Bölüm 417: Çok Yakın, Ama Dünyalar Ayrı!

Çeviri: ArgoGamer

Düzenleyici: BlackBozo

Herhangi bir zayıflığı olmayan bir kişi nasıl mağlup edilirdi? Saf enerjiye ve yeterince güçlü bir saldırıya güvenerek. Bu, birçok insanın yapabileceği bir başarıydı. Ne yazık ki, bu durum Chen Feng için geçerli değildi, çünkü çok zayıftı. Daha önce ne kadar uzman öldürdüğüne bakılmaksızın, sonuçta hala C-sınıfı bir kişiydi. Ya da daha doğrusu, sözde B-sınıfı idi.

Bang! Bang!

Chen Feng durmaksızın saldırıyordu. Her türlü yöntem, taktik ve hile girişimlerini deniyordu. Ancak hiçbiri işe yaramıyordu. Du Lei durmaksızın kendisine yaklaşırken, sadece izleyebiliyordu. İkisi arasındaki mesafe de durmaksızın azalıyordu. 30 metre, 20 metre, 15 metre… Du Lei, che nfengi tek bir hareketle öldürmek için dikkatli bir şekilde yaklaşıyordu.

Herkes ciddi bir ruh halindeydi. “Yakında.” Ucube Chen Feng sonunda ölecek miydi? Bu sırada, barbarlar uğursuz bir duygu hissetmeye başlamıştı.

“Howl-”

“Howl-”

Durmadan kükrediler ve öfkeli bir şekilde mücadele ettiler. Sonunda, içlerinden birisi çukurdan çıkmayı başarmıştı.

“Hmph. Aşağı geri dön!”

Diğer zirve A-sınıfı savaşçı, havayı işaret etti.

Hum—

Bununla birlikte, aniden barbarın tırmanışı sanki sonsuz bir döngüye girmiş gibiydi.

Bu barbarların enerjiye karşı bağışıklı olduğunu bildiklerinden, doğrudan onlara karşı hamle yapmayacaklardı. Bunun yerine, barbarların asla çıkamayacaklarından emin olmak için çevreyi ve araziyi değiştirmeyi amaçladılar. Böylece, barbarlar kuyunun dibinde sonsuza kadar mahsur kalmış bir kurbağa gibi olmuşlardı. Barbarlar, durmadan tırmanmak için birbirlerine yardım ediyorlardı. Ancak, o zirve A-sınıfı savaşçı sürekli tırmanışlarını engelliyordu…

Bang!

Çukurdan çıkmak üzere olan barbar gürültülü bir patlamayla yere düştü. Şu anda Du Lei ile Chen Feng arasındaki mesafe nihayet 10 metreye ulaştı. Aynı zamanda bu, Du Lei'nin Chen Feng'i öldürmesi için en uygun mesafeydi.

Ona ulaşmıştı!

Herkesin gözleri parladı. Şu anda, her zaman istikrarlı bir şekilde ilerleyen Du Lei harekete geçmeye hazırlanıyordu. İlk baştaki savunmaya yönelik savaş tarzı, bir anda hücuma yöneldi ve baskıcı aurası yükseldi.

Hum-

Vücudunun etrafını bir enerji tabakası sardı. Bununla birlikte, zaten A-sınıfı fiziksel bir bedene sahip olan Du Lei'nin yakın dövüş yetenekleri büyük ölçüde arttı.

“Şimdi!”

Xiu!

Du Lei, yaydan fırlatılmış bir ok misali anında harekete geçti. Nihayet, bu kadar süredir tetikteliğini koruyan bu uzman, en güçlü saldırısını kullanmıştı. Chen Feng dahil oradaki herkes, bu korkutucu güç ve aura karşısında hayrete düştü!

Bang!

Korkutucu aura Chen Feng'in yüzüne çarptı.

Chen Feng ölüm meleğinin karşısında durduğunu hissetmişti. Du Lei'yi öldürmek için çok sayıda yöntem denemişti. Beklenmedik bir şekilde, tüm yöntemleri etkisiz olmuştu. Du Lei hayal ettiğinden çok daha güçlüydü. Gizemli Organizasyon'un en iyi A-sınıfı uzmanlarından birisi olmaya layıktı. Chen Feng iç çekti.

Şimdi, Du Lei çok yakınındaydı. Her seferinde bir adım atarak kendisine yaklaştığını açıkça görebiliyordu. Bir anda veya belki bir saniyede kesinlikle ölürdü. Bu seviyedeki bir rakibin saldırılarıyla yüzleşirse oldukça çaresiz bir durumda olurdu. Sayısız Yanılsama ile bir savunma kurmak? İşe yaramazdı. Tüm bunlara rağmen Chen Feng hiç korkmuyordu. Eğer bu adamın karşısında sıradan bir kişi olsaydı, uzun zaman önce arkasını döner ve kaçardı. Ama karşısında Chen Feng vardı ve Şanslı Aura gelişiminin son aşamasındaydı.

Hum—

Hum—

Chen Feng, içinde kabaran yenilmez bir güç hissediyordu. Şanslı Aura bir kez daha dönüşüm geçiriyordu! Yükselmenin son adımında, biriken şans değeri korkunç bir miktara ulaşmıştı ve bu miktar sadece “sınırsız” kelimesiyle tanımlanabilirdi.

Şans değeri, heh...

Chen Feng, Ruh Deniz Odunu'nun küçük bir dalına ilk kez dokunduğunda, geleceği görmesi, uzay ve zaman arasında birçok olaya tanık olmasını hala hatırlıyordu. Şimdi, buradaki büyük gövdeyle, sadece Şanslı Aura yükselmekle kalmamış, aynı zamanda çok fazla şans değeri de kazanmıştı. Bununla neler yapabilirdi? Chen Feng'in yüzünde aniden bir gülümseme belirdi. O zamanlar ilk teorisi, yeterli şans değeri olduğu sürece her şeyi yapabileceğini tahmin etmişti.

İmkânsız olan her şey, şans değeri sayesinde mümkün olurdu! Gizemli Çalışmalar, sadece meydana gelme olasılığını yükseltiyordu. Şans değerine gelince, aynı şeyi yapmasının yanı sıra, her şeyi de değiştirebiliyordu!

Ah.

Chen Feng derin bir nefes aldı.

Hum-

Elinden bir enerji dalgası çıktı.

“Bakalım tahminlerim doğru mu? Görelim bakalım, sınırsız şans değerim olduğunda, gerçekten de yenilmez mi oluyorum? Gerçekten de her şeye kadir olabilecek miyim?”

Bir bakayım, sınırsız miktarda şans değerim olduğunda, gerçekten yenilmez miyim? Bakayım, gerçekten her şeye kadir olacak mıyım?”

Shua!

Şanslı Aura tamamen etkinleştirildi. Chen Feng, Sayısız Yanılsama kullanmayı bıraktı. Zayıf yönlerini aramayı bıraktı. Tüm bunlar yerine, sınırsız şans değerini savurgan bir şekilde kullandı ve içten düşündü: Du Lei'nin ölmesini istiyorum!!!

Du Lei'nin savunmasını yok etmeye çalışmadı. Onu yenmekten vazgeçti. İstediği tek şey, olası yöntemlerden ve olası yollardan yararlanarak onu öldürmekti. Chen Feng daha fazla düşünmedi ve her şeyi Şanslı Aura'ya bıraktı. Bu sefer şans değerlerini bir kişiyi öldürmek için kullanıyordu!

Shua!

Aniden, devasa miktarda şans değeri tükendi. Görünüşte sınırsız olan şans değerinde, çıplak gözle görülür bir şekilde azalma meydana geldi. Bu sefer, tüketilen şans değerinin ne kadar dehşet verici olduğu belliydi.

Chen Feng'in kalbi titredi. “İşe yaradı mı?” Du Lei'nin saldırısı çok yakın olmasına ve saldırının bir sonraki an kendisini öldüreceği gerçeğine rağmen, Chen Feng hala hareket etmemişti. Şanslı Aura'yı sınırlarına zorladığı zaman ne olacağını görmek istiyordu.

Bang!

Du Lei'nin saldırısı o kadar hızlıydı ki, uzayın parçalanma sesi bile duyulabiliyordu.

Etraftaki herkes, Du Lei'nin Chen Feng'e karşı en güçlü saldırısını kullandığını açıkça görebiliyordu. Karşısındaki Chen Feng'e gelince, aptal gibi hareketsiz bir şekilde duruyor ve hiçbir tepki göstermiyordu.

Birisi bunu tuhaf buldu. “Direnmeyi bıraktı mı?”

“Sanırım Du Lei, Chen Feng'in tepki veremeyeceği kadar hızlı?” başka birisi tahminde bulundu.

“Öyle mi?”

Hiç kimse emin değildi. Her biri, savaş alanına odaklandı. Du Lei'nin vahşi bir kaplana benzer saldırısına tanık oldular ve korkunç saldırının Chen Feng'e doğru ilerleyişini izlediler.

5 metre!

3 metre!

1 metre!

Sonunda, korkunç saldırı indi. Böyle bir mesafede Du Lei için herhangi bir sorun çıkmazdı.

Bang!

Yoğunlaştırdığı korkunç saldırıyı nihayet serbest bıraktı. Patlayan bir güneşe benzer ışık tabakası yumruğunu sardı ve Chen Feng'e çarptı.

“Bitti.”

Herkes iç çekti. Bir kişi, A-sınıfı fiziksel vücuda sahip bir uzmanın yakınına gelmesine izin verdiğinde, sonuç çoktan kararlaştırılmış olurdu.

“Çok yakın.”

Zirve A-sınıfı bir uzman iç çekti. Bu kadar yakından, Gizemli Organizasyon'un zirve A-sınıfı uzmanları bile Du Lei ile karşılaştıklarında ölümden kaçamazlardı.

Tam o anda, derin çukurun içinde durmaksızın mücadele eden barbarların arasında birisi bağırmaya başladı ve o belirli barbar bir anda güç patlaması yaşadı.

Bang!

Figürü şiddetli bir şekilde hareket etmeye başladı ve bir kez daha çukurdan dışarı çıkmaya çalıştı. Zaten A-sınıfında olan bu barbarın fiziksel bedeni, aslında bir kez daha dönüşüm geçiriyordu. Vücudu başlangıç düzey A-sınıfından orta düzey A-sınıfına yükseldi ve gücü eskisine oranla daha da korkutucu oldu.

Barbarları tuzağa düşürmekten sorumlu olan zirve A-sınıfı uzman sadece homurdandı. “Hmph!” Bu barbarlar bunu defalarca denemişlerdi. Henüz vazgeçmediler mi?

Havayı işaret etti. “Çok Yakın, Ama Dünyalar Ayrı!”