Bölüm 171: #####

avatar
4946 11

The Dark King - Bölüm 171: #####


Bölüm

 

Karanlık Kilise

 

****************************************************************************

 

Dudian başını salladı. Koridorda yürürken ona dedi ki, "Burası yeni laboratuvar mı?"



"Sayılır." diye kaçamak bir cevap verdi Bülbül. Aniden aklına bir şey geldi, "Neredeyse sormayı unutuyordum. Hala çırak mısın? Yoksa Karanlık Kiliseye katılıp resmi bir simyager oldun mu?"



Dudian dürüst bir şekilde cevap verdi, "Çırağım."



Bülbül bir süre tereddüt ve "Hmmm." dedi ardından konuyu değiştirdi, "Her neyse, birbirimizi görmeyeli 4 yıl oldu. Hiçbir şey demeden öylece gittin. Yoksa başına bir şey mi geldi?"



Dudian başını salladı, "Biraz sorun yaşadım ama şimdi her şey yolunda."



Bülbül gülümsedi, "Güzel. Artı kendi simya laboratuvarın var mı?"



Dudian'in gözleri parladı, "Bir tane var. Ne oldu ki?"



"Hiçç. Eğer zamanın olursa seni Fare'yle görüştüreyim. O da arada bu şehre geliyor. Eğer istersen onların camiaya katılabilirsin." Bülbül gülümsedi.



Dudian'in kafası karışmıştı, "Fare seninle değil mi?"



Bülbül başını salladı. O sırada önlerine iki kişi çıktı. Bülbül onları tanıyınca başıyla selamladı.



"Benimle gel ama sessiz olmaya çalış. Buraya bayağı büyük insanlar var." diye fısıldadı Bülbül.



Beraber büyük ve karanlık bir salona girdiler. Salonun duvarlarında gaz lambaları yerine elmas şekilli kristaller vardı. Söylentiye göre o şeyler özel bir canavardan alınmıştı. Canavarın içinde büyüyor ve kristalleşiyorlardı. Avcıların favorilerinden olan bir canavardı.



Karşılarındaki duvarda devasa bir resim vardı. Bülbül ve Dudian resme doğru gitti. Resmin altında onları bekleyen dört kişi vardı. Onlardan biri dedi ki, "O kim?"



"Benim asistanım." diye cevap verdi Bülbül.



Adam Dudian'e baktı ama hiçbir şey demedi. Arkasını döndü ve eliyle duvara bastırdı. Etrafta hafif bir ses yankılandı ve duvar yavaşça çatırdayarak açıldı.



Bülbül içeri girdi ama az önceki adam Dudian'i durdurdu, "Kokunu yok etmemiz gerekiyor. Lütfen gözlerini kapat."



Dudian, Bülbül'e baktı ve yavaşça gözlerini kapattı.



Üstüne bir toz döktüler. O anda vücudunun her yeri çok güçlü bir toprak kokusuyla kaplandı.



"Gir." Adamın sesi ilerden yankılandı.



Dudian gözlerini açtı ve Bülbül'ün onu beklediğini gördü. Çabucak ona yetişti.



O gizli geçide girdikten sonra kapı tekrar duvar olmuş, çatlaklar da yok olmuştu.



Geçit biraz karanlıktı ama Dudian rahatça görebiliyordu. Bülbül'ü tam arkasından takip etti. Onlar ilerledikçe geçit aydınlanıyordu. Sonunda geçitten çıktılar ve duvarları büyük taşlarla kaplı devasa bir meydana geldiler. Meydanın tepesinde bir kubbe vardı. Önlerinde ise bir bina. Bina tıpkı adliyeye benziyordu. Ancak binanın karanlık bir havası vardı.



"Burası Karanlık Kilise'nin yüzlerce kilisesinden sadece biri." diye fısıldadı Bülbül.



Dudian manzara karşısında şaşkına dönmüştü. Sıradan görünen bu malikanenin yeraltı tünellerinden böyle bir yere çıkacağını beklememişti. Böylesi bir şey onun bile hayallerinin ötesindeydi.



"Bülbül." Arkalarından bir ses geldi.



Bülbül ve Dudian arkalarını döndü ve meydanda iki gördü. Saçlarından ve vücutlarından birinin erkek diğerininse kadın olduğu anlaşılabiliyordu. Adam altın bir cübbe giyiyordu ve maskesinde de bir köpek işlemesi vardı. Kadın kızıl bir cübbe giyiyordu. Maskesinde ve cübbesinde gül işlemeleri vardı. Maske gözlerini ve yanaklarını kapatıyordu sadece dudakları ve çenesi gözüküyordu. Bu yüzden de göze çok çarpıyordu.



"Altın, Gül." İkiliyi görünce Bülbül güldü.



Onlara yaklaşıp Dudian'e baktılar. Altın cübbe giyen adam gülümsedi, "Yeni arkadaş mı? Nasıl olur da bizi tanıştırmazsın?"



Bülbül biraz sıkıntılı gibi gözüküyordu, "Eski bir arkadaşım. Ona Köpek diyoruz."



"Köpek mi?" Gül maskesi giyen kadın altın cübbeli adama baktı, "Herkes çalışmalarından takma isimlerini alıyor. Bu yüzden ne araştırdığını tahmin etmek biraz zor. Yoksa o da senin gibi metal üzerinde mi çalışıyor?"



Bülbül Dudian'e döndü, "Hatırladığım kadarıyla sen de metaller üzerinde çalışıyordun değil mi?"



Dudian başını salladı, "Hepsinden birazcık. Ancak, daha belli bir amacım yok."



"Ne araştırıyorsun?" Altın Dudian'e baktı, "Simya dünyası uçsuz bucaksızdır. 100 kere ölümlü hayatı yaşasan bile bir başarı elde edemeyebilirsin. Bence en iyisi bir amaç belirlemek."



Gül dedi ki, "Kaç yıldızsın?"



Dudian başını salladı, "Ben hala çırağım."



"Çırak mı?" Altın ve Gül şaşırmıştı. Hemen Bülbül'e döndüler, "O gerçekten de bir çırak mı?"



Bülbül etrafa baktı ve fısıldayarak dedi ki, "Bağırma!"



Gül kendini tutamadı ve dedi ki, "Neden buraya bir çırak getirdin? Arkadaşın olsa bile kuralları öylece çiğneyemezsin. Buraya sadece resmi simyagerler girebilir! Onu hemen dışarı çıkar!"



Bülbül fısıldayarak dedi ki, "Panik yapmayı bırak. Onu buraya asistanım olarak getirdim!"



Altın gülümsedi, "Gerçekten de bir çıraksa onu dışarıda bekletmeliydin."



Bülbül Dudian'e baktı ve sonra ikiliye dönüp ciddi konular hakkında konuşmaya başladı, "Bugün rapor vermeye mi geldin?"



"Evet." Altın elindeki kutuya vurdu, "Deneylerimde ilerleme var. Umarım bu sefer geçerim!"



"Ben de." Gül derin bir iç çekti, "Umarım gittiğim yol doğrudur. 1 yıldızlı rozet almak için sadece 12 puana ihtiyacım var!"



Altın Bülbül'e baktı, "Şu bulduğun karışım şeyi bayağı işime yaradı. Eeee, senden ne haber hiç ilerleme var mı?"



Bülbül başını salladı, "Azıcık."



"Sakın pes etme." diye cesaretlendirmeye çalıştı Gül.



Bülbül bir süre tereddüt etti ama Dudian'e bakıp dedi ki, "Bizi burada bekler misin?"



Dudian dedi ki, "Eğer resmi bir simyager olmak istiyorsam kiliseye yeni bir araştırma sunmam gerekiyor, değil mi?"






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr