Cilt 19: Bölüm 6-3

avatar
714 15

Terror Infinite - Cilt 19: Bölüm 6-3


Çevirmen: Starshollow

Editör: Mariposa





Xuan ve WangXia Şanghay'a dönene kadar gece olmuştu. Sokağa çıkma yasağı sokakları sessiz ve boş bırakmıştı. Ara sıra Japon askerlerinden oluşan gruplar geçiyordu. Yabancı yerleşkeleri, genelev bölgeleri ve toplama kampları sokağa çıkma yasağından etkilenmemişti. Böyle kurallardan etkilenen insanlar her zaman normal vatandaşlardı.

 

 

Xuan ve WangXia Uçan Kaykaylarının üstünde gökyüzünde süzüldüler. Mevcut anti-hava sistemleri bu bilim-kurgu itemini tespit edemiyordu. Karanlık gökyüzü aşağıdaki insanlar tarafından görülmelerini engelliyordu.

 

 

WangXia ışıklar içindeki şehre bakıp Xuan'a sordu, "Şimdi ne yapmalıyız? Sadece beşimiz yapabiliriz... Heng'in kız arkadaşı hariç."

 

 

Xuan da sessizce aşağıyı izliyordu. İç çekti. "Ne tuhaf ve şaşırtıcı bir his. Ben dördüncü aşamaya yaklaştıkça duygular ya da belki hisler de bana daha çok yaklaşıyor. Ama aynı zamanda, kalbimin şeytanı su yüzüne çıkıyor. WangXia, belki bunu bir görev sırasında söylememeliyim...

 

 

Her nasılsa dünyanın zirvesinde yürüyormuş gibi hissediyorum."

 

 

WangXia şok oldu, kalbi yavaşladı. Aniden kafasını kaldırdı ve Xuan'ın kayıtsız bir ifadeyle aşağıya baktığını gördü. Bütün dünyayı avcunun içine alacakmışcasına elini uzattı. Bu daha önce görülmeyen bir Xuan'dı. WangXia birden bir tehlike sezdi... Zheng'in kalp şeytanını yenmeden önce dördüncü aşamanın gücünü kullandığı zaman yaydığı tehlike hissiyle aynıydı, ham ve içgüdüsel bir his.

 

 

His sadece bir an için sürdü. Xuan elini hafifçe çekerken WangXia onun normale döndüğünü hissetti.

 

 

Xuan sakince, "Bu durum iyi değil. Yakın zamanda bir çözüm bulacağım. Görevimize geri dönelim. Önceliğimiz bonus görev. Ne yapabiliriz... Sence ne kadar yapabiliriz?"

 

 

WangXia hala şoktan çıkamamış gibi bir an için duraksadı. "Biz... Muhtemelen Kuomintang Partisi'yle uzlaşabiliriz ve sonra bilgilerini almak için teknoloji ya da para kullanabiliriz."

 

 

"İmkansız." Xuan başını iki yana salladı. "Birkaç ayımız veya altı ayımız olsaydı bu yöntemi kullanabilirdik. Ama sadece 6 buçuk günümüz var. 6 buçuk günün uzunluğu hakkında bir fikrin var mı? Dünya'yı yedi kez uçmak demek. 6-10 kere. Ya da birkaç mesajı yüzlerce insana iletmek. 6 buçuk gün neredeyse göz açıp kapayıncaya kadar geçer. Zaten Buda birkaç aydır kayıp. Bu yöntemi kullanarak bulmak imkansız. Farklı bir taktik kullanmalıyız." "Farklı bir taktik mi?"

 

 

"Kaba kuvvet." Xuan sakince söyledi. "Zeka ve güç görecelidir. Zekanın mı gücün mü gerektiğini durumun kendisi belirler. Ancak, zeka ve güç bir sınıra ulaştığında, herhangi bir sorun karşısında kaba kuvvet uygulayabilirsin. Gücümüz bu dünya için yenilmez seviyede. Atom silahı yapılmadan tüm dünyayı yok edecek güce sahibiz çünkü bizim gücümüz bu dünyanın sınırını kırmış durumda."

 

 

WangXia merakla sordu, "O zaman zekanın sınırı ne?"

 

 

Xuan parmaklarını çıtlattı. "Zeka istihbarat, analiz, strateji vs. aracılığıyla işler. Zekanın sınırı gaipten haber vermektir. Gücün temeli, kişinin ham gücüdür ve zekanın temeliyse sayısız bilgi kaynağı. Biz zekanın sınırına ulaşacak koşula sahip değiliz, dolayısıyla hedefimizi yalnızca güç yoluyla gerçekleştirebiliriz. Aşağıdaki Japon ordusunu görüyor musun, WangXia?"

 

 

 

 

Xuan şehre doğru işaret etti. İki insan yerden bin metre yüksekteydiler fakat bu mesafeden bile görebiliyorlardı. WangXia başını salladı.

 

 

"Senin görevin Şanghay'daki ve yakındaki bütün Japon ordularını yok etmek ama her bir askeri öldürmen gerekmiyor. Gitmen gereken en uzak yer Nanjin. Gücünü hafife alma. Ejderha parçasındaki sınırlı miktarda enerjiye rağmen bu çağdaki silahlar sana zarar veremez. Silahlar nispeten daha zayıf. Uçan Kaykay'la git ve aşağıya plazma bombaları bırak. Yakında kendi gücünü göreceksin ya da Çin Takımı'nın bu çağdaki gücünü."

 

 

27 Haziran 1940 gecesi. Şanghay'da ortalık yeniden karıştı.

 

 

Biz güçlüydük. Çin Takımı güçlüydü. WangXia güçlü olduklarının farkındaydı, fakat bu farkındalık dünyadaki takımlarla sınırlıydı. Tüm bu zaman boyunca dünyada sıkışıp kalmışlardı. Savaşları her zaman diğer takımlar ile film dünyalarına karşıydı ve Tanrı'nın dünyasının nihai hedefini; evrimi unutmuştu. Oyuncular ve gerçek dünya arasındaki boşluk, onların gelişmesiyle yavaş yavaş genişledi. Belki de her şeyi gerçek dünyada istedikleri gibi yapamayacaklardı, atom silahının henüz yaratılmadığı bir çağda yenilmezlerdi.

 

 

WangXia yerden 50 metre yükseklikte Uçan Kaykay'ı sürerken kilitsiz moda girdi. Yeri alevler sardı. Patlamalar ve şok dalgaları durmaksızın yankılanıyordu. Burası 20 bin asker ve 30 bin personel barındıran Japon ordusunun Şanghay'daki yerleşkesiydi. Bu yerleşke cephedeki zaferler dikkate alındığında nakliye bölümü haline gelmişti. Yaralı askerler yerleşkeye transfer edilirdi ve yeni askerler burada eğitim görürdü. Japonların da Çin'in çeşitli bölgelerinde askerleri vardı. Böyle bir ordu, birçok olayı bastırma gücüne sahipti... Normalde.

 

 

Asker denizini ilk gördüğünde WangXia'nın kalbi geri çekilmesi için bağırıyordu. Fakat kendisi de bir asker olarak, emirlerin otoritesi kalbine kazılıydı, özellikle bu emirler Xuan'dan geliyorsa. Xuan'ın zekası ve albay kimliği bu emirden dönmenin yolunu kesiyordu. WangXia'nın ilerlemekten başka seçeneği yoktu, önündeki yol cehenneme götürecek olsa bile. 10 bin kişilik bir yerleşkeye saldırdı.

 

 

Sonunda saldırıyı başlattıktan sonra gücünün farkına vardı. Gelişmiş Şeytan Enerjisi bombalarının hareketliliğini arttırdı ve güçlerini yükseltti. 20 metrenin altında bir etki alanına sahip bir plazma bombası artık 100 metreye ulaşmıştı. İlk plazma bombası üzerinde Şeytan Enerjisi'yle patladı. Patlama alanındaki altyapılar, zemin ve her şey geride bir krater bırakarak bir anda buharlaştı. Isı kısa sürede zemini cama çevirdi ve ısı dalgası patlama alanının üç katına çıktı. Hiçbir insan bu kadar sıcaktan sağ kurtulamazdı. Kalabalık bir alana inen her plazma bombası bin kişinin canını aldı. WangXia 10 bomba attıktan sonra yerleşke bir harabeye dönüştü.

 

 

WangXia 10 plazma bombasından sonra Şeytan Enerjisi'nin etkilerini öğrendiğinde, onları kalabalık olmayan yerlerde harcamayı kesti. Bombalarla cephanelikleri patlattı. Büyük bir patlama, bin metrelik bir alanı mahvetti. WangXia daha sonra bir ağır makineli tüfek aldı ve havadan ateş etmeye başladı. Zemini kendi başına cesetlerle doldurdu.

 

 

WangXia katliam çılgınlığı içindeyken, Xuan Şanghay'da bir ana caddeye indi. Bir grup Japon askeri ona yaklaştı ve tek kelime etmeden, Gauss tabancaları ellerine kaydı. Kata silahı formuna girdi.

 









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44247 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr