Çevirmen: Starshollow

Editör: Mariposa

Heng sekiz metre yükseklikten yere atladı. Havadayken, gümüş yayı üç adet +4 büyülü okla çekti. Bu büyülü oklarla üç oklu patlayıcı atışın gücü Gauss keskin nişancı tüfeğini bile geçiyordu. Bu atış tutarsa, Xuan kesinlikle ölürdü.

(Vurmak zorundayım! Lambda Sürücüsü'nü kullanıyor yani aynı zamanda kata silahını kullanamıyor demek oluyor bu. Bu patlayıcı atışın ivmeyi tamamlaması için bir fırsat. Bunu yapabilirim! Yapabilirim!)

Sekiz metre yükseklikten düşüş onu yaralayabilirdi fakat Heng'in sonrası için endişelenmeye vakti yoktu. Bütün dikkati üç oka odaklıydı. Elf soyundan gelen enerji de oklara doğru aktı.

(Enerjimi 500'e ayarlarsam, Şimşek Atışı 400 kullanır, işte bu yüzden yalnızca bir kere kullanabilirim. Ancak, 100'lük enerji bir hedefi öldürmek için yeterli. Enerji tasarrufu yaparak beş atış yapabilirim ya da bir atıştan sonra vücudumu geliştirmek için kalan 400'lük enerjiyi kullanabilirim.)

Heng sıçramadan aldığı kuvvetle hala havada süzülüyordu. Kafasındaki zaman kavramı havada asılı kaldığını hissedene kadar yavaşladı.

Xuan tabancasını kaldırdı. Heng iğne gibi merminin yavaşça ona doğru geldiğini ve ardından dört metre öteden geçtiğini görebiliyordu. Xuan'ın parmağı tetiği çekme hareketini henüz tamamlamıştı.

(Şimdi!)

Heng okları parmaklarından bırakırken bağırdı. Oklar yolda arka arkaya çarpıştı, sadece bir tanesi uçuşta kaldı. Hızı insan gözünün yakalayamayacağı bir seviyeye ulaştı. Heng'in parmakları yayı bırakana kadar, ok Xuan'ın göğsüne saplandı. Kuvvet Xuan'ı caddenin gerisine itiyordu.

Ancak, ok tam olarak Xuan'ın içine girmedi. Mermilerin üzerindeki eşsiz renkli ışık vücudu ve ok arasında yayıldı, oku vücudundan on santimetre uzakta durdurdu. Heng, Xuan'ı tamamen saran bir bariyer görene kadar ışığın yoğunluğu arttı. Lambda Sürücüsü'nden gelen kuvvet üç oklu Patlayıcı Atış'ı engelledi.

Bariyere rağmen, ok Xuan'ı itmeye devam etti. Patlayıcı Atış tekniği sadece üç okun kuvvetinden ibaret değildi. Onun gücü üç okun kuvvetinin karesine eşdeğerdi. Son ok, bariyer parçalanmadan önce çok yavaşça onun iki santimetre içine girdi.

Bu atışın tamamen etkisiz olmadığını gören Heng, Lambda Sürücüsü'nün yenilmez omadığını biliyordu, en azından sahte Xuan gerçek Xuan'ın gücüne ulaşana kadar öyle değildi. Kafasında bu düşünceler dönmeye devam ederken, bir dükkana çarptı ve duvarda insan şeklinde bir delik bıraktı.

ChengXiao, Heng'in Xuan'ı havaya uçurduğunu gördü. Çarpmadan çıkan ses onu kendine getirdi. Anında Heng'e doğru koştu ve heyecan içinde haykırdı, "Dostum, bu etkileyiciydi! Sahte Xuan'ı vurdun. Şimşek Atışı mıydı? Hey, çarpınca kendini mi öldürdün?"

Tam ChengXiao 10 metre koşmuşken, Xuan'ın bayıldığı yerden bir şok dalgası çıktı. Bu şok dalgası Heng'in çarptığı dükkanın içine patladı ve yoluna bir 100 metre daha devam etmeden önce orayı bir anda toza dumana kattı. Dükkandan geriye bir harabe kaldı. Heng muhtemelen patlamada ezilmişti.

ChengXiao delilik içinde bağırmadan önce beyni üç saniyeliğine durdu. Tam hızda koşarken bağırdı, "Heng! Öldün mü? Öldüysen cevap ver de bileyim!" İkisi film dünyalarında birlikte savaşmışlardı ve fikir alışverişinde bulunmuşlardı. Geliştirilen ilişki yoldaşlarınkine eşdeğerdi. Bu yüzden ChengXiao Heng'in ölmüş olabileceğini düşününce kendini kaybetti.

Xuan sonrasında başka bir atış yapmadı. ChengXiao yıkıntıları kazıyor ve büyük parçaları fırlatıyordu. Sonunda, aşağıda gömülü olan bir gümüş yay buldu. Acele ederek yayı çekti. Yayla birlikte ona sıkıca tutunan Heng de çıktı. ChengXiao, Heng'i çakıl taşlarının arasından çıkardı ve bacaklarının ezildiğini gördü. Eğer şu an bir başka şok dalgası daha gelseydi, Heng kesinlikle kaçamazdı.

ChengXiao, Heng'i sırtına alıp koşmaya başladı. Ancak, Heng hemen bağırdı, "Yapma! Koşarak kaçmayacağız. Karşı saldırı yapmalıyız!"

"Götüne saldır! O kadar güçlü atış bile bariyerini kıramadı. Ona doğru koşmak sadece kendimi öldürtecek. Önce bir kaçalım. İğnelerle kanamanı durduracağım." ChengXiao bağırırken koşmaya devam etti.

Heng ciddi bir tonla, "Güven bana. İsabeti her atışta daha da tutarlı oluyor. Birkaç atış sonra kaçamayacağız. Karşı saldırı yapmadan ölmektense risk almak daha iyi! Üç oklu Patlayıcı Atış savunmasında küçük bir çatlak oluşturdu. Peki ya dört oklu Patlayıcı Atış yaparsak?"

Patlayıcı Atış tekniğinin kuvveti eklenen her bir ok ile üstsel bir oranda artar. Normal bir insan sadece büyük bir kararlılık ve doğuştan gelen yetenek ile iki oka ulaşabilir. Bu dünyadaki istatistiklerdeki gelişmelerle bile, Heng'in her boşlukta Tanrı'nın Boyutu'nda kendi kanıyla pratik yapması gerekmişti. Karakteri zayıf olabilirdi fakat parmakları kırılana kadar pratik yapmaya kararlı biriydi. Takımın ilk beşine bu şekilde girdi, sadece zayıflığı yüzünden işe yaramaz görünüyordu.

Bu zayıflığın üstesinden geldiğinde, gösterdiği emek su yüzüne çıkacaktı.

"Patlayıcı Atış'ın her bir seviyesi kavramak için son derece zordur. İki oklu atış sadece okların kontrollü çarpışmasını gerektirir. Üç oklu atışın başarı için tamamen farklı bir tekniğe ihtiyacı vardır. Zorluk derecesi iki oklu atışın en az on katıdır. Dört oklu atış da farklı bir tekniğe ihtiyaç duyar ve üç oklu atıştan yüz kat daha zordur... Gerçeği bil diye söylüyorum, bunu yapabilir miyim bilmiyorum. Elf soyumun seviyesi arttığından beri Tanrı'nın Boyutu'nda her Allah'ın günü pratik yaptım. Dört oklu atışı 100 denemenin 5'inde başarabilirim. Bu 5 atışın da sadece biri hedefi vuracak."

ChengXiao geri bağırdı, "Dalga mı geçiyorsun? Bu %1 ihtimal! Bariyerini kırabilir mi onu bile bilmiyoruz. Ve eğer saldırısı bizi bulursa işimiz biter!"

Heng fikrini değiştirmedi, "Hayır! Başarmak zorundayız! Ya başaracağız ya öleceğiz! Başka yolu yok. Üç oklu atış bariyerine girdi. Dört oklu atış kesinlikle delip geçeçek! Bana inan. Olduğum kişi... Kesinlikle vuracak! O bariyeri kesinlikle deleceğim! Güneşleri vuran efsanevi okçuluk tekniği de aynı teknikti!"