Cilt 16: Bölüm 4-2

avatar
1345 12

Terror Infinite - Cilt 16: Bölüm 4-2


Çevirmen: RmLover

Editör: Mariposa 

 

“Film karakterlerinin filmdeki hallerinden en az beş kat daha güçlü olduğunu varsayabiliriz. Hatta daha da fazla olabilir. Ayrıca bunun sadece Ringwraithler gibi az sayıda karakter için geçerli olma ihtimali de var. Filmde bunlardan sadece dokuz tane var .”

 

Üç takımda Ringwraith'i öldürdükten sonra tekrar harekete geçmeye başladı. En zayıf olan yeni başlayanlar bile şikâyet etmeyip ellerinden gelen her şeyi yaptılar. Lan'ın dayanıklı ruh gücü yeteneği sayesinde herkes ilerlemeye devam etti ve yeni başlayanlar geride kalmadı.

 

Akşam olmasıyla birlikte İki Hobbit sonunda yorulduklarını söylediler. Bu yüzden ormanın yanında kamp kurdular. Hobbitler ve yeni başlayanlar, güvenlikleri için kampın merkezinde kaldılar, veteranlar ise kenarda dinleniyordu.

 

Daha sonra Hobbitler tarlaları arasında sebze olup olmadığına bakmak istediler. Liderlerin onları korumak için birkaç kişiyi atamaktan başka çaresi yoktu. Daha sonra yaşadıkları savaşı tekrardan gözden geçirmeye başladılar.

 

Neos Çikolatasını yerken Ringwraith'in gücünü diğerlerine detaylı bir şekilde anlatmaya başladı. Hobbitler bir sürü yiyecekle geri döndüğünde konuşmayı kesti.

 

Zheng, yiyecekleri pişiren Hobbitlere baktı. Sonra kaşlarını çattı. “Ne yazık ki yaşadığımız en büyük tehlike bu Ringwraithler yüzünden oldu. Senaryoya göre bu Ringwraithler, Rivendell'e ulaşana kadar bize saldırmaya devam edecekler, ki bu da en az on gün sürecek. Ben bir ya da iki Ringwraith ile başa çıkabilirim. Toplamda dört ya da beş tanesiyle başa çıkabiliriz. Ancak, geriye kalan sekizi aynı anda gelirse, yirmiden fazla kişiyi ve muhtemelen iki Hobbiti kaybedebiliriz. Saldırıları fazlasıyla keskin ve çok saçma bir hızları var.”

 

Neos soğuk bir şekilde gülümsedi. “Yirmi ya da daha fazla insan ölmeyecek. Sadece on kişi hayatta kalabilir. Altı tane Ringwraith'in en güçlü üyelerimizi  geciktirmesi gerekiyor. İki Ringwraith grubun geri kalanını iki dakikadan daha kısa sürede öldürebilir. Unutmayın, bilim kurgu silahları onlara karşı etkili değil!”

 

“Doğru, bilim kurgu silahlarının bir etkisi yok.” Zheng onayladı.

 

Aniden ayağa kalktı ve iki Hobbite doğru yürüdü. Sonra bir Sky Stick çıkardı ve Sam'e söyledi. “Sam, bir dakika gelir misin?”

 

Sam şaşırdı. Yanındaki kıza pişirdiği otu verdi sonra Zheng'e doğru yürüdü.

 

Zheng onu tuttu ve Sky Stick'e bindi. Sonuç tam da beklediği gibi olmuştu. Sky Stick sanki enerji tükenmiş gibi hareket edemiyordu. Sam'i geri indirdiğinde Sky Stick tekrar havada süzüldü. Bunu gören Sam ıslık çaldı.

 

“Bilim kurgu silahları ve eşyalarının bu şeylerin üzerinde hiçbir etkisi yok. Muhtemelen Tanrı, bu Hobbitleri Rivendell'e uçurmamamız için bunları kullanmamızı engelliyor.” Zheng acı bir şekilde gülümsedi.

 

Farklı şeyler anlamalarına rağmen hem Neos hem de Gungnir güldü. dedi Xuan. “Senaryo değişti.” dedi.

 

Çikolatasından bir ısırık alan Neos kaşlarını çattı ve söyledi. “Doğru, senaryo değişti. Diğer iki Hobbitle buluştuktan sonra bu Ringwraithler ile ilk kez karşılaşmamız gerekiyordu. Senaryoya göre dört Hobbit'in Bucklebury Feribotu'na binmesi lazım ama burada bulunan insan sayısına bakılırsa biz aynı şeyi yapamayacağız. İskelet atların hızı da orijinal filme göre çok yüksek.” Bunu söylerken ter içinde kalmıştı.

 

Xuan ise her zamanki gibi sakin kaldı. “İlk Ringwraith'le karşılaştığımız andan itibaren artık güvende değiliz. Ayrıca, ruh gücü kullanıcılarımız onun geldiğini dün tespit edemedi. Bu da demek oluyor ki ruh taramalarında görünmeyecekler. Tahminlerim doğruysa, diğer iki Hobbitle buluştuğumuzda Ringwraithler gelecek. Belki bir, belki iki, hatta belki de sekiz tanesi gelecek.”

 

Zheng diğer liderlerin nasıl tepki verdiğine bakmadı, Xuan'a sordu. “Hobbitlerle birlikte ortaya çıkacaklarından neden bu kadar eminsin? Bunun üstesinden gelmek için de bir planın vardır senin. Kaç kişi aynı anda sekiz tane Ringwraithe karşı durabilir bilmiyorum.”

 

Neos şiddetle bir parça çikolata kırdı ve söyledi. “Çünkü Hobbitler görevimizin bir parçası. Ölürlerse puan kaybederiz ve yaşarlarsa da puan kazanırız. Bu yüzden onlarla Ringwraithler'den önce karşılaşmamız gerekiyordu zaten yoksa onları korumanın bir zorluğu olmazdı. Bu muhtemelen Tanrı'nın bir tuzağı.”

 

Gungnir gülümsemeyi kesti ve endişeyle söyledi. “Peki ne yapacağız? Burada kalıp beklemekten ya da devam edip Ringwraithlerin geri kalanıyla karşılaşmaktan başka seçeneğimiz yok mu?”

 

Neos cevap vermedi. Çikolatasını yerken terliyordu. Delirmiş gibi görünüyordu. Zheng, Xuan'a baktı. Xuan'ı biraz tanıyorsa bu kelimeleri söylemeden önce çözümü çoktan bulmuş olurdu. Ne kadar riskli ya da çılgınca olursa olsun her zaman bir çözümü vardı.

 

“Sekiz Ringwraithin de bize saldırmasına izin vermemek için onlara yem atacağız.” Xuan sakince dedi.

 

“Ne demek istiyorsun?" Üç lider aynı anda sordu. Neos daha sonra başka bir çikolata parçasını kırdı.

 

“Elfler. Hobbitlerin gece gördüğü elf grubu. Yüzden fazla elf var ve gece vakti.” dedi Xuan.

 

Neos aydınlandı. Sonra hemen ayağa kalktı ve söyledi. “Bu bizim tek şansımız gibi görünüyor. Evet, tek çözüm bu. Zheng, Sky Stick'ini kullan ve diğer iki Hobbiti bul. Hobbiton'dan uzağa gitmişlerdi yani bize yakın olmaları gerek. Onları ve elfleri ruh taraması ile bul. Sonra Ringwraithleri yemlemek için Frodo'ya Tek Yüzük'ü taktırıp elflerin bizim için savaşmasını sağlayacağız. Onlar savaşırken biz de Brandywine Nehri'ne doğru ilerleyeceğiz. Hobbitler kayığa bindikten sonra güvende olacaklar. Ve Ringwraithler Tek Yüzük'ün peşine düştüğünde, eşyalarımızı kullanarak Bree'ye kendi başımıza ulaşabiliriz. Bu bizim tek şansımız!”

 

''Evet. Bu bizim tek şansımız. En azından çok fazla kayıp vermeden Hobbitleri Bree'ye ulaştırmak için tek şansımız.” Xuan, Neos'un onun sözlerini bölmesine sinirlenmedi.

 

Bazı detayları tartıştılar, sonrasında Lan ve Snow'u bilgilendirdiler. Lan ve Snow'dan biri diğer iki Hobbiti ve elfleri aramaya başladı. Zheng Sky Stick' binip gitti.

 

Zheng düşünürken, Lan'dan bir görüntü aldı. Hobbitler çok da uzakta olmayan bir tepedeydi. Sky Stick ile bir dakika geçmeden onlara ulaştı. Hobbitler barbekü yapıp keyif çatıyorlardı.

 

Tek kelime etmeden Sky Stick'ten inip yüzüğü geri aldı ve Hobbitleri kolunda taşıdı. Hobbitler tamamen şok olmuşlardı. Şaşkınlıktan çığlık atarken Zheng bir ağaca sıçradı. Sonra Patlama ve hareket tekniği ile son derece hızlı bir şekilde hareket etti. Çığlık attıkları esnada Hobbitlerin ağzına rüzgar doldu. Bir süre sonra durmak zorunda kaldılar. Çok geçmeden üçü kampa geri döndü.

 

Frodo ve Sam, Zheng'in iki Hobbit ile birlikte geri geldiğini gördüklerinde şaşırdılar.

 

“Frodo!” “Sam!” “Merry!” “Pippin!”

 

Zheng Hobbitleri yere indirdi ve yere inen Hobbitler hemen Frodo ve Sam'e doğru koştular.

 

Merry sordu. “Frodo, sen neden buradasın? Hee anladım. Bu haydutlar, yemek pişirmek için seni mi yakaladılar? En iyi yiyecekleri biz Hobbitler yaparız.”

 

Frodo cevap verdi. ''Hayır! Zheng ve diğerleri iyi insanlar. Bizi koruyup Bree'ye götürüyorlar. Sen neden buradasın? Burası Hobbiton'dan oldukça uzak.”

 

Merry ve Pippin utangaç bir şekilde güldü. Nasıl tepki vereceklerini bilmiyorlardı.

 

Snow aniden söyledi. “Zheng, elfleri buldum. Ormanın arkasındalar ve bize doğru geliyorlar. Yaklaşık üç dakika içinde varacaklar.”

 

Zheng onayladı. “Güzeel. Birazdan daha dikkatlice gözetle, tamam mı?”

 

Snow başını salladı. Hobbitler heyecanlı görünüyordu ve aynı anda söylediler. “Elfler mi?” Hemen elflerin geldiği yöne doğru koşmaya başladılar.

 

Zheng birden Frodo'yu yakaladı ve ciddi bir ses tonuyla söyledi. "Frodo, Tek Yüzüğü tak. Atlarla üzerine doğru koşan bir grup gördüğünde hemen yüzüğü çıkart. Anladın mı?”

 

Frodo şok oldu. Eli göğsüne uzandı ve sonra söyledi. “Tek Yüzük'ün bende olduğunu nereden biliyorsun? Gandalf bu yüzüğü asla takmamam gerektiğini söyledi çünkü yüzük sahibine geri dönmek istiyormuş. Zheng, bu yüzüğü takmayacağım!”

 

Zheng konuştu. “Bana güven. Daha sabahleyin Ringwraith'lere karşı savaşmamış mıydık? Sana zarar vermeyeceğiz. Seni güvenli bir şekilde Bree'ye götüreceğiz. Sadece kısa süreliğine yüzüğü takman gerekiyor. Yüzük yine sende kalacak. Ona dokunmayacağız. Tamam mı?"

 

Frodo yüzüğü daha önce hiç takmamıştı ama yüzük eline geçtiğinden beri ona takmasını söyleyen bir ses vardı. Yüzüğü takmak istiyordu ve şimdi Zheng samimiyetle bunu söylüyordu, ayrıca grubun geri kalanı etrafındaydı ve endişelenmesine gerek yoktu. Yavaşça göğsünden altın bir yüzük çıkardı ve parmağına taktı.

 

Sizz. Frodo ortadan kayboldu. Herkes boş bir yere bakıyordu. Frodo yüzüğü çıkartır çıkarmaz elflere doğru koşmaya başlayacaklardı. Kaçmaları için tek şansları buydu.

 

Yaklaşık bir dakika sonra Frodo yerde nefes nefese kaldı. Yüzü solgun görünüyordu. “Geliyorlar. Hem de birden çok geliyor. Bize doğru koşan sekiz tane Ringwraith var. Hızlılar. Gelmek üzereler!”

 

Zheng Frodo'yu taşıdı ve derin bir nefes aldı. Daha sonra bağırdı. “Koşun! Elflere doğru koşun!” En öne geçti ve koşmaya başladı.

 

Elflerle aralarındaki mesafe iki dakikadan daha az sürerdi. Ringwraithler hiçbir yerde görünmüyordu.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44338 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr