Bölüm 119: #####

avatar
4956 12

The Dark King - Bölüm 119: #####


 

 

Bölüm

 

Canavar Dalgası

 

*********************************************

 

"Bu ne? Ne oluyor?"



Dördü de birbirine şaşkınlıkla bakıyordu.



Linda kendine yere attı ve kulağını yere dayadı. Yüzü bir anda soldu ve dedi ki, "Hiç iyi değil, bu bir canavar dalgası."

 

"Ne?!" Diğer üçü şaşırmıştı. Duvarın dışında başına gelebilecek en kötü şey bir canavar dalgasıydı. Tüm canavarlar aynı anda saldırırdı!



Küçücük bir yaratık dalgası bile dört beş kişilik bir avcı takımını kolayca yutabilirdi.



"Koşun!" Linda ayağa kalktı ve binadan çıktı, "Canavarların geçeceği yoldan çekinmeliyiz!"



Hepsi anında yola çıktı. Tecrübeleri sayesinde yerdeki sarsıntının kaynağını hissedebiliyorlardı. Linda'yı farklı bir sokağa doğru takip ettiler.



Güüüüm~~!



Canavar dalgası yaklaştıkça sallantılar daha da artıyordu.



Boom!



Yerdeki sarsıntı yüzünden bazı binaların duvarları çatlamış, bazıları çökmüştü. Havada bir toz bulut vardı.



Linda kaçabildiği kadar hızlı kaçıyordu arkasına bakmaya cüret edemiyordu.



Whoosh!



Yanlarındaki küçük binadan bir ok fırladı.



Panik içinde kaçtıklarından bir ok beklememişlerdi. Üstelik düşmanın bu kadar yakın bir yerde tuzak kurduğunu asla düşünmezlerdi. Linda oku görse de vücudu geç tepki vermişti. Lakin okun hedefi o değil arkasındaki koyu tenli kızdı.



Koyu tenli kız oku savuşturmak için hançerini kaldırdı fakat tepki verecek zamanı olmadığından ok koluna saplandı ve yere düştü.



Nick ve Reid silahlarını çıkardı ve onu korumak için önünde durdular. Okun geldiği yöne bakıyorlardı.



Kız acıdan dişini sıktı ama hiçbir ses çıkarmadı.



"İyi misin?" diye sordu Linda.



Koyu tenli kız omzunu tuttu ve isteksizce başını salladı, "İyiyim."



"Durmayın! Canavar dalgası yaklaşıyor. Koşun!" Linda yaranın ölümcül olmadığını görünce içten içe rahatlamıştı.



Nick kıza kalkmasına yardım ediyordu ki, aniden bir ok daha fırladı. Ancak, bu sefer hazırlıklıydı. Hemen hançeriyle oku savuşturdu.



"Burada saklanıyor!" Reid okun geldiği yönü işaret etti.



Linda kılıcını sıkıca tuttu ve onlardan 100 metre kadar uzakta olan küçük binaya baktı. Ancak, arkalarından gelen ses her geçen saniye arıyordu. Eğer Dudian'le savaşmak için binaya giderse, öldürse bile canavar dalgası ona yetişirdi.



Dudian muhtemelen bunu düşünmüştü, "Bu yüzden yürek yemiş gibi davranıyor." diye düşündü Linda.



Vücudu sinirden titredi ama kendini tuttu. Linda birçok avcının duyguları yüzünden öldüğünü görmüştü, "Onu umursama. Bizim şimdi ki amacımız buradan çıkmak olacak!"



Nick ve Reid ne kadar zor bir durumda olduklarını biliyordu. Üstelik, Dudian'in kurduğu sinsi ve acımasız tuzakları duyduktan sonra onun peşinden gitmeye pek istekli değillerdi. Kim bilir nasıl tuzaklar kurmuştu?



Dudian onları küçük bir binadan izliyordu. Tam da beklediği gibi onu takip etmemiş ve kaçmaya devam etmişlerdi. Yüzünde bir gülümseme oluştu. Koyu tenli kızın etrafta gezinip tuzaklar kurduğunu görmüş ve kokusunu almıştı. Ancak, bu binaya ayak basmamıştı.



Bu sayede bu binaya girebilmişti. Elinde bir tane kan torbası vardı. Dudian sesszice küçük binanın içinde kayboldu.



Koşun! Koşun!



Dördü de koşuyordu, kırık taşların üstünden atlıyor ve gidebildikleri kadar hızlı gidiyorlardı.



Ancak, ne kadar koşarlarsa koşsunlar yerdeki sallantı giderek daha da artıyordu. Linda bir taş yığının üstüne zıpladı ve arkasına baktı. Göz bebekleri bir anda küçüldü.



Neredeyse dört metre uzunluğunda canavarların hızla koşarak onlara doğru geldiğini gördü. Aslan gibi ama insan derisinde olan canavarlardı. Üstlerinde tek bir tüy bile yoktu. Üstelik her birinin yedi sekiz tane insan gibi kolu vardı.



"Lanet olsun. Bunlar "Beyinkakanlar"! Linda'nın yüzü değişmişti.



Koyu tenli kız ve diğer ikisi canavarları görmek için arkalarına baktı. Beyinkakanların hepsi yetişkindi. Başlangıç seviyesindeki avcılar bile onlardan biriyle başa çıkamazdı. Çok hızlı olduklarından ellerinden kaçmak imkansızdı.



"Bizi buldular! Artık kaçamayız!" Nick'in vücudu korkudan titriyordu.



Linda dudaklarını ısırdı ve dedi ki, "Rona, senin kanın yüzünden bizi takip ediyorlar. Çocuk bilerek seni yaralamış."



Beyinkakanları görünce Rona'nın yüzü solmuştu. Bu aklına gelmişti ama Linda'ya dair bir umudu vardı. Gümüş seviyeli bir avcı ve takımın daimi bir üyesi olduğundan Linda'nın onu kurtarmaya çalışacağını düşünüyordu.



Rona ona baktı ve dedi ki, "Anlıyorum..."



"Teşekkürler..." Linda'nın yüzünde karmaşık bir ifade vardı, "Sizinkilere ben bakarım..."



"Teşekkürler..." Rona'ın yüzünde minnettar bir ifade vardı. Arkasına baktı. Yaratıkların üstüne doğru geldiğini görünce yüzü acıyla doldu. Daha yapacak çok şeyi vardı. Tadını çıkarmadığı. Çok pişmandı...



Hançerini çıkardı ve ona doğru gelen yaratıklara baktı.



Puff!



Ona ilk ulaşan yaratık kükredi ve üç devasa kolunu kaldırıp savurdu. Rona'nın onları oyalayacak zamanı yoktu çünkü saniyeler içinde ilk yaratığın yemi olmuştu.



Nick, Reid ve Linda çoktan kaçmıştı.



Ancak beyinkakanlardan kurtulamamışlardı. Nick dönüp arkasına bakınca şaşırdı, beyinkakanlar Rona'yı öldürdükten sonra durmamışlardı ve onları kovalamaya devam ediyorlardı, "Onlardan kaçamayız!"



"Sen koş, kokumuzu örtecek bir şey bulabiliriz!" Linda arkasına bakmadı ama az çok neler olduğunu hayal edebiliyordu.



Sokağın köşesinde doğru koşarken çantasında ölümsüz tozunu çıkardı. Tüm vücuduna döktü ve hemen yıkık dökük bir binaya atladı.



Reid de üstüne ölümsüz tozu döktü ve onun girdiği yerden binaya girdi.



Köşeyi en son dönen Nick'ti. Ama tökezledi ve elindeki ölümsüz tozunu yere düşürdü.  Tozu üstüne sürecek zamanı yoktu. Üstelik beyinkakanlar neredeyse dibindeydi.



"Kaptan, kurtar..." Nick yüzünde umutsuz bir bakışla çığlık attı.



 Beyinkakan ordusu yüzünden vücudu binlerce parçaya ayrılmıştı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43990 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr