Bölüm 277: Usta

avatar
10575 20

Tales of Demons & Gods - Bölüm 277: Usta


Çevirmen: AllenWalker  Düzenleyen: Asile

 

 

Aziz Ruh Bölgesinin içinde.

 

Etrafı dağlarla çevrili olan bu vadi hoş çiçek kokularıyla sarılıydı. Ayrıca etraftaki kuşların cıvıltıları hiç kesilmiyordu.

 

Aziz Ruh Sahası’nın merkezinde piramit benzeri bir sunak yer alıyordu. Sunağın basamaklarında öğrenciler gelişim yapıyordu fakat sunağın zirvesinde kimse bulunmuyordu.

 

Xiao Yu sunağın yanına doğru ilerlerken "Bu alanda gelişim yapan Dünya ve Göksel Kader Aleminde bulunan öğrenciler gelişimleri açısından çok fazla kazanç elde ediyorlar. En alttan zirveye kadar toplamda yüz doksan dokuz basamak vardır. Kişinin Cennet ve Dünya arasındaki iletişimi ne kadar iyiyse zirveye o kadar çok yaklaşıyor. Cennet ve Dünya arasında iletişim kurmada zayıf olan öğrenciler bir basamak bile ilerlemeyi başaramıyorlar. Eğer yeteneği olmadan yukarı tırmanmaya çalışan olursa buradaki enerji tarafından geri itiliyor." dedi.

 

Bu sunakta zirveye doğru atılan her bir adım Cennet’e doğru atılmış bir adım demekti. Zirveye doğru atılan her bir adımda başa çıkılması gereken zorluk da artıyordu.

 

Sunakta bulunan öğrenciler Xiao Yu, Nie Li ve Lu Piao'yu fark ettiler.

 

"O, Yedinci Seviye Cennet Ruhani Kökü’ne sahip Xiao Yu değil mi?"

 

"Onun şimdiye kadar beşinci basamaktan daha fazla ilerleyemediğini duydum, doğru mu bu?"

 

"Doğru, şimdiye kadar beşinci basamağı geçmeyi başaramadı."

 

Bir çok öğrenci kendi arasında konuşmaya başlamıştı.

 

Xiao Yu konuşmalara aldırmadan ilerlemeye devam etti. Şimdiye kadar edilen alaylara kıyasla bu konuşmalar hiçbir şeydi. Xiao Yu milletin ne düşündüğünü değil kendisinin ne düşündüğünü önemseyen bir insandı.

 

Xiao Yu, Nie Li ve Lu Piao'ya baktı ve "Nie Li, Lu Piao ilk ben gidiyorum." dedi.

 

Birinci basamak, ikinci basamak..

 

Beşinci basamağa geldiği zaman Xiao Yu'nun yüzüne bir şaşkınlık ifadesi yerleşmişti. Önceden beşinci basamağa geldiği zaman üzerinde çok fazla baskı oluşuyordu. Fakat bu sefer beşinci basamağa geldiğinde üzerindeki baskının çok fazla olmadığını hissetmişti.

 

Bir basamak daha yukarı çıktı. Altıncı adım, yedinci adım..

 

"İmkansız! Xiao Yu altıncı basamağa çıkmayı başardı!"

 

Çevredeki öğrenciler Xiao Yu'ya şaşırmış bir şekilde bakıyorlardı. Geçmişti Xiao Yu sadece beşinci basamağa kadar çıkabiliyordu fakat bugün altıncı basamağa çıkmayı başarmıştı.

 

Öğrenciler Xiao Yu'nun birer birer basamakları geçişini izlemeye başladılar. Geçmişte Xiao Yu'nun ulaşmayı başaramadığı basamaklar şimdi ona çok kolay geliyordu.

 

Otuzuncu basamakta gelişim yapmakta olan öğrenciler Xiao Yu'nun sakin bir şekilde onlara yaklaştığını gördüğü zaman biraz huzursuz hissetmeye başlamışlardı. Xiao Yu, Cennet ve Dünya arasında iletişim kurma seviyesini bir anda bu kadar fazla arttırmayı nasıl başarmıştı? Xiao Yu'nun gösterdiği bu gelişim onları şoka uğratmıştı.

 

Xiao Yu öğrencilere bir göz attı ve basamaklarını tırmanmaya devam etti.

 

Bu öğrenciler Xiao Yu'nun kendilerini geçip daha yükseğe doğru ilerlemeye devam ettiğini görünce daha da fazla şaşırmışlardı. Xiao Yu ile daha önce alay etmek için kullandıkları kelimeleri hatırlayınca yüzleri biraz kızarmaya başlamıştı.

 

Nie Li ve Lu Piao'da ilk basamağa doğru adım attılar.

 

Nie Li ayağını ilk basamağa koyduğu anda kendisine doğru gelen büyüleyici bir enerji dalgalanması hissetti ve bundan dolayı Ruh Bölgesinde bir dalgalanma meydana geldi. Bu sunakta bulunan enerji gerçekten de olağanüstüydü.

 

Nie Li bu enerjiye yavaş yavaş alışmaya başlarken ilerlemeye devam etti. Yukarı doğru ilerledikçe sahip olduğu gücün bu sunağa kıyasla denize düşen bir su damlası kadar az olduğunu fark etti.

 

İkili yavaş yavaş ilerlemeye başladı.

 

Aziz Ruh Sahası’nın dışında.

 

Aziz Ruh Sıralamasına giren yeni bir öğrencinin olduğu haber hızlıca yayıldı.

 

"Bu Xiao Yu! Gerçekten de ilk iki yüze girmeyi başarmış!"

 

Bir çok oluşum bu haberi aldığı zaman çok şaşırmışlardı.

 

Bu Xiao Yu'nun ilk iki yüze girmeyi başardığı ilk seferdi. Geçmişte ne kadar çok denerse denesin hiçbirinde başarılı olamamıştı.

 

"Bu nasıl olabilir?" Xiao Yu'nun ilk iki yüze girdiğini gördüğü zaman Hua Ling'in yüzü kararmıştı. Gözlerinden ölüm niyeti yayılmaya başladı. Xiao Yu'nun isminin ilk iki yüzün arasında ortaya çıkması onun üzerinde büyük bir baskıya sebep olmuştu.

 

Hua Ling ve adamları Aziz Ruh Sıralamasına bakmaya devam etti.

 

Hua Ling'den sonra Yan Hao'da buraya gelmişti. Etrafa baktı ama Huang Ying'i görmeyi başaramadı. Kafasını kaldırıp sıralamaya baktığı zaman kaşlarını çatmaya başladı. Xiao Yu ilk iki yüze girmeyi nasıl başarmıştı?

 

"Xiao Yu, o çöp parçası nasıl ilk iki yüze girmeyi başarabildi? İmkansız!"

 

Yan Hao yolunda gitmeyen bir şeylerin olduğunu hissetti. Geçmişte Xiao Yu en fazla beşinci basamağa kadar ilerleyebiliyordu. İlk iki yüze girmek için en azından ellinci basamağa kadar çıkılması gerekiyordu. Beşinci basamaktan bir anda nasıl olurda ellinci basamağa çıktı bu çöp parçası! Aradaki fark çok fazlaydı!

 

Acaba...?

 

Xiao Yu gerçekten de Göksel Kader Alemine girmeyi başardı mı?

 

Xiao Yu'nun ilk iki yüze girmesi milleti şoka uğratmıştı fakat millet bu şoku üzerlerinden atmayı başaramadan  Xiao Yu sıralamada yükselmeye devam etti. Yüz Doksan dokuz...

 

Öğrencilerin bakışları Xiao Yu'nun sıralamadaki yer değiştirmesine odaklanmıştı.

 

"Bu nasıl olabilir? Xiao Yu şimdiden yüz altmışlara kadar yükselmeyi başardı!"

 

"İmkansız! O nasıl olurda beni geçmeyi başarabilir?" Yan Hao öfkeden kuduruyordu. Onun gözünde Xiao Yu bir çöpten başka bir şey değildi. Fakat bu çöp tarafından geride bırakılmıştı!

 

Bu sırada Xiao Yu hala yukarılara doğru çıkmaya devam ediyordu. Kendisi bile bu kadar yükseğe çıkmayı beklemiyordu. Çoktan doksanlara ulaşmıştı fakat onu asıl şaşırtan şey hala üzerinde çok büyük bir baskı hissetmiyordu.

 

Xiao Yu, On Bin Ejderha Kükremesi gelişim tekniğine çalışıyordu. Dünya Kader Alemindeyken bu teknik etkisini gösteremiyordu fakat Göksel Kader Alemine girdiği zaman teknik sonunda ektisini göstermeye başlamıştı ve Xiao Yu'nun büyük bir atılım yapmasına sebep oldu.

 

Böyle bir hız sıradan gelişimcilerin hayalini bile kuramayacağı bir şeydi.

 

Nie Li ve Lu Piao onun arkasından ilerlemeye devam ediyorlardı. Nie Li kafasını kaldırdı ve Xiao Yu'ya baktı. Onlar daha otuzuncu basamaklardayken Xiao Yu çoktan doksanınca basamaklara ulaşmıştı.

 

Nie Li, Xiao Yu'ya baktığı sırada yüz otuzuncu basamak civarlarında on yedi-on sekiz yaşlarında güzel bir kızın oturup gelişim yaptığını fark etti. Kız çok güzeldi. Üzerinde açık mavi bir elbise vardı. Omuzlarını kapatan bir tülbent benzeri bir şey daha vardı. Bu tülbendin  altında köprücük kemiği gözüküyordu.

 

Saçlarını pembe bir kurdele ile bağlamıştı. Yanakları bir çiçek yaprağı kadar hassas ve güzeldi. Sunakta oturan bu kızın bedeni sanki etrafa parıltılar saçıyormuş gibiydi.

 

Bu güzellik Tanrı’nın ustalık eseri olarak görülebilirdi. Ona kıyasla Cennet ve Dünya çöpten başka bir şey değillerdi.

 

Bu güzellik karşısında kuşlar ve canavarlar bile etkilenirdi.

 

Gelişim yaptığından dolayı gözleri kapalıydı fakat bu hali uyuyan bir periye benziyordu. Onun bu kutsal güzelliğinin önünde küfretmeye dahi kimse cesaret edemezdi.

 

Güzellik konusunda bu kızla kimse yarışamazdı.

 

Onun hemen bir kaç adım uzağında bulunan öğrenciler bile onun yanına yaklaşmaya cesaret edemiyorlardı. Onu sadece uzaktan izlemekle yetiniyorlardı.

 

"Allah'ım bu nasıl bir güzelliktir!!!" dedi Lu Piao bu kızı gördüğü zaman. Şu ana kadar gördüğü kızlar arasından sadece Ye Ziyun ve Xioa Ning'er bu kızla karşılaştırılabilirdi.

 

Fakat şu anda bu kız sunağın içinde ölümlüler dünyasına inmiş bir Tanrıça gibi duruyordu. Ye Ziyun ve Xiao Ning'er bile güzellik konusunda şu anda onu geçemezlerdi.

 

Nie Li kıza bakarken zihninde anılar belirmeye başladı.

 

Önceki hayatında bu kızla tanıştıkları zaman Nie Li yaralı bir şekilde nehir kenarında baygın yatıyordu. Bu kız kendisini kurtarmıştı. Bu kız Nie Li'ye gerçek ismini hiç söylememişti. Söylememesinin sebebi, bir gün Nie Li'yi terk edecekti ve bundan dolayı ismini öğrenmezse unutması daha kolaylaşırdı. O zamanlar genç bir kız gibi görünse de Nie Li bu kızın çok uzun bir süredir hayatta olduğunu biliyordu.

 

"Kim olduğunu ve amacını bilmiyorum fakat şu anda yaralı olduğundan dolayı neden beni ustan olarak kabul edip İlahi Tüyler Tarikatı’na gelmiyorsun? Orada sana gelişim tekniklerini öğretebilirim." dedi kız gülümseyerek. Bu kızın gülümsemesi ilkbahar esintisi kadar güzeldi.

 

"Öğrencim, bu şekilde gelişim yapamazsın. Cennet ve Dünya ile iletişim kurmak istiyorsan kalbindeki nefretten kurtulman lazım. Su kadar erdemli olmalısın çünkü su rekabet etmez. Kalp, Cennet ve Dünya gibi olmalıdır."

 

Nie Li hiçbir zaman ustasının bahsettiği şekilde "Su gibi erdemli" olamadı.

 

Nie Li, dünyanın aldatmacalarına kapılmış, peşinde sürüklenen biriydi. Hiç bir zaman aldırmamazlıktan gelemedi ve her gittiği yerde kendine düşman edinmeyi başarmıştı.

 

-----

 

"Öğrencim, savaşınca eline ne geçecek?"

 

"Fakat Usta, onlar sana şeytan dediler. Sana kimse şeytan diyemez! Damarlarında akan kanın şeytan kanı olması bir şey değiştirmez!"

 

"Peki senin Usta'nın kalbinde şeytanlık var mı?"

 

"Yok!"

 

"O zaman bırak gitsin. Diğerleri ne derlerse desinler. Kelimler bir insana zarar veremez."

 

-----

 

"Hayır, hayır hayır hayır Usta ölme! Ölme lütfen, beni bırakma.  Yanımda bir tek sen varsın bırakma beni!"

 

Aurası gitgide zayıflamaya başlamıştı. "Nie Li sana daha önce de söyledim. İlahi Şans tekniğini kullanarak kaderimi daha önceden öğrenmiştim. Sen benim kaderimin felaketisin! Benim ölümümün onlarla bir ilgisi yok. Bana söz ver! Onlara karşı bir kin gütmeyeceksin! Kinini içinde bitir! Ölenler intikamını alınca bile geri gelmiyorlar. Ne kadar sinirlenirsen o kadar kaybedersin. Unutma su kadar erdemli olmak zorundasın!"

 

"Hayır, hayır hayır hayır..." Nie Li kollarında yavaşça gözlerini kapatan ustasına baktıkça ağlamaya devam etti.

 

Ejderha Kalıntıları Bölgesi’nde, Ustası her zaman ona yardım etmişti. Fakat şu anda artık ona yardım edecek kimsesi kalmamıştı.

 

Nie Li, ustasının son istediğini yerine getirip onu öldürenleri öldürmemişti. Aynı zamanda İlahi Tüyler Tarikatı’nın temellerini uzun bir süre boyunca korumaya devam etmişti. Fakat ustasının ölümü kalbinin derinliklerinde bir pişmanlık duygusunun oluşmasına sebep olmuştu.

 

Nie Li, ustasının ölümünden sonra bile onun dediği ‘Su gibi Erdemli’ olmayı hiç bir zaman başaramamıştı. Asla ustası gibi olamamıştı. Dünya meselelerine çok fazla kafayı takıyordu.

 

----

 

Nie Li şu anda ustasını karşısında gördüğü zaman ağlamaya başlamıştı.

 

"Nie Li sorun ne?" dedi Lu Piao şaşkın bir şekilde. Neden ağlıyor durduk yere?

 

Nie Li kafasını iki yana salladı ve "Hiç." dedi.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44301 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr