Bölüm 157: #####

avatar
4905 13

The Dark King - Bölüm 157: #####


Bölüm

 

Geri Dönüş

 

*********************************************************************

 

Barton derin bir iç çekti ve Barry gidince Dudian'e dedi ki, "Dean, Barry'i suçlama. Kendine mutlu bir aile buldu. Hatta kara kış bittiğinde bir çocuğu oldu. Ondan ailesini bırakmasını istememiz çok zor bir şey."



Dudian yavaşça dedi ki, "Anlıyorum."



"Dean." Kroen fısıldadı, "Şu dediğin büyük iş de neyin nesi?"



Dudian cevap vermedi ve başka bir soru sordu, "Geçen seferden kalan altın var mı?"



Joseph başını kaşıdı ve dedi ki, "Birazını eğitim ve malzeme için harcadık. Sonradan da Barton hasta olunca doktora götürdük. Birazını yiyecek ve içecek için harcadık. Geri dönmediğini görünce de bir ev kiraladık. Bu yüzden şimdi 19-20 altın sikkemiz kaldı."



Dudian başını salladı, "Beni haksız yere suçladıktan sonra hapishaneye gönderdiler ve 1000'lerce altın sikkeme el koydular. Bu yüzden işe başlayana kadar sizden borç alacağım."



Üçü de şaşkınlık içerisindeydi.



"1000'lerce altın sikke mi?"



"O kadar çok mu?!"



Gözleri fal taşı gibi açılmıştı. 1000'lerce altın sikkenin nasıl bir şey olduğunu düşünemiyorlardı bile. Altınları dizip yatak yapıp üstüne yatabilirdin!



"Servetin yüzünden mi seni hapse tıktılar?" diye sordu Barton.



Dudian'in gözleri öldürme niyetiyle doldu ama cevap vermekten kaçındı, "İlerde öğrenirsiniz. Zaman ilerliyor. Arama emri her yerde. Ne kadar çok beklersek o kadar çabuk ortaya çıkarım. İşte bu yüzden bunu fırsat bilip harekete geçmeliyiz. İlk işimiz ticari bölgeye girmek olacak!"



"Ticari bölgeye mi gireceğiz?" Üçlünün kafası karışmıştı.



"Ticari bölge yerleşim bölgesi gibi değil. Nasıl olur da bizim gibi insanları oraya alırlar?" Kroen fikrini söyledi.



"Giremeyeceğimiz hiçbir yer yok." Dudian üçlüye baktı, "Öncelikle gidip parayı alalım."



Üçü de aynı anda başını salladı.



Dudian üçlüyle beraber evlerine gitti.



Ev ıssız bir yerdeydi. Sokaklar çöple doluydu. Etraf sivrisinek kaynıyordu.



Diğer üçü içeri girince Dudian kapıda bekledi. Bir süre sonra ellerinde bir çantayla geldiler ve çantayı Dudian'e verdiler.



"Dean, Barry'nin payı..." Barton tereddüt etti.



Dudian olmaz diye elini salladı. Aslında Barry'nin kokusunu almıştı. Barry önceden onlardan ayrılıp eve dönmüş ve payını almıştı.



"Gidelim." Dudian altınları saydı. 14 altın vardı.



Bir süre sonra, Dudian Barton'a iki gümüş sikke verip terziye gitmesini ve kıyafetler almasını söyledi. Dudian ona en iyi malzemeyle yapılanlardan almasını söyledi.



Barton yanında ipek ve ketenden yapılmış takım elbiselerle geri döndü.



Yakındaki yeraltı suyoluna gittiler. Dudian üstünü değiştirdi ve diğerlerine de değiştirmesini söyledi.



Dudian ve diğerleri gidip birkaç işçi aldı. Terk edilmiş fabrikaya gidip önceden aldıkları tüm malzemeleri ortadan kaldırdılar.



Onlarca altın eden malzemenin ortadan kaldırıldığını görünce Barton ve diğerlerinin içi acımıştı. Ancak, doğru kararı verdiklerine eminlerdi.



"Dean, neden tüm malzemeleri yok etmek istiyorsun? Ne de olsa bunları almak için bayağı bir para harcadık."



"Burada açığa çıkarlar."



"Barry yüzünden mi endişelisin? Dean, hadi ama, Barry öyle bir şey yapacak biri değil."



"Beni endişilendiren o değil. Adliye!"



"Bizi takip mi edecekler?"



"Söylemesi zor! Ama yapabileceklerini düşünmek zorundayız."



Malzemeleri hallettikten sonra Dudian onlara sınır duvarına gidip onu beklemelerini söyledi. Fabrikaya geri dönüp yaşlı adama birkaç bakır sikke verdi ve Barry'i çağırmasını söyledi.



"De, Dean." Dudian'i görünce Barry biraz gerginleşmişti.



Dudian sessiz bir yer buldu, "Üçünün yardımı bana yetmez. Umarım sen de bana yardım edersin. Hemen şimdi karar vermek zorunda değilsin. Karar sana kalmış, eğer kabul edersen Şahin Tepesine gelip bizi bulabilirsin."



Barry tereddüt etti, "Gerçekten de özür dilerim. Eğer geçmişte olsaydı kesinlikle sana katılırdım. Ama şimdi... artık güvenli ve huzurlu bir hayat sürmek istiyorum."



Dudian omzuna vurdu, "Teklifimi düşün." Dudian ona cevap verme fırsatı vermeden arkasını döndü ve gitti.



Barry Dudian'in gidişini izledi, yumruklarını sıktı ve gevşetti.



Barry'le vedalaştıktan sonra Dudian, Barton ve diğerlerinin kokusuna takip ederek sınıra gitti. Onlara dedi ki, "Beni takip edin ve öğrenin."



Üçü endişeyle birbirine baktı ama yine de Dudian'i takip ettiler.



"Dur!" Kapının önündeki muhafız Dudian'i durdurdu. Onları baştan aşağı süzdü. Kıyafetleri kaliteli gözüküyordu. Bu yüzden konuşma tarzı kaba değildi, "Eğer yerleşim bölgesine girmek istiyorsanız lütfen kimliklerinizi gösterin."



 Dudian başını salladı ve ona yaklaştı. Cebinden altın bir sikke çıkardı ve muhafıza verdi, "Teşekkürler."



Muhafız  altın sikkeyi görünce Dudian'i yüzüne baktı. Birkaç saniye sessiz kaldı. Ancak, altın sikkeyi alıp sabırsızca elini salladı, "Geçin, geçin!"



Dudian muhafızın izin verdiğini görünce rahatladı.



Barton ve diğerleri Dudian'in içeri girmek için böyle bir yol kullanacağını düşünmemişti. Üstelik bunu apaçık bir şekilde yapması onları etkilemişti. Ama aynı zamanda da onlara soğuk terler döktürmüştü. Öbür tarafa geçene kadar vücutları kaskatı kesilmişti.



Yerleşim bölgesine girince Dudian yol kenarından bir araba kiraladı. Sürücüye dedi ki, "Sınıra."



Arabanın içinde.



Barton göğsüne vurdu ve alnındaki teri sildi, "Dean gerçekten de taşaklısın. Eğer muhafız sinirlenseydi ne yapacaktın?"



"Sİnirlenmez." diye cevap verdi Dudian, sakin bir sesle.



"Böyle yapamayız... Böyle yapamayız." dedi Kroen.



Dudian gülümsedi, "Sizler adalete inanan vatandaşlarsınız. Böyle bir şey yapmaya cesaretinizin olmaması çok doğal." Son üç yılda sadece tünel kazmayı öğrenmemişti. Hapishanede her şey sırf işkenceden ibaret değildi.



"Yerleşim bölgesine sadece 1 altın sikkeyle girebileceğimizi düşünmemiştim." dedi Joseph. Normalde, yerleşim bölgesi onlar için sadece bir hayaldi.



Dudian hafifçe gülümsedi, "Paran olduğu sürece her şey kolay. Cinayet bile!"



"Ticari bölgeye gidersek ortaya çıkmaz mısın?" diye sordu Barton.



Dudian tam cevap verecekti ki, bir koku aldı. Perdeyi açıp kokunun geldiği yöne bakmadan edemedi.



Bir süre sonra at süren beş siyah üniformalı kişi gördü.



Bellerinde ince bir kılıç ve mızrak vardı. Arabanın yanından geçtiler.



Dudian hepsinin omzunda Diken rozeti olduğunu gördü.



"Köpekler peşimde..." Dudian gidişlerini izledi.

 

...

 

...

 

Bir süre sonra beş siyah at kenar mahallelere giden duara geldi. Muhafızlardan biri dedi ki, "Arama emrindeki kişiyi gördün mü?"



Muhafızların hepsi başlarını salladı, "Görmedik."



"Öyle olsun bakalım!" Atlılardan biri dedi ki, "Eğer bir şey duyarsanız veya görürseniz bize haber verin." Ardından atın iplerini çekti ve kenar mahallelere doğru yol aldı.



Beşli gittikten sonra gardiyanlar şaşkınlık içinde birbirlerine baktı.

 

...

 

...

 

"Demek hapishaneden biri kaçmış!"



"Eğer emri veren patron olmasa, sınır kapılarını kontrol etmezdim."



"Komik olan ne biliyor musun?! Mahkumun kaçtığı hapishane, sözde duvarın içindeki en güvenlikli olan Dikenli Çiçek Hapishanesi. Ve de kaçan kişi 16 yaşındaki bir çocuk."



"Kaptan, mahkum gerçekten de buraya mı gelecek?" Atlılardan biri onlara liderlik eden genç adama sordu.



Frank cevap verdi, "Kokusu yerleşim bölgesinde kayboluyor. İki at almış, muhtemelen buradan geçti. Belki de üvey ailesinin yanına gitmek istedi ama oraya baktık yoktu. Bu yüzden başka bir yerde saklanmış olmalı. Çocuk kenar mahallelerden geliyor. Önce gidip Meishan yetimhanesine bakalım ve arkadaşlarını sorgulayalım."



"Anlaşıldı."



Birkaç saat sonra.



Kenar mahallelerin kuzeyinde bir fabrikada.



Frank siyah atın üzerinde oturmuş bir şekilde yaşlı adama bakıyordu, "Barton, Barry, Joseph ve Kroen."



Yaşlı adam zırhlarından sıradan insanlar olmadıklarını biliyordu, "Emredersiniz, lütfen biraz bekleyin." Aceleyle fabrikanın içine girdi.



Bir süre sonra yaşlı adam yanında Barry'le geri döndü.



Frank kaşlarını çattı, "Sadece bir tane mi?"



Yaşlı adam cevap verdi ,"Bir adam gelip onları götürdü. Diğer üçü geri dönmedi. Sadece bu döndü."



Frank ona bağırdı, "Nasıl biriydi? Arama emrindeki adama mı benziyordu?"



Yaşlı adam korkmuştu, "Şey, Ben... Ben o kadar dikkat etmedim. Ama galiba resimden biraz farklıydı. O kişi çok genç gözüküyordu. Taş çatlasa 10 yaşında falan."



Frank'in yüzü çirkinleşti. Barry'e bağırarak dedi ki, "Küçük şeytan! Dürüst ol. O Dean miydi?"



Barry hafiften titredi. Paniklemişti. Dudian gideli fazla olmamıştı, bu kadar çabuk buraya gelmelerini bilmiyordu. Yumruklarını sıktı, "Hayır, o kişi sadece bir arkadaşımdı."



Frank gözlerini kıstı, "Bir suçluyu sakladığın için adliyenin seni yargılayabileceğini biliyor musun?"



Barry'nin yüzü soldu, "Ben saklamadım, ben, ben.... ...."



"Pekala, bizimle iş birliği yapmadığına göre seni hapishaneye götürmek zorundayız. Yasalara göre aranan birini saklamak 30 yıldan başlıyor!" Frank bağırdı ve elini salladı, "Alın şunu!"



Barry korkudan titredi. Pantolonlarından aşağı sarı bir şey akıyordu, "Muhafız bey. O dedi ki... ....O, beni Şahin Tepesinde bekleyecekmiş..."



Frank ona dikkatlice baktı ve yalan söylemediğine karar verdi. Atın iplerini çekti ve gitti.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44297 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr