Bölüm 267: #####

avatar
3975 15

The Dark King - Bölüm 267: #####


Bölüm

 

7 Numara

 

************************************************************************************************************

 

"Yaralı!" Genç gardiyanın dediklerini duyunca Jin şaşırmıştı. Hücrenin içindeki iri yarı adama baktı. Hapishanede Jin'in iletişimde olduğu az kişi vardı ve Yaralı da onlardan biriydi.



Dudian hücrenin önünde durdu ve iri yarı adama baktı. Gülümsedi, "Yaralı, çık dışarı."



"D..." Yaralı yüzünde karmaşık bir ifadeyle yüzüne baktı. Bu ani kefaletle çıkma olayı onun için büyük bir sürprizdi. Sanki rüya görüyormuş gibi hissetti. Kendine geldi ve hücreden çıktı. Dudian'e baktı, "Teşekkür ederim..."



Dudian gülümsedi, "Yapacak çok zorlu iş olduğundan zihnen hazırlansan iyi olur."



Yaralı yüzünde hiçbir ifade olmadan dedi ki, "Bu lanet yerden çıktığım sürece her şeyi yapmaya hazırım."



Dudian başını salladı, "Eğer beni takip edersen kan dökeceksin ama göz yaşların olmayacak."



Yaralı derin bir şekilde ona baktı, "Sana inanıyorum!"



Dudian gülümsedi, "Şimdi gidip diğer 3 ortağınızı almamız gerekiyor. Onlar diğer katlarda."



"Diğer katlar mı?" Jin ve Yaralı'nın kafası karışmıştı.



Dudian'in dediklerini duyunca hücrelerde karmaşa çıktı.



"Gitme!"



"D, beni de al! Yalvarırım beni de çıkar! Ne istersen yaparım!"



"D..."



Dudian adım adım çıkışa doğru ilerledi. Aniden aklına bir şey geldi ve gözleriyle hücreleri süzdü. Dönüp Yaralı'ya baktı, "Birkaç ay önce genç biri buraya gönderilmiş olmalı. Milan Ailesinden bir soylu olduğunu iddia etmiştir. Gelen öyle biri var mıydı?"



"Birkaç ay önce?" Yaralı dediklerini düşündü ve başını salladı, "Öyle biri vardı. İçeri girdiğinde sağa sola 'Milan' diye bağırıyordu. Adamı şişkonun hücresine attılar. Kefaletle çıktı ama o zamana kadar şişko bir kaç düzdü. D, yoksa o arkadaşın mıydı?"



Dudian yavaşça cevap verdi, "Düşman."



Jin hemen dedi ki, "Eğer düşmanın olduğunu bilseydik şişko önceden delirtirdi onu. Ailesi onu çıkarttığında sadece boş bir vücut alırdı."



Mahkumlar sürekli yalvarıyordu. Dudian yüksek bir sesle konuştu, "Size kotanın dolu olduğunu söylemiştim. İlerde hapishanedeki hareketlerinizi dikkate alacağım. Eğer takdir ettiğim bir şey olursa size öncelik veririm."



Genç gardiyan yolu gösterdi.



İlk kattan çıkıp ikinci kata ilerlerken Yaralı ve Jin Dudian'i takip etti.



Bir süre sonra ikinci kata indiler. Bölgenin dışındaki küçük bir odada oturan 4 genç gardiyan vardı. İçiyor ve kart oynuyorlardı. Dudian, Yaralı ve Jin'i görür görmez ayağa kalktılar. Lakin Jin ve Yaralı'nın üstündeki mahkum üniformasını görünce telaşlandılar. İçlerinden biri zili çalmak için aceleyle yan tarafa koştu.



Dudian'e yolu gösteren genç gardiyan çabucak dedi ki, "Dur! Bu Dean Bey, bu ikisiyse kefaletle serbest bıraktığı iki mahkum."



Gardiyanlardan biri ona baktı, "Kanıt?"



Gardiyan Dudian'e döndü, "Dean Bey..."



Dudian zarfı uzattı, "Mahkumların arasına karışacağımdan mı korktun?"



Gardiyan zarfı açtı ve kağıda göz attı. Zarfı geri Dudian'e uzattı, "Tamam, beni takip et." Ardından anahtarı çıkardı ve ağır demir kapıyı açtı.



"Dean Bey, siz onu takip edin." Onlara yolu gösteren genç gardiyan ikinci bölgenin girişinde durdu.



Dudian başını salladı ve kahverengi saçlı gardiyanı karanlık geçidin içine doğru takip etti. İçerisi 10 metre yüksekliğindeydi ve sonunda başak bir demir kapı vardı. Kapının önünde 2 Adliye Şövalyesi vardı.



Dudian onlara baktı. Hapishane Askeriye'nin bir parçasıydı fakat Adliye'yle aralarında bir tür iş birliği varmış gibi gözüküyordu.



"Kapıyı aç." dedi gardiyan.



Şövalyelerin ikisi de Dudian, Scar ve Jin'e baktı. Hafiften kaşlarını çattılar ama hiçbir şey demediler. Demir kapıyı açtılar ve içeriden deli gülüşler gelmeye başladı.



"Bu deliler ne yapıyor?" Gardiyan'ın yüzü düştü. Belinden jopunu çıkardı.



Dudian, Jin ve Yaralı da meraklanmıştı. Üçü de birkaç yıl hapishanede kalmıştı ama ikinci kata asla gitmemişlerdi.



İkinci katın yapısı ilk kattan tamamen farklıydı. Koridor düz değildi ama bir çember gibi gözüküyordu. Hücreler duvara yakındı. Her hücrenin arasında birkaç metre aralık vardı.



Bang! Bang! Gülüşlerle karışık sesler sağ taraftaki hücrelerden geliyordu.



Dudian karanlık hücrelere bakıp gözlerini kıstı. İçeride 2 kişi vardı. Biri 2 metre uzunluğunda ve yapılı biriydi. Diğeri uzun saçlıydı ve saçları tüm vücudunu kaplıyordu. Bir kadın gibi gözüküyordu. İkisi de kafaların hücrenin parmaklıklarına vuruyordu.



Dudian diğer tarafa bakınca gözleri parladı.



Gardiyanlar mahkumların kafalarını hücrenin parmaklıklarına vurduğunu görünce kükredi, "Orospular! Hemen durun! Ölmek mi istiyorsunuz?"



"Yo, yo!"



"Aptala bak 3 çaylak getirmiş!"



"Ha, ha, ha..."



Genç gardiyan jopunu savurdu ve hücreye vurdu, "Hemen durun! Eğer durmazsanız kişi başı 3 iğne yersiniz!"



İkisi de '3 iğne' lafını duyar duymaz durdu. Başı kanla kaplanmış yapılı adam kıkırdadı, "Küçük şeytan ben 137 yaptım. Sen kaybettin!"



"Tamam!" Uzun saçlı adam boğuk bir sesle konuştu, "Eğer bu aptal bizi durdurmasaydı son gülenin kim olduğunu görürdük."



"Kaybettin, kaybettin, ha ha..." dedi iri yarı adam.



Gardiyan yüzü çirkinleşmişti ama ikiliyi umursamaya devam etmedi. Dudian'e döndü, "Kimi kefaletle çıkartmak istiyorsun?"



Dudian en uç köşeyi işaret etti ve dedi ki, "7 numara."



Gardiyanın sesi değişti, "Dosyayı ver de bir daha kontrol edeyim."



Dudian gardiyanın yüzünde son derece korkmuş bir ifade gördü. Gülümsedi ve dosyayı uzattı, "Rahat ol! Ben buradayken sana zarar veremez."



Gardiyan utanmıştı. Sessizce mahkumun numarasını doğrulamak için dosyaya baktı. Kasvetli bir yüzle dedi ki, "Benle gel." Doğrudan koridorun sonuna doğru yürüdüler.



Konuşma ve gülme sesleri anında kesildi. Birisi yüksek sesle bağırdı, "Kefalet? Kefalet kelimesini mi duydum ben?"



"Kefaleeeet!"



"7 kefaletle çıkıyor mu?"



"Lanet olsun çocuk kesinlikle bir soylu. Eğer onu bana verselerdi soylunun ne olduğunu ona gösterirdim!"






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44306 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr