Bölüm 140: #####

avatar
4900 8

The Dark King - Bölüm 140: #####


 

Bölüm

 

Dudian'in Günahı

 

************************************

 

 

Dudian sağ elini kaldırıp yavaşça yaralarına dokundu.



"Bu nasıl olur?" Dudian'in yüzü soldu. Sol kolu çok yüksek bir sıcaklık yayıyordu. Ancak, sol kolunu hissetmiyordu.



"İmkansız!" Dudian sol elini kaldırdı ve o anlık sinirle yere çarptı.



Pat!



Yerde derin bir çukur oluştu.



Dudian şaşırmıştı.



Sol kolunu kaldırıp elini yumruk yapmaya çalıştı. Parmaklarını kolayca hareket ettirebiliyordu. Ama hiçbir şey hissetmiyordu. Parmakları avuç içine değdiğinde bile hiçbir şey hissetmemişti.



Çok garipti. Sol elinin ne yaptığını görebiliyor ve kolayca hareket ettirebiliyordu ama sol elinden sinir sistemine hiçbir sinyal gitmiyordu.



Eline bakınca sakinleşti. Aklına az önce yaptığı çukur geldi. Sol elini kaldırdı ve yanındaki taşı yumrukladı.



Pat!



Taş darbeyi aldıktan sonra kuma dönüştü.



Taşlar yıkılan betonların kalıntılarıydı ve uzun zaman geçtiğinden çürümüşlerdi. Normalde eğer Dudian onları ezmek istese bu kadar kolay olmazdı. Ama şimdi ezebiliyordu ve taşa dokunduğunda sanki onu engelleyen hiçbir şey yoktu. Sanki hiçbir şey kırılmamış veya ezilmemişti.



Dudian sağ eliyle bir taş aldı, sağ eliyle hala bir şeyleri hissedebiliyordu. Taşı sıktı ve taş kırıldı.



Rahatlamıştı. Görünüşe göre sadece sol elinde sorun vardı. Ama sol elinin gücü artmıştı, belki de sol eli aşırı güce sahip olduğu için taşı sıkarken hiçbir direnç hissetmemişti.



Dudian buz kristallerini sakladığı yerden siyah yayı çıkardı. Aslında yay, Linda'nın küçük kardeşi Brian'ındı. Yayın ipini gerdi. İpi çeker çekmez gerilmişti.



"Ne tutarsam tutayım ya da çekeyim hepsi çok hafif." Dudian yayı iki tarafından tuttu. Biraz güç uyguladı ve yay anında büküldü.



"Gücüm normalin iki katından daha fazla artmış..." diye fısıldadı Dudian, büyük bir heyecanla. Ama sol kolundaki yanık izlerini görünce o heyecan gitti, "Gücüm artsa da sol kolum mahvoldu. Sinir sistemimdeki dokulardan bazıları ölmüş gibi gözüküyor. Bunun sonuçları olacak mı? Üstelik hiçbir şey hissetmediğimden gücümü de kontrol edemeyeceğim. Artık kendi hislerime güvenmek zorundayım."



Kötü yanlarını düşününce derin bir iç çekti.



Bir süre sonra normale döner umuduyla sol eline bakmaya devam etti. Şimdilik bu sorunu bir kenara koydu ve ateşten hançerini çıkardı. Sıcaktan kırmızıya dönmüştü. Karnındaki zırhı çıkardı ve uzun boylu gencin mızrağından aldığı yaranın çürümeye başladığını gördü.



Dişini sıktı ve çürük eti azar azar kesmeye başladı.



"Hiss!" Acı onu deliye döndürüyordu. Sağ eli titremeye başlamıştı. Aklına hiçbir şey hissetmeyen sol eli geldi. Acı çekmeyeceğine göre titremeyecekti.



Lakin böyle bir şeyin yapılması çok zordu. Fakat, avcı derslerinde böylesi acil bir durumlar için neler yapacaklarını öğrenmişlerdi. Çürük etin olduğu bölümü tamamen kesmiş ve tekrar sarmıştı.



Karnındaki yarayı hallettikten sonra, sıra sol bacağına gelmişti. Konsorsiyumun verdiği dizlikler çoktan yıpranmıştı. Bacağında sanki birer kara delik gibi diş izleri vardı. Yara tamamen çürümüştü.



Dudian çürük eti yakmak için hançeri tekrar ısıttı.



On dakika sonra Dudian temizlenen yarayı sardı. Yorulmuştu.



"Büyük duvara dönmeden önce iyileşmem lazım." Duvarın dışında iyileşmeyi beklemek tehlikeliydi. Lakin duvara bu halde gitmek daha da tehlikeliydi. Üstelik, yeraltı geçidinde bir süre beklemek zorunda kalacaktı, bu yüzden şimdiden işlerini hallederse daha iyi olurdu.

 

...

 

...

 

İki hafta sonra.



Dudian'in aklına, genelde 9. bölgenin kapısında takılan Peter, Mason ve diğerleri geldi. Kapı bir kez daha açıldı ama Dudian'in beklentisinin aksine kapıdan çıkan bir avcı takımıydı. Beklenmedik bir şekilde beraber ava çıktığı kadın okçu bu takımdaydı.



Kadın okçu yeni bir takıma atanmıştı. Dudian'i görünce şaşırmıştı, "Sen!?"



Dudian gözlerini kıstı, içi öldürme niyetiyle doluydu. Ama kaptan saldırırken onların yardım etmediği aklına geldi. Hiçbir şey demedi ve geçide doğru yürüdü.



Dudian'i gören diğer dört takım üyesi de şaşırmıştı. Acemi bir avcının burada olacağına dair hiçbir bilgi yoktu. Ancak, Dudian'in zırhında Mellon konsorsiyumunun rozetini görünce rahatlamıştı. Takımdakilerden biri kadın okçuya dedi ki, "Tanıdık mı?"



Dudian'in kapıya giderek yaklaşmasını izlerken farkında olmadan başını salladı. İçgüdüsel olarak eli bacağındaki hançere gitti.



Dudian boyu sayesinde kadın okçunun numarasını görebilmişti. Dönüp ona baktı. Hançeri bir santim bile hareket ettirdiği anda hemen harekete geçecekti.



Ancak, kadın okçu hançere saldırmak için değil kendini savunmak için dokunmuştu. Dudian'in ondan nefret edip saldırmasından korkuyordu. Bir acemi olduğu halde gücünün, başlangıç seviyesindeki avcılardan aşağıda kalmadığını biliyordu.



Üstelik Dudian başarılı bir şekilde orta seviye bir şövalyeden ve su altı canavarından kaçmıştı. Bu onu korkutmuştu.



Dudian saldırmak gibi bir niyeti olmadığını görünce geçide girdi.



Dudian geçite girdikten sonra, tek gözlü bir avcı kadın avcıya dedi ki, "Korkmuş gibi gözüküyorsun. O daha bir acemi, ne yapabilir ki?"



Dudian'in gittiğini görünce rahatlamıştı, "Daha 9. bölgeye giren canavarı bulmamız lazım, gidelim."



Cevap vermekten kaçındığını görünce diğerleri daha fazla bir şey demedi. 9. bölgeye doğru yola koyuldular.

 

...

 

...

 

Dudian duvara geri döndü. Kurallara göre burada tekrar bekleyecekti.



"Sol elimi kontrol edince bir sorun bulacaklar mı?" Çok fazla buz kristali özümsemişti. Ne de olsa, kristallerden biri bile insan vücudunu dondurmaya yeterdi. Görünüşe göre artık daha fazla buz kristali özümseyemeyecekti, yoksa kolu tamamen donacaktı. Kolunun ölümsüzlerin koluna benzediğini düşündü. Bu düşünce onu germişti.



Fakat buradan kaçmanın akıllıca olmadığını da biliyordu. Sınırlardaki denetimler çok sıkıydı. Bunların yanı sıra her duvarda bir kale ve kalelerin içinde askerler vardı.



Eğer bir avcı ticari bölgeye girmek isterse o zaman üsttekilerden izin almak zorundaydı. Lakin rozeti sayesinde kolayca girebilirdi.



Dudian suyla vücudunu temizledi, üstüne yeni kıyafetler giydi ve kafesin içinde oturup bekledi.



Ertesi gün doktorlar kan testi için geldi.



Dudian sağ elini uzattı ama çok gergindi.



Kan yavaş yavaş kasenin içine damladı. Kasenin içinde bir damla kan daha vardı. Dudian'in kanı kaseye düşer düşmez, diğer kan damlası geri çekildi ve yaklaşmadı. Hiçbir şey olmamıştı.



Dudian bunu görünce rahatlamıştı. Sessizce 7 gün boyunca beklemeye karar verdi.



"Ticari bölgeye döndükten sonra konsorsiyumun avcılarından uzaklaşsam iyi olur. Mümkün olduğunca kısa zamanda resmi bir hakim olmak zorundayım. Hatta gelecekte piskopos ya da diyakoz bile olabilirim." Dudian bir kenarda otururken geleceği hakkında düşünüyordu.

Not: Piskopos ve diyakoz hristiyanlarda başpapaz, papaz yardımcısı gibi ünvanlar TDK evreninde ise yargıç veya hakim konumundalar.

Dördüncü günde kafesin olduğu salonun kapısı bir kez daha açıldı.



Dudian gelenlerin diğer avcılar olacağını düşünmüştü ama onların yerine içeri sekiz kişi girmişti. Dördü silahlı Işık Şövalyesi çırağıydı. Diğer dördü garip bir zırh giyiyordu. Dudian'in kafesine yaklaştılar. Orta yaşlı bir adam bağırdı, "Sen Dean misin?"



Dudian bir an öylece bakakaldı, "Sen?"



Orta yaşlı adam dedi ki, "Adliye güçlerinin adına seni tutuklamaya geldim, 'hırsızlık' suçundan yargılanacaksın!"



"Hırsızlık mı?" Dudian'in kafası karışmıştı.



"Galiba yanlış kişiye geldiniz. Ben hiçbir şey çalmadım. Ben sadece bir avcıyım daha yeni dışarıdan geldim!" Dudian kendini açıklamaya çalışıyordu.



Orta yaşlı adam daha fazla konuşmak istemiyordu, "Uzatma. Doğrudan hapishaneye gidiyorsun!"



"Hapishane mi?" Dudian sinirlenmişti, "Ne soruşturma ne de sorgulama olmadı! Beni ne hakla hapse atarsınız?"



"Eğer atacağım dediysem atarım." Orta yaşlı adam alay eder gibi gülümsedi.



Dudian bunu duyunca ona baktı, "Yani beni kurallara göre tutuklamıyorsun?"



Orta yaşlı adamın yüzü soldu ve soğuk bir sesle dedi ki, "Tabii ki de kurallara göre. Sadece kaçacağından korktuğumuz için seni yakalamaya geldik."



Adam şövalye çırağına elini salladı, "Kapıyı aç!"



Şövalye çırağı başını salladı. Cebinden bir anahtar çıkardı ve kafesi açtı.



Dudian başının belaya girdiğini fark etti. Yavaşça ayağa kalktı ve kapıyı açan şövalye çırağına doğru gitti. Orta yaşlı adama baktı, "Sen Mellon konsorsiyumundansın. Nasıl oluyor da bana hüküm giydirebiliyorsun?"



Orta yaşlı adam kaşlarını çattı ve yanındakilere bağırdı, "Yakalayın!"



Dudian karşı koymadı ama elini kaldırıp orta yaşlı adama baktı, "Suçum kanıtlansa bile, bir hakimin ya da stajyer memurun resmi bir yakalama emri olmadan beni tutuklayamazsın. Yasaları çiğnediğin ve sahte bir tutuklama emri verdiğin için sana dava açabilme hakkım var!"



Orta yaşlı adam adamlarına durması için eliyle işaret etti. Oğlu yaşındaki çocuğa baktı. Bir çocuğun böyle bir durum karşısında bu kadar sakin olup karşı çıkabileceğini beklememişti. Bu durumu halletmenin zor olacağını hissetti. Uzun bir sessizlikten sonra dedi ki, "Evlat, kendini şimdilik şanslı sayabilirsin!"



"Şanslı? Hah." Dudian burnundan soluyordu.



Orta yaşlı adam hafiften kaşlarını attı ama Dudian'le daha fazla atışmadı, "Yarını bekle, bu sefer resmi bir tutuklama emriyle gelip seni alacağız. O zaman kadar kendine iyi bak!" Ardından elini salladı ve dışarı çıktı.



Adamın yanında gelenler birbirlerine baktı. Dudian'in dedikleri yüzünden geri çekilmek zorunda kalacaklarını düşünmemişlerdi.



Dudian onların gidişini izledi ama hiç de bir zafer kazanmış gibi hissetmiyordu. İçi büyük bir sinirle ve öldürme niyetiyle doluydu. Hızlıca düşünmeye başladı, "Hep dışarıda olduğuma dair kanıtım var ve hiçbir şey çalmadım. Beni sahte kanıtlarla suçlamak isteseler bile, konsorsiyum dışarıda olduğumu biliyor. Bu gizlenemeyecek bir gerçek!"



Bunu düşününce rahatlamıştı.



Aradan üç gün daha geçti.



Dudian sonunda kaleden çıktı. Bir arabayla yanında birkaç kişinin onu beklediğini görünce içini garip bir his kapladı. Üstelik geçen sefer gelen orta yaşlı adam da onlarla beraberdi.



"7 gündür kafeste bekliyordum. Resmi bir memurun emri olmadan beni açık bir şekilde tutuklamaya geldi." Dudian bu işten nasıl çıkabileceğini düşünüyordu. Son üç gündür onun bilmediği garip şeyler oluyordu, "İlk geldiğinde beni tutuklamak için uygun bir mevkisi yoktu. Yasalara göre şu anda beni hapishaneye götüremezler."



"Beni hapishaneye götürmeyecekti ama öldürecekti! Bu yüzden konsorsiyum beni duvarın dışında öldü diye kayıtlara geçirdi. Bu sayede bir dava bile açılmayacak."



Dudian orta yaşlı adamın ona doğru geldiğini görünce kaşlarını çattı, "Şimdi beni tutuklamaya geldi. Ama beni daha sorgulamadılar, nasıl oluyor da tutuklama emirleri oluyor?"



Orta yaşlı adam emir kağıdını çıkardı ve dedi ki, "Evlat şimdi benimle geliyorsun!"



Dudian'in üstüne sanki bir anda yük çökmüştü, "Sahte bir tutuklama emri çıkarttırdığına göre söyledikleri kadar da ürkek değilmişsin!"



Orta yaşlı adam bir anlığına şaşırmıştı, "Evlat bu sahte değil. Zamanı gelince öğrenirsin. Eğer şimdi karşı koyarsan seni tam şu anda öldürebilirim!"



Dudian'in karşı koymak gibi bir planı yoktu. Eğer karşı koyarsa suçlu olmasa bile suçlu olurdu. Şehrin arananlar listesine girerdi. Duvarın içindeki hiç kimse ona yardımcı olmazdı.



"İçeri gir." Orta yaşlı adam kafes gibi olan arabanın kapısını açtı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44265 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr