Cilt 7: Bölüm 7-3

avatar
3207 9

Terror Infinite - Cilt 7: Bölüm 7-3


 

Çeviren: HasıRwara

Düzenleyen: Ratel

 

Saldırıdan kaçmasının mümkünatı yoktu. Yinkong, suikasçılık konusunda olağanüstüydü. Gizlenmeye başladığında hiç kimse onun varlığını sezemezdi. Onlar sadece saldırdığı andaki öldürme niyetini algılayabilirlerdi. Bu da genellikle kaçınmak için çok geç olurdu. Işıltı geliştirmesinden sonra onun hızı başka bir seviyeye ulaşmıştı.

 

Zheng kolunu refleks olarak hançer ile göğsünün arasına götürdü. Hançer kolunu delip geçerek göğsüne nüfus etti.

 

Hançer uzun olmadığı için sadece 1-1.5 cm kadarı göğsüne girmişti. Ama üzerinde fışkıran alevlerden dolayı Zheng acı içinde haykırdı.

 

Bir ruhun yanışı, Zheng’in bile dayanamayıp acı içinde çığlık atmasına neden olacak kadar çok korkutucu birşeydi. Ama yine de, o birçok kez cehennemin kenarında yürümüş olan bir savaşçıydı. Bu yüzden Yinkong tam diğer eliyle fırlatma bıçağını kullanmak istediğinde, Zheng onun karnını tekmeleyerek hançeriyle beraber onu uzaklaştırdı.

 

Yinkong son derece hızlı reaksiyon verdi. Ağzının kenarından bir miktar kan gelmeye başladığında, tekmenin kuvvetini kullanarak pencereye doğru geri atladı. Sadece bir an içinde gecenin karanlığında kayboldu.

 

Zheng zaman kaybetmedi. O pencereye doğru ilerlerken aynı zamanda hemostaz spreyini de çıkardı. Tam yaralarının üzerine birkaç kez sprey sıkmışken, ona doğru gelen iki fırlatma bıçağını farketti. Ama bu kez önlemini almıştı. Zheng hemen katlamalı bıçağını çıkartıp bunları blokladı. Ardından hareket tekniğini kullanarak dışarı atladı.

 

Otelin dışı karanlıktı. Birçok apartmanın bulunduğu bir yerleşim alanı vardı ve bu yer vadilere bağlıydı. Zheng apartmanlardan birinin çatısına atladı. Burada oldukça net bir bakış açısına sahip olmasına rağmen Yinkong’u göremedi. Bu kız sanki karanlığın içine çekilmiş/ortadan kaybolmuş gibiydi.

 

Söz konusu yakın dövüş oldu mu, bu son vampir geliştirmesinden sonra takımdakilerin tamamı yüz yüze Zheng ile kapışsalar onu mağlup edemezlerdi. Ancak, onun suikast teknikleriyle Yinkong’unkiler arasında dağlar kadar fark vardı. Heng’in atış becerileri oldukça iyiydi. Honglu’nun stratejileri onu aşıyordu. Lan’ın psişik tarayıcını söylemeye gerek yok, takımın en önemli yeteneklerinden biriydi. Her bir üyenin yeri doldurulamayan bir becerisi vardı. Bir takım olarak işbirliği yapıp hayatta kalabilirlerdi. Herkes de bunun farkındaydı zaten.

 

Zheng iç çekti. O, Yinkong’u kendine getirmeyi planlamıştı. Jie’nin dediklerini baz alırsak, mağlup ettiğin kişiler uyanıp kendine gelecekti. Yinkong onun için büyük bir tehdit olduğundan bu oldukça iyi bir fırsattı. Onun suikast girişimleri, Ölüm’ün saldırıları kadar savunulması zordu. Her an birinin kendisini arkadan bıçaklama ihtimali onu rahatsız ediyordu. Yinkong’un dışında, Heng’in okları da ayrıca temkinli olması gereken başka bir husustu.

 

Zheng bir kez daha iç çekti. Gecenin karanlığında bir suikastçının yerini bulmanın ne kadar zor olduğunu biliyordu. Dahası, bunu böylesine karmaşık bir arazide yapmak, ölüme davetiye çıkarmaktan başka bir şey değildi. Bir hançerin ne zaman ve nerede ortaya çıkacağını kim bilebilirdi? Bu yüzden bu fırsatı kaçırması onun için çok talihsiz bir durumdu. Bunları düşünürken odasına dönmeye karar verdi, ama o anda aniden bir tehlike sezdi. Sanki bir avcı ona doğru hedef almışcasına ölüme çok yakınlaştığını hissetti.

 

Çok da uzak olmayan bir yerden iki ok ona doğru geliyordu. Bunların hızı oldukça yüksekti ama biri diğerinin kuyruğuna temas ettiğinde, temas edilen okun hızı inanılmaz derecede arttı. Zheng’in bu ok tarafından göğsü delinmeden önce sadece biraz hareket etmeye fırsatı olmuştu. Ok ciğerlerinin arasına girmişti ve sadece birkaç cm daha ilerlese omurgasına ulaşacaktı. Bu okun şiddetinden dolayı Zheng metrelerce uçmuş ve çatıdan aşağıya düşmüştü.

 

Yinkong da tüm bu zaman boyunca vadinin karanlık bir alanında saklanıyordu. O koşmadı. Suikastçılar arasında yaygın olan bir kural vardı; bir suikatçı hedefine saldırdıktan hemen sonra koşmamalıdır. Bunun nedeni, birisi koşmaya başladığında yakalanma oranı, koşmayan kişiden daha yüksek olmasıydı. Zheng’in onu bulamamasının nedeni de buydu aslında. Çünkü Zheng tüm bu zaman boyunca hareketli bir cisim arıyordu.

 

Zheng’in düştüğünü gördüğünde, Yinkong ona doğru ilerledi. Ama hemen ardından iletişim cihazı çaldı. Honglu cihaz aracığıyla ”Geri çekil hemen. O seni bekliyor.”dedi.

 

Yinkong bir an sessiz kaldıktan sonra hafif bir tonla dedi. ”Neden? O vurulmadı mı?”

 

“Heng onun kritik bir hasar almadığını söyledi. Yaralanması ciddiymiş gibi görünebilir ama sadece kaslarına hasar verdi. Muhtemelen kemiklerine bile zarar vermemiştir. Her ne kadar okun şiddeti onun çatıdan düşmesine yetecek kadar olsa da, sence de düşme hızı biraz yavaş değil miydi? O hareket tekniğini kullandı orada. Ciddi bir şekilde yaralanmış gibi rol yaptı, böylece sen onun işini bitirmek için yanına gidecektin. Ama o istemsizce vücudunun savunma mekanizmasını tetikledi. Yani bu kadar yüksek bir yerden düşmesinden dolayı vücudu düşünmeden hareket tekniğini kullandı. Eğer ona yaklaşırsan, kesinlikle sana saldıracaktır. Bu yüzden geri çekilelim. Bugün daha ilk gün. Onu indirmek için birçok fırsatımız olacak.”

 

Yinkong derin bir nefes aldı. Hançeri beline geri koyarak arkasına döndü ve koştu. Sahip olduğu hızdan dolayı, birkaç saniye içinde sanki hiç orada olmamışcasına ortadan kayboldu.

 

Zheng yerde kıpıldamadan yatıyordu. Yaklaşık 10 dakika geçtikten sonra ayağa kalkarak iç çekti. Gövdesi kanlar içideydi ve ona isabet eden ok, hala göğsünü delmiş bir vaziyette duruyordu.  Zheng dişlerini sıkarak oku göğsünden çıkardı. Hemostas spreyini onun üzerine sıkana dek yaradan kanlar fışkırdı.

 

Heng’in attığı ok, otomatik olarak kilitsiz moda girmesine neden olmuştu. Ayrıca, etrafında olan bitene karşı çoktan temkinliydi, bu yüzden tepki vermek için az da olsa zamana sahipti. O anda yapabileceği iki şey vardı.

 

Birincisi, Yinkong’un hançerini savunduğu gibi kolunu kullanarak gelen oku bloklayabilirdi. Yine hasar alacaktı ama o zaman vücunun çoğu kısmını koruyabilecekti. Ardından da okun geldiği tarafa son sürat gidip Heng’i yakalayabilme ihtimali vardı.

 

İkincisi ise, okun vücuduna isabet etmesine izin verip kritik bir hasar almış gibi davranmaktı. Ardından yapması gereken tek şey Yinkong’u beklemekti.  Eğer onunla bir kez daha yakın dövüş içerisine girme fırsatını yakarlarsa, Zheng bu sefer onu mağlup edeceğinden emindi.

 

Bu şekilde düşünmesi karşın, tam düşerken planı istemediği şekilde ilerledi. İstemdışı olarak vücudu hareket tekniğini aktive etti. O hala kilitsiz modda olduğu unutmuştu. Vücudu kendi kendini korumaya geçmişti. Bu yüzden düşüşten daha fazla hasar almayı önlemek adına, teknik aktive oldu. Bundan sonra ise bu anormalliği kimsenin farkmemesini ummaktan başka Zheng’in yapabileceği bir şey yoktu. Çok az bir umudu olmasına rağmen yerde yatmayı sürdürdü. Ne yazık ki, Yinkong kendini hiç göstermedi.

 

“Hoho, takımımız daha şimdiden oldukça güçlenmiş olduğunun farkına vardım şuan.”

 

Zheng acı bir ifadeyle güldü. Hançerin delip geçtiği kolu şuan acı içindeydi ve sanki böcekler onun üzerinde emekliyormuşcasına kaşıntı vardı. O tam dayanamayıp kaşımak istediğinde, yaranın çoktan kabuk bağladığını gördü.

 

Zheng odasına varıp tüm ışıkları açtığında, yaranın kendi kendine iyileşmeye başlayacağından emindi. Kolunu etrafında hareket ettirdi, her ne kadar kemikteki hasar hareket ettirmesine engel olmasa da, o acı ve kaşıntı da kemiklerine ulaştı.

 

“Vampir Kont Soyuna sahipken gerçekten de kalp ya da beyin kritik bir hasar almadıkça kolay kolay ölmüyorsun.”

 

Bu Zheng’e hoş bir sürpriz oldu. Ardından göğsündeki yarayı kontrol etmek için aynanın bulunduğu banyoya gitti. Ok oldukça güçlüydü ve mikro patlamaya neden olmuştu. Göğsündeki yara üç madeni para büyüklüğündeydi ama kenarları çoktan kabuk bağlamıştı. Bu hızda devam ederse yarına kadar tamamen iyileşmiş olurdu.

 

“Bu harika. Jie’nin dediğine göre, Ben şuan bu soyun sadece bir kısmını kullanabiliyorum. Böyle olmasına rağmen iyileştirme hızı daha şimdiden çok güçlü.”

 

O göğsünü kontrol ederken, kapıdan bir kaç tıklama sesi duyuldu. Kapıyı açmaya gittiğinde, orada sarışın bir kadın ve önceki gangsterle beraber atipik(alışılmamış) kıyafetler içinde 10 kişi vardı. Onlar büyük olasılıkla çete liderleriydi.

 

“İçeri gelin.”

 

Zheng masaya doğru yürüdü ve o anda aniden sanki günlerce yemek yememişcesine oldukça aç olduğunu hissetti. Muhtemelen yaraları iyileşirken oldukça enerji sarf edildiğinden, bu enerjiyi geri kazanması için yemek yemesi gerekiyordu.

 

Zheng bunları düşünürken, çete liderleri Zheng’in sırtındaki yarayı görmüşlerdi ve her biri şok olmuştu. Onların inancına göre, böyle bir yaraya sahip bir insanın bu şekilde hiçbirşey yokmuşcasına ayakta durmaması gerekiyordu. Bundan dolayı bu insanlar kapıda sadece dikiliyor içeri girmeye cesaret edemiyorlardı.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44257 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr