Cilt 18: Bölüm 4-1

avatar
930 12

Terror Infinite - Cilt 18: Bölüm 4-1


Çevirmen: Starshollow

Editör: Mariposa




Xuan ve YinKong'un  önceki birkaç film için ABD'de bulunmalarına ek olarak bilgisayar uzmanlıkları, onlara bu ülkenin ağındaki boşluklar hakkında büyük bilgi vermişti. Yalnızca birkaç saat sonra, 15 üyenin hepsi sistemde vatandaşlık elde etti. Ayrıca önlerindeki 30 gün boyunca harcamalarını sürdürmeye yetecek kadar 10 milyon dolardan fazla para transfer ettiler.



Takım tartışmadan sonra bulundukları kasabadan ayrılmaya karar verdi. İlk olarak, orijinal senaryo bu kasabada geçseydi, buradan ayrılmak Freddy tarafından öldürülmekten kaçmak mıydı? En azından, Tanrı kaçmalarına izin vermezse daha kalabalık bir şehire gidebilirlerdi. Şehirdeki oteller kasabadakilerden çok daha rahattı. Bir kral dairesi bütün takımı barındırırdı.



Kimlik ve para sorunları halledilince, herkes en yakın şehire gitmek için bir taksi tuttu. Şoför yolculuğun sadece birkaç saat süreceğini ve saat 6'dan önce varacaklarını söyledi. Yani otele gitmeden önce akşam yemeği için zamanları olacaktı. İşlerin sorunsuz ilerlediğini görünce herkes rahatladı.



"Elm Sokağı Kabusu 3... Bu film serisi hangi bölüm olursa olsun aşağı yukarı birbirinin aynısı. Hepsinde Freddy isminde, kişinin rüyasına girme yeteneği olup insanları öldüren bir şeytan var. Freddy normal bir insan değil. O cehennemden kaçan bir şeytan. Aynı zamanda çocuklara işkence yapmayı seven bir psikopat. Filmlerde sürekli genç erkeklere ve kadınlara saldırıyor."



Dört çaylak aynı taksiye geçti. Diğer 11 üye üç taksiye bölündü. Hala gündüz olduğu için kimse uykulu değildi. Bu nedenle çaylakları yalnız bırakarak rahat ettiler. Çaylaklar aniden tuhaf bir çevreye girdiklerinden beri iyi geçiniyorlardı.



Gruptaki tek erkek oldukça açık sözlüydü. Yol boyunca kızlara şakalar yaptı. Ailesi aşırı koruyuculuklarından dolayı dışarı çıkmasını sınırlandırmıştı. Okuldan sonraki boş zamanlarını bilgisayarla, ki bu şekilde bir film uzmanı haline gelmişti, romanlarla, mangayla, şakalarla ve müzikle geçiriyordu. Günlük hayatla ilgili onunla sohbet edecek kimse yoktu. O da kızlarla konuşmaya başladı, kendini durduramıyordu. Sonunda kızları güldürdükten sonra memnuniyetle gülümsedi.



"Elm Sokağı Kabusu o kadar korkunç değil gibi duruyor. Sadece uyumamamız gerek. Mecbur kalırsak da birini uyanık tutarız. Uyuyan kişinin bir kabus gördüğünü ve çırpındığını görünce hemen uyandırırsın. Herkes nöbetleşe uyur. Filmi bu şekilde atlatamaz mıyız?" MoLi saate bakıp söyledi. Bu görev için bir süre vardı. Bütün hayatları boyunca bu durumda kalmak zorunda değillerdi. Kızın fikri bu 30 günü atlatmayı mümkün kılıyordu.



LiuYu başını salladı. ''O kadar kolay değil. Elm Sokağı Kabusu en sevdiğim film serilerinden biri. Hikayesi tuhaf. Rüya için bir kalıp yok. Filmlerde, kahraman Freddy'i bir rüyadan çıkarır ve onu ölümüne yakar. Ancak, filmin sonu Freddy'nin cehennemden geri döndüğüne işaret ediyor.



Diğer bir filmde, Freddy tarafından kovalanan kahraman var ve sonunda her şeyin bir rüya oduğunu fark ediyor. Yalnızca bir rüyada omadığına inanmak ve bir şey olmasını engellemek için Freddy'nin bir yanılsama olduğuna inanmak zorunda. Tıpkı düşündüğü gibi, Freddy yok oluyor ama sonunda, kız hala rüyadadır. Freddy onunla oynamak için ortadan kaybolmuştur."



Kızlar LiuYiu'nun sözlerini duyunca korktular. Birbirlerine bakıp soluk yüzlerini fark ettiler. LiuYiu daha demin anlattığı Freddy hakkında endişeli değilmiş gibi kahkaha attı.



"Şeytan Freddy... Bana benziyor mu?" LiuYiu'nun kulağına ürpertici bir ses geldi. O zaman kızların şoförün olması gereken tarafa baktığını fark etti. Gözlerini tarifsiz bir korku sardı. LiuYiu'nun tüyleri diken diken oldu. Kafasını yavaşça çevirdi ve korkunç, yanmış bir yüz gördü. Kafasında bir şapka vardı. Siyah beyaz ekoseli bir kazak giyiyordu. Ellerinde eldiven gibi makas vardı. Adam o bıçaklarla pencereyi çizerken tiz bir sesle güldü.



“Ah!”



"Uyan! LiuYu! Uyan!”



Bir ses LiuYu'yu kabusundan çekip çıkardı. Vücudu aniden fırladı ve Zheng'in elinde bir tütsüyle yanında durduğunu gördü. Zheng, LiuYiu'nun uyandığını görünce tütsüyü söndürdü. Kalan parça elinde yok oldu. Bu tütsüye aşırı değer veriyor gibiydi.



"Şimdi iyi..." Zheng rahat bir nefes verdi.



LiuYu bir yolda yattığını fark etti. Yanında bir otobüs duruyordu. Diğer Çin Takımı üyelerinin bazısı oturuyordu bazısı ayaktaydı.



LiuYu sordu, "Ne oldu? Takside değil miydim? Nasıl saldırıya uğradım? Yemin ederim onun suratıydı... Yanılıyor olamam."



Zheng başını iki yana salladı. "Biz de ne olduğunu bilmiyoruz. Bildiğimiz tek şey başladığımız kasabaya geri döndüğümüz."

 

LiuYu etrafa baktı ve gerçekten de aşina olduğu kasabaydı. Akşam olmuştu. Alacakaranlık sokakları altın rengine boyamıştı.



"Olamaz ama? Taksilerle şehire gitmiyor muyduk? Nasıl kasabaya geri döndük? İmkansız! Bu imkansız!" LiuYu şok içinde bağırdı.



Zheng kalktı ve bir taksiye doğru yürüdü. "Taksiyle şehre doğru gidiyorduk ama yolda Freddy ile karşılaştık. Şoförümüzün yerine geçip bize saldırdı... Neyse ki onun icabına baktım. Taksimiz korkuluklara çarptı. Sonra şoktan uyandım. Herkesin uyuyakaldığını gördüm ve bu kasabanın içinde durdurulmuştuk."



Taksilerin içinde şoför yoktu. Hatta taksilerden birinde çarpışma izleri vardı. LiuYu dikkatle kendi bindiği taksiye baktı ve camında çizikler gördü. Bu gerçekten bir rüya mıydı? Yoksa gerçeği bir rüya olarak mı algılamışlardı?



Zheng uyandığını gördükten sonra LiuYu'yla vakit kaybetmedi. Xuan'a doğru ilerledi ve, "Sen de o şeytanı gördün mü?"



Xuan, HongLu ve ChengXiao'yla aynı taksideydi. Xuan hariç, yüzleri kireç gibiydi. Xuan kaşlarını çattı ve cevap verdi, "Uyuyakaldım, ama rüya görmedim. Görmüş olsaydım hipnotize edici mekanizmam harekete geçerdi. Rüyama girseydi ilginç olurdu."



Zheng'in kalbine bir titreme geldi. Demin yaşadığı tuhaf deneyimden Xuan'ın korkmamasını hiç beklemiyordu ve aksine Xuan, Freddy'nin rüyasına girmesini dört gözle bekliyordu. Zheng ne cevap vereceğini bilemedi.



HongLu, "Her neyse, bu Tanrı'nın cevabı olabilir. Bu kasabadan kaçmamıza izin yok, kaçarsak saldırıya uğrarız. Bugün daha ilk gün olduğu için saldırı güçlü değildi. Dahası... Bu dünya bizim düşündüğümüz gibi değil."



Zheng kafası karışmış bir şekilde sordu, "Bizim düşündüğümüz gibi değil derken?"



Xuan aniden HongLu'nun cevap vermesini engelledi. "Bekle. Söyleyemezsin!"



HongLu'nun kafasında bir ampul yandı ve başını salladı. Daha fazla bir şey söylemedi.



Zheng öfkelendi ve yüksek sesle, "Ne oluyor lan? Yine ne işler çeviriyorsun? Neden bana söyleyemiyorsun? Neden bize söylemiyorsun? Hatta HongLu'ya bile söylettirmedin!"



Xuan ona ciddi bir ifadeyle bakıp kafasını iki yana salladı. "Söylemek istemediğimden değil. Yapamam... Durum o kadar kolay açıklanamaz. Önce bir otele gidelim. Hava kararıyor. Bütün gece sokaklarda kalmayı kesinlikle istemezsin, değil mi?"



Zheng "Söyleyemem"in anlamını merak ediyordu. Onaylamaktan başka şansı yoktu, sonra diğerlerine, "Sorularımızı sonraya bırakalım. Önce bir otele yerleşeceğiz. Toplanalım, bu konuyu gece tartışırız. İyi bir durumda değiliz!"



Zheng iç çekti ve otele doğru yol aldı. Güneş batmıştı... Gece yaklaşmıştı.

 










Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44329 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr