Cilt 18: Bölüm 12-1

avatar
839 11

Terror Infinite - Cilt 18: Bölüm 12-1


Çevirmen: Starshollow

Editör: Mariposa





Zheng çaresiz rüyaya girdikten sonra TengYi ve LiuYu zor bir duruma düştü. Zheng aniden gitti ve aynı anda Xuan onlara saldırmaya başladı. Ejderha parçası kolyesi olmasaydı, ilk ateş turu TengYi'yi bir arı kovanı gibi vururdu. Öte yandan LiuYu o kadar şanslı değildi. İğne gibi Gauss mermileri kolunu deldi ve kullanılamaz hale soktu.

 

 

Xuan'da iki tane aynı Gauss tabancası vardı fakat gerçek Xuan'daki dövüş kapasitesine sahip değildi. Kata silahı, Lambda Sürücüsü yoktu, hatta en temel kilitsiz genetik kısıtlama bile yoktu. Saldırı için elindeki tek şey Gauss tabancalarıydı. Aksi takdirde, TengYi ve LiuYu'nun kaçacak şansı olmazdı.

 

 

İlk ateş turunda, TengYi'yi mermilerden bir bariyer korudu. Ancak, bariyerin enerjisinin bitmesi an meselesiydi.

 

 

TengYi'nin gözleri bir anda bulanıklaştı. Xuan'ın görüşünü engellemek için yemek masasını devirdi. Ardından LiuYu'yu alıp koridora koştu. Arkalarından durmaksızın silah sesi geliyordu fakat kilitsiz modda olmayan Xuan onlara yetişemedi. LiuYu'yu kıl payı kaçırdı.

 

 

"Kaçamazsınız. Kaçamazsınız... Haha. Bırakın diğer insanları öldürdüğüm gibi sizi de öldüreyim. Bırakın sizi öldüreyim. Kaçmayın."

 

 

Xuan koridora girince yanında siyah şapkalı ve çizgili üstü olan bir adam belirdi. Adamın suratı yanmıştı. Ellerinde eldiven gibi bir çift makas vardı. Kıyafeti garip ama korkutucuydu. Xuan'ın peşinden gitti ve iki kişiyi kovaladı.

 

 

(Ejderha parçası kolyesinin pek çok saldırıyı engelleyemediğini söylediler. Enerji deposu sınırlı. Xuan'ın silahları da güçlü. Ne kadar enerjisi kaldı bilmiyorum. LiuYu'nun kolundaki kanamayı da durdurmam lazım... Zheng! Freddy'nin neresi senin söylediğin kadar zayıf ki! O çok daha tehlikeli.)

 

 

Zheng'i tamamen suçlayamazdınız çünkü bu Xuan ona karşı baya zararsızdı. Xuan'ın gücü zekasında, itemlerinde ve son olarak dövüş kapasitesinde yatıyordu. Öyle olsaydı, gerçek Xuan TengYi'yi ve LiuYu'yu şimdiye kadar kaç kere öldürürdü. TengYi'nin suçu güç eksikliğiydi.

 

 

TengYi'nin doğuştan gelen yetenekleri eksikti fakat sonuçta ejderha kanıyla yıkanmıştı ve T-virüsü enjekte edilmişti. Aynı zamanda genetik kısıtlamanın ilk aşamasını açmıştı. Yani, Ölümcül Deney'deki Alice'den daha zayıf olsa da, yanında fazladan bir kişi taşırken hala Xuan'dan ve Freddy'den daha hızlı koşabilirdi.

 

 

(Bu evde kalamayız. Sokaklara koşalım!)

 

 

TengYi sokaklara doğru yöneldi. Yolda herhangi bir yaya görmedi. Parlak gün ışığının altında bütün alan boştu. Sanki bu kasabada kimse yaşamıyordu. Sessizlik insanı deli edebilirdi fakat TengYi'nin ilgilendiği şey şu an bu değildi.

 

 

"LiuYu! Güçlü kal! Saklanacak bir yer bulduktan sonra hemostaz spreyle kanamanı durduracağım." TengYi bağırdı.

 

 

LiuYu'nun yüzü kireç gibiydi. Kafasını iki yana salladı. "Durma. Eğer bu bir rüyaysa mesafe kısıtlaması yoktur. Kaçmayı düşündüğün için Freddy bizi yakalayamaz. Koşmayı bırakırsan bizi kolayca bulur. Rüyada canavarlar böyle yakalar. Bu yüzden durma!"

 

 

TengYi şaşırdı. LiuYu'ya cevap vermeye çalışırken adımları hafifçe yavaşladı. Ancak, silah sesleri tekrar geldi. Xuan ve Freddy onlar fark etmeden yetişmişlerdi.

 

 

Freddy kahkahalarla bağırdı, "Kaçın. Kaçın benden! Liderinizin kalbi parçalanıyor. Ne kadar çok korkarsanız, öfkelenirseniz ve çaresizlik ne kadar büyürse ben o kadar güçlenirim. Haha! Zheng Zha'nın kalbi parçalandığında, Chu Xuan'ın güçlerini tamamen taklit edebileceğim. Sizi öldürmek çocuk oyuncağı olacak... Kaçın! Koşmaya devam edin!"

 

 

Bir şekilde, Xuan'dan gelen silah sesleri daha da netleşti. Kata silahı kaba bir şekle girmeye başladı. TengYi eğitimde Xuan'ın kata silahını ve lambda sürücüsünü kullandığını görmüştü. Bu yüzden bu sahne onu şok etti. Adımlarını hızlandırdı.

 

 

Ancak, ne kadar hızlı koşarsa koşsun, Xuan ve Freddy peşlerinden gelmeye devam ediyordu. Bariyer gittikçe inceliyordu ve parçalanmanın eşiğindeydi. Bu iki insanın hayatı da öyleydi.

 

 

Bir rüyada zaman mekan kavramı yoktu. Her şey kişinin kendini içinde görebildiği şeye bağlıydı.

 

 

YanWei ve suçlular daha da uzaklaştıkça Heng kalbinin parçalandığını hissetti. Yanında yatan cesedin Freddy'e dönüştüğünü bile fark etmedi. Sessizce yerinde durdu. Kafasının içinde bir film gibi dönen değerli hatıralarının sahneleri, bebekliğinden, çocukluğundan, gençliğinden, yetişkinliğinden... Yine de, sanki hayatında önemli bir şeyler eksikti.

 

 

(Neydi o?.. Neyi unuttum? YanWei... Onu hala hatırlıyorum. Onu incittim. Güvenini kaybettim... Annem... Annemin sıcaklığını asla unutamam... Babam... Buna benim için sebep oldu ama aynı zamanda zor bir hayatı vardı. Onu suçlamıyorum... O suçlular... Yüzleri sonsuza dek kalbimde kazılı kalacak. Kaç kere öldürürsem öldüreyim onları asla unutamam... Unuttuğum şey neydi?)

 

 

Heng hareketsizce orada durdu. Gözleri yaşama ışığını kaybetmişti. Freddy ona yaklaşırken hareket etmedi.

 

 

 

 

(Derler ki, bir kişi ölünce hayatı gözlerinin önünden geçer. Benim ölüm vaktim mi geldi? Evet. Zamanım dolmuş olmalı. Onun için üzgünüm. Hayatını mahvettim. Kendi hayatımı mahvettim... İnsanların ahiret hayatı olur mu? Ona üzgün olduğumu söylemek istiyorum... Ahiret hayatı olacak mı? Zheng ve diğerleriyle bir kez daha görüşmek isterim... Ahiret hayatı olacak mı? Ama unuttuğum şey ne? Neyi unuttum?)

 

 

Heng'in kalbi mahvolmuştu. Yaşama arzusunu dahi kaybetti. Geriye kalan tek şey bu küçük soruydu. Ölü bir insandan tek farkı buydu. Freddy eldivenli elini kaldırdı. Heng'in kalbine uzandı.

 

 

(Neyi unuttum?.. Çok önemli bir şey. Tekrar bir hayat yaşayabilirsem...)

 

 

Anıları çocukluğuna, hala çok küçükken ki zamana, anne babasının hayatta olduğu, YanWei ile hala arkadaş olduğu zamana geri döndü. O zamanlar, onun...

 

 

Bir keresinde yaramazlık yapıp babasının yayıyla oynamışlardı. Bir ok neredeyse YanWei'nin gözüne saplanıyordu. Heng onu yoldan itti ve ok bacağını deldi. Hala çok küçüktü ama kız ağlarken onu bir gülümsemeyle rahatlattı, bacağından akan kanı hiç umursamadı. Bu...

 

 

(Cesaret!) Heng bağırdı.

 

 

Freddy ani değişimden dolayı şok oldu. İleri atlamaya çalıştı fakat Heng omzundan yakaladı ve onu içeriye çekti.

 

 

Freddy'i topuğuyla tekmeledi ve bütün vücudunu takla attırdı. Diğer eli bir gümüş yay tutuyordu. Heng yayı Freddy'nin düştüğü yere nişan aldı. Yayı yukarı doğru çekti. Yay kirişi Freddy'nin kafasını kopardı.

 

 

"Cesaret! Yanlışsam yanlışım! Sonsuza kadar kaçmak yok. YanWei, sana olan borcumu hayatımın geri kalanıyla ödeyeceğim! Eğer bu yetmezse, cehenneme gidip sonsuzlukla öderim! Bir daha asla kaçmayacağım! Bir daha asla kaçmak istemiyorum!"

 

 

Heng çok uzaklara giden arabaya delilikle hücum etti. Her nasılsa, o kadar uzak mesafeyi birkaç adımla kapattı. Bir ok dizisi attı. Adam sesini çıkaramadan yere düştü.

 

 

Heng yırtık kıyafetler içindeki YanWei'ye döndü ve bağırdı. "Geri döndükten sonra seni canlandıracağım! Tekrar kaçmayacağım! Bir daha asla! Çocukluğumda çektiğim acı bir bahane değil. Geride bırakılması gerekenleri geride bırakacağım. Gelecekte... Eğer bir geleceğimiz olursa, sana hayatımla ödeyeceğim!" Gözlerini kapattı.

 

 

Tekrar açtığında, silindiği sokakta dikiliyordu. Ne YanWei ne de diğer adamlar vardı. Olan her şey bir yanılsamaymışcasına boyut tam bir sessizlik içindeydi.

 

 

Heng'in gözleri hiç bu kadar cesur bakmamıştı. Zayıflıktan eser yoktu. Sanki gerçek Heng buydu.

 

 

Tam o sırada, uzaktan bir dizi silah sesi duydu. Heng bir an şaşırdı ve sonra koşmaya başladı. Birkaç sokak koştuktan sonra, Xuan ve Freddy'nin TengYi'yi kovaladığını gördü.

 

 

"Freddy... Ne yapmaya çalışıyorsun?!"

 

 

Heng yayını sonuna kadar çekti. Yaydaki tek ok yüksek bir baskı uyguladı.

 

 

"Freddy... Benim yoldaşıma ne yapmaya çalışıyorsun?"

 



 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44250 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr