Cilt 18: Bölüm 6-2

avatar
830 11

Terror Infinite - Cilt 18: Bölüm 6-2


Çevirmen: Starshollow

Editör: Mariposa




Çin Takımı'nın geri kalan üyeleri otelde bekliyordu. Daha büyük süitler olmadığı için bir odaya sıkıştılar. Neyse ki havası ferahtı. Pencereleri açınca odayı serin bir esinti dolaştı. Mevsim yaz olsaydı felaket olurdu. Klimayı açmak için pencereleri kapatınca hava ağırlaşırdı.

 

 

İki yeni kız o kadar çok erkeğin yanında kalmak istemedi. Ancak, Freddy'nin saldırısından da korkuyorlardı. Lan'i alıp pencere kenarına gittiler. Kızlar serin havayla ferahlarken kendi aralarında sohbet ediyorlardı. Erkekler de ilgilendikleri konularda kısık sesle muhabbet ediyordu. Kampa ve Zero silahlarını geliştirmek hakkında muhabbet ediyorlardı. LiuYu, WangXia ve TengYi romanlardaki yeteneklerin olasılığı hakkında konuşuyorlardı. Ortam huzurlu görünüyordu ve kimse özel olarak endişeli değildi.

 

 

HongLu birden Zheng'e, "Hey, sana bir şey sormak istiyorum."

 

 

Zheng o sırada meditasyon yapıyordu. HongLu'nun sesini duyunca gözlerini açtı ve kaşları çatık bir şekilde kendisine baktığını gördü. Zheng cevap verdi, "Tabi, sor."

 

 

HongLu nefes verdi ve "Şimdi söyleyeceğim her şeyi Freddy'nin dinlediğini varsayarak söyleyeceğim. Yani bazı şeyleri doğrudan söyleyemem. Anlamını çıkarmak için düşünmen gerek. İlk nokta, kişinin kabus görmesi için iki kriter olması. Birincisi, kabusun kökeni. Gerçeklikte, köken kişinin içsel bilincinin derinliklerinden gelir. Acil tuvalet ihtiyacının rüyada çişinizi yaptırarak onu provoke etmesi gibi fiziksel bir dürtü olabilir. Ya da ellerinizin bir canavar tarafından yendiği bir rüyayı parmağınızdaki bir karıncalanma provoke edebilir.

 

 

Zheng, "Bunu biliyorum ama bizim durumumuzla ne ilgisi var?" dedi.

 

 

HongLu sıkışmış gibiydi. Devam etmeden önce baya bir süre düşündü. "Bu gerçekte bir kabusun kökeni. Ancak, biz zaten bir rüyadayız, yani film dünyasının içindeyiz. Bu rüyanın da bir kökeni olduğunu tahmin ediyorum. O da bu kabuslar serisinin merkezi."

 

 

Zheng heyecanla, "Yani bu, kökenini bulduğumuz zaman bu kabustan çıkabileceğimiz anlamına mı geliyor?"

 

 

HongLu kafasını salladı ve, "Hayır. Köken kökendir. Çıkmak çıkmaktır. Düşüncelerimiz bir hız içinde akar. Parmağınızdaki acı geçince kabus hemen kaybolmaz. Beyniniz kabusa kendi başına devam eder. Mesela elinizi uyuşur ve sonra bir canavar sürüsü sizi kovalar. Kabusu, kökenini bularak ortadan kaybolmasını sağlamalıyız."

 

 

Zheng mırıldandı, "İnsanları uyandırarak mı?"

 

 

"İnsanları uyandırmanın yanı sıra rüyaları yok etmenin bir yolu daha var." HongLu iç çekti.

 

 

Zheng'e tuhaf bir bakışla baktı. Bir süre sonra, gözlerini uzağa dikti ve tekrar derin bir iç çekti. "Sana söylemiştim, konuşmamızı Freddy dinliyor. Detayları anlatamam. Ben söylenmesi gerekeni söyledim. Sorumluluğumu yerine getirdim. Son olarak... Hayatımız senin ellerinde, Zheng. Senin sayende, takım pek çok filmden çıktı. Yani bırak hayatlarımıza kader karar versin. Yapabiliyorsan bizi kurtar. Aksi halde... Her şeyi kadere bırakacağız."

 

 

Zheng'in kafası öncekinden daha da karıştı. Bir süre HongLu'ya bakıp, "Çok tuhaf konuşuyorsun. Xuan'la aynı tonda. Sizin ne düşündüğünüzü gerçekten anlayamıyorum... Hazır lafı açılmışken, görevleri iyi gidiyor mu acaba?"

 

 

"Durum bu. İkimiz kasabanın doğusunda bir ev kiraladık. Ev tamamen mobilyalı. Birinci kat 13'ümüzün sığacağı kadar geniş." Xuan elinde bir belge tutarken konuştu.

 

 

Zheng güldü.  "Harika. Uzun sürdüğü için endişelenmiştim. Eve 13'ümüz de sığabiliyorsak... 13... Ha? 13 mü?"

 

 

Geri kalan kişiler Zheng'e tuhaf bir şekilde baktı. Zheng herkesi teker teker saydıktan sonra bağırdı, "Heng? Xuan! YinKong! Heng nerede? Nerede kaybettiniz onu?"

 

 

Xuan ve YinKong şaşkına döndü. YinKong, "Heng kim? Yine takımımızdan olmayan birini mi gördün?"

 

 

 

 

Zheng derin bir nefes aldı ve etrafındaki insanlara baktı. Bu insanlar bütün gün onunlaydı. Onları manipüle edecek bir şeytan yoktu. Heng'i hatırlamaları gerekiyordu.

 

 

"Heng? Hayır. Takımımızda böyle biri yok. Çin Takımı 10 kişiydi, sonra 3 tane çaylak geldi. Yani şu an 13 kişi olmalıyız." Zero, Kampa ve WangXia doğruladı.

 

 

Zheng'in nutku tutuldu. Takımın geri kalanına sordu fakat cevaplar aynıydı. Çin Takımı'nda öyle biri yoktu. Ya kendisi delirmişti ve hafızası yanılıyordu ya da bütün takım delirmişti.

 

 

"Heng yok oldu. Büyülü silahlar Freddy üzerinde işe yaramıyor mu? Ne yapmalıyız? Freddy nasıl Heng'i yok etti? Heng hala hayatta mı? Neden herkes onu unuttu?"

 

 

Zheng bu dünyada çok ama çok kötü hissediyordu. Korktuğu biri varsa, bu yalnızca klonu olabilirdi. Diğer kimseyle savaşmaktan kaçmazdı. Böyle kafa karıştırıcı bir durumda kaybetmeme gücüne sahipti. Yine de, insanlara en çok korku veren şey bilinmeyendi, çünkü ne olacağını asla bilemiyordunuz. Kafanız karışmış hissediyordunuz.

 

 

Bu, Zheng'in karşı karşıya kaldığı bilinmeyendi. Takım arkadaşları tek tek kayboluyordu ve kalan üyeler ortadan kaybolanları hatırlamıyordu. Omuzlarına binen stres her kaybolmayla büyüdü. Her an silinebilirmiş gibi hissediyordu. Bütün takım arkadaşları bir kere ölmüştü. Tekrar canlandırılamazlardı. Kaybolmak sonsuz ölüm demekti. Bir zamanlar yanında savaşanlar ansızın kayboldular. Daha da kötüsü, yoldaşları tarafından unutuldular.

 

 

Zheng takımı otelden çıkardığında alacakaranlıktı. Zheng Heng isminde biri olduğunu söylediği için herkes birbirine yakın duruyordu. Heng, Xuan ve YinKong'la gittiği zaman kaybolmuştu. Zheng herkesten birbirine yakın durmasını ve anormal bir şey olursa bağırmasını istedi. Başka bir yok olmayı bu şekilde önleyeceklerdi. Başka bir tane daha görmek istemiyorlardı... Bu his berbattı.

 

 

"Ev bu mu?" Zheng önündeki sıradan eve bakarken sordu.

 

 

YinKong başını salladı, "Evet. Xuan ve ben geri gelmeden önce kontrol ettik. Bu yüzden o kadar uzun sürdü. Birinci katta büyük bir oturma odası var, 13'ümüzün de sığacağı büyüklükte. Üç katlı. Üst katlar da hepimizi ağırlayabilir."

 

 

Zheng başını salladı ve içeri girdi. 12 kişi arkasından takip etti. Yolda bir şey olmadığı için biraz rahatlamıştı. Gece yavaş yavaş çöküyordu. Ölüm bu dünyada zaman tanımasa bile, parlak gün ışığı daha güvende hissettiriyordu. Gökyüzü kararırken herkes aydınlık eve girdi. Belki de insanın doğası buydu.

 

 

"Vay!" İki yeni kız haykırdı. Ev dışardan sıradan görünüyordu fakat içi muhteşem dekore edilmişti. Filmlerdeki zenginlerin odalarıyla kapışırdı. Kızlar belli ki eve bayıldılar. YinKong'a bu evin kirasını sordular.

 

 

Fakat Zheng onları durdurdu. "Tanrı'nın dünyasında bir takım üyesisin. Bu noktadan sonra para senin için önemsiz. Altın, platin, elmas, ne istiyorsan Tanrı'nın boyutunda puanlarınla takas edebilirsin. Hatta gerçek dünyaya seyahat edip insanüstü biri veya hatta o dünyada Tanrı olabilirsin.  Neden parayla uğraşasın ki?"

 

 

Zheng daha sonra takım üyelerinin görevlerini verdi. Tılsımları, tütsüleri ve silahları çıkardı. Herkese oturma odasında kalmaları gerektiğini söyledi. Bir yere gitmek zorunda kalırlarsa, mutlaka bir kişi onlara eşlik etmeliydi. Sekiz küçük bayrağı da çıkardı.

 

 

''Gel! Freddy! Ortaya çıkmaya cüret edersen seni mahvedeceğim!"

 










Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43990 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr