Bölüm 269: #####

avatar
8577 22

The Dark King - Bölüm 269: #####


Bölüm

 

Çarmıha Gerilmiş

 

*******************************************************************************************************************

 

Gardiyan tereddüt etti ama yine de anahtarı çıkardı ve kapıyı açtı. Ağır çelik kapı açıldı ve içerideki kişinin görünüşünü gördüler. Bir metre seksen santim uzunluğundaydı. Belden üstü çıplaktı ve kasları gözüküyordu. Göğsünde derin bıçak yaraları vardı. Kürek kemiklerine demir çubuklar saplanmıştı. Lakin onda kullanılan demir çubuklar Dudian ve diğerlerinkinden tamamen farklıydı. Bu demir çubuklar daha çok bir hayvanın pençelerine benziyordu. Üstelik, demir zincirler diken gibi demir çubuklara kadar vücudunun etrafına sarılmıştı. Ayrıca, iki sağlam zincir demir çubuğun ucuna geçirilmişti ve diğer uçları da yan duvara bağlanmıştı. Az önce yankılanan zincir seslerin bunun sonucuydu. Kısacası zincirleri çıkarmak imkansızdı.



"Çöz şunları!" Kaslı adamın ağzı kulaklarına varıyordu. Adam gülümseyince iki sıra eksik sarı dişler görüldü.



Gardiyanın biraz kafası karışmıştı. Anahtarları çıkardı ve dikkatlice hücreye yaklaştı. Zincirleri çözdü ve iki "bang" sesiyle zincirler yere düştü.



Kaslı adam dudaklarını yaladı. Ardından boynunu kütletti. Yavaşça hücreden çıktı ve Dudian'e baktı, "Ufaklık, hadi buradan çıkalım. Amcan artık burada kalmak istemiyor."



"Biraz daha beklemen gerekecek." Dudian gardiyana baktı, "Zahmet olmazsa 1 numarayı çıkarmama yardım et."



Dudian'in dediklerini duyunca 3 numaranın yüzü hafiften değişti, "1 numara mı? 1 numarayı çıkartmak zorunda mısın?"



"Bununla bir sorunun mu var?" Dudian ona baktı.



Kaslı adam kasıldı. Gözlerini kıstı ve güldü, "Tabii ki de hayır. Sen ne dersen o olur."



Dudian gözlerini ondan çekti ve gardiyana baktı.



Gardiyan hücreyi kilitledi ve önden yürümeye başladı. Köşeyi döndükten sonra çıkmaz yola geldiler. Önlerinde iki hücre vardı, gardiyan soldakine gitti, "1 numara, seni kefaletle çıkartmak isteyen biri var. Hazırlan."



Hücreden cevap gelmedi.



Gardiyan koridorun yan tarafına gitti ve gaz lambasını aldı. Çelik parmaklıklara gitti ve hücrenin içini kontrol etti. Hücrenin içinde garip bir şey olmadığını görünce rahatladı. Gaz lambasını yerine koydu ve çelik kapıyı açtı.



Dudian gardiyanın çok garip davrandığını gördü. Karanlığa baktı. Görüşü etkilenmemişti bu yüzden kafesin sonunda bir haç olduğunu açık bir şekilde görebiliyordu. Birçok zincir ve demir çubuk inci birini haça bağlıyordu. Saçı çok uzundu, dizlerine kadar geliyordu. Vücudundaki çoğu kıyafet parçalanmıştı ve cildinin büyük bir kısmı gözüküyordu. Dizlerinde bile kan izleri vardı.



Dudian bir numaraya sıra dışı bir "muamele" uygulamarını beklemişti ama bu kadar acımasız olmasını beklememişti. Tüm vücudu demir çubuklarla doluydu. Hareket etmeyi bırak yere bile yatamıyordu.



Gardiyanın içeriden cevap almadıktan sonra rahat bir şekilde kapıyı açmaya cüret etmesine şaşmamalıydı.



Çelik kapı açıldıktan sonra içeri ilk giren gardiyandı. Dudian ve diğerleri içeri onu takip etti. Yaşlı adam duvardaki gaz lambasını aldı. Haça gerilmiş kişi aniden kalabalığın dikkatini çekti.



"Bir numara, bir numara!" Gardiyan haçtan üç metre uzakta durdu ve bağırdı.



Haça girilmiş kişi yavaşça gözlerini açtı. Yüzünde hafif bir gülümseme vardı ve saçları darmadağınıktı. Bir çift kara göz onlara baktı. Dudian açıklanamaz bir tehlike hissetti. Böyle bir hissi diğer kıdemli avcılardan bile hissetmemişti. Ancak, çok mutluydu. Durum beklediğinden daha iyiydi.



"Seni kefaletle çıkartmak isteyen biri var." diye fısıldadı gardiyan.



Haça gerilmiş kişi yavaşça konuştu, "Çöz."



Gardiyan tereddüt etti, "Çözeceğim ama aptallık etme. Beyefendi seni çıkartmak için geldi eğer bir şey yaparsan seni dışarı çıkartacak hiç kimse kalmaz."



Kadın cevap vermek yerine Dudian'in vücuduna baktı. Kıyafetlerinden Dudian'in bir mahkum olmadığı belliydi.



Dudian de ona baktı. Bir çift siyah gözün buz gibi bir hisle ve saldırganlıkla ona baktığını açık bir şekilde görebiliyordu.



Gardiyan demir çubukların üstüne geçirilmiş zincirleri çözmek için öne çıktı. Çubuklar vücudunun her yerindeydi. Elleri, kürek kemiği, karnı ve her yerinden saplanmıştı. Demir çubuklar vücuduna saplanırken nasıl bir acıya dayandığını hayal etmek çok zordu. Dayanılmaz yanıysa böyle bir pozisyonda nasıl uzun bir süre kalabilmesiydi. Nasıl yemek yiyor, uyuyor ve tuvaletini yapıyordu!?



Kalabalığın arkasında duran Yaralı ve Jin şok olmuştu. Kürek kemiklerine geçirilen demir çubukların gardiyanların yapabileceği en kötü şey olduğunu düşünmüşlerdi. Lakin onlarca veya yüzlerce kez daha kötüsünü gören mahkumlar olduğunu beklememişlerdi.



"Merhaba, benim adım Dean." Dudian onunla konuştu, "Bayağı çok düşmanın olduğunu biliyorum. Sana bu konuda yardımcı olabilirim."



Klink!



Zincirler kilidi açıldı.



Kadının vücudu serbest kalmıştı ve tekrar hareket edebiliyordu fakat demir çubuklar hala vücudundaydı. Gözleri Dudian'e odaklandı, "Ne zaman?" Sesi ürkütücü bir şekilde güzeldi.



Dudian cevap vermedi, "Daha değil ama gelecekte."



Kadın soğuk gözlerini ondan çekti ve aşağı baktı.



Dudian hiçbir şey demedi ve arkasını dönüp hücreden çıktı. Birkaç dakika sonra hepsi salondan dışarı çıktı. Kahya Peter gittikten sonra salonda oturan gardiyanlar yerlerine geri dönmüşlerdi. Yemek yiyor ve kart oynuyorlardı ama konuştuklar konu değişmişti, Dudian'e odaklanmışlardı. Son zamanlarda ünlenen askeri arbalet hakkında konuşuyorlardı.



Siviller askeri arbalet hakkında nadiren bir şeyler duymuşlardı ama gardiyanlar askeri sisteme aitlerdi. herkes askeri gazetede askeri arbalet hakkındaki makaleyi görmüştü ve varlığından haberdarlardı.



Dudian salona girer girmez gardiyanlar ona baktı. Yaşlı adam, kaslı adam ve kadını görünce yüzleri değişti. Onların işledikleri günahları biliyorlardı. Dışarı çıktıktan sonra karanlık tarafa düşmeye mahkumlardı.



Sıcak güneş kalabalığın üzerine yansıdı. Yaralı ve Jin derin bir nefes aldı. Gözleri heyecanla doluydu. O kadar yıldan sonra güneşi görmeyi hayal dahi edemiyorlardı. Akıllarının bir köşesine gömüşmüş bir sahneydi.



Yaşlı adam ve 7 numara sessizdi.



Kaslı adam ve 3 numara sanki bir şey düşünüyormuş gibi etrafa baktı.



1 numara en arkadan geliyordu. Yüzü uzun saçıyla kaplıydı ve hiç kimse ne planladığını bilmiyordu.



Uzun koridordan geçerken gölün içinden zıplayan garip balıklar gördüler.



Sualtı yaratıklarını görünce 3 numara birkaç kez ıslık çaldı.



Herkes gölün yanındaki arabaya doğru gitti. Hepsi arabanın üstünde asılı olan sancağa bakıyordu. 7 numaranın gözlerine şaşırmış bir ifade vardı, "Ryan Ailesi?"



Dudian ona baktı, "Hafızan bayağı iyi."



Yaşlı adam kaşlarını çattı, "Eğer yanılmıyorsam Ryan Ailesi Mellon Konsorsiyumundan çöküşte olan bir aile. Onlar konsorsiyumun üçüncü sınıf hissedarı. Eğer arkandaki güç Mellon Konsorsiyumu ise neden Ryan Ailesi bir araba yolladı?"



Dudian kayıtsızca cevap verdi, "Mellon Konsorsiyumu bizim düşmanımız." Arabaya ayağını bastı. Böyle bir durum için içeride 5 kişiyi taşıyabilecek büyük bir araba hazırlamıştı.



Yaralı ve Jin önden yürüdü ama Dudian onlara dedi ki, "İkiniz öne geçin ve sürücüye eşlik edin."



yaralı ve Jin şaşırmıştı ama Yaralı aniden bir şey düşündü ve dedi ki, "Ben burada kalırsam daha iyi olabilir."



Dudian başını salladı, "Yürü ve sana dediğimi yap."



İkisi de cevap vermedi ve ön tarafa gitti. Sürücünün koltuğuna sıkıştılar.



Yaşlı adam bunu görünce gülümsedi. Kapının kolunu tuttu ve içeri bindi. Dudian'in karşısına oturdu. 3 numara alay eder gibi gülümsedi ve arabaya bindi. O da yaşlı adamın karşısına Dudian'in yakınına oturdu.



1 numara da arabaya bindi. 7 numarayla aynı koltuğu paylaşıyordu. 3 numaranın yüzündeki gülümseme yok oldu.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44247 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr