Bölüm 193: #####

avatar
4435 11

The Dark King - Bölüm 193: #####


Bölüm

 

Sendin!

 

*************************************************************

 

Dudian gülümsedi ve askeriyenin gazetesini aldı.



"Diyakoz Huey'in katili bir kez daha ortaya çıktı. Bu sefer de Diyakoz Huey'in karısı Mary öldürüldü!"



"Adliye tüm gece katilin kimliğine dair somut bir kanıt aradı!"



"Dün öğleden sonra, Rahmetli Mary evinde katledildi. Olay yerindeki incelemelere göre, komşulardan bazıları Diyakoz Huey'in evine maskeli şüpheli bir şahsın girdiğini görmüş."



"Adliyenin elinde katilin kimliğine dair somut kanıt var ve çok geçmeden katil tutuklanacak."



Son cümleyi okuduktan sonra Dudian'in yüzünde büyük bir gülümseme oluştu.



"Ne oldu da bu kadar mutlu oldun?" Dudian'in karşısında oturan İhtiyar Fulin onun yüzündeki değişikliği fark etmişti. uzanıp gazeteye baktı ama gözlüklerini takmadığından ne yazdığını uzaktan okuyamıyordu.



Dudian gazeteyi ona uzattı.



İhtiyar Fulin gazeteyi gözden geçirdi ve yüzünde şaşkınlıkla Dudian'e baktı, "Sen mi yaptın?"



Dudian cevap verdi, "Hayır, Milan ailesinden biri yaptı."



İhtiyar Fulin'in kafası karışmıştı.

 

...

 

...

 

Milan ailesinin kalesi.



Yemek odası granitten yapılmıştı. Milan ailesi yemek saati geldiğinden yavaş yavaş masada toplanıyordu.



7-8 tane hizmetçi masaya yakın bir yerde duruyordu.



Milan ailesinin ihtiyar reisi masanın başında oturuyordu. Bu yıl 63 yaşına girmişti. Son yıllarında eğlenebilmek için yavaştan aile işlerinden elini çekmeye başlamıştı. En büyük oğlu Abel, ailenin tüm şirketlerini ve işlerini yönetiyordu.



Abel, sakin görünüşlü 40 yaşında bir adamdı. İhtiyar reisin sağındaki sandalyede oturuyordu.



"Hadi yemek için dua edelim." dedi İhtiyar reis Alex.



İhtiyar reisin dediklerini duyunca masada oturup sohbet eden herkes sustu. Ellerini birleştirdiler ve gözlerini kapatıp dua etmeye başladılar, "Bize yemek verdiği için tanrımıza teşekkür ediyoruz. Bize bir servet bahşettiği için tanrımıza teşekkür ediyoruz. Bize bir hayat bahşettiği için Tanr..."



Çok geçmeden dua bitmiştim.



"Başlayalım." dedi Alex, gözlerini açıp.



Herkes yemeğe başladı.



Onlar yemeğe başladıktan sonra merdivenlerden genç biri indi ve masaya oturdu. Hemen dua etmeye başladı ve bitirir bitirmez de yemeğe başladı.



"Vick! Neden bu kadar geç kaldın?" Alex'in yanında oturan Abel bağırdı.



Vick babasının azarından kaçamayacağını görünce cevap verdi, "Dün gece biraz fazla içmişim, o yüzden uyanamadım! Üzgünüm!"



"Anladım." Abel buz gibi bir sesle konuştu, "Biraz abinden ve ablandan örnek al. Sen bir şövalyesin ve de bir şövalye gibi davranmalısın! Topraklarımızı korumak için sınır bölgesine gitmesen de şövalyelik onuruna leke sürmemelisin!"



Vick ciddi bir şekilde konuştu, "Anlıyorum."



"Tamam, tamam! Çocuk birazcık fazla içmiş işte. Bu kadar olay çıkartmaya gerek yok." dedi Alex.



Abel iç çekti, "Baba, onu fazla şımartıyorsun!"



Alex gülümsedi ve Vick'e baktı, "Son zamanlarda Mel ailesinin küçük hanımıyla bayağı yakınlaştığını duydum. Yoksa küçük kıza ilgin mi var?"



Vick, kuzenlerinin ve kardeşlerinin kıskançlık dolu bakışlarını hissetti ama içten içe sevinmişti, "Dede, Sarah'tan sadece Jenny hakkında bir şeyler öğrenmeye çalışıyordum."



Alex güldü, "Onu ilk ismiyle çağırdığına göre bayağı yakın gibisiniz ha. Eğer onu istersen bana söylemen yeterli. Sen iste yeter."



Abel hafiften kaşlarını çattı ama hiçbir şey demedi. Başını önüne eğdi ve bifteğini kesti. Arada sırada başını kaldırıp Vick'e buz gibi bir bakış atıyordu. Ona fazla havalanmamasını hatırlatmaya çalışıyordu.



Vick babasının ona bakışını fark etti ve kafasını kaşıdı, "Dede, bu işi ben kendim hallederim."



"Aferin! Milan ailesinin bir erkeği işte böyle davranmalı!" Alex güldü.



Alex konuşmasını bitirir bitirmez bir kahya salona koşarak girdi. Nefes nefese kalmıştı, "Efendim. Başımız belada. Adliyeden bir grup şövalye geldi. Zorla içeri girmek istiyorlar..."



Abel tam kahyayı düzgün davranmadığı için azarlayacaktı ki, onun dediklerini duydu. Hemen ayağa kalkıp Alex'e dedi ki, "Baba, ben gidip bakayım."



Alex ona baktı, "Git bakalım."



Abel başını salladı ve kahyayla beraber yemek salonundan çıktı. Kalenin kapısına gittiler. Kapı da gümüş zırhlı iki kişinin önderliğinde bir şövalye birliği vardı. Rozetlerinden adliyenin şövalyeleri olduğu belli oluyordu!



Kapı açıldı ve Abel sessizce içeri girmelerini bekledi. Ancak, bayağı tedirgin olmuştu çünkü iki gümüş zırhlı adalet şövalyesi göndermeleri işlerin ciddi olduğunun habercisiydi. Normalde, belli bir neden yoksa adliye ailelerine karşı hiçbir şey yapmazdı.



"Hangi rüzgar attı sizi buraya?" Abel yaklaştıklarını görünce neden geldiklerini öğrenmeye çalıştı.



Şövalye birliğinin önünde adalet şövalyesi ve yanlarında da küçük bir çocuk vardı. Abel'in sözlerini duyar duymaz adalet şövalyeleri kaşlarını çattı, "Sen Abel Milan olmalısın!? Bugün sürmekte olan bir davayla ilgili oğlunu adliyeye götürmek için geldik.



"Ah?" Abel oğlunun peşinde olduklarını beklemediğinden şaşırmıştı. Sadece şirketlerden birinde sorun çıktığını düşünmüştü, "Ben Abel Milan. Oğlum da Vick. O bir şövalye. Neden adliye onu çağırsın ki? Bir yanlışlık olmalı."



"Yanlışlık mı?" Sağ taraftaki adalet şövalyesi buz gibi bir sesle konuştu, "Oğlun bir cinayete karıştı. Oğlunun Diyakoz Huey'in katili olduğuna dair elimizde somut kanıtlar var. Hiçbir yanlış anlaşılma yok. Üstelik, onu hemen buraya getirsen iyi edersin. Eğer onu bugün götürmezsek, adliye birkaç saate arama emri çıkartacak!"



"Ne? Katil benim oğlum mu?!" Abel bir dava hakkında olduğunu duyunca rahatlamıştı. Ancak, davanın Diyakoz Huey'in cinayeti olduğunu duyunca kalbi sıkıştı. Sıradan bir davayla bir diyakozun suikastının davası tamamen farklı şeylerdi!



"İmkansız!" dedi Abel aceleyle, "Oğlumun Diyakoz Huey'i öldürmesi imkansız! Kesinlikle bir yanlış anlaşılma var. Kesinlikle bir ona oyun oynamış olmalı!"



"Demek öyle!" Yüzünde kılıç yarası olan adalet şövalyesi konuştu, "Yeteri kadar araştırdık ve ortada hiçbir yanlış anlaşılma yok. Artık daha fazla direnmeye devam edersen, suçluya yardım ye yataklıktan seni de içeri alırız!"



Abel şövalyenin umursamaz yüz ifadesine baktı. Bir süre tereddüt etti ama sonradan yanındaki kahyaya emri verdi, "Git Vick'i çağır!"



Kahya şövalyenin söyledikleri yüzünden şaşkına dönmüştü. Ancak, Abel'in dediklerini duyunca kendine geldi ve aceleyle kaleye girdi.



Bir süre sonra kahya Vick'i getirdi. Vick'in arkasında Alex de vardı. Alex'in yanında ise iki orta yaşlı kadın vardı.



Gümüş zırhlı şövalyeleri görünce Vick'in yüzü bembeyaz oldu, "Bir yanlışlık olmalı! Ben Diyakoz Huey'i öldüremem! Neden böyle aptalca bir şey yapayım ki?"



"Bu o!"



Şövalyenin yanında duran çocuk bir anda bağırdı. Şövalyeler, Alex ve Abel şaşırdı.



Çocuğun gözleri, Vick'e bakarken kıpkırmızıydı ve nefretle doluydu, "Evet! Bu o! Dünkü adam bu!"






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44302 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr