Çevirmen: RmLover  Editör: Thomas Shelby

Zheng, Techoi'yi vadiye doğru sürükledi ve sonrasında kafasını kopardı. Kafayı parçaladı ve vadinin içerisinde koşmaya başladı.

''Kızıl Alev!'' Zheng, yeteneğini aktifleştirdi. Alevler, vücudunu sardı ve üzerinde bulunan kan kokusunu yavaşça yaktı. İyileşmesi de etkileyiciydi. Bacağındaki yara da iyileşmeye başlamıştı. Sonra bir duvarın arkasına geçti ve karanlığın içerisinde saklandı.

İki dakika sonra başının üzerinden iki tane hoverboard uçtu. Beyaz tenli adam sinirli bir şekilde bağırdı ancak ses tonu biraz panik yaptığını gösteriyordu. ''Lider, onu bulamıyorum. Bir dakika önce burada bir alev hissi vardı ancak şimdi hiçbir şey yok.''

Bir an için durakladı ve sonra bağırdı: ''Çin Takımı’nın lideri, burada olduğunu biliyorum. Korkak gibi saklanmayı kes. Liderimiz, eğer bizimle yüz yüze savaşırsan hala bir şansının olacağını söyledi. Ama saklanmaya devam edersen, gerekli olan şeyleri yapacağız.''

Zheng, sessiz bir şekilde gizlendi. O ve Francis'in arasındaki mesafe yaklaşık on metre yüksekliğindeydi. Hareket tekniği ile Francis'e kolayca ulaşamazdı. Bu yüzden tek yapabileceği şey beklemeye devam etmekti.

Francis, ayı şekline dönüşse bile onun için bir tehdit değildi. Tek sahip olduğu şey gücüydü. Yakın mesafeden dövüşmek zorunda kalsalardı Zheng, onun işini beş dakika içinde bitirebileceğinden emindi. Ama hayır, Francis tek değildi. Hala daha önce hiç saldırmadığı bir kişi vardı, kendi klonu. Daha önce hiç savaşmamış olmalarına rağmen klonuna karşı kazanabilecek güven kendisinde yoktu. İçgüdüleri ona, ondan uzak durması gerektiğini söylüyordu.

Francis, sabırsız görünüyordu. Hoverboard'ı aniden bir eğim kazandı ve önündeki yeri işaret etti. Zheng'in olduğu bölgenin etrafına birkaç füze ateşledi. Tepki veremeden önce, patlamanın oluşturduğu dalga bedenine ulaştı.

Füzeler, ona isabet etmemişti bu yüzden büyük bir problem yoktu. Vücudu bu saldırılara direnebilecek kadar güçlüydü. Ancak etrafındaki duvarlar ve evler bu patlamalardan etkilenmişti. Alevler birkaç evi yakmaya başlamıştı ve evler onun bulunduğu yere doğru çökmek üzereydi.

Zheng, dişlerini sıktı ve neredeyse oradan ayrılmak üzereydi. Tam o sırada karanlıktan bir roket geldi ve hoverboard'ı vurdu. Francis roketten dolayı arkaya doğru uçtu ve Zheng'de bu fırsattan yararlanıp ileriye doğru koştu.

Zheng'in koştuğu yer, Francis'in düştüğü yerdi. Silah sesleri duyulmaya başladı ve sol kolundan vuruldu. Neyse ki o sırada hareket tekniği de etkindi.

Yüz metre ileride dumanın içerisinde cüsseli bir şekil ortaya çıktı. Bu şey üç metre uzunluğundaydı ve Nemesis'in üniformasına benzer bir şey giyiyordu. Sadece göğsü açıktaydı ve göğsündeki büyük göz ona doğru baktı.

Zheng, silahın ona doğru döndüğünü görür görmez arkaya doğru zıpladı. Yıkılan binalar vadiyi karmakarışık bir hale getirdi. Bu arazinin içerisinde kolayca dumanın içerisine girebilmişti.

Nemesis, gürledi, Zheng'in kaçmasından hoşnut değilmiş gibi görünüyordu. Sonrasında hala şaşkınlık içerisinde olan Francis'e doğru döndü. Adam çığlık atarken silahını ateşledi. Ancak mermiler Francis'in hemen önünde durdu. Saydam bir alan, kurşunların ona ulaşmasını engelliyordu, ancak ateş etmeye devam ettikçe bu alan daha da karanlık bir hal alıyordu.

Mermilerin birazdan ona geleceğini gören Francis, gürledi. Vücudu genişledi ve bir ayıya dönüştü. Vücudu birkaç darbe alırken duvara doğru koştu ve duvarın üzerinde ilerlemeye devam etti.

Üzerinden geçtiği tüm binalar yıkılıyordu. Neyse ki bu yıkılan binalar Nemesis'den gelen roketi engellemişti. Nemesis, bu roketler yeterli değil gibi hissetti ve iki roket daha salladı. Ayının koştuğu yönde iki tane daha patlama oldu ancak bu roketlerin ayıya çarpıp çarpmadığından emin değildi. Nemesis, gürledi ve alevlerin olduğu yere doğru yürüdü.

Zheng, vadide koşarken nefes nefese kaldı. Birkaç yüz metre sonra bir köşede hemen bıçağını çıkartıp saklandı. Merminin isabet ettiği yaraya elini koydu ve büyük kurşunu çıkardı.

''Hiçbir kemiğe isabet etmemiş.'' Bu onun için olabilecek en iyi sonuçtu, hiçbir kemiğe isabet etmemişti ve sinirlerine zarar vermemişti. Zheng, rahat bir nefes aldı. Kan pıhtılaştırıcı spreyini çıkardığında yara iyileşmeye başladı. Bu kurşun, normal bir insanın kolunu paramparça etmek için yeterliydi ve Zheng, bunu kasları ile engellemişti. Vücudu normal insanlara kıyasla çok üstündü.

Zheng, aniden bir olasılığı düşündü. Eğer başarılı olursa, Şeytan Takımı’nı yenmek için bir şansı olabilirdi. Ve eğer klon çok güçlü değilse, One'dan gelen güç durumu tam tersine çevirebilirdi.

Hemen ardından birkaç patlama ile birlikte Nemesis’e benzeyen büyük şey ileriye doğru yöneldi. Siyah ayı kaçmaya odaklanmıştı ve ne kadar duvarın üzerinden koştuğunu Tanrı bilirdi. Patlamalar onu hemen arkasından takip ediyordu. Nemesis'in tüm gücüyle onu takip ettiğini hayal edebiliyordu.

Zheng, hemen Xuan'ın zihnini taklit etti. Francis'in ölmesinin %60, One'ın onu hatırlamasının %30 ihtimalinin olduğunu hesapladı. Ama One'ın yanına yaklaşma olasılığı çok düşüktü.

Ayı nefes nefese kalmıştı. Sırtında birkaç derin kurşun yarası vardı. Ama kalın kasları sayesinde bu kurşunlar fazla tehdit oluşturmuyordu. Ancak bu yaralar onun daha bir heyecan içerisinde koşmasına sebep oldu. Önünde duvar olup olmadığını artık önemsememeye başladı. Üzerinden geçtikten sonra tüm duvarların yıkılacağını biliyordu. Gücü, onun burada ilerlemesini sağlıyordu, birçok evi yıkmıştı ve hatta önündeki zombileri de ezmişti.

Ayının hemen önünde başka bir duvar ortaya çıktı. Başını eğdi ve duvara doğru ilerledi. Duvarı kırıp geçer geçmez kenardan bir bıçak geldi ve kafasına girdi. Ancak bu bıçak yeterince keskin değildi. Bıçak alnındaki kemikte kalmıştı. Ancak bıçağı tutan kişi çok güçlüydü ve bıçağı iyice itip ayının suratından bir parça et kopardı.

Ayı bağırmak için ağzını açar açmaz Zheng, zıpladı ve ayının kafasına tekme attı. Aynı bir on metre öteye doğru uçtu. Zheng, hava topunu ve bıçağını elinde tutup ilerlemeye devam etti.