Cilt 18: Bölüm 11-2

avatar
848 9

Terror Infinite - Cilt 18: Bölüm 11-2


Çevirmen: Starshollow

Editör: Mariposa





Zheng, Freddy'nin açığını gerçekten de yakalamıştı. Bu rüya dünyasının temel olarak onun bilinciyle kurulduğu ve her oyuncunun  zayıflığı da onlar hakkında sahip olduğu bilgiler üzerine çizildiği gerçekti. Yani kritik bir açık vardı. Bu bütün takımı gerçeğe döndürme şansıydı!

 

 

(Elm Sokağı Kabusu'nun cevabı kalbindeki boşluğun üstesinden gelmek kadar basit. Ancak, söylemesi kolay. İnsan nasıl en yakınlarına, en değerlilerine ve hayatta en pişman olduğu şeylere karşı kayıtsız kalabilir? Nasıl onların üstesinden gelip kolayca yoluna bakabilir?)

 

 

Zheng sonraki hamleleri üzerine düşündü. Yapması gereken çoğu şeyi planlamıştı. Tuzağını bile ayarlamıştı. Şimdi, tek yapması gereken beklemekti.

 

 

(Bu filmdeki çaylaklar için kötü oldu. Freddy'yle savaşma şansı bile verilmedi. Güç eksikliği, Freddy ile karşılaştıkları an ölecekleri anlamına geliyordu. Ben de zayıflıklarını bilmediğim için Freddy onları kullanmakla uğraşmak zorunda kalmadı. Ölümleri talihsizdi.)

 

 

Aniden, Zheng'in içinde tuhaf bir his yükseldi. Bu hisi film boyunca birçok kez sezmişti, her seferinde bir ya da daha fazla takım üyesinin kaybolmasıyla sonuçlanmıştı. Bu his Freddy'nin ortaya çıkmasıyla oluşuyordu. Sonuçta rüya dünyası Zheng'e aitti. Freddy rüyasına girdiğinde bunu hissedebilirdi.

 

 

Yukarıdaki birkaç kişi sıkıldıkları için sohbet ediyordu. Xuan gruptan uzakta olmayan bir kanepede oturmuş kitap okuyordu. Bütün gün hiçbir şey yapmamak yüzünden sıkıntıdan patlıyorlardı. ChengXiao sonunda isyan etti.

 

 

"Kahretsin. Artık buna katlanamıyorum. Gidip marketten birkaç paket iskambil kartı alacağım. Oturup durmak zaten sıkıcı. Bari biraz kart oynayalım." Kapıya doğru yürüdü.

 

 

TengYi ve LiuYu birbirlerine baktılar. Tek başına dışarı çıkmak tehlikeli olduğu için ikisi de onu durdurmak istedi. Takımda kalan tek kişi onlardı yani işler şüpheli hale gelmişti. Zheng'in söylediği gibi Çin Takımı'nın pek çok üyesi olabilir miydi? Ve bu üyeler bu dünyada mı kaybolmuştu? Eğer öyleyse ChengXiao'nun tek başına dışarı çıkması tehlikeli olurdu.

 

 

Ancak, ChengXiao onlardan hızlı davrandı. Daha ağızlarını açamadan kapının dışına çıkmıştı. İkisi arkalarından kapının kapanmasını izledi. TengYi ve LiuYu bunun tuhaf olduğunu hissetti.

 

 

ChengXiao dışarı adım attığında derin bir nefes aldı ve haykırdı, "Haha. Sonunda özgürlük. Dostum, bu film dünyası acayip tuhaf ve yoğun. Eğer gerçekten hayaletler cinler falan varsa en azından onlarla savaşabiliriz. Ama her gün bu evin içinde öylece bekliyoruz. Yine de hiçbir şey olmuyor. Sıkıntıdan ölecektim... Biraz Amerikan sarışınlarına bakmanın zamanı gelmedi mi? Yoksa karizmamı kullanarak yakınlardaki bir bara girip tek gecelik bir şey mi arasam?"

 

 

ChengXiao yürürken kendi kendine mırıldandı. Kafesinden yeni kaçmış bir fare gibiydi, en çok ilgisini çeken mekana doğru ilerliyordu. Çok geçmeden kasabanın ana caddelerine ulaştı. Kasabaya yabancıydı fakat doğal sapık içgüdüleri onu çabucak bara yönlendirdi. Kapıyı açtı ve içeri girdi.

 

 

Saat henüz erkendi. Güneş batmaya yeni başlamıştı yani içeride pek fazla insan yoktu. Seksi makyajlı birkaç kadın, gündelik kıyafetli birkaç adam ve barı düzenleyen birkaç eleman vardı. Yumuşak müzik ortamda dolaşırken huzurlu ve rahat bir his veriyordu.

 

 

ChengXiao odayı taradı. Tek başına duran bir kadın yoktu. Tezgaha yönelip şansını aramaktan başka çaresi yoktu. Girişe bakacak şekilde oturdu. Giren her kadın onun gülümsemesini karşılasa da yanlarında erkek arkadaşları vardı. Çok geçmeden, ChengXiao sövmeye başladı. Yarım saat geçti ve yakında hava kararacaktı.

 

 

Bardağını bırakmak zorunda kaldı, kalkmaya hazırlanıyordu. Amerikalı sarışınlar için yemekten sonra tekrar gelmeyi planlıyordu. Gece daha çok insan olmalıydı, herkesin çift olarak gelmesi mümkün değildi. Amerikan gece hayatının böyle masum olmasını reddetti.

 

 

ChengXiao tam kalkarken, kapıdan içeri dört kız girdi. Yirmilerinde görünüyorlardı, gençlik çağında. Baştan çıkarıcı kıyafetler giyiyorlardı, makyajları da öyleydi fakat oldukça edepli görünüyorlardı. En az çekici olanı bile oldukça güzeldi, en önemlisi de siyah saçlı bir Asyalıydı. Onu fark edince ChengXiao'nun gözleri parladı. Fakat, yüzü ortaya çıktığında, suratından kan çekildi. Elleri kontrolsüz bir şekilde titriyordu.

 

 

Barmen bir Amerikalıya şöyle dedi, "İşte yine geldiler. Bu kibirli fahişeler gece yarısı bile olmadan buraya gelirler. Hesaplarını ödemezlerse dışarı çıkarıyoruz."

 

 

ChengXiao arkasını döndü. Bütün bardağı kafaya dikti ve sonra barmene sordu. "Fahişe mi? Hepsi mi?"

 

 

Barmen onun anormalliğini fark etmedi. "Evet, hepsi fahişe. Orta Doğu ve fakir Asya ülkeleri gibi savaş bölgelerinden geliyorlar. Bu ucuz kadınlar Amerika'ya gelip fahişe olmak yerine kendi ülkelerinde kalmalılar..."

 

 

 

 

Konuşmasını bitiremeden kafası alışılmadık bir şekilde döndü. Sanki bir güç, oyuncak bebeğin kafasını büküyordu. ChengXiao barmenin kafasını büktü ve boğazından havaya kaldırdı. "Palavralarını ve yalanlarını... Sakın dökeyim deme! Ağzın kokuyor!"

 

 

Ses tonu her kelimede alçalıyordu. Camı ve ahşabı parçalayarak barmeni tutup tezgaha çarptı. Ardından ChengXiao yanındaki Amerikana geçirdi.

 

 

"Freddy. Bana saldırdığını biliyorum. Kalbimdeki boşluk? Düşmanına karşı hangi tedbiri kullanman gerektiğini anlasam da..."

 

 

Amerikalı adama yumruk üstüne yumruk attı. Darbeleri o kadar hızlıydı ki normal bir insan onları bir bulanıklık halinde görürdü. Adamın kemikleri kırıldı ve ölü bir et yığını gibi yere düştü.

 

 

ChengXiao uludu ve Asyalı kıza döndü. Çocukluk aşkının aynısıydı. Onun böyle bir duruma düştüğü düşüncesi ise...  İnsanlar tarafından aşağılanıp hor görülmesi, bardaki herkesi öldürmemek için kendini zor tutuyordu.

 

 

Fakat, arkasını tamamen dönünce, siyah şapkalı ve çizgili üstü olan bir adamın onun elini tutarak bardan çıktığını gördü. ChengXiao düşünmeden dışarı fırladı. Adamın suratının yanık olduğunu fark etmemişti.

 

 

"ChengXiao kayboldu."

 

 

Zheng yemek masasının yanında iç çekti. Odadaki herkese baktı. Çin Takımı bu akşam yemeğinde yalnızca dört kişi kalmıştı: Xuan, TengYi, LiuYu ve kendisi. Sapık gitmişti.

 

 

(Başa gelen çekilir. Zayıflığını bildiğim son kişi de gitti. O zaman... Ne zaman başlayacak bilmiyorum. TengYi bu görevi tamamlayabilir mi?)

 

 

Zheng aniden sordu, "Xuan, yemeğin tadı güzel mi?"

 

 

"Hayır."

 

 

"Ah? Değil demek."

 

 

Zheng başını salladı. Ardından TengYi'ye, "TengYi... Şunu aklında tut. Kendini koru. Ne olursa olsun asla umudunu kaybetme. Freddy rüya dünyasına giremiyorsa fiziksel olarak senden daha zayıftır. Sen ejderha kanında yıkandın ve ilk genetik kısıtlamanın kilidini açtın. Gerçek dünyada bir MMA savaşçısını kolayca indirebilirsin. Yani, kendi gücüne inan."

 

 

TengYi şaşırdı. Konuşmada iyi değildi bu yüzden başını sallayıp yemeye devam etti. Yemek masasının üzerinde tuhaf bir atmosfer vardı. Yemekten sonra Zheng, Kaplan Ruhu'nu çıkardı ve Xuan'a işaret etti, alnından tam 10 santimetre uzaktaydı.










Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr