Bölüm 236: #####

avatar
4246 11

The Dark King - Bölüm 236: #####


Bölüm

 

Şüpheli Kimlik

 

****************************************************************************************

 

Dudian'in hızı azalmak yerine daha da arttı. Önündeki bağıran ve çığlık atan kalabalığa baktı. Tereddüt dahi etmeden zıpladı ve önündeki kişinin omzuna bastı. Sonra diğerine ve diğerine. Hızla kaçarken insanları birer basamak olarak kullanıyordu. İnsanlar Dudian tarafından ayaklandırılınca etrafa kaos yayılmıştı.



Dudian'in hareketlerini görünce Aisha şaşırdı. Kalabalığa ulaşınca duracağını düşünmüştü ama insanların hayatlarını tamamen umursamayıp ne olursa olsun kaçmaya çalışacağını beklememişti.



"Piç!" Aisha insanları ezen Dudian'e bakıp yumruklarını sıktı. Dudian öyle hareket edebilirdi ama o yapamazdı. Öyle hareketler yapacak gücü olmadığından değildi. O, Karanlık Kilise'nin atadığı kaptan seviyesindeki bir Karanlık Şövalyeydi. Karanlık Kilise tarafından buraya gönderilmesinin nedeni bu insanları Kutsal Kilise'nin saldırılarından korumaktı. Ancak, Dudian'in peşinden gidip onun gibi yapsaydı, birilerinin yaralanmayıp ölmeyeceğinin garantisi yoktu. Bu alamayacağı bir yüktü.



Aisha ellerini kaldırdı ve panikleyen kalabalığı dağıtmaya çalıştı. Dudian gibi acımasız olmasa da muhafızların yardımıyla aradan biraz geçebilmişti.



Dudian çoktan en öne geçmiş ve aşağı atlamışken o hala umutsuzca kalabalığı delmeye çalışıyordu. Dudian en öndeki bir kaç kişiyi itti ve kendine bir aralık açtı. Sonra aşağıya atladı ve geçitten çıkıp malikaneye gitti. O anda, malikanenin önünde cübbe ve maskeler giyen birçok kişi vardı. Hepsi bir yönü işaret ediyor ve fısıldaşıyorlardı.



Dudian kalabalığın arasından sıvıştı ve pencereden atlayıp çimlere üstüne indi, ardından dönüp arkasına baktı. Arabasının park edildiği yerde bayağı kişi olduğunu gördü.



Dudian etrafına baktı ama orada fazla kalmadı. Başını eğdi ve çitlere doğru ilerledi. Malikanenin etrafı yüksek çitlerle çevriliydi. Dudian çitlere yaklaşınca muhafızları gördü ve onlar da onu gördü. Hemen onun yanına gittiler.



Dudian onları aldırmadı ve çitlerin üstünden zıplayıp sokağa indi. Sokak gözlerden uzaktaydı ve etrafta hiç kimse yoktu. Çabucak önceden belirlediği yoldan gitti ve malikaneyi terk edip çorak topraklara döndü.



Çorak topraklar geceleri vahşi hayvanlarla dolu olsa da onun endişelenmesi gereken bir şey yoktu.

 

...

 

...

 

Saldırıdan bir saat sonra.



İksir ustaları uyuşturucu yeşil sisi dağıttı. İnsanlara panzehirden veriyorlardı ve çoğu çoktan uyanmıştı. Sise yakın olan bazıları sürekli olarak yeşil sisi soluduklarından kalp krizi geçirmişti.



Ana salon.



Aisha ve Simon birbirlerine yakın bir şekilde duruyordu ve yanlarında biri daha vardı. Üstündeki zırha göre onlarla aynı seviyedeydi. Üçlünün önünde siyah cübbe giyen koca bir adam vardı. Boyu neredeyse iki metre uzunluğundaydı. Siyah cübbe yüzünün çoğunu kapatıyordu ama soğuk hançer gibi gözüken ince dudakları açıktaydı.



Adam kafesin içine baktı. Ardından kesilen demir parmaklıklara baktı. Bir süre sessiz kaldı, "Eğer bu şey çalınsaydı size ne olurdu biliyor musunuz?"



Üçlünün yüzü çirkinleşti ve vücutları titremeye başladı. Başlarını önlerine eğdiler.



Aisha dişlerini sıktı, "Görevde ihmalkarlık ettiğimizden dolayı lütfen bize uygun bir ceza verin!"



Adam hiçbir şey demedi. Birkaç dakika sonra yavaşça konuştu, "Size göre düşman tek bir kişi değildi ama çok da değildi. Bu şeyi çalmak için tek bir kişi göndermezler. Bu imkansız olurdu. Git bu zehrin kaynağını öğren. Muhtemelen hırsızlık planını yapan bizim taraftan biriydi. Her şeyi düzgünce kontrol etmeyi unutma!"



"Anlaşıldı." Simon başını salladı ve gitti.



Aisha tereddüt ediyordu, "Komutanım söylemek istediğim bir şey var ama nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum."



"Tamam." Korkusuz koca adam ona baktı, "Söyle bakalım."



Aisha elini göğsüne koyup selam verdi, "Saldırganla dövüşürken ona masum insanları öldürdüğünü söyledim. O da şöyle cevap verdi, 'Karanlık Kilise'dekiler kendilerini masum mu sanıyor?'. Ses tonundan Karanlık Kilise'ye karşı kin dolu olduğu belliydi. Acaba Kutsal Kilise'den olabilir mi ki."



Aisha'nın dedikleri yüzünden şaşırdılar ve Simon'la diğer gencin yüz ifadesi değişti.



Adam bir süre sessiz kaldıktan sonra cevap verdi, "Işık Şövalyeleri bize her fırsatta saldırıyor lakin asla zehirle saldırmazlar. Bu onların inancına karşı gelir. Öyle sözler kullanmasının nedeni düşmanın bizi yanlış yönlendirmek istemesiydi. Karşı tarafın senin dediklerine karşılık vermesinin gereksiz olduğunu anlamıyor musun? Ama o karşılık verdi. Adam çok kurnaz biri. O tür bir ifade bizden biri olduğunu kanıtlamaya yeter. Karanlık tarafın müridi."



"Gidin delilleri araştırın. Şafağa kadar önemli bilgiler vermek zorundasın. Sakın ola işe yaramaz şeylerle dönmeyin! Hadi hadi!" dedi adam, umursamaz bir sesle.



Aisha, Simon ve genç adam başlarını salladı ve arkalarını dönüp gitti.



"Brandon." Adam aniden genç adamı çağırdı, "Saldırı yapıldığında neredeydin?"



Genç adamın yüzü çirkinleşti, bedeni titremeye ve sırtından soğuk terler akmaya başladı, "Ko-ko-komutanım... ben... içiyor..."



Adam gözlerinin içine baktı, "Eğer böyle bir şey bir daha olursa, dilinle sikini keser şarap yaparım ve sana içirtirim."



Brandon'ın yüzü soldu, "Bir daha olmaz."



"İkile." Adam elini salladı.



Saldırıdan 5 saat sonra. Sabah erken saatlerde.



Aisha, Simon ve Brandon ana salona geri döndü. Adam kafesin önünde duruyordu, "Komutanım sisin kaynağını bulduk. Dün bir iksircinin sattığı iksirlerden biriymiş. İksir ustası sattığı miktar kullanılan miktarla tamamen aynı. Saldırganın ondan zehir alan kişi olduğuna emin."



Adam gözlerini kafesten çekti ve ona baktı, "Kim?"






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr