Cilt 4: Bölüm 4-2 & 4-3

avatar
3725 14

Terror Infinite - Cilt 4: Bölüm 4-2 & 4-3


 

Çeviren: Firienholt

Düzenleyen: Ratel

 

Zheng güçsüzdü. Eğer üzerinde hızlandırma buff’ı(güçlendirmesi) olmasaydı, sadece yavaş adımlarla koşabilecekti. Şuan bu güçlendirmenin ne kadar önemli olduğunu farketti. Bu güçlendirme yüzdesel değil, sabit bir değerde hızını artırıyordu. Normal hızda koşarken açıkça belli olmuyordu fakat zayıf düştüğü zaman ne kadar önemli olduğu ortaya çıkmıştı.

  

Zheng sonunda hayalet onu yakalamadan önce saat kulesine ulaşmıştı. Kapıyı ikiye bölerek açtı ve kulenin içine doğru koştu.

  

Devasa hayalet tamamen iyileşmişti. Ayağa kalktı ve kuleye doğru yavaş yavaş gelmeye başladı. Zheng ağır ağır soluyordu ve etrafındaki havanın soğuduğunu farketti. İçinde kan enerjisi dolaştığından dolayı dünya gözlerinden kanlı görünüyordu. Ayrıca kulenin tepesinde bazı yeşil ve beyaz gölgeleri görebildi. Hislerine göre orada küçük hayaletler bekliyordu onu.

  

Artık yüzüğün güç alanını ortaya çıkarabilecek Qi’si olmadığından dolayı, bıçağı yüzüğe geri koydu ve hafif makineli tüfeğini çıkardı. Aslında, silahtaki şarjörü değiştirmek için vakti yoktu. Kulenin en üst noktasına ulaşmasına yardım edecek yarım şarjör mermiye sahipti… Kan enerjisi son umuduydu. Zorunda kalmadıkça boşa harcamak istemiyordu.

  

“Ah!”

  

Zheng,  yukarıdan aşağı doğru sürünen hayaletlere karşı tetiği çekerken umutsuzca bağırmaya başladı…

  

——

 

Tepe noktasından uzaktaki bir başka binada, Zero çatıda tükenmiş bir şekilde yatıyordu. Gauss tüfeği tam da onun önündeydi fakat kullanabilecek kimse yoktu. Yinkong Zero’nun yanında duruyordu ve onlara doğru sürünen hayaletleri elini kullanmaya hazırlanıyordu.

  

Ateşli silahlar üzerine bir yeteneği yoktu fakat kilitsiz moduna geçmeyi başarabiliyordu ve suikastçi olarak eğitilmesi yakın dövüşte Zheng kadar iyi olmasını sağlamıştı. Mermilerden barutları çıkardıktan sonra mermi kabuklarını parmaklarına geçirdi. Bu sayede eliyle hayaletleri öldürebilecekti.

  

Her taraflarından sayısız hayalet sürünerek yaklaşıyordu ve ikisinin de etrafı sarılmıştı. Yinkong’un kilitsiz moddaki saldırısı başarısız olursa, hayaletlerle dolu bir denizde boğularak can vereceklerdi.

  

“Nasılsın? Yeterince iyileşebildin mi? En azından hedef alacak kadar?” Başını çevirmeden acilen sordu.

  

Zero ayağa kalkmaya çabaladı ve mırıldandı. “Hayır, görüşüm çok bulanık. Uyuya kalacağım. Bu şartlar altında silahı kullanamam… Bana bir iki dakika daha izin ver…”

  

Yinkong bir süre olduğu yerde sabit kaldı fakat ellerini hareket ettirmeye başladığında, hareketleri önceki kadar pürüzsüz değildi…

 

 —

  

Jie ve Tengyi’nin durumu da diğer iki partiden çok daha iyi sayılmazdı. Parkın kenarlarında oldukları için hayaletlerle ilk karşılaşanlar onlar olmuştu. Neyse ki Jie zamanında tepki verdi ve anında onlara ateş açtı. Ardından Tengyi de tabancasıyla ateş etmeye başladı.

  

“Ölecek miyiz? Jie, biz ölecek miyiz?” Tengyi silahı ateşlerken panik içinde sözcükler ağzından çıktı.

  

Jie aniden arkasını döndü ve onu yumruklayıp yere serdi. Ardından bağırdı. “S*kerim belanı! Hala hayattayız değil mi? Ölmek istiyorsan s*ktir git onlara doğru koş! Bir daha benimle bu şekilde konuşma!” Ardından o tekrar hayaletlere doğru döndü.

  

Tengyi bir an için afalladı ve ardından tekrar ateş etmeye başladı. Jie’ye arkasında olduğunu söyledi. “Jie, canlı bir şekilde bunu atlatırsak, bu yumruğun bedelini ödeteceğim sana. S*ktir… Dişlerim dökülüyor.”

  

Jie gülerek dedi. “Eğer hayatta kalırsak… Eğer hepimiz hayatta olursak yumruk s*kimde bile olmaz…”

  

“Zheng… Yaşamlarımız senin ellerinde. Hata yapayım deme sakın!”

  

  

Zheng daha ne kadar basamağın kaldığını bilmiyordu, tepede ne kadar hayaletin olduğunu da… Artık geri dönemezdi. Arkasındaki merdivenler de artık hayaletlerle doluydu. Bu kabustan çıkıncaya kadar sadece yukarı doğru devam edebilirdi… Ölmek istemiyorsa tepe noktasına ulaşmak zorundaydı!

  

Zheng hayaletleri tararken merdivenleri çıkmaya devam etti. Bacakları daha fazla koşmasına müsade etmiyordu, eğer iradesi onu ayakta tutmasaydı, ayaklarını kaldırmayı bile başaramayabilirdi. Kilitsiz moda geçmesinden bu yana çok fazla zaman geçmişti. Bu, yeteneği kazandığı andan itibaren en uzun süreydi. Tıpkı Alien filmindeki gibi, genetiği parçalanmanın eşiğindeydi… Artık geri dönüşü yoktu!

  

Sonunda mermisi bitmeden önce tepeye ulaşmayı başardı. Metal kapıyı tekmeleyerek açtı bu esnada geri kalan mermilerini de harcadı. Devasa hayalet kapının arkasından ona bakıyordu ve ona ulaşmak için elini uzattı.

  

“Ah! Cehenneme git lanet olası!”

  

Zheng bütün kan enerjisini aktifleştirdi ve hayaletin göğsüne doğru hızlıca koştu… Tam da Kayaka’nın asıl vücudunun olduğu yere…

  

  

Devasa hayaletin göğsündeki Kayako değildi, orta yaşlı bir kadındı ve bükük bir yüze ve vücuda sahipti. Zheng ona dokunduktan sonra havada yok olurken tiz bir ses çıkardı.

  

İlk hayalet yok olduktan sonra, diğerleri ona doğru sürünmeye başladı. Kan enerjisi, Zheng onlara dokunur dokunmaz öldürecek kadar güçlüydü fakat enerji çok hızlı tükeniyordu. Birkaç saniye içinde sadece yüzde 60’ı kalmıştı.

  

Jie ve diğerleri Zheng hayalete dokunduktan sonra hayaletlerin yeşil ışık çıkardığını gördü. Bu, yok olduklarında çıkardıkları bir ışıktı fakat bu ışığın yoğunluğu yavaş yavaş azalıyordu. Bu da kalan kan enerjisi miktarını gösteriyordu. Aynı zamanda göğsünde korozyona uğraşmış bir delik vardı.

  

“…Zheng! Hayaletin göğsündeki sen misin?”

  

Zheng oldukça konsantreydi ve aniden Yinkong’un cihazdan seslendiğini duydu. O yüksek sesle cevap verdi.“Evet benim.. Eğer ölürsem, olabildiğince hızlı koşun. Süre dolmak üzere. Tamam, benimle konuşma. Dikkatimi dağıtamam!”

  

Yinkong sakince söyledi. “…Neden oraya atladın? Sen… Ju-On’un zayıf noktasını mı buldun?”

  

“Ben…lanet, evet! Onun zayıf noktasını buldum! Kayako’nun asıl vücudu hayaletin göğsünün merkezinde olabilir. Benimle konuşma, dikkatim dağılırsa başaramam!” Bağırırken alnındaki damarlar yüzeye çıktı.

  

“Zheng… Ben Zero. Hedefe kilitlenebilir miyim bilmiyorum ama denemeye değer. Sadece tek atış yapabilecek kadar dayanıklılığım var… Etrafın oldukça parlak, ışık sönükleştiği zaman bana sinyal ver!”

  

Zheng sessizliğe büründü. Nasıl cevap vereceğini bilmiyordu çünkü ışık aynı zamanda hayaletleri korozyona uğratabilmesi için hala enerjisi olduğunu gösteriyordu. Bu ışık sönecek olursa, çok sayıda hayalet tarafından hezimete uğratılacaktı.

  

“Zero… Sadece bir şansın var. Işık söndüğünde sol omzumun üzerinden ateş et. Asıl vücut tam olarak orada!”

  

“…Tamam!”

  

Karar verdikten sonra Zheng artık enerjisini korumak için uğraşmadı. İleri doğru hareket etti ve yapabildiğinin en iyisini yapıp yolundaki bütün hayaletleri korozyona uğrattı. Birkaç saniye içinde Ju-On’un asıl vücuduna ulaşıyordu.

  

“Chu… Chu Xuan!”

  

Aniden hayaletlerin birisini görünce durdu. Diğerlerinin aksine bu hayalet bükük bir yüze ve vücuda sahip değildi. Tıpkı normal insan gibi görünüyordu. Soluk ve yeşil görünmese, aynı gerçek bir insan gibiydi.

 

Zheng Xuan’ı korozyona uğratmadı hemen. Bu adama karşı güven duyguları vardı. Ve garip bir şekilde, diğer hayaletlerin yaptığı gibi Xuan adamın üzerine atlamadı. Aksine, Zheng’in etrafında yürüdü ve arkasındaki birçok hayaleti blokladı. Hatta Zheng, kendisinin yanından geçerken Xuan’ın onaylarcasına kafasını salladığını hissetti.

 

“Bu bir ilüzyon mu? Ya da… Xuan! İntikamını alacağım!”

 

Bu önündeki son hayaletti. Bir tek insan boyutundaki Kayako kalmıştı. Zheng bütün enerjisini sol eline topladı ve ona vurdu. Kan enerjisi kadının vücuduna yayıldığında, kadının yüzünde ilk defa acı bir ifade belirdi. Yumruktan kurtulabilmek için vücudunu eğri büğrü hale getirdi fakat Zheng arkasından gelen hayaletleri umursamadı ve enerjiyi Kayako’ya aktarmaya devam etti. Enerji onu içten içe korozyona uğrattıkça kadın yavaş yavaş daha da küçülüyordu,…

 

İlk hayalet Zheng’in arkasına ulaştığında, hali hazırda bütün enerjisini kullanmıştı. Hayalet onun hayat enerjisini emmeye başladı fakat hali hazırda Kayako’nun boyutu çoktan beşte birine düşmüştü. Onu yok etmek için sadece bir saldırı daha gerekiyordu!

 

“Zero! Şimdi!”

 

Büyük bir patlama sesiyle beraber, Zheng bir kuvvetin sol omzundan girdiğini ve eline doğru hareket etmeye başladığı hissetti. Ardından mermi avucundan çıkıp Kayako’ya isabet ederek onu yok etti. Bu büyük kuvvet kolunu tamamen parçalamıştı fakat aynı zamanda hayaletin göğsünde de büyük bir delik açmayı başarmıştı.

 

Zheng zayıf bir şekilde inleyen bir kadın sesi duydu ve kısa bir süre sonra ona sayısız adam ve kadının inleme sesi eklendi. Devasa kadını oluşturan hayaletler bir bir kayboluyordu ve Zheng havadan düşmeye başladı. Bir çift güçlü kol Zheng’i yere düşmeden önce yakaladı.

 

“… Başardık… Zheng, biz.. ha? Ayrıca ödülü de aldım…”

 

Zheng yoldaşlarının seslerini duyduğunu hissetti. Bu anda… o ayrıca Xuan ile aynı yükseklikte durduğunu da hissetti… Belki yoldaşları bazen bir yük haline dönüşüyordu veya acımasız bir liderin grubun çoğunluğunu kurtarması gerekiyordu. Fakat desteklemek ve birbirine bağlanmak, yaşamını yoldaşlarının eline bırakmak… tam da takımdan umulan bir davranıştı!

 

Uyandığında çok parlak bir ışığın içindeydi. Bütün vücudu kaşınıyor ve ağrıyordu. Fakat bu ağrıyla beraber Zheng’in vücudu onarılıyordu.

 

Aşağı bakmak için kafasını çevirdi. Küçük bir kız ona bakıyordu. Gözleri gözyaşlarıyla doluydu yalnız gözyaşlarının altında bir gülümseme vardı.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr