geçirmişti. Bu nedenle, bunun için erkenden hazırlandılar ve nihayetinde bugün olan şeyle sonuçlandı.

Şeytan ırkının göndereceği toplam dalga sayısının farkında değillerdi. Bu nedenle, hazırladıkları en güçlü kozları kullanmadan önce sonuna kadar beklemek zorunda kaldılar. Daha önce hareket edip şeytan ırkının hedefi haline gelselerdi, muhtemelen son anda herkesi kurtaramazlardı.

Chen Feng...

Aniden o çocuğu hatırladılar. Eğer Chen Feng Gizemli Organizasyon'da saklanmasaydı, bu sır hakkında hiçbir bilgi keşfedemezlerdi. Şeytan ırkı istilasının başarısız olması kesinlikle onun sayesindeydi. O çocuk, şeytan ırkına karşı savunmada büyük katkı yapmıştı.

"Hepinize teşekkür ederim.  Dayandığınız her saniye, başlı başına tüm dünyaya katkı sağladı." Başkan Yardımcısı yaralarla kaplı genetik savaşçılara bakarken konuştu.  Korkutucu iyileştirme yeteneklerine sahip bazı genetik savaşçılar olduğundan, gerçek zayiatları yoktu.  Ancak, neredeyse hepsi yaralanmıştı.  Bu gerçekten zor bir savaş olmuştu.  

  Hepsinin gözleri parlıyordu.  "Önemli bir şey değil." 

Shua!

  Güneş, üzerlerine parladı.  Gökyüzünde, bir süredir dünyayı kaplayan karanlık, Yıldız Şehri yakınlarındaki bölgeden başlayarak uzaklaşıyordu.

Hum—

Şu anda Yıldız Şehri’ndeki güneş ışığı, bu dünyada var olan tek güneş ışığına benziyordu.  Göz kamaştırıcı bir şekilde parlıyordu.  

Nihayet rahatlamış hissediyorlardı.  

"Sonunda bitti." 

Xu Fei ve Kong Bai'nin omuzlarına vurdular.  "Sizin için zor oldu beyler."  Bu ikisinin aniden ortaya çıkışı, bu kadar uzun süre dayanabilmelerinin asıl sebebiydi.

"Hehe."

Birbirlerine bakıp gülümsediler, ancak gözlerindeki şüphe açıkça görülüyordu.  İşlerin gidişatı Chen Feng'in tahmininden biraz farklı görünüyordu. Chen Feng'in tahminlerine göre, istilacı şeytan ırkı son derece korkutucuydu, o kadar korkutucu ki zirve A-sınıfı savaşçılar bile çaresiz kalacaktı.  Çok fazla kayıp olacak ve Yıldız Şehrinin tamamı yok edilecekti. Ama şimdi...

  Xu Fei şüpheli hissediyordu. "Genetik Birliğin katılması yüzünden mi?" 

Kong Bai başını salladı.  "Belki." 

Kong Bai göç etme yeteneğine sahip olduğundan, tarihin akışında bir dizi olayların sebep olabileceği değişikliklerin farkındaydı.  Genetik birliğin aşırı güçlü olması nedeniyle bu kadar kolay mı bitmişti? Yıldız Şehri'ndeki genetik savaşçılar zafer sevincine kapılmışlardı.

Belli bir yerde, Chen Feng etrafına baktı.  Daha önceki altın parlaklık  yıldız şehrine yayıldığında, bu parlaklık o kadar güçlüydü ki kalbinin teklemesine neden olmuştu.  Bu, kesinlikle A-sınıfını aşan birinin, diğer bir deyişle süper uzmanın gücüydü.  Bu, genetik birliğin başkanının kesinlikle A-sınıfını aşmış birisi olduğunu kanıtlıyordu.  

Altın ışıltı her yere dağılırken, kara toprak da dâhil olmak üzere Yıldız Şehrinin tamamı temizlendi.  Artık şeytan ırkının kendilerini gizlemesinin bir yolu kalmamıştı.  Mantıken, hepsi ölmeliydi.  Ancak…

Chen Feng, Şanslı Aura’nın hala kırmızı renkte yanıp sönen uyarı sinyaline baktı.  

"Ruh, şeytan ırkından kalan kişiler mi var?"  Chen Feng düşük bir ses tonuyla sordu.  

"Evet," ruh onayladı. 

  "Onlar, savaşın kalıntılarından sağ kalanlar mı?" Chen Feng tahminde bulundu.

Ruh başını salladı. "Hayır. Şans değerleriyle, şeytan ırkının gücünü tahmin ettim.  Bu kez istila eden şeytan ırkı üyelerinin tehlike seviyesi son derece yüksekti.  Şeytan ırkının bu şehirde uyanmasından önce veya Genetik Birliğin elinde yok olmasının bir önemi yok, tehlike seviyesi hala aynı." 

Chen Feng'in kalbi şiddetli bir şekilde tekledi.  Ne? Hâlâ aynı mı? Bu ne anlama geliyordu? Bugün öldürdükleri şeytan ırkı üyeleri ve daha önceki 10 tane korkutucu zirve A-sınıfı şeytan üyesi de dâhil olmak üzere, şeytan ırkının toplam gücünde hiçbir etkisi olmadığı anlamına geliyordu.  Başka bir deyişle, bugün gördüklerinin hepsi sadece top yemiydi. Chen Feng'in vücudu aniden irkildi.  "Zirve A-sınıfı top yemi mi?" Şeytan ırkı istilası, ilk tahmininden çok daha güçlüydü.

"O zaman ne yapacağız?"  Diye sordu Ruh. "Onları saklandıkları yerden çıkmaya zorlamak için şans değeri kullanalım mı?"

Chen Feng başını salladı. "Hayır."

Şeytan ırkı korkunç derecede güçlüydü.  Eğer şimdi kendini dâhil ederse, şans değeri tüketimi çok yüksek olurdu.  Sahip olduğu azıcık şans değerini daha önemli şeyler için saklamak zorundaydı.  Genetik Birliğe gelince...

Chen Feng onlara baktı. Şeytan ırkı üyelerini bile tespit edemiyorlarsa, Yıldız Şehri'ni kurtarmaya çalışmak anlamsızdı.  Herkes geldiği yerden dönmeliydi.  Şu anda, muzaffer tezahüratlar arasında... 

"Hemen rahatlamayın." Han Yula'nın soğuk bir şekilde onlara baktı.  Tetikte olun.  Diğerleri, savaş alanını temizlemeye başlayın."

Başkan Yardımcısı gülümsedi. "Endişelenmeyin. Karanlık çoktan kovuldu. Şeytan ırkı artık burada kendini göstereme..." sözlerini bile bitiremeden, boşluğa odaklanan bakışları durdu.   Bir anlık duraksamadan sonra, gözlerinde göz kamaştırıcı bir altın parlaklık belirdi.

Bang!

Altın bir ışın fırladı ve iki karanlık siluet ortaya çıktı.  

Başkan Yardımcısı alaycı bir şekilde gülümsedi.  "Hmph. Şaşırtıcı bir şekilde, iki kişi hayatta kalmış."

Melodik bir ses yankılandı. "Keşfedildik, heh?" Havada süzülen figür, beyaz kedi benzeri bir yaşam formuydu. İki ayağının üzerinde durmasına ve elbiseler giymesine rağmen, bunun  beyaz bir kedi olduğu açıkça görülüyordu.  

"Soytarı." Başkan Yardımcısı aniden ortaya çıkmalarından rahatsız olmuş gibiydi. Tam karanlığın çoktan kovulduğu hakkında övünürken, bu iki şeytan ırkı üyesi ortaya çıkmıştı?  Bunları düşünürken, tek parmağıyla işaret etti.  "Geber!"

Bu tek soluk kelime, görünüşte alanı parçalayabilen bir güçle doluydu. 

Xiu!

Bir anda, o şeytan ırkı üyesinin alnına korkutucu bir güç indi.  Ne yazık ki, hemen ardından şaşırtıcı bir şey oldu...

Hum—

O şeytan ırkı üyesinin alnında, Başkan Yardımcısının saldırısını engelleyen antik bir damga belirdi.   

"Aiya." Beyaz kedi keskin pençelerini alaycı bir tavırla yaladı.  "Hayal ettiğimden daha zayıfsın." 

Beyaz kedinin arkasında sessizce duran farklı bir şeytan ırkı üyesi vardı. Bu, daha önce hiç görülmemiş bir türdü.  Vücudu aniden parlamaya başladı ve kendini defalarca klonladı. Bir anda, onun gibi görünen on binlerce şeytan ırkı üyesi belirdi. Her biri A-sınıfı seviyesindeydi.