Cilt 18: Bölüm 12-12

avatar
774 13

Terror Infinite - Cilt 18: Bölüm 12-12


Çevirmen: Starshollow

Editör: Mariposa




YinKong Hava Dalgaları saldırılarını bırakıp hız avantajıyla Xuan'ın etrafında daire çizdi. Savunmasını kıramadı fakat kolunu kaldırmak bile başlı başına bir zor bir şeyken Xuan da ona saldıramadı. YinKong'un bu saldırıyı kullanırken tereddüt etmesinin nedeni buydu.

 

 

Xuan'ı çevreleyen ışık YinKong tereddüt ederken patladı ve saldırıyı kullanma şansını elinden aldı.

 

 

YinKong havanın katılaştığını hissetti ve olduğu yerde donakaldı. Lambda Sürücüsü'nün ışığı onun ötesine yayılmıştı, yani saldırı menzili içindeydi.

 

 

(Gerçek Xuan'a yaklaşmak... Zekayı da içeriyor mu?)

 

 

Zaman daha fazla düşünmesine müsaade etmedi. Büyük bir kuvvet onu geri uçurdu. Bu kuvvet, Xuan'dan sürekli olarak o kadar miktarda dışarı akıyordu ki, vücudu parçalanmaya başladı. YinKong dalgalar tarafından hareket ettirilen okyanusta yüzen bir tekneydi. İnancın gücü onu eve doğru taşırken hayatı ölümün eşiğindeydi. Diğer beş kişinin yüzündeki dehşeti bile görebiliyordu.

 

 

(Bu... Son mu?)

 

 

Bu son mu?

 

 

Zero pencereden ailesinin ölü bedenlerine, annesi ve kardeşine baktı.

 

 

Bu son mu? Zero bu soruyu kendine ilk kez ne zaman sorduğunu unutmuştu. Ailesine olan değişiklikten beri, eğitiminde yaşadığı mücadelelerden, bir suikastçı olarak geçirdiği yolculuğundan beri Zero kendisine tekrar tekrar sordu, bu son mu?

 

 

Tanıdığı bütün insanlar onu doğuştan suikastçı olarak överdi. Sakin, kayıtsız ve havalıydı. Güvenilirliği ve sessizliği, bir suikastçının sahip olması gereken özelliklerdi. Gereken her şeye sahipti. İnsan hayatına karşı kayıtsızdı. İnsanlar onun suikastçı olmak için doğduğuna inanırdı. Herkesi korkusuzca öldürebilirdi.

 

 

Fakat, gerçekten de hiçbir korkusu yok muydu? Gerçekten birini öldürebilir miydi?

 

 

Zero bu iki sorunun cevabını biliyordu. Babasına ihanet eden kadından intikam almak istemişti. Fakat hala hayata tutunan ve kendini bir düşmana veren bu kadını görmekten korkuyordu.

 

 

Ama yine de, ölümünü öğrendiğinde neden bu kadar boş ve berbat hissetmişti? Bir de kardeşi vardı...

 

 

Sonun vakti gelmişti. Zero yapması gerekeni bitirdiğinde kendini öldürmeyi seçti. Yaşama arzusunu kaybetmişti. Gerçek dünyadan buraya gelmeyi hiç beklemiyordu. Burada, ne pahasına olursa olsun yaşamak isteyen Zheng'le tanıştı, en yüksek zekaya sahip olan Xuan'la, aynı anda hem güçlü hem zayıf olan Heng'le, soğuk ve yakışıklı olan YinKong'la tanıştı.... Herkesin kendi hikayesi ve yürek burkan bir geçmişi vardı. Onun hikayesi olağanüstü bir şey değildi. Kendi türünü buldu.

 

 

Sadece yalnız olduğunu fark etti.

 

 

Ailesini terk ettiği günden beri, babasının kahkahasını ve annesinin yumuşak sesini duymayı diledi. Ailesi ondan koparıldıktan sonra ona kalan tek şey yalnızlıktı. Bu yalnızlık onu intikam yolculuğunda cesaretlendirdi, hayatını alan aynı yalnızlık.

 

 

"Bir daha yalnız olmayacağım..." diye mırıldandı Zero.

 

 

Zero iki kızı vurduktan sonra evin ikinci katında duruyordu. İki ceset yere düştüğünde annesine ve kardeşine dönüştü. Sonra arkasında Freddy belirdi.

 

 

Freddy bu sözleri duyduktan sonra Zero'nun boynuna uzanan pençesini bir anlığına durdurdu. Ağzını açtı ve bir silah namlusu ağzına girdiğinde bir hece söyledi.

 

 

Zero'nun sesi takip etti, "Bir daha asla yalnız olmayacağım! Annemin ölümü ve kardeşime aşık olmak yüzünden ölmek istedim ama bu geçmişte kaldı... Şimdi bırakamadığım birçok şey var. Geri dönmemi bekliyorlar... Yaşamak istiyorum! Onlarla birlikte savaşmak istiyorum! Yalnız olmak istemiyorum!

 

 

Ben takımımla olmak istiyorum!"

 

 

YinKong teslim olarak gözlerini kapattığında, gök gürültüsü gibi yüksek sesli bir silah sesi kulaklarında yankılandı. Kuvvetin uzaklaşmasıyla vücudu yere yığıldı. Sırtını yakıcı bir acı bürüdü. Lambda Sürücüsü'nün gücüyle olan o temas anı, derisinin bir bölümünü ve sırtındaki eti yırttı. Ancak, bu hareketlerini engellemedi. Yerden kalktı ve dikkatle hemen Xuan'a döndü.

 

 

 

 

YinKong'u şaşırtan bir şey oldu, Xuan'ın vücudu etrafındaki ışıkla birlikte parçalanıyordu. İlk önce Lambda Sürücüsü'nün gücünün vücuduna fazla yüklendiğini düşündü ancak sonra eve bakmak için arkasını döndü. İkinci katta elinde keskin nişancı tüfeğiyle diz çökmüş genç bir adam vardı. Bu kaybolan Zero'ydu.

 

 

Ölümden kaçmak buradaki herkesi aşırı mutlu etmişti. Fakat Zero ile konuşmaya fırsat bulamadan, helikopterler havadan karaya füzelerini fırlattı. Heng hiçbir güç kullanamıyordu, YinKong kritik bir şekilde yaralanmıştı ve Zero Ölüm Algısının Mistik Gözlerini daha yeni kullanmıştı. Kimsenin koşacak dermanı bile yoktu. Onlar bekleyen şey yine ölümdü.

 

 

(Sahte Xuan öldü. Şimdi top sende, Zheng. Çin Takımı'nın geleceği kendinin üstesinden gelip gelemeyeceğinde yatıyor.)

 

 

Gelen füzeleri görünce, YinKong ve buradaki herkes sessizce gözlerini kapadı. Füzelerin yere ulaşmasına yalnızca birkaç saniye kalmıştı.

 

 

Bir rüyada zaman mekan kavramı yoktu.

 

 

Zheng'in enerjisi, vücut sınırına ulaşmadan önce tükendi. Yıkım'dan çıktığı an ve hiç gücü yokken, Klon Zheng boynunu kavradı ve onu yerden kaldırdı.

 

 

"Bu son." Klon Zheng elini sıktı.

 

 

Zheng'in mücadele edecek gücü kalmamıştı. Başı dönüyordu. Bilincini kaybedip ölmesi iki ya da üç saniyelik bir meseleydi.

 

 

Belki bu ölümden önceki son yansımaydı veya güç eksikliği artık dördüncü aşamayı destekleyemiyordu, Zheng bilincini kaybetmeden hemen önce kalp şeytanından çıktı. Özgürlüğün sınırı kaybolunca, acı içine doldu. Boğulmasa bile, bu vücutla devam edebilir mi bilmiyordu.

 

 

Klon Zheng, Zheng'in ağzını oynattığını görünce elini gevşetti. Zheng fırsattan istifade birkaç derin nefes aldı ve ardından çatallı bir sesle, "Sen... Acı içindesin, değil mi?"

 

 

Klon Zheng kafası karışmış halde sordu, "Ne saçmalıyorsun? Daha hızlı mı ölmek istiyorsun? Buna izin vermeyeceğim. Boğularak yavaş yavaş öleceksin."

 

 

Zheng acı içinde gülümsedi fakat boynundaki el yanağındaki hareketi durdurdu. Dedi ki, "Seninle kalp şeytanının etkisi altında savaşmama rağmen kalbini daha iyi hissettim. Benden nefret ediyorsun. Bu dünyadan nefret ediyorsun. Bütün canlılardan nefret ediyorsun. Yok etmek ya da yok olmak istiyorsun. Sanırım seni anlıyorum. Aynı şeyle karşılaşırsam ben de aynı değişiklikleri yaşayacağım... Sonuçta sen bensin."

 

 

Klon Zheng ağzını açtı fakat bir kelime çıkmadı. Eli tekrar sıkılaştı.

 

 

Zheng devam etti, "Çok saftım. Herkesin yaşamasını istedim ama gerçekten yaşamasını istediğim kişi benim. Bu dünyada yalnızca herkes yaşarken hayatta kalma gücüne sahibim. Gerçekten bencil kişi, içimdeki benim. Ne ironik, sen ölmek istiyorsun, ben ise yaşamak. Ama, beni öldüren sensin.

 

 

Klon ben, Qi ve Kan Enerjisi bana Yıkım'ı kullanmayı sağlıyor ama sana vücudumdaki üçüncü enerjiyi söyleyeyim."

 

 

Kaplan Ruhu'ndan ve elinden beyaz bir ışık yayıldı. Işık Klon Zheng'i onu bırakmaya zorladı. Zheng rafine Qi'sini kullandı ve ışın kılıcını aktifleştirdi.

 

 

Zheng saldırmadı. "Bilincim kavga boyunca yaydığın duyguları algıladı; kızgınlık, çaresizlik, yenilgi ve kalbin ölümü. Sonunda ikimizin arasındaki boşluğu fark ettim. Birimiz yalnızca bir şeylerden vazgeçmeye istekli olduğunda kazanacak. Ben yaşamaya fazla odaklıydım ve tüm bu tereddütlere sahiptim. Kimsenin ölmesini istemedim ama yoldaşlarımın gözlerimin önünde ölmesine tanık oldum. Masum insanları öldürmek istemedim ama aynı insanlar görevlerimiz yüzünden öldüler... Hedeflerimi gerçekleştirecek güce sahip değilim, bu ister yaşamak olsun, ister benim için önemli insanları korumak olsun veya senin altında kalmamak olsun. Hiçbir şeyden vazgeçmek istemedim ve bu yüzden hiçbir şey alamadım."

 

 

"Yaşa, klonum. Ve gerçek dünyadaki buluşmamız için bekle. Seninle aynı yükseklikte duracağım. Adaletimi yürütme gücüne sahip olacağım. Bir daha ki sefere, seni bu acı dolu uçurumdan çıkaracağım!"

 

 

Zheng Kaplan Ruhu'yla bir duman bulutu kesti ve ardından içine atladı.

 









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr