Bölüm 152: #####

avatar
4948 12

The Dark King - Bölüm 152: #####


Bölüm

 

Kafesin Dışında

 

*****************************************************************

 

Öğlen.



Mahkumlar gardiyanların yemeklerini getirmesini bekliyordu. Bir anda tavan titremeye başladı ve o sırada uzaktan bir ses geldi. Ara sıra da metal sesleri geliyordu.



Mahkumlar şaşırmıştı çünkü hapishanenin duvarları nadiren ses geçiriyordu. Ses geldiğine göre bayağı büyük bir şey olmuş olmalıydı.



"Ne oluyor?" Mahkumların kafası karışmıştı.



Orta yaşlı bir mahkum panik içinde dedi ki, "Dövüş çıktı!"



"Yoksa firar mı?" Hepsi şaşırmıştı.



"Harika!"



"Belki kaçma şansımız olabilir."



"Muhtemelen bize yakın, demek o yüzden daha yemek vermediler."



Mahkumların heyecanlı bir şekilde konuştuğunu görünce Jin ve Yaralı birbirlerine baktı. Jin kaşlarını çattı, "Birkaç gün önce gardiyanlar konuşurken, üçüncü bölgede kıdemli bir avcının kaldığını duymuştum. Yoksa onu almak için mi geldiler?"



"Muhtemelen öyle." Yaralı başını salladı, "Ancak, üçüncü bölgeye inmeleri çok zor. Hapishaneye dışarıdan saldırabilirler, hatta içeri girebilirler ama bazı gardiyanlara rüşvet verip yolu açsalar bile bir mahkumu oradan çıkartmak imkansız."



Diğer liderler de başlarını salladı. Böyle bir şey ilk defa olmuyordu. Bu yüzden diğerleri kadar heyecanlı değillerdi. Dikenli Çiçek Hapishanesine boşuna duvarın içindeki en iyi hapishane demiyorlardı. Savaş çıksa bile ayakta kalabilecek bir kale gibiydi!



Dudian gözlerini açtı ama ayağa kalkmadı. Yüzünde sakin bir ifadeyle diğerlerinin konuşmasını dinledi.

 

...

 

...

 

Dikenli Çiçek Hapishanesi.



Gözcü kulesinin içinde iki kişi duruyordu. Birinde küçük bir teleskop vardı ve onla kaleye saldıran yüzlerce kişilik orduya bakıyordu.



"İyi eğitilmişler. Bunu uzun zamandır planlamışlar gibi gözüküyor." Orta yaşlı adam teleskobu bir kenara koydu ve hafifçe güldü.



Adamın arkasında siyah cüppe giyen bir kahya vardı. Kahya güldü, "Ne yazık ki, akıllarını eğitmemişler..."



"Akıllarını eğitmediler değil. Sadece onları yöneten ve emir veren kişilerde beyin yok."



Kahya gülümsedi, "Sınırdaki kaleyi geçtiler. Çok geçmeden buraya ulaşırlar. Askeriye olmalı... Gidip gelen fareleri karşılayayım mı?"



Orta yaşlı adam kartal gibi gözleriyle savaş alanını gözden geçirdi ve hafifçe başını salladı. Ardından yavaşça fısıldadı, "Kaplan kafeste."



"Daha gülün dikenini tadacaklar." dedi kahya, yüzünde bir gülümsemeyle.



"Çayım hazır mı?"



"Sizi bekliyor efendimiz." Kahya elindeki fincanı yavaşça uzattı.

 

...

 

...

 

Birkaç saat sonra dışarıdan gelen sesler giderek azaldı.



Herkes dikkatlice demir kapıya bakıyordu. Kapıyı farklı birisinin açmasını bekliyorlardı ama kapıyı açan yine o iki gardiyandı. İsyanın bastırıldığını anlayınca tüm mahkumlar hayal kırıklığına uğramıştı.



Ama bunların hiçbiri Dudian'i etkilememişti, o hala akşamları tünelini kazmaya devam ediyordu.

 

...

 

...



Dudian içeri gireli 3 yıl olmuştu.



Kara kar taneleri radyasyonla dolu gri bulutlardan yavaşça düşüyordu. Her taraf siyahla kaplanmıştı. Bahçeler ve tarım alanları etkilenmesin diye önceden üstleri örtülmüştü.



Hava çok soğuktu. Mahkumlar ısınmak için birbirlerine sokulmuşlardı.



Aceleyle yemekleri dağıtmak için kalın pamuklu ceketler giyen gardiyanlar geldiğinde hava kararmıştı.



"Kara kış mevsiminde" diğer mevsimlere göre daha çok yemek veriliyordu. Dudian bile üç tane ekmek almıştı. Diğerleri uyurken o ekmekleri yavaşça yiyordu.



Yemeğini yedikten sonra hiç kimsenin bakmadığından emin olunca tuvaletten içeri tünele giriyordu.



Tünelin yan tarafları hafiften üstüne sürtündü. İkinci kattaki iş yerine kadar aşağıya indi. Ayağının soğuk göle dokunduğunu hissetti. O anda hapishanenin en dip bölgesinde duruyordu.



"Derinlik 25 metre. Bizim hücrelerin olduğu yerin üstünde bir oda daha var, yani gölün derinliği 35 metre kadar olmalı. Kıdemli avcılar ve adliyenin şövalyeleri en dipte tutuluyor. Benimle birlikte 1. bölgede tutulan Jin de başlangıç seviyesindeki bir avcıydı."



Dudian eğildi ve kazı aletlerini çıkardı. Kazı aletleri dediği şey aslında bir canavarın dişiydi. Bu diş sayesinde planları hızlanabilmişti.



Sürekli aklına tünelin yan tarafında Glenn gibi bir kıdemli avcı olduğu geliyordu. Şansına onu acemi bir avcı olarak biliyorlardı. Eğer orta seviye avcılarla dövüşebildiğini bilseler o zaman o da en dibi boylardı. Kazması gereken mesafe azalırdı ama en diptekilere de farklı davranıyorlardı. Onlar da en ufak bir şeye bile tolere etmiyorlardı, her şey sıkı denetimdeydi.



Yaralı ona birinci bölgenin gardiyanlarının sadece, dikenli demir çubukları soktuğunu ancak, diğer bölgelerde kollarını kesip korkunç işkenceler yaptıklarını söylemişti. Bu hapishaneye giren kıdemli bir avcı bile üç güne kalmaz heba olurdu!



Dudian suyun altındaki toprağı kazmak için eğildi.



Suyu tünele sokarak toprağı yumuşatmayı planlıyordu. Ayrıca, içeri su girerse duvara vururken de ses azalırdı.



Artık ona verilen içme suyunu biriktirmek gibi bir problemi de olmayacaktı.



Bir süre sonra Dudian elindeki diş sert bir cisme çarptı. Dudian'in kalbi hızlandı.



Çok geçmeden sert cismin yüzeyine temizlemişti. Yatay bir metaldi. Küçük bir parçasını temizlese de oval şeklinden bir boru olduğu belli oluyordu. Çapı bayağı büyük olmalıydı.



Ancak, metali görünce hiç de heyecanlanmamıştı.



Pisliklerin akıtıldığı boru gölün dibinde olsa da basınç çok yüksekti. Borunun yapıldığı şey çok güçlü olmalıydı.



O şey nasıl açacaktı?



Dudian sessizce bir yöntem düşünüyordu. Kendine borunun üstünde yürüyecek kadar yer açtı.



Bir taş aldı ve metal boruya geçirdi.



Ardından, kulağına boruya dayayıp dinledi.



Beklentileri boşa çıkmıştı. Görünüşe göre borunun altında asıl sistemin olduğu başka bir boru vardı.



Dudian sert bir taş aldı ve tekrar boruya vurdu.



Bang! Etrafta hafif bir ses yankılandı.



Dudian ardı ardına birkaç kez daha vurdu. Taş ufalanmıştı ama metal boruda bir çizik bile yoktu.



Dudian sinirden boruyu yumrukladı. Çok hızlı yumruk attığından omuzu acımıştı. Kazı aletini aldı ve borunun yanından kazmaya başladı.



"Gölün dibindeki toprak daha yumuşak. Yani daha hızlı kazabilirim. Üstelik, ses sorunu yüzünden de endişe etmeme gerek yok. Eğer beş yıl boyunca her gün böyle devam edersem infaz kararı çıkmadan kurtulabilirim." Kazmaya devam ederken aklından hesaplamalar yapıyordu.



Aradan yarım ay daha geçti.



Dudian borunun gittiği yöne değil ama ters yöne kazmaya karar vermişti. Fazla bir olasılığı olmasa da borunun sonunda orayı koruyan bir gardiyan olabilirdi. Yarım ay içinde üç metre uzunluğunda tünel kazmıştı.



Hapishaneye girdiğini zamanı az çok hatırlayabiliyordu. Gelirken yolda etrafı gözden geçirmişti. Gölün yarıçapı 300 metre kadardı. Hesaplamalarına göre bir yıl içinde dışarı çıkabilirdi.



Tek endişesi tünelin çökmesiydi. Şansına boru kaliteliydi ve fazla su sızdırmıyordu. Borunun dört beş metre kadar üstünden kazdığından etraftaki toprak daha kuru ve sertti. Yani çökme olasılığı azdı.



Üstelik, tünel kazarken arada sert taşlar buluyordu. Taşlar sorun çıkartsa da ona güven sağlıyordu.



Hapishaneden kaçmanın en yaygın yolu tünel kazmak olsa da çoğu kişinin aklına gelmezdi. Üstelik tüneli öylece kazamazdın.



Hatta en dipteki kıdemli avcılar bile bunu yapamazdı. Her yerde devriye gezen gardiyanlar vardı. Ayrıca, sürekli işkence görüyorlardı ve bu yüzden Dudian'den bile daha zayıf oluyorlardı. Ne de olsa, yönetim onların güçlü olmasına izin vermezdi.



Kazmak için şansları olsa bile aletleri yoktu. Dudian gibi alet çalsalar ve kazsalar bile fazla ileri gidemezlerdi çünkü onlar Dudian gibi karanlıkta göremiyorlardı. Eğer göremezlerse boruya paralel bir tünel de kazmalardı.



Firar sadece yetenekten ibaret değildi. Firar cesaret, irade, şans ve fırsattı. Eğer bunlardan biri bile eksik olursa kaçış şansları düşerdi.



Bang!



Dudian elindeki diş sert taştan bir duvara çarptı. Ancak, taş zarar görmek yerine ileri doğru kaymıştı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44247 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr