Cilt 5: Bölüm 10-1

avatar
3403 8

Terror Infinite - Cilt 5: Bölüm 10-1


 

 

Çeviren: HasıRwara

Düzenleyen: Ratel

 

“Ne yazık ki, barış önerimizi görmezden geldiniz ya da belki de bize karşı kazanabileceğinize inanıyorsunuz. Başlangıçta bir takım üyesini kaybetmiş olsanız bile...” Keşiş yavaşça yürüdü.

 

Keşişin yanında yürüyen iki kadın ve bir erkek vardı. Sarışın doktoru, kaslı adamı, ve sayborgu da sayarsak Hindistan takımının en az 8 üyesi vardı.

 

Yinkong yeni gelenlere bakmak için bile gözlerini oynatmamış, tüm dikkatini önündeki sarışın adama vermişti. İkisi benzer tavırlarla, sessiz ayak adımlarıyla, her iki elinde de silah tutarak ve gözlerini birbirlerine sabitlemiş bir şekilde hareket ediyorlardı. Diğer insan gardını indirir indirmez, bir yılan gibi tereddüt etmeden hamlelerini yapacaklardı.

 

“Muhammad Joseph’i yakalayan sen miydin? Öylese senin bir büyülü silahın olmalı. Ben bile onu canlı yakalamak istesem, baya uğraşmak zorunda kalırdım... Genç suikastçi, kar beyazı ten, kırmızı ve yumuşak kan damarları. Karnını açıp kes ve oradaki organları kavra, ardından da parçala onları... haha!” Konuştukça daha da heyecanlandı. Sonunda da bir ruhsal özürlü gibi kahkaha atmaya başladı. O bir gölge gibi Yinkong’a doğru hareket etti.

 

Yinkong hemen hançerini önüne kaldırdı. Bir tangırdamayla, büyük bir gücün onun ellerine doğru geldiğini hissetti. Sarışın adam 2 tane neştere benzer kristal tutuyordu. Yinkong sağ elinde oluşan acıyı hissetmeden önce sadece yansıyan bir ışık parlaması görebilmişti. Baş parmağının beşte biri kesildi. Neyseki anında geri çekildi ve takip eden saldırıdan kaçındı. Öyle bile olsa, sağ eli çoktan kanamaya başlamıştı.

 

“Kurt Doktor Arot... Sen çoktan ölmemiş miydin? Avrupa'daki suikastçi klanının senin kaçmana izin vermesi mümkün değil... Neden hala hayattasın?” Yinkong başparmağına bakmamıştı bile. Onun gözleri odaklanmaya başladı ve konuşurken kilitsiz moda girdi. Her ne kadar hayatı henüz tehlikede olmasa da, Arot’un üzerinde kurduğu baskı çok fazlaydı, sanki önümüzdeki saniyede onu kesip koparacakmış gibiydi.

 

Arot’un zihinsel durumu ise daha da beter bir hale gelmişti. Tam bir ruhsal psikokopattı. Deşterin üzerindeki kanı yaladı ve elini hafifçe bir oynatmanın sonunda dilinin ucunu kesti. Ardından bağırmaya başladı. ”Bakire kanı! Deri, damarlar, organlar, beyinler... hepsini kesip açacağım.HAHAHAHA!”

 

Keşişin yanındaki tüm zaman boyunca gözleri kapalı olan bir kadın, onun psikopatlığını gördü ve kaşlarını çattı.”Lider, o yine vahşileşiyor. Onu daha fazla zaptedemiyorum... Eğer bu şekilde devam ederse, görüş alanına giren herkesi doğrayacak...”

 

Keşiş sessizce birinci kata baktı ve dedi.”Bırak vahşileşsin. Bu şekilde Çin takımının ne kadar güce sahip olduğunu net bir şekilde anlamış oluruz. Eğer buradakilerin her birini öldürebilirse, o zaman biz de ava çıkar ve geri kalanları yok ederiz.”

 

Arot bağırmaya devam ediyordu. Vücudu orgazmik bir şekilde sarsılıyordu. Yinkong birkaç kere saldırıya geçmeye çalıştı ama o ayaklarını hareket ettirdiği gibi, Arot’un gözleri ona sabitleniyor ve olduğu yerde kalmasına zorluyordu. Arot’un vücudu kademeli olarak büyüdü ve elbiseleri parçalandı. Bir Kurt Adam’a dönüşene kadar vücudundaki kıllar daha da uzadı. Pençesinin yerine kristal neşterlere sahipti.

 

Kurt Adam başını gökyüzüne kaldırdı ve uludu. Boynundan aniden kan sıçradı. Ne yazık ki, bu onun derisine anca nüfus edebilmiş ve kaslarına bile ulaşamamıştı. Arot bıçağı boynundan çıkardı, ardından elinde bıçak varken avucunu sıktı ve ezerek bıçağı madeni para benzeri bir şeye dönüştürdü. Sonra Yinkong’a doğru atladı.

 

“Kaçın!” Yinkong, raflara uçarak gönderilmeden önce sadece tek bir sözcüğü bağırmaya fırsat bulabilmişti. Kağıt ve tahta parçaları havaya fırladı. Bir süre, diğer insanlar yalnızca birbirine çarpan metalleri ve ara ara da Yinkong'ın inleme sesini duyabildiler.

 

Lan hızla bir duman bombası çıkardı. Bunu filme gelmeden önce değiş tokuş etmişti ama gerçekten bunu kullanacağını hiç düşünmemişti. Yüzüğü çekmek üzereyken Tengyi silahını onun kafasına doğrulttu..

 

Lan şok ve öfkeyle bağırdı.”Qi...Qi Tengyi! Delirdin mi? Beni öldürdüğünde seni bağışlayacaklarını mı sanıyorsun? İmkansız! Seni de basbayağı öldürecekler...Tengyi?”

 

Tengyi’nin gözleri acı ile doluydu. Silahı Lan’ın kafasında sabitlemeye çalışırken tüm vücudu titriyordu.

 

Gözleri kapalı olan kadın dedi.”Suikastçi klanından gelen kız, zihinsel olarak eğitim gördüğünden dolayı onu kontrol edemiyorum. Bu kadın ise zihinsel kapasitesini geliştirmişe benziyor, onu da kontrol etmek kolay değil. Bu yüzden ben de onun yanındaki adamı kontrolüm altına aldım...”

 

Keşiş hafifçe güldü.”Hayır, iyi bir iş çıkardın, Shainaia. Dördünü burada öldürün. Bodrum katındaki eleman ise çoktan et parçası haline gelmiştir. Arot’u saymazsak yakın dövüşte Minima en iyimiz... Çin takımı sadece bu kadar, biz onları...”

 

Konuşmasını bitirmeden önce, bodrumdan gelen büyük bir patlama sesi duydular. Birkaç saniye sonra, iki kişi kapıdan zıplayarak geldi. Zheng’in yüzü kan ile doluydu, kasları şişmişti ve eli de devin boynunu tutuyordu. İkisi kemiklerin parçalanma sesi duyulana kadar savaşmaya devam etti. Sonunda ise Minima’nın vücudu tüm gücünü kaybetti ve Zheng’in gözü kanlı bir haldeydi. Bir eliyle devin omzunu kavramışken, diğer eliyle de devin boğazına yapıştırdığı bir bıçak tutuyordu.

 

“Takımınızda bir doktorunuz var, biliyorum. Önceki dövüşümüzde onun kolunu koparmama rağmen, yeni bir kolla tekrar karşıma çıktı. Sadece boynunu çatırdattım... O hala hayatta, ama bu fazla uzun sürmeyecektir. Tengyi’yi serbest bırak ve onların müzeden çıkmasına izin ver yoksa iki takım bu işten zararlı çıkacak.”

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43991 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr