Bölüm 112: #####

avatar
4958 12

The Dark King - Bölüm 112: #####


 

Bölüm

 

Düşmanlar Karşılaşıyor

 

********************************************************



4. seviye ölümsüzleri avlamak başlangıç seviyesindeki avcıların favorisiydi. Ölümsüzler içgüdüsel olarak kovalıyordu. Basit tuzaklarla diğerlerinin aksine onları öldürebilirlerdi. 'Kemik sıçanları' bile tehlikeden nasıl kaçacaklarını biliyorlardı bu yüzden onları tuzağa düşürmek zordu.



Ancak, şu da bilinmeliydi ki, sıradan ölümsüzler bir evrim daha geçirdikten sonra iskeletlere dönüşürlerdi. Evrim geçirince güçleri kat ve kat artardı. O seviyede orta seviye gümüş bir avcıyla kafa kafaya çarpışabilirdi. Üstelik biraz da olsa bilinci oluşurdu ve bu yüzden öldürmesi de zorlaşırdı.



Dudian 1. bölgede önceden bir iskeletin cesedini görmüştü. Sıradan ölümsüzleri kolayca ayırt edebiliyordu bu sayede tuzak kullanıp onları öldürebiliyordu.



Whoosh! Whoosh! Whoosh!



Oklar fırladı. Etkili oldukları mesafe 100 metreydi ve 24 katlı bina da o yükseklikteydi. Aslında, yerleşim binalarının katları normalde dört veya beş metre oluyordu.



Dudian 20. katta duruyordu, yerden 80 metre kadar yüksekteydi. Çatı çökmek üzere olduğundan biraz tehlikeliydi. Taşları ölümsüzlerin dikkatini çekmek için kullanıyordu.



Oklar isabetli bir şekilde ölümsüzlere saplandı. Siyah weaverla karşılaştıktan sonra hedefinin hareketlerini tahmin etmeyi öğrenmişti. Ölümsüzleri vurmak siyah weaverı vurmaktan daha kolay gelmişti. Hareketlerini tahmin etmek kolaydı.



Ok ölümsüzün kafasına saplandı ve onu yere yapıştırdı.



Ara sıra ölümsüzün omuzuna geliyor veya yüzüne saplanıyordu. Ok gücü onu yere yatıştırmaya yetiyordu ama bir ölümsüz hiçbir acı hissetmezdi. Bu yüzden çoğu zaman ayağa kalkıp sesin geldiği yere doğru koşmaya başlardı.



Dudian sürekli yayın ipini çekip okları atıyordu.



Dudian'in sadağındaki oklar bitmişti, bunu daha fazla ok alamadığında anlamıştı. Mutluluktan yüzünde bir gülümseme oluşmuştu. Binanın öbür tarafına gitti ve taş atarak ölümsüzleri bir kenara çekti.



Taşlar sokağa düştü. Ses sessiz harabelerde yankılandı. Ölümsüzlerin kulakları son derece keskindi bu yüzden hemen sesin geldiği yere toplandılar.



Dudian merdivenlerden indi, üstüne ölümsüz tozunu sürdü. Zemin kata inince ölümsüz cesetlerinin toplandığı yığına gitti. Hepsinin kafasını kesti. 7 veya 8 tane kafayı alıp binaya geri döndü. Bir köşede çömelip kafalarını açtı. İçindeki buz kristallerini çıkardı.



Bu grubu bitirince dışarı çıktı ve daha fazla kafa kesip içeri getirdi.



Üç seferde tüm kafaları toplamıştı ve bu sırada attığı okları da almıştı.



Ancak, bundan sonra daha fazla avlanmaya devam etmedi ve çatı katına çıktı. Buz kristallerinden birini aldı ve parmağını kesti. Sıcak kan kristalin üstüne düştü. Sanki buz sıcak suya değmiş gibiydi. Kanın düştüğü yerden kristal erimeye başlamıştı.



Dudian gözlemlemeye devam etti.



Buz kristale ne olacağını görmek için üstüne daha fazla kan damlatmayı bıraktı. Zaman geçtikçe kanın soğumuştu. Ancak, kristal tekrar donmamıştı.



Dudian rahatlamıştı ama kendini güvenceye almak için bir deneyle yetinmedi. Zemin kata dönüp ölümsüz kanı topladı. Ancak, ölümsüz kanı kristali eritemiyordu. Aksine anında donuyor ve kırmızı kristale dönüyordu.



Bun görünce Dudian rahatlamıştı, "Büyü damgalarını özümsedikten sonra kanım değişti. Buz kristalleri vücudumu tüketemiyor. Bu da demek oluyor ki buz kristallerini direkt olarak özümseyebilirim."



Elindeki buz kristalini sıktı, direkt olarak özümsemek istedi. Ancak içinden hala tereddüt ediyordu. Tahminlerine göre özümseyebileceğini biliyordu ama bir insan olarak bilinmeyenden korkuyordu. Üstelik, bir deneyin yeterli olmayacağını biliyordu. Uzun süre kullanırsa ne olacağını bilmediğinden yan etkilerinden korkuyordu.



Bu konu hakkında daha fazla düşündü ama muhtemel tehlikeleri düşününce pes etti. Ne de olsa, tek bir hayatı vardı aceleci davranmanın hiçbir faydası yoktu.



Kristalleri çantasına koydu ve yayıyla okunu alıp ölümsüzleri avlamaya devam etti. Yavaşça deneylerine devam etmeye karar verdi, buz kristallerinin sırlarını tek tek ortaya çıkaracaktı, böylece alacağı etkiyi en yüksek seviyede tutacaktı.



Zaman hızlıca geçiyordu.



Göz açıp kapayıncaya kadar iki gün geçmişti. Dudian 600'e yakın ölümsüz avlamıştı. Ara sıra büyük canavarlarla karşılaşıyordu ama seviyelerini bilmediğinden onlardan kaçınıyordu.



"Buz kristallerinin yarısını paraya çevirip diğer yarısını tutacağım. Belki ileride duvarın dışında gizli bir üs kurabilirim?" Dudian etrafa bakarken plan yapıyordu.



Aniden~~



Burnuna tanıdık bir koku geldi.



Aklında bir kadın figürü belirdi, "Bu o." diye fısıldadı Dudian.



'Kanlı kılıç ustası' Linda'nın kokusunu asla unutmazdı.



"Otuz kilometre kadar... 7. bölgede mi avlanıyor?" Dudian'in gözleri parladı. 7. bölgenin son zamanlarda konsorsiyumun odağında olduğunu düşündü. Burayı tamamen temizlemek istiyorlardı. Bu yüzden Linda'nın burada olması şaşırtıcı değildi.



İlk kez toplayıcı karargahında karşılaşmışlardı ve o kıl payı ölümden kaçmıştı. Aklına onu öldürmek geldi ama aynı zamanda içinden bir ses diyordu ki, "Sadece bir sözlü atışma, birbirimizi öldürmeye kadar ilerlemedi. Uzun zaman geçti, belki de çoktan unutmuştur."



Ancak aklına bir fikir geldi, "Büyük duvarın dışındayız. Onu öldürsen bile hiç kimsenin haberi olmayacak. Duvarın kanunları burada geçmiyor. İnsanlar öğrense bile seni suçlayamazlar. Öldür onu! Öldür ki ilerde başına bela açma. Gümüş seviye bir avcı olsa bile düşmanını görmezse kendini nasıl koruyabilir ki!"



"Cinayet... berbat bir şey."



"Öldür! Öldür! Hiç kimse görmeyecek."



Aklında iki ses yankılanıyordu. Başta farkında değildi ama sonradan öldürdüğü avcının kimliğini öğrenmişti. Onun adı Brian'dı ve kadın da ablasıydı. Tereddüt etmeyi bıraktı ve kararlı bir sesle dedi ki, "Benim peşimi bırakmayacak! Daha eğitim alıyorum bu yüzden benle uğraşamıyor. Ama eğitimden sonra elinden gelen her şeyi yapıp beni öldürecek!"



"Ölmek zorunda!"



"Düşmanım olan herkesi ortadan kaldırmak zorundayım!"



İçindeki yumuşaklık yok olmuştu.



Bir süre tereddüt etti ama sonra çantasından buz kristali çıkardı. Elini kesti ve kristali tuttu.



Soğukluk vücuduna sindi.



"Ona pusu kursam bile şu anki gücümle öldürmem neredeyse imkansız. Umarım buz kristallerine dair olan tahminlerim doğrudur. Ne olursa olsun çok fazla özümseyemem..." diye fısıldadı Dudian. Buz kristallerinden gelen his giderek yok oldu ama içindeki gerginlik her geçen saniye artıyordu.



Bir süre sonra ikinci kristali çıkardı ve özümsemeye başladı. Rahatsız hissedince durmuştu.



"Bu Cennetin bir lütfu ve tek şansım!" diye düşündü Dudian, "Eğitim bittikten sonra görevleri olacak ve o avlarken ben av olacağım. Eğer bu şansı yakalayabilirsem..." Başarı için dua ediyordu. Riskli bir hareket olacaktı ama bunu denemezse ilerde işi çok zor olacaktı.



Buna sıkıca tutunmak en iyisiydi. Yoksa ilerde Linda'yla uğraşmak zorunda kalacaktı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43991 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr