Cilt 18: Bölüm 10-1

avatar
829 10

Terror Infinite - Cilt 18: Bölüm 10-1


Çevirmen: Starshollow

Editör: Mariposa




O gün Zheng ikinci kattaki yatak odasında uyuyakaldı. Huzurla uyudu, tüm bu günlerde birikmiş olan acı ve tükenmişliği alıp götürdü. Zheng, ikinci günün sabahı LiuYu öğrenmek için kapıya gelene kadar uyanmadı. Yenilenmiş bir şekilde odadan çıktı.

 

 

LiuYu tedbirli bir tonda sordu, "Dün gece iyi uyudun mu? Ters bir şey..."

 

 

Zheng güldü.  ''Evet. Çok sessizdi ve iyi uyudum. Beni kahvaltıya çağırmak için mi geldin?"

 

 

LiuYu başını salladı. Etrafa baktı ve, "Dün gece... Dün gece paranormal bir şey gördün mü? ChengXiao'nun bu hayaletlerin şekilsiz olduklarını söylediğini duydum. Herhangi bir şey olarak görünebilirlermiş. Bizim beyinlerimiz tarafından şekilleniyorlar. Hayaletler korkutucu, egzotik ya da güzel olabilirler. Onlar kişinin arzularının maddeleşmesidir. Dedi ki..."

 

 

Zheng, LiuYu'nun sözünü kestiğinde gülse mi gülmese mi bilemedi. "Buraya gelme nedenimin 10 günden fazladır kimseyle birlikte olmadığım ve artık dayanamadığım için olduğunu mu söyledi? Yani şehvetimi bir kadın hayalet çağırmak için mi kullandım?"

 

 

LiuYu anında başını salladı. ''Evet. Konuşurken ellerini öfkeyle hareket ettiriyordu. Yani hayaletleri gördün mü?"

 

 

Zheng LiuYu'nun kafasını okşadı ve, "O sapığın zırvalıklarını dinleme. Hayaletler arzularından oluşur evet ama şiddetli ve kötü arzularından oluşur. Aklın hayalet korkusuyla doluyken, nasıl kadın kılığında gelebilirler? Bu doğru olsaydı en popüler varlık olurlardı. Onun söylediklerini duymamış gibi davran. Yeri gelmişken... Muhtemelen onun denemeyi arzuladığı şey bu."

 

 

Zheng, LiuYu'yu ChengXiao'nun ahlaksız eğitiminden kurtardı. Oturma odasına inmek için merdivenlere yöneldiler. Zheng, LiuYu'ya tavsiyeler vermeye devam etti. "O insanla ilgili ekstra dikkatli olman gerek. Ondan mümkün olduğunca uzak dur. Fiziksel olarak mümkün değilse kalbinle uzak dur. Seni kirletmesinden cidden korkuyorum."

 

 

"Kirletmek mi?" LiuYu'nun rengi attı. İçgüdüsel olarak elini poposuna götürdü ama sonra tuhaf bir şekilde güldü.

 

 

Zheng, LiuYu'ya ChengXiao'ya karşı dikkatli olması hakkında bilgi verene kadar oturma odasına gelmişlerdi. İçeride 5 kişi vardı. LiuYu ve kendisiyle beraber, 7 kişi ediyordu. Takım dün gece bölündü fakat kimse kaybolmadı. Bu iddianın yarısını kazanmıştı!

 

 

Zheng rahat bir nefes verdi. Yemek masasının yanına oturdu. Herkes günlerdir süpermarketten alınan hazır yiyecekleri yiyordu. Neredeyse 20 gün konserve yedikleri için artık bir başka kutu gördüklerinde kusmak istiyorlardı. Ancak, durum onlara başka bir seçenek bırakmıyordu. Dahası, zihinleri bu dünyadan çıkış yolunu bulmaya odaklanmıştı, yani yemek o kadar önemli değildi.

 

 

Zheng kahvaltıdan sonra kanepede meditasyon yaptı. Takımın gerisini görmezden geliyor gibiydi. Diğerleri de kendi işlerini yaptı. Xuan kitap okuyordu. Kampa, TengYi, ChengXiao ve LiuYu muhabbet ediyordu. YinKong gözlerini dinlendiriyordu. Zaman yavaş yavaş geçti. Kampa dörtlü gruptan saat 3'te ayrıldı.

 

 

"Ben tuvalete gidiyorum." Kampa, Zheng'e işaret etti ve tuvalete yöneldi.

 

 

Zheng'in elleri titredi. Ağzını açıp bir şey söylemek istedi fakat sonunda sadece başını salladı ve meditasyona devam etti.

 

 

(Onu durdurmaya çalışmak işe yaramaz. Takıma inan. Zayıflıklarıyla karşı karşıya kaldıklarında asla pes etmeyeceklerine inan. Hepimiz çok kez cehennemin eşiğine geldik. Zayıflıklarımız var ama kalbimiz de daha çok güçlendi... Güçlü kalın millet!)

 

 

Kampa, Zheng'in zihnindeki kavgayı bilmiyordu. Bir şarkı mırıldanırken tuvalete doğru yürüdü. Yarı kırık kapıyı açtı, eli pantolonuna gitti ve aniden mırıldandığı melodiyi duydu. İki ses üst üste bindi.

 

 

Kampa'nın aklı bir anlığına durdu. Hiç düşünmeden gücünü topladı. Vücudundan siyah kıllar çıktı. Kasları genişledi. Tam bir kurt adama dönüşmedi fakat normal bir insandan çok daha büyüktü. Yumruğunu yana doğru vurdu.

 

 

Tam o sırada, elinde ucuz bir votka şişesi olan bir kol geçti. Kampa'nın pençesi şişenin 10 santimetre önünde durdu.

 

 

 

 

"Dostum... Bir daha ki buluşmamızda bu votkayı bitireceğimize söz vermiştik. Nasılsın?"

 

 

Kabinden gelen kol ve ses onun tarafına geldi. Adam kabinden çıkmadı.

 

 

Kampa'nın yumruğu titriyordu. Yumruk atıp atmama konusunda tereddüt ediyordu. Votka daha da yaklaştığında, sonunda avucunu açıp şişeyi yakaladı.

 

 

Savaş alanı, ateş, yoldaşlar... Kampa'nın hayatı bir karışık fakat temiz bir dünyada geçmişti. Savaşların diyarından gelmişti. Ülkesi onu terk etmişti fakat o asla savaş alanından ayrılmamıştı. Yürüdüğü yolculuk zordu. Yolculuğu süresince iki şey ona eşlik etmişti; silahlar ve yoldaşları.

 

 

“O bella, ciao! Bella, ciao! Bella, ciao, ciao, ciao!

 

 

E se io muoio da partigiano, tu mi devi seppellir.” (Eğer ölürsem partizanca, beni gömmelisin.)

 

 

Kabinden tekrar şarkı başladı. Derin ve kalın ses şarkıya melankolik ve cesur bir hava katıyordu.

 

 

Kampa'nın kalbi buruldu. Votkayı açtı ve kafasına dikti. Ardından uludu ve kabinin duvarına yumruk attı. Yumruğu duvarda bir delik açtı. Delikten, siyah beyaz çizgili bir üstü olan, siyah bir şapka takan ve bir çift makasımsı eldiveni olan bir adam gördü. Adamın suratı yanmıştı.

 

 

Oturma odasındakiler duvara vurma sesini duydular. YinKong sesin kaynağına koşan ilk kişiydi. ChengXiao hemen arkasından takip etti. Ardından TengYi ve LiuYu. Zheng sesi duyduğu an ayağa kalktı fakat tereddüt etti. Kendini toparlayana kadar, odada sadece Xuan ve o kalmıştı. Xuan yavaş görünüyordu. O zamana kadar sadece kitabı bıraktı.

 

 

Zheng tuvalete koşmadan önce Xuan'a iyice baktı. YinKong o kadar hızlı koşuyordu ki koridoru yarıp geçti ve diğerleri koridora henüz vardığında o köşeyi dönmüştü bile. Görüş mesafesinden kayboldu.

 

 

ChengXiao, Tengyi ve LiuYu tuvalet kapısına geldi. ChengXiao sert bir şekilde vurdu. Zaten neredeyse yıkılmış olan kapı tamamen kırıldı ve arkasındaki odayı gözler önüne serdi. Hiçbir şey yoktu.

 

 

Zheng diğer üç kişiden hemen sonra olay yerine vardı. Birbirlerine şaşkın bir şekilde baktılar. ChengXiao, "Bu taraftan gelen sesi siz de duydunuz değil mi? Sanki bir şey duvarı veya bir kayayı parçalamış gibi bir ses. Ama tuvalet tamamen sağlam görünüyor, kapı dışında."

 

 

"Evet... Kampa artık rüyamda değil." Zheng iç çekti ve mırıldandı.

 

 

Üçü ona şaşkınlıkla baktı. ChengXiao sordu, "Kampa kim? Ve artık senin rüyanda değil de ne demek?"

 

 

Zheng cevap vermedi. Üçüne baktı ve ardından sanki bir şey arıyormuşcasına etrafı taradı. Bulamayınca, tekrar iç çekti. "YinKong da... Rüyamdan ayrıldı."

 

 








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44299 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr