Çeviren: Firienholt

Düzenleyen: Ratel

Zheng bir süre sessiz kaldıktan sonra etrafındaki herkese baktı. “İlk olarak Ölüler Kitabının gücünü test edelim. Kara büyü oldukça güçlü gibi görünüyor… Evelyn, bulmacanı bana ödünç ver.”

Üç film karakteri de kafaları karışık vaziyette öylece duruyorlardı. Zheng’in grubunun ne tartıştıklarını bilmiyorlardı. Zheng onlara söylediği anda, Evelyn çantasından bulmacayı hızlıca buldu. O kitabın anahtarıydı.

Zheng bulmacayı aldı ve kitabı açtıktan sonra Tengyi’ye uzattı.

O heyecanlanarak kitap aldı. Sayfalardaki hiyerogliflere dokunurken onları telaffuz edip, anlamlarını açıklıyordu. On dakika olmuştu ve bunu yapmaya devam ediyordu.

“Tengyi! Orada ne yazıyor? Araştırma zamanı değil.” Zheng iç çekti.

Tengyi utanarak ellerini başına koydu. “Üzgünüm, kendimi kaybettim. Haha, bunlar gerçek hiyeroglifler. Burdaki karakterlerin bazıları oracle bone yazıtlarını andırıyor…”

Zheng ve diğerleri iç çektiler. Ardından Zheng bağırdı. “Karakterlerin neye benzediğini sormadım sana. Kitapta ne yazıyor?”

Tengyi onaylarayarak başını salladı. “Evet, evet. Kitapta bir sürü çok eski büyü var. Mesela bu paragraf bir kum adam yaratma hakkında. Ölü bir adamın külleri ile kumu karıştırırken bunu sesli olarak okumalısın. Bir sürü mumya muhafız oluşturacaktır. Ve bu paragraf ruhları kullanarak kasırgaya dönüşecek olan bir fırtına oluşturmak ile ilgili… Bu paragraf…”

Zheng kitabı ellerinden aldı ve dedi. “Satır satır bunu benim için çevir. Kasırga olanı okuyacağım.”

Tengyi onaylayarak başını salladı. Kitaptaki karakterlere dokundu ve söyledi. “Fırtınaların ruhları, Osiris’in emirlerini dinleyin, kasırga oluşturun ve herşeyi yerle bir edin!”

Zheng kelimeleri tekrarladı ama hiçbir şey olmadı. Kan enerjisi hiç değişmemişti ve kum da her zamanki gibi sakindi.

“İşe yaramadı?”

Hayal kırıklığı ile herkes birbirine baktı, çünkü bu durumdayken en büyük umutları kitaptı. Kitaptaki güçlü büyüleri kullanabilirlerse, Hindistan takımına karşı koyabilecek güce kavuşacaklardı. Kitap düşündükleri kadar güçlü değil miydi ya da şu anki durumlarında kullanılamaz mıydı?

Zheng’in aklına birdenbire bir fikir geldi. “Eski Mısırlı telaffuzuyla oku paragrafları. Ben de tekrar edeceğim.”

Tengyi derin bir nefes aldı ve okumaya tekrar başladı. Zheng de yarım yamalak telaffuzu ile tekrar etti. Kitabın gerçek olduğundan emindi. Kelimeleri okudukça kan enerjisi uyarılıyordu. Diğer taraftan Tengyi bir çığılıkla yere serilmişti. Her ne kadar güneş ışığı altında belli olmasa da kitaptan kıpkırmızı parıltılar çıkıyordu.

Zheng’in kan enerjisi gittikçe daha da uyarılıyordu, tamamı kitabın içine girmişti. Kitap soğumaya başlamıştı ve Zheng havanın soğuduğunu hissetti. Kan enerjisi tükendiğinden dolayı Zheng baygındı. Binlerce metre ilerde oluşan kasırgayı farketmemişti. Hızlıca yerden kumları alıyordu ve tıpkı bir kum fırtınası gibi herkesi yutmuştu.

Bir süre sonra Zheng gözlerini açtı. Artık kumlar yoktu ve gökyüzü açık ve güneşliydi, en ufak bir esinti bile yoktu.

Zheng doğruldu ve farketti ki bir devenin arkasında bağlanmıştı. Çöl boyunca ilerliyorlardı. Baygınken gördüğü şeyler bir ilüzyondan ibaretti.

Diğerleri Zheng’in doğrulduğunu görünce, durmaları için herkese bağırdı. Jie ve Lan develerinden indi ve ona doğru gittiler. Jie gülerek Zheng’i çözdü. Lan ona biraz su verdi.

“Ne kadar süredir baygınım? Güneş neredeyse batmak üzere… Baygınken gördüğüm kasırga yalnızca bir ilüzyon muydu?” diye biraz su içtikten sonra sordu.

Jie dedi. “Tam bir gün boyunca baygındın. İkinci günün akşamı… Bahsettiğin kasırga kesinlikle bir ilüzyondu. Yemin ederim! Hahahhaa.”

Zheng diğer insanlara baktı ve hepsi onaylarcasına başını salladı. “Doğru, bir insan tarafından böyle bir şey nasıl yaratılabilir… Fakat kitap beni bayılttı, bu yüzden gerçek olmalı.”

Zero da biraz su içti ve dedi. “Tabii ki gerçek … Bir kasırga oluşturmadın. Ne yaptığını bilmiyorum ya da belki de sen enerjini nasıl kontrol edeceğini bilmiyordun. Bır kum fırtınası çağırdın. Develer olmasaydı, hepimiz kumların altında gömülü kalmıştık…”

“Ölüm Kitabı’nın gücü, beklentimizi aştı.” Honglu, heyecanla söyledi. “Enerjini kontrol edebildiğin ve kitabın seni emmesine izin vermediğin sürece … Hindistan takımını yok etmemizi sağlayacaktır!”

Zheng, kitabı tuttuğu eline baktı. Avucunda çok soluk bir sembol vardı. Kitabın kapağındaki Osiris’i temsil eden bir sembol…