Cilt 19: Bölüm 5-2

avatar
690 13

Terror Infinite - Cilt 19: Bölüm 5-2


Çevirmen: Starshollow

Editör: Mariposa





Kalabalık Uçan Kaykay'ı görünce ağzı açık kaldı ve haykırdı. Çinliler bağırdı, "Uçan tahta! O bir Xian!"

 

 

"Sadece üç kişiyle yüzlerce insanı dövebilmelerine şaşmamalı."

 

 

"Lütfen beni çırak olarak alın!"

 

 

Kalabalık, bekledikleri süre boyunca on bin kişiye ulaşmıştı. Çığlıklar yükseliyordu ve hatta bazıları saygılarını göstermek için diz çökmüştü. Çinliler, Çin Takımı'na ulaşmak için polis barikatını kırmak istiyorlardı. Bu kadar çok insanın yanında, bu polisler geri çekilmezlerse büyük ihtimalle ayaklar altında öleceklerdi.

 

 

ChengXiao ve Heng'i tehdit eden şişman şerif de olay yerine vardı. Çin Takımı aşırı bir rahatsızlığa sebep oldu ve diğer suçlular gibi kaçmadı. Bunun yerine güpegündüz yabancıların yerleşim yerine geldiler. Sonuç olarak Japon ordusunun ve diğer ülkelerin temsilcileri Şanghay hükümetine baskı uyguladı. Bin elit Japon askeri on dakika önce yerlerinden ayrıldı, bu her türlü suçluyu katledebilecek yeterliliğe sahip bir orduydu.

 

 

(Ama bu normal suçlular ya da ordularla sınırlı. Ya düşmanları Xian ise? Tanrım. Xian bu dünyada gerçekten var. Çin aşağılanırken neredeydiler?)

 

 

Şişman adam takıma karmaşık duygularla baktı. Kimse bir hain olarak doğmazdı. Eğer Çin bu kadar zayıf olmasaydı, Çinliler diğer ülkeler tarafından aşağılanmasaydı, insanlar daha iyi bir hayat istemeselerdi, bazıları günaha girmiş olmazdı. Fakat bu insanlar aynı zamanda hizmet ettikleri kişilerden nefret ettiler.

 

 

Kalabalık patlama noktasına ulaşırken ve polis endişelenirken, Xuan ayağa kalktı. Herkes gözlerini ortada duran kişiye diktiğinde bütün ses kesildi. Xuan bir daire çizdi ve sonra ellerine iki tabanca aldı. Tabancaları iki yanına açtı.

 

 

"Hayır!" Heng aniden tepki gösterdi. Neredeyse uçarak Xuan'a koştu ve ellerini yakaladı. "Yapma. Zheng daha bir dakika önce gitti ve sen şimdiden katliam mı başlatmak istiyorsun? Bu insanlar hala barikatı kırmış değiller. Ve onlar Çinli! Bu insanları öldürdükten sonra nasıl istikrarlı bir üs kurarız?"

 

 

Diğer üyelerin hepsi Xuan'ın yanına geldi fakat kimseye fırsat bırakmadan kendisi konuştu. "Durum tehlikeli. Bu kalabalık içeri girdiği an uyuyan üyelerin hayatını tehdit edecek ve siz öldürmekte geç kalacaksınız. O noktada bir katliam başlatmak yerine, biz gayet de..."

 

 

Bütün takım dikkatle onu izledi fakat kimse onu durduramadı. Silahlar ateş sesleriyle dans etti. Ardından Xuan oturdu.

 

 

Tüm polisler yerde kan içinde yatıyordu.

 

 

Zheng takımı arkada bırakmak konusunda endişe etmemişti çünkü Xuan oradaydı. Bütün dikkatini verdi çünkü bir şekilde, kumun yakınlarına geldiğinde çok düşük rafine Qi'nin varlığını hissetti. Bu Qi vücudundaki rafine Qi ile yüklendi.

 

 

(Rafine Qi bir Yetiştiricilik enerjisidir. Mumya dünyasında Yetiştiriciler olabilir mi? Bu görev Xuan'ın beklediği kadar kolay olmayabilir.) Uçan Kaykay kumun içine dalarken Zheng kendi kendine düşündü.

 

 

Kumlu alana girer girmez, vücudunda bin kiloluk ağırlık hissetti. Uçan Kaykay bu ağırlığı taşıyormuş gibi yavaşladı. Neyse ki, Xuan'ın eklediği elektrikli jet sistemi bu alanı geçip kum topraklarına itmek için gereken patlamayı sağladı.

 

 

 

 

Kum yaklaşık sekiz apartmanlık bir alanı kaplamıştı. Bu binalar geçirdikleri hasar nedeniyle eski hallerine zar zor benziyordu. Sokaklarda yüzden fazla ceset yatıyordu, bazısı yanarak kömüre dönmüş, bazısı buz içinde donmuş, bazısının bütün suyu çekilmiş ve bazılarıysa taşa dönmüştü. Sokakların üstündeki gökyüzünde taşlaşmış bir adam ve kadın taşıyan kum dalgası vardı. Bu ikisi Jonathan ve Anck-su-Namun'du.

 

 

İki kişi Zheng'in kumlu alanı geçtiğini görünce şok oldu ve sonra da sevinçten dört köşe oldu. Fakat onları çevreleyen kum seslerinin Zheng'e ulaşmasını engelledi. Zheng'in arkasını işaret ettiler.

 

 

Zheng beklediği üzere Yetiştiricileri göremedi, sadece kum şeklinde Imhotep vardı. Jonathan'ın işaretini görünce, işlerin kötü olduğunu anladı. Üzerine güçlü bir rüzgar esti. Uçan Kaykay'dan atlamak zorunda kaldı. Uçan Kaykay yere düştü ve aynı zamanda Zheng'in yanından bir ateş topu geçti, ardından bir binaya çarptı. Binanın duvarlarının yarısından fazlası bu patlamada parçalandı.

 

 

(Hissedebiliyorum! Rafine Qi!)

 

 

Zheng arkasında beliren Rafine Qi'yi hissetmek için arkasına dönmek zorunda değildi. Bu bir insanın gözlerini kapattığında dünyayı hissetmesi gibiydi. Kişi görmese ve dokunmasa da o şeyi hissedebilirdi. Zheng, Rafine Qi'sinin çekildiğini hissetti. Qi'yi yetiştirebilen Luo YingLong'un aksine o bunları Tek Yüzük'ü kullanarak yapmıştı. Rafine Qi onunla uyumsuzdu.

 

 

Ancak, dördüncü aşamanın sonsuz kontrolü ona vücudundaki enerjiyi kolaylıkla kontrol etme gücü verdi. Yetiştiriciliği bilmeden Rafine Qi'yi bu şekilde kullanmıştı. Vücudundaki Qi düşüncesiyle dengelendi.

 

 

Zheng her şey olup bittikten sonra hala havadaydı. Aniden, bir başka rüzgar daha esti ve bam! Bir binaya çarptı ve kumlu alana düştü. Çarpışmadan gelen kuvvet onu birkaç metre geri savurdu.

 

 

Zheng omurgasından gelen acıyı hissetti. Bu saldırı vücuduna zarar verecek kadar güçlüydü ve içine bir parça Rafine Qi yerleştirdi.

 

 

Sonunda durumu ciddiye aldı ve yüzükten Kaplan Ruhu'nu çıkardı. Rafine Qi'si içini kaplayan Qi'yi tüketti ve ardından Kaplan Ruhu'na aktı. Bir sonraki saniye, yıkılmış binadan fırladığı an buz kesildi.

 

 

Gökyüzünde hayal meyal görünen sarı kıyafetli beş büyük canavar vardı. Yaklaşık beş metre uzunluğunda kolları vardı, insanların büyütülmüş versiyonuna benziyorlardı. Ancak, gövdelerinin altında bir şey yoktu, Alaaddin'in Sihirli Lambası'ndaki cine benziyorlardı.

 

 

En şok edici olansa, sarı kıyafetler giymiş canavar bedenleriyle birleşen insan kafalarıydı. Kafalar birer birer bağırdı, çığlıklar attı ve inledi. Bu kafalar insanların ruhlarıydı.










Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44247 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr