Bölüm 88: Dışarı Çıkmak

avatar
6303 12

The Dark King - Bölüm 88: Dışarı Çıkmak


 

 

Colin Madeni Mel ailesinin malıydı ve Ticaret Odasının kontrolü altındaydı. Kener mahallelerin batı bölgesinde yer alıyordu. Dudian bir araba kiraladı ve üçüyle beraber yola düştü.



Kenar mahallelerde arabalar hiç yok denecek kadar azdı. Anca Ticaret Odasında iyi bir mevkisi olanlar veya diğer fabrikaların yöneticileri arabaları kiralıyordu.



Joseph, Kroen ve Barry için arabaya binmek bir ilkti. Arabayı kurcalamamak için kendilerini zor tutuyorlardı. Hatta koltukları kirletecekler diye korkuyorlardı.



Dudian hiçbir şey demedi. Zor zamanlar geçirdiklerini biliyordu ve bu yüzden kolay kolay alışamazlardı. Yarım saat sonra araba Colin madeninin önünde durdu. Kenar mahalledeki en önemli iş burada dönüyordu. Ticaret Odası buraya kullanmak için mükemmel bir bina inşa etmişti.



Arabadan ilk çıkan Dudian'di. Sürücüye ücret olarak iki bakır sikke verdi. Üçlüyle beraber binaya doğru yürüdüler.



Kapıyı iki tane halsiz genç muhafız koruyordu. Çocukların geldiğini görünce anında dikeldiler, tembel halleri bir anda yok olmuştu. İçlerinden biri Dudian'e baktı, onu baştan aşağıya süzdükten sonra dedi ki, "Burası Ticaret Odasına ait olan Colin binası. Burada ne işiniz var?"



"Baş memura söyle gelip beni görsün." dedi Dudian.



İkisi bir anlığına şaşırmıştı, biri Dudian'e dönüp dedi ki, "Küçük kardeş, bir vatandaş olarak ya da sahibinizin emri altında buraya ham maden satın almaya geldiyseniz o zaman sizle ilgileniriz. Müdürümüzle görüşmeniz konusuna gelirsek, size bunu söylemekten utanıyorum ama bu isteğinizi gerçekleştiremem."



Dudiane muhafız rozetini çıkardı ve dedi ki, "Yapman gereken tek şey benim Mel ailesini temsil ettiğimi söylemek."



Çapraz kılıçlı rozeti görünce ikisi de şaşırmıştı. Dikkatlice bakıp sahte olmadığına karar verdikten sonra içlerinden biri dedi ki, "Sen burada bir süre bekle ben gidip söyleyeyim. İsmin ne?"



"Öğrenecek konuma sahip değilsin." dedi Dudian, umursamaz bir şekilde.



Dudian az önce Mel ailesini temsilen geldiğini söylediğinden, muhafız Dudian'in konuşma şekline aldırış etmedi. Üstelik, Ticaret Odasının işlerine karışmak gibi bir hakkı yoktu.



Dudian ve diğerleri muhafızı içeri takip etti.



Giderken yollarını başka muhafız kesmemişti.



Dudian ticari bölgede çeşit çeşit lüks yerler görmüştü. Bu yüzden Ticaret Odasının girişi onun gözlerinde bir hiçti. Hatta biraz derme çatma olduğu bile söylenebilirdi. Koltuklara göz gezdirdi ve gidip birine oturdu. Joseph, Kroen ve Barry sessizce onu takip etti.



Üçlü için böyle bir yere gelmeleri bir ilk olduğundan, çok gerginlerdi.



Bir süre sonra, muhafız yanında uzun bir kadınla geri döndü.



Muhafız Dudian ve diğerlerinin koltuklarda oturduğunu görünce saygılı bir şekilde yanındaki kadına bir şey dedi.



Kadın Dudian'e baktı ama arkadaki üçlüyü görünce kaşlarını çattı. Onlara yaklaştı, "Affedersiniz, siz Mel ailesinin gönderdiği kişiler misiniz?"



Dudian kadının gözlerindeki aşağılamayı görebiliyordu, "Sen müdür müsün?"



"Buraya ben bakıyorum." Dudian'in sorusuna cevap vermediğini görünce kadın kaşlarını çattı.



Dudian'in yüzü buz kesti ama kadınla uğraşmaya hali yoktu, "Buraya kısa bir süre önce madenci olarak gönderilmiş birini almaya geldim. İsteğimi gerçekleştirebilir misin?"



Kadının yüzünde bir hoşnutsuzluk vardı, "Tüm madencilerin köle statüsü var. Eğer bir soylunun desteğine sahipsen onu sana verebilirim. Yoksa yüklü bir miktar para ödemek zorundasın. Ama onu alsan bile hala bir köle olacak. Öldürülseler bile hiçbir ödenek alamayacaksın, anladın mı?"



Dudian avcı rozetini çıkardı, "Bunun ne olduğunu biliyor musun?"



Uzun kadın başını salladı, "Hiç görmedim."



"O zaman git müdür yardımcısını çağır!" dedi Dudian.



Uzun kadın sinirli bir şekilde dedi ki, "Sen sadece bir muhafızsın! Mel ailesinin evinde çalışıyor olsan bile, benimle böyle konuşmaya hakkın yok. Müdürün işi var ve senin gibilerle görüşemez. Bir muhafızın Ticaret Odasının işleriyle uğraşmaya hakkı yok."



Dudian onun gözlerine baktı, "Sana tek bir şey söyleyeceğim, eğer istersem yarın bir işin olmaz. Benim kim olduğumu bilmeye gücün yetmez, aklını başına topla ve müdürünü çağır. Yoksa başına geleceklerden ben sorumlu değilim!"



Uzun kadın o kadar sinirlenmişti ki, Dudian'in dediklerine gülmek istiyordu. Ama Dudian'in soğuk gözlerine bakınca, aniden onun ses tonunu düşündü. Belki gerçekten de kim olduğu hakkında yanılmıştı, "Burada bekle, bende o arada gidip müdüre haber vereyim."



Kadın bunları söyledikten sonra döndü ve gitti.



Joseph ve diğerleri Dudian'i sert ve baskıcı tavrını şaşkınlıkla izledi. Hatırladıkları çocuktan tamamen farklıydı.



Bir süre sonra, uzun kadın orta yaşlı ve siyah takım elbiseli bir adamla beraber geldi. Dudian ve diğerlerini görünce adam kaşlarını çattı. Ama yine de buna katlandı ve görgü kurallarına uydu, "Merhaba, ben buranın müdürüyüm. Size nasıl yardımcı olabilirim?" Dudian'e baktı. Dudian'in cevabını beğenmezse onu direkt olarak dışarı postalayacakmış gibi gözüküyordu.



Dudian karşı tarafın gözlerinden onu sorguladığını hissetti. Ama cevap vermeye hali yoktu bu yüzden rozetini kaldırdı, "Bunun ne olduğunu biliyor musun?"



Orta yaşlı adamın gözleri rozetin işlemesine odaklanmıştı. Dudian'e korku içinde baktı. Hemen saygıyla eğildi, "Biliyorum."



"Burada Barton diye biri varmış. Bir süre önce madenci olarak geldi ve sen, onu hemen buraya çağıracaksın." dedi Dudian.



Orta yaşlı adam cevap verdi, "Evet. Hemen çağırıyorum." Uzun kadına elini salladı ve hemen işi halletmesini işaret etti.



Müdürün böyle davrandığını görünce uzun kadın şaşırmıştı. Dudian'in ona en son ne dediğini hatırlayınca tüyleri diken diken oldu. Şansına kendini dizginlemişti yoksa şimdiye işini kaybetmiş olabilirdi.



Yarım saat sonra, uzun kadın yanında maymun kadar koyu tenli bir çocukla geldi. Çocuğu Dudian'in yanına getirirken kokusuna zor dayanmıştı, "Beyefendinin istediği adam bu."



Dudian, Barton'u binaya girdiği an fark etmişti. Topal bacakları onu yaşlı bir adam gibi gösteriyordu. Barton'un vücudu o kadar inceydi ki, kemikleri bile gözüküyordu. Saçı darmadağınıktı, yüzünde bir parça bile et yoktu, sanki gözleri kafatasından fırlayacak gibiydi.



Barton, Joseph ve ikisini görünce şaşırdı.



Barton'u ilk tanıyan Joseph'ti, "Hey Barton, ben, biz seni almaya geldik."



"Sen, nasıl oldu da bu kadar inceldin?"



"Madenciler hiçbir şey yemiyor mu?"



Üçlü Barton'a acıyarak batı.



Barton çatlak sesiyle dedi ki, "Nasıl buraya geldiniz?"



"Bizi Dean getirdi. "Kroen koltukta oturan Dean'i işaret etti, "Dean hepimizi aldı."



"Di, Dean?" Barton Dudian'e baktı.



Dudian madenci hayatının onu bir yıl içerisinde bu kadar çok değiştirmesini beklememişti, "Geç kaldım, sen iyi misin?"



Barton'un gözlerinden yaşlar akıyordu, "Sen, sen hala beni hatırlıyorsun, ben düşün... düşündüm ki... ..."



Dudian derin bir iç çekti ve dedi ki, "Üç yıl boyunca başka bir yerdeydim ve oradan ayrılamadım, yoksa kesinlikle gelir hepinizi kurtarırdım."



Dudian'in dediklerini duyunca orta yaşlı adam daha da ikna olmuştu. Dudian'e saygılı bir şekilde dedi ki, "Bay Barton buradaki en küçük madenci ve ona çok iyi baktık ama madencilerin yaşam şartlarını biliyorsunuz. Bu yüzden, bu kadar değişmesi... başka çaremiz yoktu... üsttekileri biliyorsunuz."



"Kapa çeneni." dedi Dudian, ona bakıp.



Orta yaşlı adam tereddüt dahi etmeden çenesini kapattı. Nasıl bir canavarla karşı karşıya olduğunu biliyordu.



Uzun kadın anında Dudian'in kim kimliğini küçümsediğini anladı.



"Gidelim." Dudian ayağa kalktı. Barton'a iyi bakmış olmasa da, en azından ölmemişti.



Üstelik, zayıf olanın yapabileceği tek şey güçlünün emirlerine uymaktı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44333 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr