Bölüm 1: 300 Yıldır Donmuş

avatar
14716 29

The Dark King - Bölüm 1: 300 Yıldır Donmuş


 

Çevirmen: Çıngıraklı Düzenleyen: Sapphire

 

 

Yağmurlu mevsim...*1

 

Bir anda, güneşli gökyüzünü kara bulutlar kapladı. Yağmurun şiddetlenmesiyle günlük işlerini yapan kenar mahalle sakinleri korkuyla evlerine döndüler.

 

Yağmur suları kenar mahallenin sokaklarında hızla yayılmaya, evleri sonuna kadar batırmaya başladı. Yıllardır tamir edilmeyen kanalizasyon sistemi işini iyi yapmadığından, yağmur suları kenar mahalleleri kaplıyordu.

 

Meishan Yetimhanesinde.

 

Kapının yanında, 30'lu yaşlarında bir kadın, yaşları 7'den 11'e kadar olan bir düzine kadar çocuğu kum torbalarını taşımak için yönlendirdi, şiddetli seli önlemek umuduyla onları eşiğin üstüne yığdırdı.

 

''Dean, buraya yardım etmeye gel.''

 

''Onu çağırmak işe yaramaz, o bir aptal.''

 

‘'Cidden!''

 

Kum torbalarını taşımaktan yorulmuş, terleyen bir kaç çocuk, sessizce pencereden fazla uzakta olmayan küçük bir çocuğa baktılar. Kızgın olsalar bile, bir işe yaramayacağını biliyorlardı. Sadece dişlerini sıkıp kum torbalarını kapıya göndermeye devam edebilirlerdi.

 

Küçük çocuk 7 veya 8 yaşlarında gözüküyordu. İnce, uzun yapısı onun 11 yaşındaki birine benzemesine neden oluyordu. En göze çarpan özelliğiyse rengiydi. O kadar beyazdı ki, sanki hastalıklı biriymiş gibi soluktu. Diğer herkesin cilt rengi güneşte kalmaktan karardığından, onun deri rengi diğer çocukları kıskandırıyordu.

 

Dudian iç çekti. Soğuk hava deposunu terk edeli 3 aydan fazla olsa da, bedeni hala bir şeyleri kaldırmak için yeteri kadar iyileşmemişti.

 

Kum torbalarını taşımayı bırak, ayakta durmakta bile zorlanıyordu.

 

Ancak, böyle bir durumda bile şanslı olduğunu söylemek mümkündü. Her şeye rağmen, felaket Çin'e yayıldığında şirket ilk dondurucuyu daha yeni yapmış ve deneysel bir değişiklik için yeteri kadar zaman yokken  hiç kimse böyle bir hatanın yapılabileceğini öngörmemişti. 300 yıl boyunca dondurucunun içinde uyuyabilmesi bile bir mucizeydi.

 

Yine de, hiç de mutlu hissetmiyordu.

 

O hayattaydı ama annesi, babası ve kız kardeşi geride kalmış ve korkunç felaketle karşmışlardı. Bir şekilde hayatta kalacak kadar şanslı olmuş olsalar bile 300 yıl sonra toprağa karışmışlardı.

 

Bu uçsuz bucaksız yeni dünyada artık hiç bir sevdiği yoktu. Bu yeni dünyayla başa çıkmak zorunda kalacaktı.

 

Üzgün olmasına rağmen, umutsuz değildi çünkü ailesinin ona ikinci bir şans verdiğini biliyordu. Kolayca pes etmeyecekti. Sadece iyi bir hayat sürdürmeyecek, ölmüş ailesini onurlandırmak için gerekeni yapacaktı.

 

Şansına, Tanrı insan ırkını korumuştu. Dudian soğuk hava deposundan çıktığında, aklına gelen ilk şey dünyadaki yaşayan tek kişi olduğuydu. Deponun olduğu çöp yığınından dışarı çıktığında insanların neslinin daha tükenmediğini fark etti. Görünüşe göre bu felaketten sadece birkaç kişi kurtulabilmişti, ama 300 yıllık gelişmenin ardından insan nüfusu tatmin edici bir boyuta gelmişti.

 

Ne yazık ki, felaket yüzünden teknoloji ve medeniyet yok olmuştu. Dudian eski bilim çağının ve teknolojisinin hiçbir izine rastlamamıştı. Elektrik hakkındaki bilginin kaybolmasıyla günlük hayat zorlaşmıştı.

 

Dışarıdaki fırtınanın durmasıyla, Dudian düşüncelerinde kaybolmuştu.

 

Herkes kum torbalarının arkasındaki suların azalmasını izlerken rahatladı. Sanki hiç bitmeyen bir savaştan çıkmış gibi yorgunluk üzerlerine çökmüştü. Orta yaşlı kadın kara bulutların giderek dağılıp güneşli bir gökyüzünün ortaya çıkmasını izledi ve ''Akşam yemeği için kafeteryaya gitmeye hazırlanın.'' dedi.

 

Çocuklar 'yemek' kelimesini duyunca gözleri fal taşı gibi açıldı. Üstlerindeki yorgunluğun gitmesiyle odalarına akın ettiler, balmumu çiminden yapılan ayakkabılarını giydiler ve düzgün bir şekilde sıraya girdiler.

 

O anda bir ses ''Dean yemek için hazırlan.'' dedi. Ses 7 yaşındaki bir çocuktan geldi. Dudian'in omzunu dürttü ve kafetaryanın olduğu yönü işaret etti.

 

Dudian çocuğun isminin Barton olduğunu hatırladı. Barton yetimhanedeki iyi niyetli olan bir kaç çocuktan biriydi. Geçen 300 yıl boyunca dilin değişmesinden dolayı, Dudian hiçbir şey anlamadığı için yetimhaneye girdiğinden beri sessiz kaldı,  herkesin onun bir aptal veya zihninde bir problem  olan biri olduğunu düşünmesine sebep oldu.

 

Doğal olarak, Barton'la birlikte sakat çocukların olduğu gruba koyuldu.

 

Yetimhanedeki çocuklar 2 gruba ayrılmıştı. İlk grup aileleri tarafından bırakılanlardı. İkincisiyse vücutlarındaki şekil bozuklukları yüzünden aileleri tarafından istenmeyenlerdi.

 

Dudian başıyla onayladı ve Barton’u sıraya doğru takip etti. Tam Barton Dudian'e önce ayakkabılarını giymesini söyleyecekti ki, istemsize aşağıya baktı. Dudian'in çoktan ayakkabılarını giydiğini görünce kendini aptal gibi hissetti.

 

Plastik bu dünyada hala icat edilecekti. Balmumu çiminden yapılan ayakkabılar ve kıyafetler yağmurdan korunmak için kullanılan en yaygın şey olmuştu. Etkili bir şekilde radyasyon yağmurunu engelleyen bu doğal çim çeşidi, ince bir balmumu tabakası olan her yerde bulunabildiğinden, önemli bir ev eşyası olmuştu. Herkes dikkatli bir şekilde eşiğin yanından geçti.Yağmur suyu bileklerine kadar gelse de suya düşerlerse en dayanıklıları bile hasta olurdu.

 

Sınırlı sayıda masa olduğundan, kafetaryadaki en iyi yerler hemen sağlıklı çocuklar tarafından kapıldı. Dudian, Barton ve geri kalan sakat çocuklar arka köşedeki bir kaç yığılı taştan yapılan masalarına çoktan alışmışlardı.

 

''Duydum ki bu sefer evlat edinmek için bir doktor ve inşaat işçisi gelecekmiş.''

 

''Dai Teyze fırsatı yakalamamızı ve iyi bir performans sergilememizi söyledi.''

 

''Eğer bir doktor tarafından evlat edinilirsek harika olurdu.''

 

''Ben inşaat işçisi tarafından evlat edinilmeyi tercih ederim. Büyük Silvia Duvarına tırmanmak ve dışarıyı görmek için iyi bir şans olabilir.''

 

Barton ve bazı çocuklar sohbet ediyordu. Çocuklardan hiç biri normal gözükmüyordu. Bazılarının kulağı kesikken diğerlerinin yüzünün yarısı yara izleriyle kaplıydı.

 

Dudian'in gözleri onların konuşmalarını duyunca parladı ama sessiz kaldı.

 

''Ne yazık ki, Dudian'in beyni çalışmıyor. Yoksa bu tür bir görünüş ve vücutla kesinlike evlat edinilirdi.'' Barton, Dudian'e gözlerine üzüntüyle bakarken derin bir iç çekti.

 

Etraftaki sakat çocuklar cevap vermeyen Dudian'e baktı, hepsi başlarını iki yana sallıyordu.

 

Diğer çocuklarda Dudian'e baktı ama onlarda başlarını iki yana salladılar.

 

Yetimhanedeki bütün çocuklar kim evlat edinirse edinsin, ileride geri dönüp kalan çocuklara yardım edeceklerine dair birbirlerine söz vermişlerdi. Görünüşte, evlat edinebilme şansı en yüksek olan Dudian'di ama bu tür bir beyin problemiyle şansı neredeyse sıfırdı. Onun durumu, yüzünün her yerinde şişlikler olanlardan bile kötüydü. Onlar görünüşleri kötü olsa bile gelecekte kendilerine bir iş bulabilirlerdi.

 

O sırada, Leng Heng, yakında oturan bir çocuk, Barton'un sözlerini duyunca ''Onlar bir grup sakat şey ama yine de evlat edinebilmek için şans istiyorlar.'' dedi.

 

Onun sözleri hemen diğerlerinin dikkatini çekti. Dudian, Barton ve diğerlerine baktıklarında gözlerinde küçümseme ve tiksinme vardı.

 

Sakat çocuklara göre, onlar fiziksel olarak sağlamdı ama terk edilmişlerdi.

 

Dudian onlara sessizce baktı ama hiçbir şey demedi. Bir çocuk olmasına rağmen, onun kalbi çoğu yetişkine göre daha katıydı.

 

Mo Yang, Dudian'e baktı.

 

''Şu aptala bak. Onu çağırsan bile anlamayacak.''

 

''Terk edilmesine şaşmamalı. O bir aptal!''

 

''Evlat edinilmeyi mi istedin? Neden sadece 13 yaşına girene ve amele olarak madene gönderilene kadar usluca beklemiyorsun?''

 

Çocuklar tiksinmelerini ve hakaretlerini saklamadılar. Hatta, bu onlar için bir zevkti.

 

Tam o sırada yemekler geldi, orta yaşlı kadın ''Sessiz olun, yemek yemek istemiyor musunuz!?'' diye bağırdı.

 

Bunu duyunca, yüzlerindeki kibir hiçbir şey olmamış gibi masum bir bakış halini aldı.

 

.......

 

Ertesi gün.



Gri bulutlar yavaş yavaş güneşin kenar mahalleri aydınlatması için arayı açtı.

 

Yağmurlu mevsimde, böylesine güzel bir hava çok nadir görülürdü.

 

Bugün Meishan Yetimhanesindeki çocukların uzun zamandır beklediği bir gündü - Evlat edinme günü.

 

Aileler bugün yetimhaneye gelip bir çocuk almak için önceden yer ayırtmışlardı.

 

Dudian, sabah erken olmasına rağmen yine zamanında kalktı. Bu dünyada artık çalar saat olmayabilirdi ama onun biyolojik saati asla yanlış olmazdı. Kalktıktan sonra hemen yatağını düzeltti ve kuyu suyuyla yüzünü yıkadı. Yastığının üstündeki kıyafetleri giyinmek için aldığında, kıyafetlerin içinde mor bir mendil buldu.

 

Dudian şaşırdı ve o soğuk gecede küçük bir kız tarafından yetimhaneye getirilmesini hatırladı. Ne yazık ki, hava birbirlerinin yüzünü görmek için çok karanlıktı. Son 3 ayda öğrendiğine göre sadece dış duvarın üst sınıfı bu kadar iyi bir kumaşı karşılayabilirdi.

 

Mendil yüzünü silmesi için bırakılmıştı.

 

Dudian mendili bir kenara bıraktı ve yetimhanenin dışındaki açık alana çıktı.

 

Aklındaki tek aile biyolojik olanlar olsa bile, bir an önce evlat edinilmek istedi. Eğer evlat edinemeden önce 13 yaşına gelirse yetimhane onu yetiştirmekten vazgeçer ve onu ömrü boyunca amele olması için Meishan Ticaret Odası'na yollardı. Meishan Ticaret Odası madeni kontrol eden kurumdu. Amele olarak, ya yorulana kadar yada yaşlılıktan ölene kadar çalıştırılmak zorunda kalacaktı. Bir daha asla gün ışığını görme fırsatı olmayacaktı.

 

O gün, bütün çocuklar yıkandılar, en şık kıyafetlerini giydiler ve düzenli bir şekilde sıraya konuldular.

 

Eğer kokarsan hiç kimse seni istemezdi.

 

Bu yetimhaneyi yöneten teyzenin söylediği şeydi.

 

Bütün çocuklar sıraya geçtikleri anda yetişkinler geldi, Diana ve çalışanların rehberliğinde kendileri için evlat edinebilecek potansiyeli olan çocukları incelediler.

 

Diana Teyze tembihlediği için, çocuklar ve çalışanlar sakatlıklardan bahsetmemeleri gerektiğini biliyorlardı. Yetişkinleri karşıladıklarında Wu Yuliu'nin gözlerinde tamamen masumluk, istek, ve umut vardı. Gözleri o kadar dolmuştu ki bazı yetişkinler onun için üzgün hissetti ve onu seçmek istedi.

 

Bir süre sonra, ince ve uzun Dudian bütün yetişkinlerin odak noktası oldu. Kar kadar solgun olan cildi göze çok çarpıyordu. Davranışları etrafındaki çocuklardan çok farklıydı. Bu çocuğun çok sakin, abartılı olan havası onu çevreliyordu.

 

Yetişkinler kenar mahalledeki bir yetimhanede böylesine iyi bir çocuk beklemediklerinden şaşırmışlardı.

 

Bir anlığına, bir çoğunun içi titredi.

 

*1 - Belli bir bölgede, genellikle tropikal veya subtropikal, bölge için oldukça fazla yağış miktarı ile karakterize edilen ve her yıl tekrarlanan bir ay veya daha fazla süreli dönem için kullanılan terim. Örneğin, Güney-Doğu Asya'nın çoğu bölgeleri güney batılı musonların etkisinde kaldığından yağmurlu mevsimi her yıl yaşar. Akdeniz ikliminin etkili olduğu yerlerde ise yağışlı mevsim kış mevsimidir.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr