Bölüm 94: #####

avatar
5139 11

The Dark King - Bölüm 94: #####


 

Bölüm

 

Alaşım Deneyleri

 

*******************************************************

Barton Dudian'in para konusunu açmadığını görünce rahatladı, "Son üç gündür her yeri aradık ama daha uygun bir yer bulamadık. Bugün aramaya çıkan Kroen ama daha hala geri dönmedi."



Dudian başını salladı. Parayı alıp kaçmadıklarını görmek iyi bir şeydi. Aslında, altın sikkeleri vererek onları sınamak istemişti. Ne de olsa, onlara yüklü miktarda para verse gidip adam bile öldürürlerdi. Ancak, Barton ve diğerleri bunu yapmamış ve kendilerine Dudian'in davasına adamışlardı.



Bunu görünce Dudian tatmin olmuştu.



"Kroen gideli bayağı oldu. Başına bir şey gelmemiştir değil mi?" Barry güneşi görünce endişelenmişti.



Barton yüzü hafiften değişti ve cevap verdi, "Yok, hiç bir şey olmamıştır. O aklı başında biri."



Joseph başını salladı, "Belki de çoktan bir yer buldu."



Dudian etrafına baktı ve dedi ki, "Kalacak daha iyi bir yer bulabilirsiniz. Para hakkında endişelenmeyin, ilerde daha fazlasını vereceğim."



"Bu harika." Barton güldü, "En azından daha önce yaşadığım yerden daha iyi, hem burada arada sırada güneşi görebiliyorum. Üstelik burada yaşayanların tavırları o kadar kötü değil."



Dudian çoktan karar verdiklerini görünce bir şey demedi. Barton ve diğerleri yetimlerdi ama yetimhane de bayağı bir şey öğrenmişlerdi, özellikle dışarıda kendilerini korumayı.



Fiziksel engelleri olsa da akılları son derece hassastı. Vücutları düzgün olan insanlardan hiç de aşağıda kalmıyorlardı, hatta sıradan insanlardan daha dikkatli ve akıllılardı.



Dudian ve diğerleri küçük kulübede sohbet etmeye başladı. Çok geçmeden Kroen, elinde üç tane yağlı kağıtla geldi. Girerken dedi ki, "Gelirken pirinç aldım. Acıktınız mı beyler..." Dudian'i içeride görünce şaşırmıştı.



Barton dedi ki, "Uygun bir yer buldun mu?"



Kroen elindekileri bir kenara koydu ve başını salladı, "Daha bulamadım. Kiralık fabrikalar vardı ama kalabalık yerlerdelerdi ve aşırı derecede pahalılardı."



Barton ve diğerleri hayal kırıklığına uğradı. Birer suçlu gibi Dudian'e baktılar.



Dudian elini salladı, "Bu kadar endişelenmeyin. Önce yemeğinizi yiyin. Elinde sonunda bir yer bulursunuz. Asıl önemli olan ıssız bir yerde olması ki yaptıklarımızı saklayabilelim." Bulduğu yerin işe başlar başlamaz ortaya çıkmasını istemiyordu. Yine de, kenar mahalleler uçsuz bucaksızdı ve doğru bir yer bulmak çok zordu. Üstelik, Barton ve diğerleri bu ortama daha alışamamışlardı bu yüzden sürekli egzersiz yapmaları gerekiyordu.



Dudian'in dediklerini duymuşlardı ama yine de işe yaramaz oldukları için özür dilediler.



Dudian bir süre onlarla sohbet etti ve saatin geç olduğunu görünce oradan ayrıldı. Bir araba kiraladı ve gizli laboratuvarın olduğu mahalleye gitti.



Bülbül Dudian'in laboratuvara girdiğini gördü ama hiçbir şey demedi ve deneyine devam etti.



Dudian masadaki altın tozuna baktı ve ona dedi ki, "Direkt olarak 'Felsefe Taşı' mı yapmaya çalışıyorsun?"



Bülbül Dudian'in, deneyinin amacını anladığını görünce daha fazla bir şey gizlemedi ve dedi ki, "Sence ben öyle bir şey yapabilir miyim? 'Felsefe Taşı' bizim nihai amacımız. Beş yıldızlı simyagerler bile bunu başaramadı, ben bunu nasıl yapabilirim ki? Ben sadece altının bağdaşmasını araştırıyorum. Altınla metali karıştırıp daha değerli bir metal üretebilir miyiz diye bakıyorum."



"Alaşım?" Dudian bir anlığına şaşırmıştı.



Bülbül dedi ki, "Alaşım? Güzel isim. Deneyime Alaşım Deneyi adını vereceğim, uh, seni rahatsız etmez değil mi?"



Dudian hafifçe öksürdü, "Rahatsız olacak bir şey yok. Resmi bir simyager olma için mi bu deneyi yapıyorsun?"



Dudian eski çağın en ünlü alaşımının doğal alüminyum alaşımı olduğunu biliyordu. Ama alüminyum alaşımının içinde altın yoktu. Altın çok az bulunuyordu. Bunun yanı sıra, altın genellikle mücevher yapımında kullanılıyordu. Üstelik, alüminyum alaşımı daha çok ağır sanayide kullanılıyordu.



"Ancak, alüminyum alaşımını yapmak için metal elektrolizlerine ihtiyacın var. Bunun içinde önce elektriğe ihtiyacın var." diye düşündü Dudian.



Bülbül Dudian'in sessizleştiğini görünce dedi ki, "Senin deneyin ne üstüne?"



"Ben?" Dudian bir süre düşündü, sonra dedi ki, "Ben 'elektrik' üzerine çalışıyorum."



Bülbül şaşırmıştı, onun gözlerinin içine baktı, "O kadar karmaşık bir şeyden önce basit deneyler yapmayacak mısın?"



Bülbül, Dudian'in gözü yükseklerde olduğunu düşündüğü için endişelenmişti ve onu ikna etmeye çalışmıştı. Aslında, bu çoğu simyagerin hatasıydı. Bazıları doğrudan 'Felsefe Taşını' yaratmak istiyordu. Ancak, bu sadece onların hayaliydi.



Lakin, Dudian 'aptal bir korkak' değildi. Yapmak istediği her şey elektirk istiyordu. Bu yüzden çözmesi gereken ilk şey 'elektrikti'.



Üstelik, modern çağın dünyası elektrik olmadan insanlığın felç kalacağını kanıtlamıştı. Elektriğin varlığı insanlığı orta çağdan sanayi çağına taşımıştı. İnsanlığın gelişimi için çok önemli bir şeydi.



Dudian başını salladı ve kendi deneyine bağlı kalacağını söyledi.

 

Bülbül onun kararlılığını görünce daha fazla ısrar etmedi. Başkalarının deneylerine karışmak hiç de iyi bir şey değildi.



O sırada, Fare odasından çıktı ve Dudian'le Bülbül'ü gördü, "Ne hakkında konuşuyorsunuz?"



"Deneyler." dedi Bülbül.



Fare detayları sormadı ama Dudian'e bakıp dedi ki, "Hazır mısın? Bugün pazara gidiyoruz. Eve gidip para aldın mı?"



"Aldım." diye cevap verdi Dudian.



Fare başını salladı, "23. Batı sokağında buluşalım. Orayı biliyor musun? Bilmiyorsan yolda birine sorarsın!"



"Tamam." Dudian başını salladı.



İkisi de laboratuvardan çıktı.



Nerede olduğunu bilmiyordu bu yüzden bir araba kiraladı ve direkt olarak Batı sokağına gitti. Yol bayağı uzun sürdüğünden birkaç sikke tutmuştu. Arabanın ücretini karşılayabiliyordu zaten bayağı hızlı gidiyordu.



Batı Sokağı ıssız bir yerdi. Sokakta hiç dükkan yoktu. Sadece evler vardı. Kasvetli bir havası vardı ve arada sırada soğuk bir rüzgar esiyordu.



Dudian başı cüppeyle kaplıydı. Sürücüye ücreti ödedi ve arabadan indi, ardından maskesini taktı. Kapısında '23' yazan küçük binanın önüne gitti. Binanın her tarafı yapraklarla kaplıydı, sanki uzun zamandır hiç kimse yaşamıyormuş gibi gözüküyordu.



Ancak, Dudian kokularından içerde üç dört kişi olduğunu biliyordu.



Kokulardan biri aniden yok oldu.



Dudian şaşırmıştı. Sanki kokunun sahibi parçalarına ayrılmıştı.



Dudian'in kafası karışmıştı bu yüzden binaya girmedi ve kapının önünde bir süre bekledi.



O sırad arkasından yüzünde bir maskeyle Fare geldi. Dudian'i görünce şaşırmıştı, "Neden bu kadar erken geldin?"



Dudian, nefes alış verişinden Fare'nin tüm yolu koşarak geldiğini biliyordu, "Özür dilerim, benim yüzümden koşmak zorunda kaldın..."



Fare elini salladı, "O kadar da önemli değil. Ne de olsa biz yoldaşız. Hadi içeri girelim." Fare kapının önüne gitti ve hafifçe kapıya vurmaya başladı.



Dudian kapıya belli bir ritimle vurduğunu fark etti. Toplam üç kez vurmuştu. İlk hafifti, ikincisi yavaştı ve üçüncüsü hızlıydı.



Bir süre sonra kapı açıldı. Beyaz maske ve siyah cüppe giyen biri umursamaz bir şekilde onlara baktı, "İçeri geçin."



Fare içeri girdi, Dudian de onu takip etti.



İkisi de içeri girince uzun adam dedi ki, "Lütfen dövmelerinizi gösterin."



Fare bileğindeki siyah kanca dövmesini gösterdi.



Dudian de göğsünü açıp siyah haç dövmesini gösterdi.



Uzun adam dövmelerine baktı ama hiçbir şey demedi. İçerideki iki kişiye döndü ve onlardan bir şişe aldı. Şişe turuncu suyla doluydu, "İlk olarak kokunuzu yok edeceğiz. Böylece Kutsal Kilisenin köpekleri sizi içeride tanıyamayacak." Adam turuncu suyu ağzına doldurdu ve Dudian'le Fare'nin başına püskürttü.



Aniden Dudian, kendisi ve Fare'den gelen kokunun gittiğini fark etti.



"İçeri girin." dedi uzun adam ve ikinci kapıyı işaret etti.



Kapının önünde duran iki kişi, kapıyı açtı ve içeri girmeleri için işaret etti.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44247 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr