Çeviren: HasıRwara

Düzenleyen: Ratel

Zheng şakaklarını ovuşturdu ve dedi. "Bu tamamen dezavantajlı olmadığımız anlamına mı geliyor?"  

Honglu gülümseyerek başını salladı. "Pek değil. Dezavantajlı olmamıza rağmen, sadece birazcık. Aksine, devin öldüğünü ve kurtadamın da ağır yaralı olduğunu göz önüne alırsak, onlarda olmayan bir avantaja sahipiz... Yakın dövüşte onlardan üstünüz. Sınırlı bir alan içinde mücadele ettiğimiz sürece sen... bizim zafer umudumuz olacaksın." Zheng'i işaret ederek dedi.

Zheng şaşkınlıkla kendini işaret etti. "Benimle dalga geçme. Kapasitemin ne kadar olduğunu bende biliyorum. Belki her şeyimi ortaya koyduğum zaman güçlüyüm ancak her seferinde benden bunu yapmamı bekleyemezsin. Dahası bana bu şansı vermeyeceklerdir. Keşiş 'in çağırdığı o yaratık güçlüydü. Eğer onunla bir vadinin içinde savaşırsam, etraftaki bütün duvarları ve evleri kolaylıkla yıkabilir. Destek üyelerini de güvenli olmayan bir yere koymayacaklardır. Yani planın...."

Honglu devam etti. "Kesinle gidecekleri bir yer var. Yok edilemeyecek bir yer, en azından bunu yapmayacakları, dar ve çok sayıda tünel var. Onlara bir kez yaklaşmayı başardığında... Durdurulamaz olacaksın!"

"Hamunaptra mezarlığı! Bütün güçlerini ortaya çıkarabileceğin yer burası! Çok sayıda tünel ve mumya muhafızları var. Ölüler Kitabı bu mumyaları kontrol edebilir. Hindistan takımı için çok büyük bir tehdit olmasalar bile onlara biraz sıkıntı çıkarabilirler. Endişelendiğim tek şey...  zihin kontrol yeteneğine sahip olan kadın."

Bu duyduklarına Zheng çok sevindi. Kurtadamla mezarlık gibi dar alanda yüz yüze gelecek olmasına rağmen kendinden emindi. Fakat Honglu kadından bahsettiğinde iç geçirdi. "Şu zihin kontrolü çok korkutucu... Tengyi ölmeden önce onun tarafından kontrol edildi. Kısa bir süreliğine kontrol altında olsam bile, bilincimin vücudumdan ayrılma hissi... sadece vücudumun kendi başına hareket edişini izliyor gibiydim. Korkunç bir histi..."

"Sadece bu değil." Lan araya girdi. "Zheng, kovalamayı hatırlıyor musun? Bizi takip eden tehlike duygusu... O kadının zihniyle bizi takip ettiğinden şüpheleniyorum. Tıpkı biz sayborg'u yakaladıktan sonra da yerini bulabildikleri gibi. Bence o kadın izleme yeteneğine sahip."

Honglu onaylarcasına başını salladı. "Doğru, çıkarımın mantıklı.  Bu iki noktayı da açıklayabilir, fakat merak ediyorum... nasıl güvenli bir şekilde geri döndünüz? Saat kulesinin dışında kamp yapmayı falan mı planlıyorlar acaba?"

Zheng başını salladı."Hayır, ne bir tehlike ne de takip edildiğimizi hissediyorum. Gerçekten onun erişim alanının dışında olduğumuza inanıyorum. Ya da belki biri izlenmeyi engellememize yardım etti..."

Zheng ve Lan birbirlerine baktılar ve sonra Jie'ye döndüler. Orada çok yorgun bir şekilde oturuyormuş ve  konuşmalara hiç dikkat etmiyormuş gibi görünüyordu.

Honglu, Zheng'in garipliğini fark etti ve dedi. "O zaman her şey hazır. Hindistan takımını yenmemiz için, ilk adımımız o kadını öldürmek. Yoksa yapacağımız her şey yararsız olacak... "

"Düşünebildiğim tek plan İmhotep'ten ve Hindistan takımı toparlanmadan önce Hamunaptra'ya gitmek.  Amun-ra kitabını Hindistan takımından önce ele geçirmeliyiz. Sonra o kadını çölün dışında öldürün. Bunun için Zero'ya güvenmek zorundayız. Onun atış menziliği 10 bin metrenin üzerinde. Kadın daha tepki veremeden önce onu öldürmemiz gerekiyor. Fakat iğne kullanıcısı konusunda endişeliyim. Zero'yu bulur bulmaz karşı atağa geçebilir... Fakat bedeli ne olursa olsun o kadını öldürmek zorundayız, 1 'e 1 değişim anlamına gelse bile! Aksi takdirde kaybedeceğiz ve yok olacağız. "

Zheng dikkatle dinledi sonra iç çekti. "O zaman Zero..."

Honglu kafasını salladı. "Onun isteyip istemediğini sorabiliriz ama bu tek yol. Yaşama yada ölme şansı yarı yarıya. Ayrıca Zero yalnız gitmek zorunda ve geri kalanımızın gecikmemesi için onlara yolda saldırmalı. O yaralansa bile hiç durmadan Hamunaptra'ya gideceğiz, ona yardım edemeyeceğiz."

Sakin bir ses konuşmaya katıldı. "Suikastçile her zaman yalnız başınadır zaten sıkıntı yok... Hedef sadece o kadın değil mi?" Herkes etrafında döndü ve Zero'nun duvara yaslanmış vaziyette oturduğunu gördüler. Konuşurken bir eli göğsündeki gazlı bezin üzerindeydi.

Zheng ona derince baktı ve Honglu'ya sordu."Sonra? Biz ne yapmalıyız?"

"Sonrası basit. Onlar Hamunaptra'ya ulaşmadan önce biz Amun-Ra'nın kitabığını alacağız ve Imhotep'in ölümsüzlüğünü elinden alacağız. Sonra duruma  bağlı olarak,  Hindistan takımı ile ölümüne savaşacağız yada görevimizi bitirdikten sonra hemen geri döneceğiz. Ne olursa olsun galip gelen biz olacağız."

Zheng başını onaylarcasına salladı ve kesin bir şekilde dedi. "Tamam! Bu planı uygulamaya koyacağız. O'Connell geri döndükten sonra, biz..."

Cümlesini bitirmeden önce, kapının dışından adımlar yaklaştı sonra pat! O'connell kapıyı tekmeleyerek açtı. Hemen arkasından 2 çaylak onu takip ediyordu. Üçünün sırtında da büyük bir çanta vardı. Odadaki herkes şok ile silahlarını kaldırdı fakat gelenin O'Connell olduğunu gördükten sonra, rahat bir nefes aldılar.

O'Connell aceleyle dedi. "S*ktir! Dünya zıvanadan çıkmış! Kahire'deki birçok aile öldü, ama sonrasında onların cesetleri hayata geri döndü. Ve canlı olan birkaç insan da aniden öldükten sonra hayata tekrar geri döndüler. Kahire şu an bu yaşayan cesetlerle dolu."