Bölüm 91: #####

avatar
5234 11

The Dark King - Bölüm 91: #####


 

Bölüm

 

Araya Karışmak

 

**************************************************************

 

Ertesi gün.



Dudian terzi dükkanına gitti ve cüppeyle maskeyi aldı. Üstüne deneyince tam oturmuştu. Sonrasında gizli odanın olduğu sokağa gitti. Bu sefer düne göre bir kişinin kokusu azdı.



"Tam da beklediğim gibi, burada her gün biri var." diye düşündü Dudian. Sokağa girince maskesini taktı ve girişin olduğu duvara gitti. Eliyle duvarı kaplayan kumaşa dokundu. Eğer sıradan biri yanlışlıkla kumaş olduğunu fark ederse ve kumaşı yırtarsa, görecekleri şey yine de bir duvar olacaktı. Ama Dudian buranın gizli odanın girişi olduğunu biliyordu çünkü tek bir bakışla tuğlalar arasındaki açıklığı görmüştü.



Dudian bir taş aldı ve hafifçe duvara vurdu.



Cevap yoktu.



Bu sefer taşı hafifçe iki kez vurdu.



Dudian, kokularından içerideki iki kişinin duvara yaklaştığını anladı. Bir süre bekledi ama açmayacaklarını anlayınca iki kez tıklattı ve kısık bir sesle dedi ki, "Ben de sizdenim. Kötü niyetim yok, ben sadece topluluk arayışında olan bir simyagerim..."



Hala ses seda olmadığını görünce, içeridekilerin ne yapacaklarına karar verdiklerini düşündü.



Aniden, Dudian garip bir koku kokladı. Kaşlarını çattı, duvardan bir tuğla çekilmişti.



Whoosh!



Tuğla çıkar çıkmaz aralıktan bir şey fırlamıştı.



Dudian böyle bir şeye karşı hazırdı bu yüzden zamanında kaçabildi. Ama o şey yere düştüğünde etrafa sıçradı ve birkaç damlası cüppesine geldi. Siyah cüppe hafiften eridi, "Sülfürik asit." diye mırıldandı Dudian.



Dudian arkasını dönüp tuğlalara baktı ve dedi ki, "Gerçekten de kötü bir niyetim yok. Eğer olsaydı Kutsal Kiliseye gider ve sizi ihbar ederdim. Benim yerime burada olan bir Işık Şövalyesi olurdu."



İçerideki ikili saldırılarının bir işe yaramayacağını düşünmemişti. Dudian'in dediklerini duyunca onun gerçekten de böyle bir şey yapabileceğini fark ettiler. Eğer Kutsal Kilise'ye ihbar etseydi, o zaman şu anda etrafları sarılmış olurlardı.



"Sana nasıl inanacağız?" İçeriden bir kızın sesi yankılandı.



"Nasıl bir kanıt istiyorsun?" diye sordu Dudian.



Bir süre sessizlerdi ama ardından kız dedi ki, "Dövmeni göster."



Dudian gülümsedi, "O zaman beni içeri almalısınız. Burası güvenli değil, hem burada gösterirsem dikkat çekebiliriz."



Dudian'in dediklerinin mantıklı olduğunu düşündüler. Duvar aniden açıldı. İçeride loş bir ışık vardı ama bu Dudian'in görüşünü engellememişti. İçeride üstlerinde maske ve cüppe olan iki kişi vardı. Vücut yapılarına bakınca daha genç olduklarını anladı. Bir kız ve bir erkek.



"İçeri gel." dedi kız.



Dudian başını salladı ve içeri girdi.



Oğlanın maskesinin ardında bir çift uyanık göz vardı. Dudian'e gözünü bile kırpmadan bakıyordu, "Şimdi bize dövmeni göster."



Dudian hafifçe başını salladı, cüppesini sıyırıp göğsündeki kara haç dövmesini açtı, "Gördünüz mü?"



Kız öne eğildi ve baktı, sonra dedi ki, "Gerçekten de bizden biri. Benimle gel."



Oğlan rahatlamış bir şekilde iç çekti ve kızın peşine takıldı.



Dudian merdivenlerden inerek, onları binanın altındaki gizli odaya doğru takip etti. Raflarda çeşit çeşit tozlar, hayvan organları, gözleri ve diğer parçaları vardı. Tam da beklediği gibi, onlar 'felsefe taşını' yaratmaya çalışan 'Felsefe taşı' grubuna aitlerdi.



"Buraya gel." dedi kız, masayı gösterirken.



Dudian istemediğini söyledi.



"Dövmene tekrar bakacağım." dedi kız. Görünüşe göre loş ışık yüzünden dövmeyi tam olarak görememişti.



Dudian başını salladı ve dövmesini gösterdi.



Kız ve oğlan eğilip siyah dövmeye yakından baktı.



Kız aniden Dudian'in göğsüne yaklaştı ve hafifçe kokladı. Dudian'in içi titredi.



"Parfüm kokusu?" Kız şüphelenmişti. Kendini tutamadı ve Dudian'e bakıp dedi ki, "Sen bir erkeksin, neden parfüm kullanıyorsun?"



Dudian hafifçe öksürdü, "Alışkanlık işte."



Kız ona garip garip baktı ama hiçbir şey demedi, "Bizi nasıl buldun? Üssümüz iyi bir şekilde gizlenmiş olmalıydı ve sadece anlaştığımız işaretlerle kapıyı açıyorduk. Simyager olsan bile bizi tanımış olamazsın."



"Panayırdayken adamın birinin bileğinde bir dövme gördüm ve onu takip edince de burayı buldum." dedi Dudian.



Kız ve oğlan birbirlerine baktı, "Aptal 'fare'. Ona dövmesini bileğine yapmamasını söylemiştim. Hatta hocamız bile söyledi! Aptal şey!"

 

...

 

...

 

O sırada, yolda ailesine eşlik eden bir çocuk aniden hapşırdı.

 

...

 

...

 

Dudian nazik bir şekilde dedi ki, "Size katılabilir miyim? Birlikte araştırmalar yapabiliriz."



Kız ona baktı ve dedi ki, "Kendi camian yok mu? Sana yol gösterecek bir hocan yok mu? Bizim camia neredeyse hiç yabancı üye kabul etmez."



"Hocam öldü." Dudian üzülmüş gibi gözüküyordu, "Onlar beraber yapan yoldaşları da beraberinde gitti."



Kız bir anlığını dondu, fısıldayarak dedi ki, "Özür dilerim, öyle demek istememiştim."



Duidan hafifçe başını salladı, "Olmuş bitmiş bir şey."



"Tamam o zaman, eğer yalnızsan katılmana izin verebilirim ama başkalarını getiremezsin. Kesinlikle yasak! Biliyorsun, ne kadar çok kişi olursa o kadar çabuk ortaya çıkarız."



Dudian şaşırmıştı, "Tabii ki gizli olmalıyız."



"Hıhı." Kız başını salladı, yüzünde bir gülümsemeyle dedi ki, "Ben 'Bülbül, o da 'Yılan'. Bugün ailesine eşlik eden aptalsa 'Fare'. Sen de artık bizden birisin, kod adın ne olacak?"



Dudian merakı ağır basmıştı, "Kod adları sadece Karanlık Kilise tarafından onaylanınca verilmiyor mu?"



"Doğru, o resmi kodun hem de simyager statünün sembolü." Bülbül başını salladı, "Ama kendi aramızda birbirimiz çağırmak için de takma isim kullanıyoruz. Kendi isimlerimizi kullanamayız. Yakalanırsak senin ismini vermeyeceğimizi garanti edebilir misin? Yoksa eski camianda gerçek isimler mi kullanıyordunuz?"



"Hayır." diye cevap verdi Dudian. "Herkes farklı isimler kullanıyordu."



"Onlar kod isimleri." dedi Bülbül. "Biz isim yerine hayvan ismi kullanıyoruz, sen de bir tane düşün."



Dudian bir süre düşündü ve sonra dedi ki, "Köpek... Beni öyle çağırın."



"Köpek mi?" Bülbül başını salladı, "Tamam, bundan sonra sana köpek diyeceğiz."



Dudian başını salladı ve etrafa baktı, "Sizin hocanız yok mu?"



Bülbül başını salladı, "Hocamız buraya nadiren gelir, genellikle kendi deneyleriyle uğraşıyor."



İsmi 'Yılan' olan oğlan Dudian'e dedi ki, "Bülbül bizim hocamız. Üstelik yakın bir zamanda resmi bir simyager olacak. Statüsü resmileştiği zaman, gelmiş geçmiş en genç ve güçlü simyager olacak, değil mi?"



Dudian, küçük kızın camianın lideri olduğunu görünce şaşırmıştı, "Bu harika. Umarım senden bayağı bir şey öğrenebilirim."



"Bayağı abartıyor. Benden daha akıllı birçok kişi var bu yüzden ben gençleri değilim." Bülbül'ün sesinde biraz utangaçlık vardı.



"Her neyse, bence sen çok güçlüsün." dedi Yılan, samimi bir sesle.



Dudian ona baktı, 'Yılan' isminin onla hiçbir alakası olmadığını düşündü. Bu isim ona hiç de yakışmıyordu.



"Tamam o zaman, sen de gidip simyager rozetini almalısın." dedi Bülbül ve elini salladı.



Yılan güldü, sonra yan taraftaki odaya gidip kapıyı kapattı.



Bülbül dedi ki, "Burada fazla bir şeyimiz yok. Orada kullanmadığımız bir malzeme odamız var. Temizleyip kullanabilirsin. Eğer anlamadığın bir şey olursa gelip bana sorabilirsin."






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44333 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr