Cilt 10: Bölüm 3-2

avatar
2925 8

Terror Infinite - Cilt 10: Bölüm 3-2


 

Çevirmen: RmLover  Editör: Thomas Shelby

 

Parlak bir ışıkla birlikte çürük kafanın üzerinden bir bıçak geldi. Yinkong, bıçağını fırlatmıştı.

ChengXiao, güldü: ‘’Suikastçı, kızlar gerçekten harika, ama o kalın beze ihtiyacınız yok. O şey senin vücudunu gizliyor. Hayal et bak, böylesine güzel bir vücut.’’

Yinkong, arkasını döndü ve ayağının altından yükselen iskelet kafasını kesip konuştu: ‘’Biraz daha devam edersen seni öldüreceğim.’’

ChengXiao, yanan hançere baktı ve garip bir şekilde güldü.

Bir mezarlığın üzerinde duruyorlardı. Çürümüş cesetler toprağın altından birbiri ardına ortaya çıktı. Bazıları yeşilimsi görünüyordu, bazılarının ise her tarafı kurtçuklarla kaplıydı. Bu zombiler, hala hareket edip gruptakilerin üzerine atlayabilirdi.

Yinkong, durduğu yerden kolayca cesetleri kesti. Zheng ve Alice, üzerlerine gelen zombilere doğru saldırdılar. İkiside kilidi açılmış moda girmişti. Alice, Zheng’in sahip olduğu güce sahip olamasa da, T virüsü onun gücünde kayda değer bir artış sağlamıştı. Ayrıca bu gücünün %100’ünü kullanabildiği için diğer oyunculardan farklıydı. Bunların hepsini birleştirdiğinde, savaş yeteneği açısından Çin Takımı’ndaki üyelerin bir ya da ikisinden daha gerideydi.

Zheng’in dövüş tarzı çok vahşiceydi. Gücü son derece yüksekti. Tek bir bıçak darbesiyle zombileri ikiye ayırabiliyordu. Sonrasında tekrardan mini tabancayı çıkardı ve hiçbir zombi onun yanına yaklaşamadı.

Alice ve Zheng’in öldürme hızı yüksek olmasına rağmen her saniye daha da fazla zombi ortaya çıkıyordu. Ayrıca zombiler kesildikten sonra çok keskin bir koku yayıyordu. Alice bağırdı: ‘’Bu bitmeyecek gibi. Kilisenin arkasına kaçalım!’’

Zheng, başını salladı: ‘’Herkes arkaya doğru koşsun. Ben sizi koruyacağım! Acele edin!’’

Diğerleri Alice’i takip etti. Zheng, yüksek patlayıcı bir el bombası çıkardı. El bombasını zombilere doğru fırlattı ve hareket tekniği ile diğerlerinin peşinden koştu. Otuz metre koştuktan sonra patlayan bombanın etkisiyle ileriye doğru uçtu. Diğerleri şaşkınlık içerisinde Zheng’e baktı.

Mezarlık alev topuna dönmüştü. Tüm zombiler ortadan kayboldu. Patlama büyük bir delik oluşturdu ve etraftaki binalara zarar verdi. El bombası sadece bir yumruk büyüklüğündeydi ancak yarattığı etki yüksek oldu.

Zheng, ayağa kalktı ve omzunu silkti: ‘’Hay s*çayım, Tanrı’nın eşyaları şakaya gelmez.’’

Grup üyeleri güldü. Alice, birkaç dakika Zheng’e baktı ve konuştu: ‘’Hadi gidelim. Patlama buraya daha çok zombi ve sürüngen çekebilir. Onlar gelmeden gidelim.’’

Daha fazla konuşmadan Alice’i caddeye kadar takip ettiler. Sokaklar boştu ancak bazı yüksek binalarda hala ışıklar geliyordu. Jeneratörler hala çalışıyor gibi görünüyordu. Sokak lambaları çalışmıyor olsa da karanlıkta pusuya düşme konusunda endişelenmelerine artık gerek yoktu.

‘’Demek Matt ve One’ın nerede olduğunu bilmiyorsun?’’ Alice, sordu.

’Laboratuardan şans eseri kaçtık. Bu hikâye baya uzun. Peki ya sen? Uyandıktan sonra kontrol noktasına gittin mi?’’

Alice, başını salladı: ‘’Evet. Çok fazla zombi ve sürüngeni görünce, hala mühimmatımız varken bu şehri terk etmeliyiz. Yoksa burada sıkışıp kalacağız.’’

Jill, aniden yüksek sesle konuştu: ‘’Hey. Sizin bu kadar silahınız ve gücünüz var. Neden gidip sivilleri kurtarmıyorsunuz? Şehir merkezinde çok sayıda sivil olmalı.’’

Zheng, cevap vermedi ve sessizce yürümeye devam etti. Alice, Jill’e baktı ve söyledi: ‘’Neden gitmiyoruz biliyor musun? Çünkü şehir merkezinde yaşayan insan kalmadı. Son kurtulanlar biziz!’’

Jill, ağzını açtı. Siyahî polis susması için onun omzuna dokundu. Jill, içini çekti ve grubu takip etmeye devam etti.

Alice, sordu: ‘’Demek siz, kontrol noktasından geri döndünüz? Gerçekten kapandı mı kapı?’’

Zheng, bu soruya cevap veremeden önce kenarda bir telefon çaldı. Aniden çalan telefon grubu korkuttu. Zheng, telefona doğru yürüdü ve telefonu açtı: ‘’Bu şehirden kaçmak istiyor musun? Sana yardım edebilirim.’’

Zheng, bir anlığına düşünde ve sonra hoparlöre basıp telefonu oraya koydu. Telefondaki adam konuşmaya devam etti: ‘’Bu şehri terk etmek istiyorsan bir anlaşma yapalım. Benim için bir insanı bul ve ben de hepinize yardım edeyim.’’

Alice, Zheng’e baktı ve onun başını salladığını gördü: ‘’Kimsin sen? Bizim burada olduğumuzu nasıl biliyorsun? Sana neden güvenelim?’’

‘’Ben Umbrella şirketinin önemli bir araştırmacısıyım. Adım Dr. Charles Ashford. Bana doktor diyebilirsin. Bulmanı istediğim kişi benim kızım. Kızımı bu şehirden çıkarmak için her şeyi yaparım. Kızımı şehrin merkezindeki okulda bulursanız yarın akşam sizi bu şehirden çıkarmak için her şeyi yapacağımı garanti edebilirim.’

Alice konuştu: ‘’Bizim nerede olduğumuzu biliyor musun? Buradan şehir merkezine gidip oradan yarın akşam ayrılmak falan. Uçabildiğimizi mi sanıyorsun?’’

Telefondaki adam içini çekti: “Umbrella Şirketi yarın akşam bu şehri yok etmeyi planladı. Ölmek istemiyorsan dediğimi yap. Kızımı bul ve onu getir, yoksa bu şehirde öleceksiniz!’’

Bu sözlerden sonra telefon kapandı. Alice, telefonu tekmeledi ve fırlattı: ‘’Kahretsin. Bu pislik neden bize en yakın arabanın nerede olduğunu söylemedi? Şehir merkezine kadar yürüyebileceğimizi mi sanıyor?’’

Zheng, konuştu: ‘’Sorun yok. Bizde bu bölgenin haritası var. Lan, yakında uygun araba olup olmadığına bak. Sağlam ve büyük bir araba var mı?’’

Lan, bir süre gözlerini kapattı ve konuştu: ‘’On dakika yürüdükten sonra dönünce bir minibüs var. Sağlam gözüküyor. Sokak da temiz ve zombi yok.’’

‘’Güzel, gidip o minibüse binelim.’’

Alice, minibüse varıncaya kadar Lan’da bu bölgenin haritası olduğuna inanmadı. Gruba merakla baktı: ‘’Siz çok gizemli görünüyorsunuz. Her neyse. Yiyecek bir şey var mı? Açlıktan ölüyorum.’’

Minibüse bindikten sonra Zheng, ona yiyecek ve su haplarını verdi. Bu da Alice’in daha da meraklanmasına yol açtı.

Zheng, gülümsedi ve onun yüz ifadesini görmezden gelmiş gibi davrandı. Sonrasında konuştu: ‘’Hedefimiz basit. Doktorun kızı Angela’yı buluyoruz. Hala uzun bir yol var. Yolun durumuna göre inip yürüyebiliriz de. Bu yüzden iyice dinlenin. Bir de şunu bir açıklığa kavuşturalım. Herkes benim emirlerimi dinlesin. Savaş becerisi olan insanlar diğerlerini koruyacak. Lan, zor bir gündü. Sen git dinlen ben sürerim.’’

Lan, başıyla onayladı. Diğerleri itiraz etmedi. Sonuçta zombilerle savaşmak için güce ihtiyaçları vardı ve Zheng’in ekibi bu güce sahipti. Alice dâhil herkes kestirmek için gözlerini kapattı. Alice, Zheng ve Lan ile birlikte savaştığı için diğerlerine nazaran daha rahattı.

Zheng, arabayla ilerlemeye devam etti ve Lan, kısık bir sesle konuştu: ‘’Altmış kilometre uzakta bir köprü var. Arabalar o yolu kapatmış bu yüzden yürümek zorundayız. Ve bu köprü…’’

‘’Biliyorum, filmde Nemesis ile karşılaştıkları yer. Honglu, plan hakkında ne düşünüyorsun?’’

Honglu’nun gözleri hala kapalıydı. Ancak Ruh Bağlantısı yeteneği sayesinde zihni hala açıktı.

‘’Bu plan harika gözüküyor. Bence denemeye değer. Başarırsak, ilk biz saldıracağız ya da en azından Şeytan takımından kaçabileceğiz.’’

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44336 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr