Cilt 19: Bölüm 1-3

avatar
812 13

Terror Infinite - Cilt 19: Bölüm 1-3


Çevirmen: Starshollow

Editör: Mariposa




"Ellerinizi birleştirin. Uyuyanların da elini tutun. Bizimle aynı anda girmelerini sağlamalıyız."

 

 

Xuan öncesinde uyuyan kişileri platforma getirmelerini söylemişti. Kimse bunun ne için olduğunu bilmiyordu fakat ona güvenerek yaptılar. Ama bu üyeleri Mumya'ya götürmek mi?

 

 

Zero kaşlarını çattı. "Bu kulağa iyi gelmiyor. Hala uyuyorlar yani aslında savunmasızlar. Bir savaş dönemine gidiyoruz. Bu karara katılmıyorum."

 

 

 

 

“Zaman.” Xuan yere çömelip uyuyan kişilerin ellerini birleştirdi. "İhtiyaçları olan şey zaman. Bir saniye sonra uyanabilirler ya da bir gün sonra ya da on gün veya daha da fazla. Film dünyalarında bir ay Tanrı'nın boyutunda sadece bir andır. Bu tehlike onların uyanışının bedeliyse, o zaman bu tehlikeyi almak zorundalar. Ne kadar çabuk uyanırlarsa, takım o kadar çabuk yardım alır. Mumya'ya girmek zorundalar. Dahası, eğer bütün takıma bir görev ödülü verilirse, onlar da alacak."

 

 

Xuan uyuyanların ellerini birleştirmişti. Takımın gerisi birbirine baktı ve pes ettikleri anlaşılabiliyordu. Gerekçesini çürütecek bir bahaneleri yoktu. Tehlikeye çekici çıkarlar eşlik ediyordu. Eğer biraz daha dikkatli olabilselerdi, belki de bu üyeler zarar görmeyecekti. Ya da onları Medjay'a bırakabilirlerdi. (Ç.N: Medjay: Eski Mısır’ın paralı askerleri, korkutucu yeteneklere sahiplerdir.)

 

 

Sonunda, herkesin eli birleşti. ChengXiao burada birkaç adam olduğu için, pis bir şey tutuyormuşcasına suratını bir tiksinti ifadesi kapladı.

 

 

"Bekleyin."

 

 

Platformun kenarından bir ses geldi. YanWei takıma doğru yürüdü. Heng'i görmezden gelip Zero ve TengYi ile konuştu. "Sizinle şu Mumya dünyasına gitmek istiyorum. Orada ne kadar kalırsan kal, burada sadece bir anlık bir şey değil mi? Ben de oraya gitmek istiyorum."

 

 

LiuYu hariç herkes Heng'e döndü. Heng hemen, "Hiçbir şey geliştirmedin ve silahın yok. Bir film dünyasına bu şekilde gitmek güvenli değil. Zheng'i canlandırmak üzere tamamlamamız gereken görevler de var. Zor olacak..."

 

 

YanWei ona soğuk bir kahkaha attı, "Bu boktan hayat umurumda değil. Sadece senin savaşta ölmeni izlemek istiyorum. Ölümünü izleyeceğim, korkaklığını, kaçışını, çirkin yüzünü izleyeceğim! Gözlerimle izleyeceğim!"

 

 

Heng cevap veremeden önce Xuan, "Ah evet, Şeytan Takımı'nda klonlandı."

 

 

Heng ve ChengXiao başlarını salladıktan sonra Heng hemen bunun kötü olduğunu fark etti. Beklediği gibi Xuan konuşmaya devam etti, "O zaman bırakalım Mumya'ya girsin. Heng, sende ekstra puan ve ödül var mı?"

 

 

Heng, Xuan'dan bunun geleceğini biliyordu. O sadece merak etmeyi ve takımın hayatta kalmasını biliyordu. Malesef, Şeytan Takımı'nda klonlandığı zaman YanWei'nin potansiyeli Tanrı tarafından kabul edilmişti. Xuan böyle iyi bir parçanın elinden kaçmasına izin vermezdi.

 

 

"Hayır!" Heng reddetti. "Bu kabul edemeyeceğim tek konu. Hiçbir gelişme almadı ve silahı yok. Ona şu an bir silah alsam bile savaşamaz. Bu yüzden onun Mumya'ya girmesini kabul edemem!"

 

 

Xuan başını iki yana salladı. "Bunu iyice düşünmelisin. Film dünyaları mı daha tehlikeli yoksa hazırlıklı olduğumuz modern Çin mi? Onu direkt sonraki film dünyasına sokmak yerine, Mumya'da tehlikeleri tanıması daha iyi. Dahası, sen onu koruyabilirsin. Belki de bu yapabileceği en iyi pratiktir."

 

 

YanWei kendisiyle alay ederken Heng tereddüt etti. Dişlerini sıktı ve "Ekstra puanlarım ve ödülüm var... Ama eğer bu iş tehlikeleşirse onunla ilgilenmekte bana yardım edebileceğini umuyorum.... Lütfen. Takım için ne kadar çok şey yaptığımı düşünürsek."

 

 

Sonunda YanWei Mumya'ya doğru giden takımın bir parçası oldu. Heng, Kamis adında C sınıfı bir yay takas etti. C sınıfıyla başlayıp SS sınıfıyla sonuçlanabilen yükseltilebilir bir yaydı.

 

 

Herkes puanları ile ödüllerini harcadı ve uyuyan üyeleri Mumya'ya taşıdı.

 

 

"Bu yeri her gördüğümde kötü görünüyor." ChengXiao konuştu ve ardından şaşkına döndü. Bu manzara bildiği Kahire'den farklıydı.

 

 

Şehir harap haldeydi. Evler bombalanmış gibi yıkılmıştı. Duvarlar kapkaraydı. Bütün halinde olan evler kolayca sayılabilirdi. Yerde göçükler vardı.

 

 

Takım aynı otele girdi. Ancak, artık hiçbir şey aynı değildi. Otel tahribata uğramış görünüyordu. Çatının bir kısmı eksikti. Burası bir savaş alanına benziyordu.

 

 

"Ah. Şimdiden 1940 mı oldu?" Xuan mırıldandı. "İkinci dünya savaşının doruk noktasıyla ilgili. Mısır ana savaş alanlarından biri. Ülkedeki hiçbir yer güvenli değil, özellikle Kahire." Diğer üyelere döndü. "Onları gerçekten burada mı bırakmak istiyorsunuz?"

 

 

ChengXiao kısık sesle, "Neden bundan zevk aldığını hissediyorum?"

 

 

Diğerleri buruk bir şekilde gülümsedi. Takım her zamanki gibi müzeye doğru yola çıktı. Ancak, caddeye adım atar atmaz, bir grup asker geçti. Hemen bir sokağa girdiler yoksa askerler tarafından görülmek başlarına bela açabilirdi. Sonuçta kimlikleri yoktu. Toplama kamplarına hapsedilmekten kaçınmanın tek yolu, bu şehirdeki bütün askerleri öldürmek ve ardından hava bombardımanı yapmaktı.

 

 

"Müzeye gidemiyoruz gibi görünüyor." Zero bir binadan aşağı bakıp diğerlerine söyledi.

 

 

Kısa bir tartışmadan sonra, takım müzeye gitmeye gerek olmadığını hissetti. Hedefleri Hamunaptra'ydı. Bu nedenle Xuan, Uçan Kaykayları çıkardı. Her birinde iki kişiyle, Hamunaptra'ya doğru uçtular.

 

 

2. Dünya Savaşı sırasında hiçbir jet ya da uçak, Uçan Kaykayların hızına yetişemezdi, hatta onları tespit bile edemezdi. Uçuş sakindi. Bahsetmeye değer tek olay YanWei'nin Heng'in davetini reddedip Xuan ile gitmesiydi.

 

 

"Tamam, moralini çok bozma." ChengXiao, Heng'i rahatlattı. "Kadınlarla aran ne kadar iyi bilmiyorum ama tipin fena değil. Senden bu kadar nefret ediyorsa muhtemelen derinden seviyordur. Israrcı ol ve zafer sana gelsin... Bu arada, Xuan cinsel açıdan ilgisiz. Onu aseksüel olarak düşünmeni öneririm. O zaman onunla birlikte olduğu için bir şey kaybettiğini hissetmezsin."

 

 

Hamunaptra'ya yaklaştıklarında herkes rahat bir nefes verdi. Ölüler şehri neredeyse son geldiklerinde olduğu gibi korunuyordu. Dış dünya bu yeri çölde bu kadar kolay bulamazdı.

 

 

Onların şansına, Ardeth de şehre yakın bir askeri üsse yerleşmişti. Üsleri artık bir çadır bölgesi değildi. Medjaylar, sahip oldukları altınları kullanarak büyük bir askeri üs inşa etmişlerdi ve Hamunaptra'yı çevrelemişlerdi. 50 binin üzerinde insan burada eğitim görüyordu. Tanklar ve tüfekler terk edilmişti. Hatta sadece 70 savaş uçağı vardı. Bu ordu Mısır'da hesaba katılması gereken bir güçtü.

 

 

"Uzun zaman oldu." Ardeth, Zheng'i canlandırmak için burada olduklarını öğrenince histerik bir şekilde iç çekti. Takımı mihraba götürdü ve giderken yardımları için onlara teşekkür etti. Süren savaş ile birlikte, Mısır'ın bağımsızlığı artık bir hayal değildi.

 

 

"Jonathan bize birkaç mektup yolladı. Geldiğiniz zaman size vermemi söyledi. Doğu bir mezara dönüşecek gibi. Çin hükümeti ve diğer birkaç ülke de dahil. Durum biraz karışık. Aynı zamanda, güçlerin bunun için savaştığını söyleyen küçük bir taş parçası gönderdi. Döndükten sonra size göstereceğim." dedi Ardeth.

 

 

Takım bunun 1940 Çin'i ile alakalı bir bonus görev olması gerektiğini anladı.

 

 

Fakat en önemlisi Zheng'in canlanıp canlanamayacağıydı. Xuan, Amun-Ra kitabını çıkardığında herkesin kalbi gerildi.

 

 

Mihrapta bir ışık demeti belirdi. Ortadan kaybolduğunda, Zheng orada yatıyordu. Herkes rahat bir nefes aldı.

 

 

Zheng gözlerini açtı fakat kalkmadı. Elleriyle gözlerini kapatıp, "Geri döndüm, yoldaşlarım... Klonumla rekabet edebilirim. İnançlarımı yerine getirmeye gücüm var.”











Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44266 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr